Natürmort, konusu ölü canlılar (ölü hayvanlar) veya nesneler (meyveler, çiçekler, vazolar) olan sanat eseridir. Ayrıca manzara ve portre resimlerinin dışında, çeşitli nesnelerin birleştirilerek kompozisyon oluşturulmasıyla ortaya çıkan resim türüdür. Natürmort adının kökeni Fransızca’dan gelmektedir. Natürmort, ölü doğa demektir.
1. Hoca Ali Rıza (1858 – 1939)? Ali Rıza Toroslu? – İftar Sofrası
İftar Sofrası isimli resim sol alt köşesinde yer alan Osmanlıca Ali Rıza imzası nedeniyle tablo araştırmacılar tarafından Hoca Ali Rıza ile ilişkilendirmiştir. Ancak Osmanlı resim tarihinde Ali Rıza isimli altı farklı sanatçının, Hoca Ali Rıza, Ali Rıza Toroslu, Ali Rıza Bayazıt, topçu binbaşısı Ali Rıza, Ali Rıza (binbaşı) ve Ali Rıza (miralay) mevcut olması bu ilişkilendirmeyi sorunlu kılmaktadır.
Sami Yetik, Ressamlarımız isimli kitabında, topçu binbaşısı Ali Rıza, Ali Rıza (binbaşı) ve Ali Rıza’yı (miralay) tanımadığını yazar; bu nedenle tablonun bunlardan birine ait olması uzak bir ihtimaldir. Geriye 3 isim kalıyor: Hoca Ali Rıza, Ali Rıza Toroslu ve Ali Rıza Bayazıt. Ali Rıza Toroslu ve Ali Rıza Bayazıt Harbiye mektebinde Hoca Ali Rıza’nın öğrencisi olmuştur. Doğal olarak birbirine yakın resim üslubuna sahip olmaları, detaylı inceleme yapılmadığında resimlerinin birbirine karıştırılabilmesini mümkün kılmaktadır.
Natürmortta nesneler, ön planda ahşap bir ayaklık üzerine yerleştirilen madeni bir sini ve sol arka planda bordo/kahverengi bir örtü ile örtülü yüksek ayaklı ahşap bir sehpa üzerinde düzenlenmiştir. Sininin ortasına -resmin merkezini oluşturacak şekilde- dumanı tüten bir çorba kâsesi ve etrafına yuvarlak bir ekmek, simit, limon, çeşitli iftariyelik tabakları (peynir, reçel, zeytin vs.), iki ahşap ve bir bağa kaşık ile bıçak yerleştirilmiştir. Arka planda yer alan sehpa üzerinde, kibrit, bir kül tablası, uzun bir ağızlığa takılı sigara, tütün ve sigara kâğıdı kutusu betimlenmektedir.
Tablonun sanatçısı olduğu iddia edilen Hoca Ali Rıza kendine özgü yerel duyarlılık taşıyan manzara resimleri ile Osmanlı resminde önemli bir yere sahiptir. Manzaralarında, doğayı kendisine hoca edinen sanatçı, temaşa ettiği doğanın içinde yarattığı sessizliği dengeli ve ahenkli kompozisyonları ve renk kullanımı ile tablolarına yansıtmıştır. Resimlerinde rahat, akıcı ve özgür fırça hareketleri ile boyayı ince tabakalar halinde kullanmakta, saydam ve aydınlık renkler gün ışığının ve havanın tazeliğini ustalıkla aktarmaktadır. Sanatçı natürmort konusuna manzaraya olduğu kadar yoğun ilgi göstermemiştir. Yağlıboya natürmort tablolarının yanı sıra karakalem, suluboya ve guaj tekniğinde de çalışmalar yapmıştır.
Hoca Ali Rıza’nın ve Halil Paşa’nın öğrencisi olan Ali Rıza Toroslu iki farklı hocadan aldığı etkiler ile kendi kişisel üslubunu oluşturmuştur. Toroslu’nun, natürmortları ile kendini tanıtmış realist bir ressamdır. Ali Rıza Bayazıt ise natürmort resimlerinin yanı sıra, özellikle manzara resimleri ile tanınmaktadır, manzaralarında Hoca Ali Rıza’nın etkisi çok belirgindir. İftar sofrası isimli resimde boya, mekânda kalın ve geniş fırça darbeleri ile kullanılırken, nesneler daha ince ve özenli fırça darbeleri ile realist bir üslupta betimlenmiştir. Bu nedenle İftar Sofrası isimli natürmort biçim, üslup ve nesne tercihleri bağlamında analiz edildiğinde Ali Rıza Toroslu’ya ait olması kesin gibi görünüyor. Zaten natürmortun Hoca Ali Rıza’nın kişisel üslubundan farklı bir üsluba sahip olduğu sezgisel olarak da anlaşılıyor.
