İngiltere’nin en ünlü yayıncılarından Dorling Kindersley’in seçtiği dünya çapındaki en iyi 20 mimari yapıyı derledik.
1. Ayasofya – İstanbul, Türkiye
Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından, M.S. 532 – 537 yılları arasında İstanbul’un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş. Bazilika planlı bir Patrik Katedrali olup, 1453 yılında İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra, Fatih Sultan Mehmed tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri ise müze olarak hizmet vermektedir.
2. Parlamento Binası – Londra, İngiltere
Dünyanın geçmişi en geriye giden parlamentosu olan ve parlamentoların anası lakabıyla anılan Londra’daki İngiliz Parlamento Binası (The Palace of Westminster) özel organizasyonlara açılıyor. Neo-Gotik mimari yapısına sahip ve İngiltere’nin Thames Nehri’nin kenarında bulunan binanın bir özelliği de sağ kısmındaki saat kulesi Big Ben’dir. Başlangıçta Thames kıyılarındaki bataklıkların ortasında yer alan bir ada iken 785’te adaya bir grup keşiş yerleşti. İngiltere kralı Aziz Edward (1042-1066) burada, sonradan Westminster Abbey adını alan yeni bir kiliseyle, bir saray yaptırdı. 1512’deki yangından kısa bir süre sonra İngiliz Kraliyet Sarayı yakınlarındaki Whitehall Sarayı’na taşındı. 1834 yılında çıkan yangından sonra kalıntıları arasından yeniden inşa edildi.
3. Tac Mahal – Agra, Hindistan
Tac Mahal, Hindistan’ın sembolü, mimari hazine ve büyük bir tutkunun anıtı. 17. yüzyılda Büyük İmparator Şah Cihan tarafından hayatının aşkı Mümtaz Mahal onuruna inşa ettirildi. Efsaneye göre Mümtaz Mahal ölmeden önce eşi benzeri görülmemiş bir anıt mezar istedi. Agra’daki Yamuna Irmağı’nın kıyısına inşa edilen Taj Mahal’in yapımında imparatorluğun en usta zanaatkarları dahil 20.000’den fazla işçi çalıştı. Kusursuz beyaz mermerin altına döşenen milyonlarca tuğla inşaat alanında pişirildi. Dünya’nın Kraliçesi’nin ilahi anıtı veya şairin dediği gibi “Zamanın yanağında bir göz damlası.”
4. Sidney Opera Binası – Sidney, Avustralya
Avustralya’nın başkenti Sidney’in 10 yılda tamamlanabilen sembol binası. Sidney Opera Binası, mimarı Danimarkalı Jørn Oberg Utzon’a 2003 Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazandırmıştır. Sidney Opera Binası’nın 1963’te açılması bekleniyordu, ama 1973’te açılabildi. Tasarımı kısmen Sidney’in eşsiz güzellikteki limanında duran yatların yelkenlerinden, kısmen de Meksika’da gördüğü Maya ve Aztek Tapınakları’ndan ilham almıştı.
5. Radcliffe Camera – Oxford, İngiltere
Radcliffe Camera’nın dairesel kubbesi ve gövdesi, Oxford’un en ayırt edici simgelerinden birisidir. 26 İngiliz Başbakan, 50 Nobel sahibini, Oscar Wilde gibi dahileri yetiştiren kütüphane 1602 yılında inşa edildi. Kütüphanede, 1749’da James Gibbs tarafından neo-klasik tarzda tasarlanan Radcllife Camera ise İngiltere’nin en etkileyici binalarından.
6. Basilica di San Marco – Venedik, İtalya
Altın sarısı renkteki işlemelerinden Altın Bazilika da denir.Rivayete göre, dört İncil’den birini yazan San Marco Mısır’da son nefesini verdikten sonra İskenderiye’ye defnedilir. San Marco’yu Venedik’e getirmek isteyen birkaç tüccar, kendisine ait olduğu sanılan bazı eşyaları kaçırarak Venedik’e getirir. Aziz olarak anılan Marco’nun Venedik’in koruyucu seçilmesi üzerine, 832 yılında adının verileceği kilisenin yapımına başlanır ve 883 yılında tamamlanır. Ancak 976 yılında Dükler Sarayı’nda çıkan yangından büyük oranda zarar görür. 1000 yılında yeniden yapılmaya başlanan kilise o zamanki Dük Domenico Contarini tarafından beğenilmez ve 1063’te yeniden el atılır. Sonunda 1073 yılında son çizgilerini taşıyacak haline kavuşur.
7. Flatiron Binası – New York, ABD
Binanın yükseldiği alan 1850’li yılların sonlarında Amos Eno tarafından satın alınmış. Ancak, ölümününden sonra tasfiye edilerek satışa çıkarılmış. Oğlu William Emo, babasının hatırasına sahip çıkmak adına tekrar satın almış. Ancak, kısa bir süre sonra ödediğinin çok daha fazlası teklif edildiğinde, Fuller Company’e satmış. Şirket alanı Daniel Burnham ve Frederick Dinkelberg’in mimari yeteneğine teslim etmişler ve 22 kat sayısı, 86 metre uzunluğu ile dönemin en yüksek binası olarak gösterilen Flatiron Binası’nın temeli atılmış. Döneminde çelik iskelet kullanılarak inşa edilen ilk bina olma özelliğini de taşıyan bina, inşasının bittiği 1902 yılında mimarisinin hakim olduğu Gotik ve Rönesans motifleri, dönem New Yorkluları tarafından gerici bulunarak çok sevilmemiş. Ancak, ilerleyen yıllarda hak ettiği ilgiyi görebilmiş. Bina şekli ütü gibi olduğunu için Flatiron ismini almıştır.
8. Sagrada Familia – Barcelona, İspanya
La Sagrada Familia, Avrupa’nın en alışılmışın dışında dini yapılarındandır. İspanyol mimar Antoni Gaudi tarafından tasarlanan yapının inşasına 1882’de başlanmıştı. Gaudi’nin ölümüyle ise yalnızca dörtte biri tamamlanmıştı. Gaudi, kiliseyi üç farklı cephe olarak tasarlamıştı. Kilisenin yapımına başlanan ilk bölümü Nativity Facade’di. İnşaatını Gaudi’nin kontrol ettiği bu bölüm 1894-1930 yılları arasında tamamlandı. İsa’nın doğumuna referans veren birçok detayı barındırıyor. Passion Facade ise ilk cephedeki dekoratif yoğunluğa karşılık oldukça sade bir tasarıma sahip. İsa’nın tutkusuna, çarmıha gerilişinde çektiği acıya atıfta bulunan bu cephenin inşaatı 1954’te başladı. 1976-1987 arasında tamamladı. En büyük ve etkili cephe olan Glory Facade’in inşaatı ise 2002’de başladı. İsa’nın kutsal görkemine ve insanlığın Tanrı’ya yükselişine referans veren öğelerle dolu bu cephenin 2026’da bitmesi bekleniyor.
9. Transamerica Binası – San Francisco, ABD
1972 yılında William Leonard Pereira tarafından tasarlanan gökdelen San Francisco’daki en yüksek ticari yapıdır. Piramid formu binanın tanıtımında ve logolarda ana konsept olarak kullanılmaktadır.
10. Metropolitana Katedrali – Mexico City, Meksika
Metropolitana Katedrali, Amerika kıtasındaki en büyük ve en eski katedral. Bir güç ve otorite simgesi olarak, tarihi Aztek kutsal bölgesinin üzerine kurulmuş bulunuyor. Yapımına 1573 yılında başlanmış ve tümüyle bitimi 240 yıl sürmüş. Bu kadar uzun süren bir inşaat süreci de, yapının tarzında zamana uygun değişiklikler göstermesine neden olmuş. Rönesansla başlayan tarz Barok’la devam etmiş ve tamamlanmasına kadar moda neo-klasiğe dönmüş. 19. yüzyıldan itibaren toprağa gömülmeye başladığı tespit edilen katedral 1962’de büyük bir yangın yaşamış. Bu yangında, Katedral’de saklanan birçok tarihi yazıt da yok olmuş. 1990’larda tehlikeli bir biçimde eğilen saat kulesinin yıkılmasını ve Katedral’in elden çıkmasını önlemek için büyük bir proje başlatılmış. Temelinin altına kazılan kanallara beton enjekte edilerek temelin sağlamlaştırılırken, binanın ve kulelerin düzeltilmesi de sağlanmış.
