29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, milletimiz için en önemli ve en anlamlı günlerden biri. Bu özel gün için, şairlerimizin 29 Ekim şiirlerini, eski 29 Ekim törenlerinden görüntülerle birlikte derledik.
1. Akdeniz’e Doğru – Ömer Bedrettin Uşaklı
Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti,
Zaferle kalbimize yazdık Cumhuriyeti…
Sakarya’dan su içtik o çelik süngülerle,
Yuvaları dağılmış bir avuç yılmaz erle.
“Hedef Akdeniz, asker!” diyen parmağa koştuk…
Zafer bahçelerinden gül koparmağa koştuk…
Yol gösterdi göklerden bize binlerce yıldız,
Kıpkızıl ufuklardan taştı al bayrağımız.
Koştuk aslanlar gibi kükreyip dağdan dağa
Canavarlar dişinden vatanı kurtarmağa.
Sakarya’dan su içtik o çelik süngülerle,
Yuvaları dağılmış bir avuç yılmaz erle.
Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti,
Zaferle kalbimize yazdık Cumhuriyeti...
2. 29 Ekim – Ahmet Kutsi Tecer
Bu sabah içimde bir tazelik var,
Bu seher, bu camdan giren gündüz ben!
Sokaktan yükselen şu şen naralar,
Bu camdan bakman, bu gülen yüz ben!
Nerede o dünkü ateşli nabız,
Nerede yastıkta kıvranan başım?
Bu sabah içimde çelikten bir hız,
Bu sabah en mutlu, en şen yurttaşım.
Az önce fecirle kaçan yıldızlar,
Başımdan yağıyor, daha bol, gümrah.
Şimdi benliğimde bir bütünlük var,
İçimde bir âlem gizli bu sabah.
Bu millet, bu insan, adı sanı Türk,
Bu toprak, bu vatan güzel Türkeli ,
Bu tarih, bu onur, bu sihirli yük,
Bu Bursa, bu Konya, bu usta eli,
Bu eşsiz İstanbul, bu tek Edirne,
Bu örnek Kayseri, Sivas, Erzurum,
Bu Fırat, Menderes, Çoruh, Ergene,
Bu İzmir, Adana, Urfa , bu Çorum,
Bu başak, bu salkım, bu bağ, bu harman,
Bu bizim davarlar, bizim danalar,
Bu ocak, bu maden, bu dağ, bu orman,
Bu yiğit erkekler, yiğit analar,
Bu çetin, bu dönmez, bu sert bilekler,
Bu yanık çehreler, bu bizimkiler,
Bu ağaç, bu çiçek, bu çığ, bu renkler;
Bu diller, bu sesler, ya bu ezgiler,
Bu ninni, bu ağıt, bu düğün, bu bar,
Bu zeybek, bu halay, bu güreş hep ben!
Bu sabah içimde bir tazelik var,
Bu ışık, bu gündüz, bu güneş hep ben!
Ey rüya, ey hayal, beni terk etme,
Ey sabah koynunda şenim, hem zinde.
Bu şuur ışığı vurmuş perdeme,
Bir bahar öğlesi gibi çimende.
Siz şimdi sokaktan geçen oymaklar,
Yürüyün siz bütün il çocukları,
Göğüslerinde gurur, elde bayraklar,
Yürüyün başlar dik, alın yukarı.
Yürüyün ardımdan siz emellerim,
Yürüyün kalbimin yükü ilhamlar,
Uzaktan çırpınsın size ellerim,
Çırpınsın yüreğim, durana kadar.
Bu sabah içimde bir tazelik var.
Bu seher, bu camdan giren gündüz ben!
Komşular, şaşmayın bana komşular,
Bu camdan bakman, bu gülen yüz ben
3. Cumhuriyet – Hasan Ali Yücel
Ne saltanat, ne sultan:
Ne hakanlık, ne hakan;
Biz ki Türk’üz, Türk’e baş
Kendi seçtiği yurttaş.
Hükmeden ancak millet,
Milletle birdir devlet.
Onun dediği olur,
Onun sözü tutulur.
