1841 yılında İstanbul’un Üsküdar ilçesinde doğan Ahmed Ali, 14 yaşında Tıbbiye Mektebi’ne girer. Hassas, çevresindeki insanları her zaman mutlu görmek isteyen bir yaradılışa sahiptir. Acı çeken hastalara hemen şifa bulamamak gibi nedenlerle Tıbbiye’nin kendisine uygun bir seçim olmadığına inanarak, annesinin de doktor olmasını pek desteklememesi üzerine buradan ayrılarak Harbiye’ye geçer.
Şeker Ahmed Paşa’nın tablolarına yer verdiğimiz diğer yazılarımıza da göz atabilirsiniz. Bilmeniz Gereken 16 Türk Ressam ve Tabloları Portreleriyle Ölümsüzleşen 16 Türk Ressam 20 Ünlü Türk Ressamın Manzara Resimleri 20 Ünlü Türk Ressamın Natürmort Tabloları Bilmeniz Gereken 15 Asker Ressam ve Tabloları |
Resme yeteneği farkedilince, 23 yaşındaki mülazım (teğmen) Ahmed Ali, padişah Abdülaziz tarafında 1864’te Paris’e resim öğrenimi için gönderilir. Paris’te gerçekçiliğin öncüsü Gustave Courbet ile Barbizon Okulu’ndan etkilenir. Türkiye’ye döndükten sonra da Türk resim sanatına Avrupalı bakış açısı getiren iki ressamdan biri olmuştur. Paris’te aynı dönemlerde bulunan Osman Hamdi ile anlaşan Şeker Ahmed’in, her nedense yine Harbiye mezunu olan Süleyman Seyyid ile yıldızlarının bir türlü barışmadığı söylenir. Şeker Ahmed, Paris’te 7 yıl süren eğitimi sırasında, İstanbul’a birçok yapıtını gönderdiği gibi, Paris’te de sergiler.
Ormanda Yol, 1906
Resimlerinde doğa ezici bir ağırlıktadır. Doğanın betimlenmesinde kullanılan renkler ve ışık, tinsel bir içeriğin taşıyıcısı olup ona aşkın bir nitelik kazandırmaktadır. Resimlerindeki durgun ve sürekli ışık, nesnelere zamanı aşan anıt izlenimi vermektedir.
Çoban Köpekli Peyzaj
Şeker Ahmed Paşa, temiz bir işçiliğe sahiptir. Titiz ve sabırlı bir çalışma tarzı vardır. Az ve öz, çizgi ve renk ile yapıtını oluşturmaktadır. İçtenliği her şeyden önde tutmuştur. Bu açıdan klasik ve romantik olarak tanımlanabilir.
Yurda döndükten sonra 27 Nisan 1873’te Sultanahmed Mekteb-i Sanayi’de (Sanat Okulu), bazı kaynaklarda yalnızca kendi yapıtlarından oluştuğu söylenen, Mustafa Cezar’ın araştırmasına göre dönemin yerli ve yabancı sanatçılarından adları bilinen on kişinin katıldığı önemli bir sergi açmıştır ki, bu sergi aynı zamanda Türkiye’de açılan ilk resim sergisi olarak kabul edilmektedir. Bu serginin açılışındaki amaçlardan biri de, Batılı anlamda resim anlayışını halka tanıtmak ve sevdirmektir.
Etrafında iyi huylu, sakin bir kişilik olarak bilinen paşa arkadaşları tarafından şeker adıyla çağrılır. Tümgeneralliğe dek yükselen Paşa, daha sonra sarayda Misâfirîn-i Ecnebiyye Teşrifatçısı (Yabancı Konuklar Teşrifatçısı/Protokol Sorumlusu) olur, ölünceye kadar bu görevini sürdürür.
Yelkenliler, 1894-95
Sanatçının Yelkenliler adlı yapıtında, Ayvazovski’nin Ay Işığında Eyüp adlı resminin etkileri sezilmektedir.