11. Parthenon Tapınağı – Atina, Yunanistan
Parthenon, M.Ö. 447 yılları ile M.Ö. 432 yılları arasında Pericles döneminde Atina’nın koruyucu tanrıçası Athena adına yapılmıştır. Parthenon, bakirenin yeri anlamına gelir. Yunan Mitolojisi’nde Athena bakiredir ve Athena Parthenos ismiyle de anılır. Bu durum, tapınağa neden Parthenon dendiğine dair ortaya atılan çıkarımlardan biridir. M.S. 6. yy’da kiliseye çevrilen tapınak Virgin Mary (Bakire Meryem) adıyla dönüştürülmüştür. Parthenon’un Athena Tapınağı olarak kullanıldığı dönemde içinde yer alan devasa Athena heykeli, heykeltraş Phidias tarafından yapılmıştır. Antik Dünya’nın 7 harikasından biri sayılan Olympia’daki Zeus Heykeli de Phidias’a aittir
12. Museo Guggenheim – Bilbao, İspanya
Guggenheim Müzesi, düzensiz eğrisel biçimlerin hakim olduğu dekonstürktivist yapı, Bilbao şehir merkezinde, Nervión Nehri’nin kenarında bulunur. Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi bir mimar olan Frank Gehry tarafından tasarlanan ve 1997 yılında tamamlanan bu bina yapı söküm tarzı stili ile ünlüdür. 4 yıl süren inşaat, ABD’li bir vakıf olan, Solomon R. Guggenheim Vakfı’nın beş müzesinden biridir. Titanyum, cam ve ahşap kullanılarak yapılmış. Bir gemi ya da balık biçimindeki tasarımıyla çok dikkat çekici.
13. Centre Pompidou – Paris, Fransa
Centre Pompidou, 1977’de açıldı. Pompidou, Renzo Piano ve Richard Rogers’ın birincilik ödülünü alarak, mimarlık camiasında parladıkları yarışma oldu. Kendini ve işleyiş sistemini dışarı açmış, hiçbir şeyi gizlemeyen bir yapıdır Pompidou. Kırmızı renk, insan dolaşımını, yeşil sıvı, sarı, elektrik, mavi ise hava dolaşımını simgeler. 90.000 metrekare üzerine inşa edilmiş merkez, 371.000 kitabın bulunduğu bir halk kütüphanesi, Ulusal Modern Sanat Müzesi ve Endüstriyel Tasarım Merkezi, sürekli sergiler bölümü, Akustik ve Müzik Araştırma ve Koordinasyon Enstitüsü’nden oluşmaktadır.
14. Mehrangarh Kalesi – Jodhpur, Hindistan
Mehrangarh Kalesi 1459’da inşa edilmiş. Eskiden gelenek olarak savaşta ölen erkeklerin yakılma töreninde hanımları da yanlarında diri diri yakılırmış. Kadınlar son kez kaleye girerken kapıya ellerinin izlerini bırakıyorlarmış. Kale için anlatılan rivayet ise bir zamanlar kral Rao Jodha, öyle ihtişamlı bir kale yaptırmak istiyormuş ki hiç kimse fethedemesin istemiş. Jodhpur’daki tepeyi bulmuş ve buraya yapılmasına karar vermiş. Yalnız ufak bir sorun varmış, bu tepenin üstünde yaşayan kuşlarla konuşan onları besleyen bir ermiş Chidiyawale Baba yaşarmış. Evinden olduğu için çok sinirlenmiş ve krallığa beddua etmiş, kıtlık gelsin diye. Kral korkmuş, bedduanın ancak bir kurban verilirse hafifleyeceğini söylemiş baba. Rajaram Meghwal adında bir savaşçı ailesinin bakılması karşılığında kurban olmayı kabul etmiş ve bu tepeye canlı canlı gömülmüş. Kalenin içinde bir anıtı bulunuyor.
15. Colosseum – Roma, İtalya
Colosseum’un yapımına M.S. 72 yılında, İmparator Vespasian’ın başladığı amfitiyatro, sekiz yıl sonra Titus tarafından açılmıştır. İnanışa göre bu ünlü yapı adını İmparator Nero’nun Colossus Neronis adı verilen 30 m yüksekliğindeki devasa heykelinden alır. Roma Forumu’nun hemen doğusunda inşa edilen Colosseum, 55.000 izleyicinin giriş yapabileceği 80 arklık girişlere sahiptir. Tiyatro amacı ile kullanıldığı zamanlarda bu izleyiciler yerlerine sınıf farklarına göre oturtuluyorlardı. 188 metre uzunluğu, 156 metre genişliği ile devasa bir yapı olan Colosseum, sadece tiyatro oyunları için değil, hayvan dövüşleri, idamlar ve gladyatör mücadeleleri için de kullanılmıştır.