2. Şeker Ahmet Paşa (1841 – 1907) – Natürmort
Şeker Ahmet Paşa manzara ve natürmort resimleriyle tanınan ilk önemli ressamlarımızdandır. Renk zenginliği ve gördüğünü doğadaki gerçekliği ile verme kaygısı onu bu tür doğa lirizmi diye adlandırabileceğimiz üsluba yaklaştırmıştır. Seçtiği objelerin birbirlerine olan oranlarına dikkat etmez. Bozulan oranlar, basık ve dar formlar saf bir duyarlılığa dönüşür.
3. Osman Hamdi Bey (1842 – 1910) – Beyaz Vazoda Çiçekler
Osman Hamdi Bey’in bu eseri Sakıp Sabancı Müzesi’ndedir. Osman Hamdi Bey’in natürmortları azdır. Çoğunlukla figür, portre resmi yapmıştır. Osman Hamdi Bey, genellikle ressam kişiliğiyle tanınmasına rağmen, aynı zamanda müzeci, arkeolog, akademinin kurucusu, kıyafet tarihi ve arkeolojiyle ilgili kitapları olan bir yazar ve önemli görevlerde bulunmuş bir devlet adamıdır.
4. Süleyman Seyyid (1842 – 1913) – Kirazlar
Süleyman Seyyid, Türk resminde natürmortları ile tanınan ressamlarımızdandır. Az sayıda portre, manzara ve figür çalışmaları da vardır. Sade ve zevkli bir düzenlemenin görüldüğü bu resimlerde duru ve canlı renk, ince ve saydam boya kullanımı, ışıltılı lekeler, gölgeli alanların bile temiz renkleri, derinlik ve geometrik kurgu önemli özelliklerdir. Niteliksel bir yoğunluk taşıyan natürmortlarında varlık kazanan nesneler uyumlu bir şekilde bir araya getirilmiştir ve doğadaki renk ve biçimlerine bağlı kalınarak kendi özellikleriyle eşsiz bir anlatıma ulaşırlar.
5. İbrahim Çallı (1882 – 1960) – Manolyalar
İzlenimci Türk resim sanatının tanınmış temsilcilerinden biridir. Resimdeki ustalığı kadar kendine özgü yaşantısıyla da ünlüdür. Fransız izlenimciliğinin etkisinde kalmakla birlikte değişik bir yol izledi. Resimlerinde daha özgür bir davranışa yöneldi, doğanın yanı sıra değişik tiplerde insan resimlerine de yer vererek klasik Türk resminin çerçevesinden dışarı taştı, ayrıca resimde renk parlaklığına ve saydamlığa büyük önem verdi. Bu anlayışla peyzajlar, natürmortlar, portreler, kompozisyonlar v.b. yapıtlara imza attı. Resimlerinde desene pek önem vermese de renk uyumunu önde tutuyordu. Parlak renkler kullanarak rahat ve serbest fırça vuruşlarıyla görünümler, portreler, çıplaklar (nü), çiçekler ve meyveler çizdi.
6. Hüseyin Zekai Paşa (1860 – 1919) – Natürmort
Asker ressamlardan olan Hüseyin Zekai Paşa, natürmortun en önemli temsilcilerindendir. Yurtdışına gitmediği halde resimdeki gelişmeleri takip etmiş ve çeşmeler, camiler, şadırvanlar, orman ve kır görüntüleri, manzara içinde mimari ve küçük boyutlu figürler, portreler ve natürmortlar yapmıştır. Hüseyin Zekai Paşa’nın resimlerinde doğa canlı, yaşayan, ifadeci bir hal alıyor. Yaprakları, vazolardaki çiçekleri ve meyveleri minyatürcü gibi çizen ve boyayan, kendine özgü rahat fırça vuruşlarıyla bir üslup oluşturan Hüseyin Zekai Paşa’nın bir başka resmi Meyveli Natürmort 2011 yılında bir müzayedede 3 milyon 850 bin liraya satılmıştır.