Millet güvendiğini
Öğüp beğendiğini
Yerine vekil seçer
“Yurda bakacaksın” der.
Bu seçilen vekiller
Bir yerde birleşirler.
Ona denir Kamutay
Millete budur saray.
Saylavlar, kadın, erkek,
Vatanı düşünerek
Kanun yaparlar orda;
Düzen verirler yurda.
İşler yürür bunlarla,
Eldeki kanunlarla
Yurt idare edilir;
Buna Hükümet denir.
Durumu böyle olan,
Bu şekilde kurulan
Devlet, Cumhuriyet’tir;
Onda hakim millettir.
Kamutayca seçilen
Cumhurreisi denen
En büyük Türk yurttaşı
Olur devletin başı.
Cumhuriyeti kuran,
Büyük millî kahraman
İlk başkandır Atatürk;
Kimse yok ondan büyük.
4. Yaşasın Cumhuriyet – Can Yücel
Gölköy adında bir köy varmış Gelibolu’da,
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı,
“Ben kendimi bildim bileli bu böyledir”
Diyor muhtar.
29 Ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını.
Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi,
Kirvesi tutmuş kolundan,
Yatırdılar bir kamp yatağına,
Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
Elinde bıçağıyla,
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet” diye
Korkarım bu, sade Gölköy’lülerin değil, umumumuzun,
Sade küçüklerimizin değil, büyüklerimizin de
Düştüğü bir tarihsel yanılgı,
Çünkü sünnet değil, farzdır cumhuriyet..
5. Yaşasın Cumhuriyet – Rakım Çalapala
Coşkunuz, sevinçliyiz.
Ayrı, gayrı değiliz,
Bütün Türkler hep biriz,
Yaşasın cumhuriyet.
Dünyaya şeref saldık,
Nice ülkeler aldık,
Alnı lekesiz kaldık,
Yaşasın cumhuriyet.
Atatürk kalbimizde,
Yürürüz her gün biz de
Onun çizdiği izde,
Yaşasın cumhuriyet.
Türk, askerdir doğuştan;
Hoşlanırız boğuştan,
Bize anadır vatan,
Yaşasın cumhuriyet…
Yaşasın vatan ana,
Bağlıyız candan ona,
Ne mutlu Türk olana,
Yaşasın cumhuriyet.
6. Onuncu Yıl Marşı – Faruk Nafiz Çamlıbel & Behçet Kemal Çağlar
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan
Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız;
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız,
Türk’üz, bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız,
Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!…
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden İstiklâl kavgasını;
Bütün dünya öğrendi Türklüğü saymasını.
Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!…
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz.
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülküye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk’üz, Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
7. On Beş Yılı Karşılarken – Mithat Cemal Kuntay
Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.
Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.
Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,
Kaçsın da cehennemler o bir damla alevden,
Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.
Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb’adına girsin.
Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.
Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,
Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.
Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.
Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.
Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak eğer üstünde ölen varsa vatandır.
8. Cumhuriyetimizin 50. Yılı – Bekir Sıtkı Erdoğan
Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına
Bu rüzgarla şahlanmış dalga dalga bayrağım
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’un özgür başına.
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Yılları bir çığ gibi aşarak hafta hafta
Koşuyoruz durmadan kadın-erkek bir safta
Elimizde meşale, ilke ilke Atatürk
Işıklarla donattık ülkeyi her tarafta
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Aynı kandan feyz alır bunca toprak, bunca taş
Kılıç tutan bilekler, verdi sabanla savaş
Tekniğin dev nabzında her adım, her dakika
Çarklarda aynı tempo, yüreklerde aynı marş
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Biz yürekten bağlıyız elli yıldır bu yolda
“Yurtta barış” ilk hedef, “Cihanda sulh” parola
Koparamaz hiçbir güç bizi milli birlikten
Ata’mızın izinde koşuyoruz kol kola
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu
Yaşasın hur ulusum, soylu gencim, benliğim
Yaşasın şanlı ordum, sarsılmaz güvenliğim
Ersin elli yıllarım nice mutlu çağlara
Örnek olsun cihana devletim, düzenliğim
Cumhuriyet özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu.