Nazım Hikmet, Edip Cansever, Orhan Veli Kanık başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinin balık ve deniz temalı şiirlerini derledik.
Türk Edebiyatı’nda Gemi Temalı 15 Şiir
Türkiye Denizlerinde Avlanan 22 Balık Çeşidi
14 Ünlü Şairimizin İçinde Martı Geçen Şiirleri
1. Bulut Mu Olsam, Nazım Hikmet
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
René Burri, Paris, 1957
2. Balık, Birhan Keskin
Zokayı yutmuştum ben bir zaman
ah dilim yaralı
konuşamam.
Henri Cartier-Bresson, Almanya, Ren Nehri, 1956
3. Aşklar İçinde, Edip Cansever
Hisarlı balıkçı ağlarını ayıklıyor
Ağları pembeden hüzne giden
Dip sularında mercanlar gibi koyulaşan
Kirpiksiz gözleri böyle daha güzel
Çil basmış yüzünü bütün
Parmakları capcanlı, pavuryalar gibi
Merhaba, desem bir kucak balık atacak önüme
Biliyorum atacak
Böyledir memleketimin yoksul halkı
Bir onlarda rastladım bu cömertliğe
Istavritler kıpır kıpır dibinde sandalının
Balık dedin mi, oynamaz gözleri hiçbirinin, tertemiz bir resim gibi
bakarlar insana
Günlerce bakarlar, bıraksan yıllarca bakarlar belki
Gözlerin gibi senin, yıllardır unutamadığım
Ve bu yüzden olacak düşünmedim şimdiye kadar bir balığın ölebileceğini.
Jean Gaumy, İspanyol Trol Gemisi Rowanlea, 1992
4. Kendime Ağıt, Turgut Uyar
Umman öyle ister, kavga öyle ister
Biz varız diye her şey bir şey ister
Seviyorsak bir gün bütün balıkları
Tutulmuş balıkları, tutulmamış balıkları
Bir ince sızı damıtır gibi denizden
Kayıklardan, kayalardan ve denizden
Biz ki bir sahipsiz hatırayız
Topraktan, iç savaştan ve bendenizden…
Constantine Manos, Kerpe, Yunanistan, 1964
5. Hürriyete Doğru, Orhan Veli Kanık
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere…
Henri Cartier-Bresson, Portekiz, 1955
6. Güzelleme, Cemal Süreya
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.
Erich Lessing, Berlin, 1955
7. Balık, Behçet Necatigil
Sen balıkların en küçüğü,
Parmak kadarı.
Puslu bir gök altında yağmursuz
Bir ateş kenarı.
Büyük değildi seni bize kısmet eden
Dalgaların hatası.
Sen de gördün ya hoştu
İftihar ve sevgi dolu kalpler ortasında
Geçirdiğin tatlı korku,
Hoştu ateş sefası.
Sen, küçük balık, bu gezintiyi
Hatıraya çağıracak rumuz!
Sen, balık, sayende,
Eski bir dostu hatırlayaraktan
Derse devam ediyoruz.
Sergio Larrain, Paris, 1959
8. Niko’nun Kahvesi, Oktay Rifat Horozcu
Niko rakı içer sandalı boyamazsa.
Niko susar. Onun sessizliği bürümüş
Masaları. Onun yalnızlığıdır, kireç
Badanalı, yamrı yumru, bu ak duvarlar.
Semaverin hemen yanıbaşında durur
Köstence’de bir dükkândan aldığı gemi.
Bu resim Pire’nin, bu böcekler Batum’un,
Bu ağlar tonla balık akıttı karaya.
Niko, eski yazlarda çığrışan martılar,
Zıpkından kurtulmuş kılıçlar, ahtapotlar
Ve en sıcak güneşlerle karmış harcını
Kahvesinin. Lipsoslar yine derindedir.
Orfos, beygir gibi kısar kulaklarını
Kefalos’taki sivri taşın kovuğunda.
Morumsu işkineler, oynatarak ağır
Ağır kanatlarını, bakarlar Niko’ya.
Boz bulutlar gibi çatısında denizin
Uskumru sürüleri devinir yukarda.
Gölgesi vurur tırandilin ışıltılı,
Yosunların, kara süngerlerin üstüne
Ey kancık ve oynak deniz dibi burdasın,
Burdasın sen! Şu tüten dumandasın! Çayda,
Tabakta, dolaptasın! Seni verir Niko
Liranın üstünü uzatırken, seni yer,
Seni içer cıgarasında, seni uyur,
Seni bilir, seninle yatar geceleri.
Bir yelkenli süzülür kapıdan. Bir yengeç
Köşedeki masada yumar gözlerini,
İri bir mercan keser oltayı ve dalar.
Voliden sonra denize atılan, ezik,
Iskarta balıklar gibidir, başı sonu
Olmayan anılar. Niko atar onları.
Herbert List, Sicilya, İtalya, 1951
9. Sevda Üzre, Metin Altıok
1. yıldızlı bir gece, ay da vardı;
sen gülümseyince,
yüreğimde bir balık oynadı.
2. dizinin üstünden sarkan elin,
çözülüp akacaktı neredeyse
su gibi uyarak eğimine yerin.
Elliott Erwitt, Amerika, 1963
10. Suda, Can Yücel
Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık,
Tutmuşum tutmuşum ellerinden senin;
Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık.
Balıklar gibiymiş, sessiz ve karanlık,
Yüzermiş saçların, yüzermiş nefesin;
Susarmışız öyle, bir sakin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık.
Erich Hartmann, ABD, 1953
11. Sıra Göller, Ülkü Tamer
Zakkumların arasından bir şehre gireceksin,
Aşk şiirleri, tabiat şiirleri, tarih şiirleri düşünerek
Bir dinamit yapacaksın kendine.
Korkma, ateşle onu.
Öldürecek nice balıklar vardır sularında,
Patlamayla dirilecek nice balıklar vardır.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
İşte o zaman unutma beni.
René Burri, Sicilya, 1956
12. İstanbul Destanı, Bedri Rahmi Eyüboğlu
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
Ara Güler, Kumkapı, 1950
13. Bir Zamanlar, Sait Faik Abasıyanık
Bazı akşam üsteleri, oturur
Hikayeler yazardım, deli gibi!
Ben hikaye yazarken
Kafamdaki insanlar
Balığa çıkarlardı.
Kadınlar, kahve cezvelerini ısıtan,
Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlardı.
Henri Cartier-Bresson, Galata Köprüsü, 1964
14. Van’dan Gelirik, Gülten Akın
“(…) Aşağıda ilk yazın ürküttüğü balık sürüleri
Yumurtalarını gizleyerek gövdelerinde
Irmak ağızlarına yöneliyorlar
Buluttan başlığıyla Süphan
Bir kar taneciği bile vermeden karşılık
Akşam güneşini kullanarak anlatıyor son töreni
Ara Güler, Kumkapı, 1952
Yorum Yap