7. Halil Paşa (1857 – 1939) – Natürmort
Halil Paşa’nın, Paris’te eğitim gören diğer ressamlardan ayrılan özelliği, enterieur (kapalı alan) resim yapmaktan çok, doğaya yönelişi, bu konuda çok sayıda eser vermesidir. Başta manzara ve yalın gerçekçi çalıştığı portre türünde önemli yapıtlar bırakmıştır. Natürmort çalışmaları daha azdır. Resimlerinin bütünüyle izlenimci tekniği yansıtması nedeniyle bu yolu açanlar arasında yer alır. Boğaz’ın şiirli ışığını ilk keşfeden o olmuştur. Türk resminde ışık konusu üzerinde çalışan ilk sanarçılardandır.
8. Mahmut Cûda (1904 – 1987) – Natürmort
Türk resim sanatının ustalarından, natürmortları ile dikkat çeken, Mahmut Cûda… Cezanne’ı özümsemiş bir ressam. İçindeki kendi Cezanne’ını, onu taklit etmeden ortaya çıkartmış bir natürmort ustası. Özellikle natürmortlarında, kişisel bir bakış ve yorum getirmeyi de başarmıştır. Natürmortlarını oluşturan her nesne, boşluk içinde plastik bir kitle görüntüsüyle, izleyiciyi doğanın ötesinde, daha çok doğa olan bir dünyanın gizemine çeker. Biçim bozma çabalarının görülmediği sanatçı, tersine, doğaya klasik denebilecek bir beğeni düzeyinde saygılıdır.
9. Sami Yetik (1878 – 1945) – Şakayıklar
Sami Yetik, Asker Ressamlar kuşağının son temsilcilerindendir. Çoğunlukla, askeri konularda yaptığı resimlerle bilinse de, peyzaj, natürmort ve portrelerinde de başarılı olmuştur. 1933 yılına kadar resim öğretmenliğinin yanı sıra, Türk ordusuna subay olarak hizmet vererek emekli oldu. Sami Yetik’in bu tablosu 2014 yılında bir müzayedede 757 bin liraya satıldı.
10. Müfide Kadri (1890 – 1912) – Natürmort
Osmanlı İmparatorluğu’nun bilinen ilk profesyonel Müslüman kadın ressamıdır. On yaşında özel resim dersleri almaya başladı. Öğretmenleri ressam Osman Hamdi Bey, ressam Halil Paşa ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nin yağlıboya resim öğretmeni Salvatore Valeri’dir. Çoğunlukla kadın portre çalışmalarında modelin iç dünyasınıda resme yansıtmakta başarılı olduğu görülür. Otoportreleri, figür çalışmalarının yanında nadir de olsa natürmort çalışması yapmıştır. Çok genç yaşta yaşama veda etti. Ölümünden sonra kırk kadar eseri sergilenip satılmak üzere Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’ne verildi. 1912 yılında sergilenen eserlerden elde edilen gelir cemiyete bağışlandı.
11. Şefik Bursalı (1903 – 1990) – Natürmort
Şefik Bursalı, Sanayi-i Nefise Mektebi’ni birincilikle bitirdi. Hocaları olan İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Namık İsmail ve Avni Lifij’in kurduğu Türk Ressamlar Birliği’nin sergilerine henüz öğrenci iken davet edildi ve katıldı. 1930 yılında açılan Avrupa Konkuru’nu birincilikle kazandı. Sanatçının tutkuyla bağlı olduğu Bursa ile yaptığı yöresel gözlemleri aktardığı resimleri belge niteliği taşır. Şefik Bursalı kendisiyle Mayıs 1989’da, Bursa’da bulunduğu sırada, yapılan söyleşide resim konusunda şunları diyordu:
“Benim karakterimde, yaradılışımda tabiata karşı bir temayül (eğilim) var. Resmimi natüre, tabiata dayanarak yaparım. Bana sorarsanız, benim yaptığım natürmortu da kimse yapamaz. Ben tam 10 sene Akademi’de desen çizdim. 10 sene… Üç yılda talebeliğimi bitirmek lazımken, 10 sene çalıştım. Bunun yarısı talebelikte geçti. Yarısı da sanatkar gibi Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran Bey, Ruhi Arel Bey ve Avni Lifij ile birlikte geçti.”