Talim Yapan Erler, 1898
Hisar ve Evler, 1899
Bu iki yapıtı, Paris’ten döndükten yaklaşık yirmi yedi, yirmi sekiz yıl gibi uzun bir süre sonra resmetmiştir. Avrupa’da alınan uzun bir eğitim döneminden sonra bile, Şeker Ahmet Paşa’nın bu yapıtları sanki akademik değerler biraz göz ardı ederek ya da naif bir anlayışla yapmış olduğu izlenimi uyandırır.
Ayvalı Peyzaj
Bu resminde Batı resminin ünlü temsilcilerinden Delacroix’nın da denediği, kurgusunda biraz gerçeküstücü atmosferin de görüldüğü bir manzara-natürmort ortaklığı olarak görebiliriz. Bu resminde mekansal derinlik yanılsaması, doğal ortamın gerçekliği sadece ilk bakışta uyanan bir izlenimdir. Yakından bakıldığında gerçeklik etkisi yok olur. Özellikle arka planda toprak yolun geriye doğru gitmesiyle derinlik beklentisini hatırlatır, ama sonra bunu yadsır. Meyvelerin asıldığı ağacın gövdesi ile arka plandaki ağacın gövdesinin kalınlığının neredeyse aynı olması, sağ arka planda yer alan ağaçların ve yaprakların alan derinliğini kısıtlaması, çınar ağacının yapraklarının neredeyse tümünün karşıdan görünecek biçimde resmedilmesi yanılsama etkisini sorunlu hale getirir.
Erenköy Civarında Tren İstasyonu, 1902
73 yıldır kayıp olarak bilinen eser, 2014 yılında bulundu, ama tabloda Paşa’nın ölümünden sonra değişiklikler yapıldığı iki koç figürü yerine iki insan figürü yerleştirildiği ortaya çıktı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız, bu garip değişikliğin Şeker Ahmet Paşa tarafından yapılmadığından emin: “Paşa, tabloyu 1902’de sergiliyor, 1907’de de ölüyor. O beş yıl içinde Paşa aklını peynir ekmekle yemediyse bu resmi değiştirmez. Ressamlar bitirmedikleri bir eseri sergilemez. Kaldı ki zaten sunmuş, sergilemiş olduğu resmi niye değiştirsin? Biri bu resmi Paşa’nın ölümünden sonra değiştirmiş, kim olduğu belli değil.” diyor. Resim, yapılan çalışmayla eski haline getirildi.
Narlar ve Ayvalar, 1906
Şeker Ahmed Paşa bilhassa natürmortları, gölge-ışık düşüncesiyle, klasik ve realist bir anlayışla resmetmiş. Şeker Ahmed Paşa, natürmortlarında genelde derinlik duygusunun elde edilmesinde en yalın çözümlerden biri olan kesişen nesneleri kullanmaktadır. Natürmortlarda yer alan nesneler yan yana birbirlerine değer, örter ve yakın biçimde resmedilir. Grup içindeki nesnelerde ön-arka ilişkisi gölgelendirmeyle sağlanmıştır. Bu durum, aynı zamanda nesnelerin hacim etkisini de kuvvetlendirmiştir.
Karpuz Dilimli Üzümlü Natürmort
Özellikle karpuz ve kavun konulu örneklerde merkeze yerleştirilen büyük ebatlı meyvenin sağ ve sol arka tarafına büyük ebatlı birer nesne yerleştirerek resimde denge sağlanmaktadır. Genelde bu büyük ebatlı nesneler ya bütün bir karpuz, kavun ya da içinde çeşitli meyveler bulunan bir sepettir. Sanatçı üzerine bir tez çalışması yapan H. A. Baloğlu sanatçının natürmortlarında mekan belli belirsiz olsa da yan yana duran nesnelerin formları ve biçim ilişkileri ile belli bir özenin göstergesi olduğunu belirtirken, bazen yakın formlar bazen de zıt formları yan yana getirerek başarılı kompozisyonlar oluşturduğunu ve bunun Şeker Ahmed’in natürmortlarında görülen karakteristik özelliği olduğunu vurgulamaktadır.
