İslam felsefesinin en önemli düşünürlerinden biri olan Farabi’nin tam adı Ebu Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzlug (Uzalag) al-Farabi’dir. Kaynaklarda ondan al-Feylesof at-Türki diye bahsedilir. Bu yazımızda, Farabi’nin eserleri, sözleri ve hayatını sizlerle paylaşıyoruz.
Farabi, Türkistan’ın Farab şehrindeki Vasic kasabasında M.S. 870’te doğdu. Babasının bir ordu kumandanı olduğu söylenir. Farabi Vasic’den dilbilgisi, mantık, felsefe, müzik, matematik ve fen çalıştığı Bağdat’a gitti. Burada Yunan felsefesinin önemli bir çevirmeni ve yorumcusu olan Ebu Beşir Matta b. Yunus’un öğrencisi oldu. Daha sonra Nesturi Yuhanna b. Haylan ile beraber çalıştı. Böylelikle Farabi, Harran, Antakya ve Merv’de bulunan İskenderiye Felsefe Okulu’na bağlandı.
Anadili olan Türkçe’nin yanında Arapça, Farsça, Süryanice ve Yunanca biliyordu. Farabi çalışmalarının sonucunda birçok kitap ve risale yazmıştır. Bunlardan en bilinenleri şunlardır:
1. Arau Ehli’l-Medineti’l-Fadıla
2. es-Siyasetu’l-Medeni (Mebadiu’l-Mevcudat)
3. İhsa’u’l-Ulum
4. Tahsilus-Seade
5. el-Cem’ Beyne Re’yeyi’l-Hakimeyn
6. Risale fi’l-Akıl
7. Kitabu’l-Mille
8. Kitabu’l-Hurup
Farabi toplumla ilgili görüşlerini çeşitli eserlerinde açıklamıştır. Ama onun başyapıtları kesinlikle toplumsal içeriklidir. Bunlar, Arau Ehli’l-Medineti’l-Fadıla, es-Siyasetu’l-Medeni, Tahsilü’s-Saade ve Mille’dir.
Farabi, toplumsal yapının oluşmasında üç temel unsura işaret etmektedir.
1. İnsanların ihtiyaçları
2. En üstün iyilik olan mutluluğa ulaşma isteği
3. İnsanın toplumsal bir varlık oluşu
Farabi, Es-Siyasetü’l-Medeniyye’de halkı eğitebilme yeteneğini başkan olmanın en önemli koşulu sayar.
1. Başkan halkın mutluluğunu sağlamalıdır. Bu görevi hem kuramsal bilimlere sahip, hem de onları toplumun yararı ile ilgili olarak kullanma gücünü taşıyan gerçek anlamda filozof başkan başarabilir.
2. Başkan, toplumun farklı sınıflarını sevgiyle birleştirip birbirlerine bağlamalı, sonra da adalete uygun kararlarla onların arasındaki bu bağlılığı korumalıdır.
3. Toplumu en iyi şekilde yönlendirme, mutluluğa giden bütün işleri belirleme, tanımlama ve değerlendirme başkanın önemli görevlerindendir.
4. Toplumda eğitim yoluyla sanatsal erdemleri yaygınlaştırmak ve insanları yapabilecekleri işlerde çalıştırmak da başkanın görevleri arasında yer alır.
5. Toplumdaki iş ve görevleri kişilerin yeteneklerine ve aldıkları eğitime göre belirlemek başkanın diğer bir görevidir. Başkan, toplulukları ve bireyleri, layık oldukları mertebeye göre düzenler. Onlardan hizmet mertebesine layık olanları hizmet mertebesine, yöneticilik mertebesine layık olanları ise yöneticilik mertebesine yerleştirir.
6. Doğal felaketler ve büyük talihsizlikler mutluluğu bozan şeyler olduğu için bu tür kötülüklerin uluslarda ortadan kaldırılması gerekir. Eğer bu mümkün olmazsa zararlı olanlar yararlı duruma getirilmelidir; bu da mümkün olmazsa etkisi azaltılmalıdır.
7. Erdemli toplumun yöneticisi, Tanrı’yı kendisine örnek almalıdır. Erdemli ulus yöneticisi, Tanrı’nın varlık kümelerine verdiği ve içlerine yerleştirdiği doğal yapı ve doğal biçimleri verme ve onları yönetme yollarını izlemelidir. Çünkü derecelerine göre evren türlerinden her birinde ve varlıkların tümünde doğal iyilikler de Tanrı’nın bu verdikleri ile tamamlanmıştır. Erdemli ulus yöneticisi de, kent ve uluslara, onlara benzer isteğe bağlı sanat, alışkanlık ve yetenekler kazandırır.