12. Namık İsmail (1890 – 1935) – Balıklar
İlk yağlıboya resmi olan bir sepet çiçek ve kesilmiş bir karpuz diliminden oluşan natürmortunu dönemin mutasarrıflarından Bekir Paşa’ya sunar ve bunun karşılığında Bekir Paşa tarafından ona bir tay armağan edilir. Ustalığını en iyi yansıtan konuların portreler ve manzaralar olduğu söylenebilir. 1921 tarihini taşıyan Balıklar tablosunda, sanatçı perspektifi kısa mesafeden, sağdan sola diyagonal almıştır. Yeşil-mavi tonlarındaki salata yaprakları, sağ alt köşede toplanan turpların kırmızısıyla kontrast oluşturmaktadır. Ressamın genellikle az kullandığı konturlar, balıkların alt ve üst sınırlarında, turpların ve salataların arasında, masanın çizgilerinde görülmektedir. Empresyonist etkili bu çalışmalar, dönemin diğer sanatçılarını özellikle İbrahim Çallı’nın natürmortlarını anımsatır niteliktedir.
13. Hikmet Onat (1882 – 1977) – Karpuzlu Natürmort
1914 Çallı kuşağı ressamlarından olan Hikmet Onat bu gruba mensup olan diğer sanatçılar gibi resim sanatımızın modernleşmesinde büyük emekleri olan ressamlardan biri olarak kabul edilmektedir. Hikmet Onat, natürmort ve portre türünde eserler vermiş olmakla beraber daha çok bir peyzaj ressamı olarak tanınmıştır. Deniz subay olduğu için denizi çok sevdiğini daima belirtmiş, dalgalı ve fırtınalı denizler hariç, denizi, durgun sahilleri, sahillerdeki her türlü tekneyi, kayıkları, yelkenlileri, sahile bağlı sandalları, mavnaları, balıkçı kayıklarını, yosunlu kayaları, ruha sükunet veren üstün bir sanat gücü ile resmetmiştir.
14. Fikret Mualla (1903 – 1967) – Natürmort
Cumhuriyet’in ilk kuşak ressamları arasında yer alan Fikret Mualla, yaşamının çoğunu geçirdiği Paris’te Türk resminin önemli bir temsilcisi olmuş ve yapıtlarıyla buranın sınırsız sanat ortamında kendini kabul ettirmiştir. Fikret Mualla’nın biçim bozma, keyfi renk kullanımı ve ifadeye dayalı sanat anlayışının biçimlenmesinde Fransa’da yaşadığı yıllarda gelişen ve savaşla birlikte doruğa ulaşan sanatsal yaklaşımların payı büyük olmuştur. Öte yandan Mualla, kendisinin de ifade ettiği gibi Matisse’in renklerinden etkilenmiştir. Ayrıca belki de ekonomik sıkıntılardan dolayı guvaş malzemeyi sık kullanması ve pastel çalışması onu Lautrec’e yakınlaştırmaktadır.
15. Feyhaman Duran (1886 – 1970) – Meyveler
Türk resim sanatında, portre sanatının ilk ve en önemli temsilcisidir. Özellikle Atatürk, İnönü tablolarıyla tanınır. O güne kadar fotoğraf büyütmesi anlayışıyla yapılan portreciliğe, sanat niteliği ve renk berraklığı getirerek Türk resmindeki yerini aldı. 1948-1950 arasında Deniz Müzesi’nin siparişiyle, fotoğraflardan yararlanarak tarihi kompozisyonlar üretti. Önceleri doğa görünümü ve natürmortlarındaki gözleme dayanmayan katı biçimciliği, giderek izlenimci etkide serbest fırça vuruşlarıyla kendini gösterdi.