Ayva ve İncirler
Sanatçı natürmortlarında özellikle ayva, nar, portakal ve incir gibi küçük boyutlu meyvelerle kompozisyonu kurguluyor ise, bu meyveleri genelde üst üste istiflemekte ve birbirlerinin üzerine düşen gölgeleri ile ön-arka plan ilişkisini sağlamaya çalışmaktadır. Paşa’nın torunu Dürrizade Ayhan Dürrüoğlu, sanatçının konağında natürmortlar yanında hayaline yerleştirdiği çeşitli manzaraları çalıştığını, ancak bunun tümüyle hayalden gerçekleştirilen çalışmalar olmadığını, atölyesine yerleştirdiği çeşitli bitki ve modellerden doğanın yeşil tonlarını aldığını vurgularken, atölyesine özellikle getirttiği bir ceylan ile hayali ormanına gerçekçi bir izlenim verebildiğini de eklemektedir.
Orman ve Geyik
Paşa’nın yeğeni Saim Bey, küçük bir çocuk iken bu ceylanın bir bayram günü eve getirilişini hatırladığını ve bu sevimli hayvanın evin neşesini artırdığını söylemiştir. Gelen ceylanın hemen resmini yapmaya başlayan Paşa’nın, her zaman yanında Sait Efendi adında bir yardımcısının bulunduğu ve ortamın hazırlanmasına yardım ettiği, ayrıca Paşa’nın yardımcıları arasında Beşir adlı biri ve fırçalarını temizleyen Mösyö Menon adlı başka birisinin daha bulunduğunu belirtmiştir.
Ormanda Oduncu
Ormanda Oduncu’yu gördüğünüzde bu usta ressamın ince işçiliği, tekniği ve gözlem yeteneği karşısında büyüleniyorsunuz. Köylü ve odun taşıyan eşeğini doğanın içinde küçücük resmetmiştir Şeker Ahmed. Giz dolu bir ormandır karşımızdaki. Mistik bir atmosferin hakim olduğu tabloda doğayı alabildiğine yüceltmiştir ressam. Resimde köylü adeta hiç kımıldamıyor. Kımıldayan bir şey varsa o da orman. Orman bütün varlığı ile oduncunun ters doğrultusunda hareket ediyor, yani bize doğru ve sola doğru. Resimde sınır çizgisinin, hem ormanın en uzak köşesi olduğu hem de uzaktaki, belki de bir cins kayın olan ağacın izleyiciye en yakın görünen nesne olduğu görülmektedir, yani aynı zamanda bizden uzaklaşan ve bize yaklaşan bir ağaçtır bu.
Otoportre
Batılı anlamda Türk resim sanatında otoportre örneği olarak ilk akla gelen yapıt, Şeker Ahmed Paşa’nın kendini, bir elinde fırça, bir elinde paleti, başında fesiyle son derece ciddi bir poz içinde betimlediği çalışmasıdır. Şeker Ahmed Paşa, 18 Mayıs 1907 Cumartesi günü, Mercan’daki konağından Tepebaşı’na gitmek üzere çıkmış, Mahmutpaşa Yokuşu’nun başında fenalaşmış ve kendini bir dükkana atmış, kısa bir süre sonra da burada son nefesini vermiştir.
Kaynak
Şeker Ahmed Paşa, Osmanlı Resminde Mimesis: Şeker Ahmed Paşa’nın Resimleri Bağlamında Bir Değerlendirme
yılları nerde! bizim işimize yarasın hiçmi düşünmüyonuz yahu hoca veriyo ben napim 0 alırsam sorumlu sizsiniz.