“Erdemli başkan tarafından yönetilen kişiler, erdemli, iyi ve mutlu kişilerdir. Bu kişiler bir ulus oluştururlarsa, o erdemli bir ulus olur. Onlar bir yerleşme bölgesinde toplanırlarsa, onları böyle bir yönetim altında bir araya getiren bu yer, erdemli şehir olur. Ama bir yerleşme bölgesinde değil de, değişik yerleşme bölgesinde toplanırlarsa ve bu bölgenin insanları söz konusu yönetimin dışında başka yönetimler altında iseler; onlar, o yerleşme bölgelerinin erdemli yabancıları olarak yaşarlar.” (Es-Siyasetü’l-Medeniyye)
Felsefe, mantık, psikoloji, musiki, matematik ve tıpta derin bir bilgin olan Farabi için ilk sırada felsefe ve özellikle mantık vardı. Mantık tarihinin, Aristo’dan sonra en önemli filozofu hiç şüphesiz Farabi’dir. Aristo, mantığın kurucusu olarak kabul edilir. Farabi de mantığın sistemleştiricisi ve geliştiricisidir. Bunun için Aristo’ya ilk öğretmen, Farabi’ye ise ikinci öğretmen denmiştir.
Farabi şöyle der: “Bütün bilimlerin başı olarak eşyalara isim veren, yani cevher kazandıran dilbiliminin olduğunu iddia ediyorum. İkinci bilim gramerdir. O, belirtilen eşyalara nasıl isim verileceğini, konuşma ve sözün nasıl oluşacağını, cevher durumunun ve bu sonuçtan çıkan aksanın nasıl ifade edileceğini öğretir. Üçüncü bilim mantıktır: O, mantık figürlerine göre bilinmeyeni bilmemiz ve neyin gerçek, neyin yalan olduğunu anlamamız sayesinde onlardan yargı çıkarmak için hikâye cümlelerinin nasıl kullanılacağını öğretir. Dördüncü bilim şiirdir.”
Fârâbi görüşlerinin çoğunda Eflatun ve Aristo’nun etkisinde kalmıştır. Onun felsefesi Aristo ve Eflatun’un görüşlerinin birleştirilmiş hali gibidir. Fârâbi, öncelikli olarak eserlerinde Eflatun ile Aristoteles’in görüşlerini, daha sonra da felsefe ile dini uzlaştırarak yaratıcı zekâsının ürünlerini ortaya koymayı başarmıştır. Onun felsefesinin dayandığı kaynaklardan birincisi, İslam dini, ikincisi özellikle Eflatun ve Aristoteles’in fikirlerinin esas teşkil ettiği Yunan felsefesidir. Yunan felsefesinin unsurları ve kendi dönemindeki İslam kültürünün sentezini oluşturmuştur adeta.
Fârâbi, mutluluk üzerinde detaylıca durmuş ve bu konuda çeşitli eserler yazmıştır. İslam düşünürleri arasında, tıpkı Batı’da Aristo gibi mutluluk filozofu olarak tanınmıştır. Erdemli değerler sıralamasında mutluluğu erdemli toplumun gerçekleştirmeye çalıştığı en yüksek amaç ve değer olarak kabul etmiştir. Fârâbi’ye göre mutluluk, kendisi için istenen, hiçbir zaman bir başka şeyin elde edilmesi için istenmeyen, kendine yeter olan en yüksek iyiliktir. Bütün insanların faaliyetlerinin hedefi olan, her insanın arzu ettiği, özlem duyduğu ya da duyabileceği, yöneldiği en son gayedir.
“Mutluluğa iyi bir ahlaka sahip olunarak ulaşılabilir. Mutlu bir insan iyi bir ahlaka sahiptir, iyi bir ahlaka sahip olan ise mutludur. Fiillerin ve insan nefsinde bulunan şeylerin iyi ya da kötü olmasına vasıta olan şeye “ahlak” denilir. İnsanda iyi fiillerin, nefse ârız olan iyi şeylerin meydana gelmesine neden olan iyi ahlak, kötü fiillerin meydana gelmesine sebep olan da kötü ahlaktır. (Tenbîh Alâ Sebîli’s – Saâde)
“Öğretim, milletler ve şehirlerde nazari (kurumsal) erdemleri var etme demektir. Eğitim ise milletlerde ahlaki erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Öğretim yalnız konuşmayla başlar. Eğitim milletlerin ve şehirlilerin kendilerinde bu işi yapma azmini tahrik etmek suretiyle, ameli (uygulamalı) durumlardan doğan işleri yapmakta, alışkanlık yoluyla başlar. Onlardan doğan huylar ve işler onların ruhlarına hakim olmalıdır ve onlara aşıkmış gibi yapılmalıdır. Azim sözle veya işle ortaya konabilir.” (Tahsil’s Sa’ade)
Farabi, 950 yılında 80 yaşında Şam’da hayata gözlerini yumdu.
Kaynak
Farabi’nin Toplum Görüşü, Farabi’de Mutluluk Düşüncesi, Farabi’nin Üç Eseri, Türk Filozofu Farabi’nin Din Felsefesi, Al-Farabi Milli Devlet Üniversitesi