16. Selim Turan (1915 – 1994 ) – İstanbul ve Natürmort
Cumhuriyetin ilk yıllarında Halkevleri her yıl çeşitli illere sanatçıları gönderip, resim ısmarlamaktadır. 1941 yılında Selim Turan da Muğla’ya gönderilir. Muğla’nın köy ve kasabalarını dolaşıp yöresel resimler yapar. 1947’de ise Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris’e gider ve resim çalışmalarını çeşitli atölyelerde sürdürür. Paris’e gitmeden önce izlenimci ve kübik peyzaj ile toplumsal içerikli çalışmalar yapan Selim Turan, sonraları soyuta yöneldi. Uzun süre yaşadığı Batı sanatını ve gelenekleriyle, Anadolu kültürünü kaynaştırmayı başarmış, kaligrafiyi çağrıştıran plastik biçimlemeleriyle, sentezci bir yapıya ulaşmıştır.
17. Naci Kalmukoğlu (1898 – 1951) – Meyveli Natürmort
1917 yılında başlayan Bolşevik ayaklanması aileyi tedirgin edince, 1919 yılında Türkiye’ye sığındı. Gerçek adı Nicola Kalmikof’u soyadı kanunu çıkınca Naci Kalmukoğlu olarak değiştirdi. Kalmukoğlu manzara, natürmort ve nü gibi eserlerin, yanı sıra usta bir portreciydi de. İstanbul’da tanınmış kişilerin Türkiye’ye gelip giden yabancı politikacıların portrelerini yapmıştı.Resimlerinin arka planlarında, İstanbul’un tarihi semtlerini, Boğaziçi’ni ve Adaları kullandı. Naci Kalmukoğlu sanat akımlarının hiçbirine fazla bağlı değildi. Ancak usta çizgileri ve renklere renk katan sanatıyla daha çok klasik çalışarak çoğunluğun seveceği türden eserler verdi.
18. Hasan Vecih Bereketoğlu (1895 – 1971) – Balıklı Natürmort
Hasan Vecih Bereketoğlu, Osman Hamdi’ler ve Halil Paşa’ların devamını temsil eden bir ressamdır. İlk resim derslerini Halil Paşa’dan almıştır. O dönem tüm ressamlar gibi Paris’e gitmiştir. Paris dönüşü sonrası yerleştiği Kınalıada onun fırçasında renk buldu. Bereketoğlu, bir doğa aşığıdır. Tablolarında dereleri, deniz kıyılarını oldukça sık resmetmiştir. İzlenimci parıltı ve saf renkleri kontrollü biçimde kullanan biçimleme anlayışıyla akademik tavır arasında kalan, ilginç ve özgün bir tarza sahiptir. Portrede de başarılı bir ressamdır, eşi Leyla Hanım, kızı Fatma Hanım, torunu ve yakınlarının portreleri eserleri arasındadır.
19. Turan Erol (1927 – ) – Enginar Çiçeği
Doğayı şiirsel bir özle aşmaya çalışan, yalın, içten bir üslubu vardır. Erol’un resimleri güçlü bir renk-biçim ilişkisi üzerine dayanır. Tutkulu bir doğa izleyicisidir, ama kendine özgü bir duyarlılıkla, doğa görünümlerini aşar. Biçim, renk, leke gibi öğeleri ön plana çıkarır. Yapıtları soyutlama düzeyi yüksek, lekeci resimler olarak nitelendirilebilir. Yaşar Kemal’in Demirciler Çarşısı Cinayeti kitap kapağını Turan Erol yapmıştır. Halen Bodrum ve Ankara’daki atölyelerinde çalışmalarına devam etmektedir.
20. Sabri Fettah Berkel (1907 – 1993) – Şişeli Natürmort
Sabri Berkel Türk resminde özgün bir yere sahiptir. Yaşamı boyunca tükenmez bir arayış içinde yol olmuştur.
1930-1947 yılları arası figüratif eserler veren sanatçının resimlerinde, eğitiminin Floransa temelli oluşuyla da bağlantılı olarak en temel öğe yalınlıktır. Bu eserlerinde, açık seçiklik, uyum, denge gibi klasik ilkelerden yola çıkmıştır. Floransa’da yaptığı resimlerde, portre, nü ve natürmort gibi konuların üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu eseri o döneme ait bir resimdir. 1950’li yılların başında soyut-geometrik arabeskler dediği tarzda resimler yapar ki bunlar Türkiye’deki soyut resmin ilk örnekleri arasında kabul edilir.
Yorum Yap