Damağımızda bir parça çikolatayı yavaş yavaş eritip o coşku verici tadı almak, hemen hepimiz için hayatın keyifli yanlarından biri, değil mi?
Özellikle kızgın ya da mutsuz olduğumuz zamanlarda, çikolata yemek isteğimiz doruk noktasına ulaşır ve biraz çikolata yiyince, kendimizi daha iyi hissederiz. Bunun nedeni ise içeriğindeki feniletilamin (PEA). Bu madde sinir sistemini uyararak bazı salgıların açığa çıkmasını ve ağrıların dindirilmesini sağlıyor.
Vücudumuz günlük çalışma seyri içinde oksijen kullanırken serbest radikaller ortaya çıkar. Serbest radikaller, vücut işlem halindeyken kullanılan ve dengesini kaybeden moleküllerdir. Bunlar, çevre kirliliği, sigara dumanı, UV ışınları gibi dış etkenlerin yanı sıra vücudumuzdaki doğal reaksiyonların bir sonucu olarak da oluşur. Bu dengesiz moleküllerin artması, zincirleme bir reaksiyon yaratarak tüm hücre sisteminin dengesini yitirmesine neden olur. İşte antioksidanlar, bu serbest radikallerin yeniden dengesini sağlamasına ve vücuda verdikleri zararın en aza indirilmesine yardımcı olur.
Çikolata, polifenol diye adlandırılan ve içinde procyanidin, epicatechin, catechin olan antioksidan bileşim dizileriyle dolu. Meyve, sebze, şarap, kahve ve çay dapolifenol içeriyor. Ancak, çikolata ve kakao hayrete düşürecek kadar çok miktarda polifenol içeriyor. Aynı miktardaki polifenolü ya bir parça sütlü çikolatadan ya da beş porsiyon meyve ve sebzeden alabiliyoruz.
Çikolatayla ilgili yapılan araştırmalar, kakaonun içerdiği antioksidanların, kalp ve damar sistemini tablet aspirinin koruduğu gibi koruduğunu, atardamarlara iyi geldiğini ve kan basıncını düşürdüğünü ortaya koyuyor. Kakaosu yoğun olan bitter çikolatanın, şarap, kahve ve yeşil çay gibi güçlü antioksidanlardan biri olduğunu gösteriyor. Sütlü çikolatanın antioksidan etkisi bittere göre daha düşük olmakla beraber, o da sütün faydalarını içerisinde barındırıyor. “Çikolata yerken sağlığımı da düşünmek istiyorum” diyenlerdenseniz, kaliteli çikolata seçimi de çok büyük önem taşıyor. Çünkü kakao içeriği yüzde 20’nin altında olan çikolatalarda tüm sayılan faydalar yok oluyor.
Çikolata ile ilgili yapılan pek çok araştırmada çıkan sonuçlar şaşırtıcı.
- Beyinden endorfin salgısını artırarak gevşetici ve ağrı kesici etki gösterir. Migren ağrılarını tetiklemez.
- Doğal bir enerji desteği verir. Bunu yaparken diğer tatlılara oranla kan şekerini hızlı yükseltmez.
- Akne ya da diğer cilt sorunlarına neden olmaz. İçeriğindeki bakır, cilde, damarlara ve dokulara yarar sağlar.
- Bağışıklık ve üreme sistemi için faydalı olan demir ve çinko açısından zengindir.
- Zengin bir kalsiyum kaynağı olan çikolata, güçlü kemiklerin oluşmasını ve dişlerin korunmasını sağlar.
- Kakao, magnezyumun en önemli doğal kaynağı. Magnezyum eksikliğinde hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet ve bağlantılı problemler ile adet öncesi gerginlik görülebilir.
- Yüksek kalitedeki çikolatada bulunan yağ, teknik olarak doymuş yağ olmasına rağmen kolesterol içermediği düşünülebilir. Çünkü bu yağ damar iç yüzeyinde birikme yapmaz ve kolesterol düzeyini yükseltmez.
- Kakao, laktoz (bağırsak sıvısında bulunan ve süt şekeri) enzimi aktivitesini düzenler.
Nottingham Üniversitesi’nden Ian MacDonald, Amerikan Bilimsel Gelişmeler Derneği’nin yıllık toplantısında sunduğu raporda, bir antioksidan olan ve kakao çekirdeğinde bulunan flavanolün, beyine fazla oksijen gitmesini sağlamasının, ileri yaşlardaki bellek sorunlarını azalttığını ifade ediyor. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Norman Hollenberg de Panama’daki Kızılderili kabilesi Cunalar üzerinde yapılan incelemelerde, kakaonun doğal biçimini tükettikleri için benzer sağlık işaretleri gözlendiğini bildiriyor.
California Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Beatrice Golomb ve ekibinin yaptığı Journal of Internal Medicine Dergisi’nde yayımlanan araştırmada bilim adamları, depresyon ilacı kullanmayan, kalp-damar ya da şeker hastalığı olmayan yaklaşık bin yetişkinin çikolata yeme alışkanlığı ve ruh hali arasındaki bağlantıyı araştırdı. Katılımcıların bir haftada yedikleri çikolata miktarı belirlenerek depresyon seviyeleri Epidemiyolojik Çalışmalar Merkezi Depresyon Skalasına (CES-D) göre değerlendirilmiş. Araştırmanın sonunda, şiddetli depresyonda olan kadın ve erkek katılımcıların, ayda yaklaşık 12 porsiyon (bir porsiyon yaklaşık 28 gram), depresyon belirtisi göstermeyen katılımcıların ise ayda beş porsiyon çikolata yediği belirlenmiş. Orta şiddette depresyon geçirenlerin de ayda sekiz porsiyon çikolata yediği görülmüş.
Çikolatanın temelde altı çeşidi bulunuyor.
Bitter çikolata: Yüzde 43’ün üzerinde kakao hamuru içerir. İdeal kakao oranı yüzde 50 ile 70 arasındadır.
Sütlü çikolata: En az yüzde 25 kakao hamuru ve yüzde 14 süt tozu içerir. İçeriğindeki süt, bu tür çikolataları ısıya çok duyarlı hale getirir, kolayca yanar ve pütürlü hale gelir.
Beyaz çikolata: İçinde kakao olmadığı düşünülse de beyaz çikolata kakao yağı, süt tozu ve şekerden oluşur.
Kaplama/kuvertür: Kaplamada kullanılan çikolata türüdür. Pastacılıkta, daha çok parça çikolata ve pralin üretiminde kullanılır.
Dolgulu çikolata: Dışı sütlü, bitter ya da beyaz çikolatadan, içi akışkan dolgudan oluşur.
Pralin: Ürün ağırlığının en az yüzde 25’i bitter, sütlü, bol sütlü, beyaz çikolataların kombinasyonundan, karışımından veya herhangi birinden ya da dolgulu çikolatadan oluşan lokma büyüklüğündeki çikolatadır.