16. Umeda Sky Binası – Osaka, Japonya
1988 yılında yapılan Japonya’daki modern yapılara en iyi örneklerden biri olan Umeda Sky Gökdeleni iki kuleden oluşuyor.
17. II. Hasan Camii – Kazablanka, Fas
Okyanus kıyısında Kazablanka’nın en önemli yapısı II. Hasan Camii, Mekke’den sonra dünyanın en büyük camii. Fas’ta büyük etkisi olan Kral 2. Hasan’ın bir rüyası üzerine yapımını başlanan bu muhteşem cami, kralın rüyasına uygun şekilde İslam’ın en batıdaki simgesi olarak, 4’te 3’ü Atlantik Okyanusu’nun üzerine inşa edilmiş. 1980 yılında yapımına başlanan cami, sekiz yılda tamamlanmış. Caminin minaresi tam 200 metre yüksekliğinde. Aynı anda 100 bin kişinin namaz kılabildiği ve çok ince bir işçiliğin ürünü olan II. Hasan Camii üstü açılabilir konumda inşa edilmiş.
18. Krak des Chevaliers – Humus, Suriye
Şövalyeler Kalesi anlamına gelen Krak des Chevaliers Suriye’de bulunan, askeri mimariye göre tasarlanmış dünyanın en eski haçlı kalelerinden biri. 1142 yılında zamanın en önemli tarikatlarından biri olan Hospitalier Şövalyeleri’nin yönetimindeyken, 1271 yılından itibaren bölgedeki Müslümanlar’ın eline geçti. İnanılmaz bir manzaraya sahip kale, 2006 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. Maalesef, Humus’un Lübnan sınırına yakın mevkide bulunan ve İç Savaş öncesine kadar dünyanın en iyi korunan Ortaçağ kaleleri arasında gösterilen 11. yüzyıl Haçlı Kalesi Krak des Chevaliers (Şövalye Kalesi) de saldırılara maruz kalan bir diğer kültürel mirastır. Mart 2013’te Suriye Hava Kuvvetleri’nin düzenlediği operasyonlar sonucu kalenin kemerleri yıkılma noktasına gelirken, Latince yazıtları ağır hasara uğramıştı.
19. Angkor Wat – Siem Reap, Kamboçya
Angkor Wat, Siem Reap şehrinin 5.5 km kuzeyinde, ormanlar arasına gizlenmiş. Angkor Medeniyeti’nin izlerini taşıyan, bu mistik ve esrarengiz tapınaklar 1992 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki yerini alır. 630 yıl hüküm süren Khmer Krallığı döneminde inşa edilen elliden fazla tapınağın içerisinde en çok bilineni Angkor Wat’tır. On ikinci yüzyılda ihtişamlı bir zenginliğin hükmeden Khmer krallarından Suryavarman II (1113-1150) tarafından, Hindu tanrısı Vishnu (Vişnu) adına Angkor Wat inşa edilir.
20. Burj Al Arab – Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri
Dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli olan, Dubai’deki Burj Al Arab, Arap Kulesi anlamına geliyor. 321 metre yüksekliğindeki bu süper lüks oteli tasarlayan mimar Tom Wright. Burj Al Arap, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki kıyıdan 280 metre uzakta, yapay bir ada üzerinde 1994 – 1999 yılları arasında inşa edilmiş ve Arapların dhow isimli geleneksel çift yelkenlilerinden ilham alınarak yapılmış. Denizden toprak almak işi 3 yıl sürmüş. Tasarımı hiperbol şeklinde olan kulenin temeli için, kumun için beton kalıplar atılmış. Güçlendirilmiş betondan yapılan kuleyi, çelik bir iskelet sarmalıyor. İki kanat V şeklinde açılarak, muazzam bir yelkenli direği teşkil ediyorlar, kanatların arasındaki boşlukta da dünyanın en uzun atriyumu (kemeri) bulunuyor.
Kaynak
Dünyanın En İyi 20 Binası, Centre Pompidou, Paris, Tac Mahal’in Sırları, Suriye’nin Kültürel Mirası Yok Olurken
Çok güzel olmuş. Faydalı bir içerik olmuş