Art Nouveau, sanat dünyasının yeni arayışlar içinde olduğu bir dönemde ortaya çıkar. 19. yüzyılın eklektisizm (seçmecilik) ve endüstrinin sanatı öldüren monotonluğuna karşı bir tepki olarak doğan Art Nouveau, mimari ağırlıklı bir sanat akımı olsa da, grafik tasarım, kitap resmi, resim, iç mimarlık ve mobilya alanlarında da etkisini gösterir. Ancak, akımı günümüze kadar taşıyan daha çok mimari alanda etkili olmasıdır.
XIX. yüzyıl başında Avrupa’da çıkan Art Nouveau, pek çok ülkede benimsenir ve öncü sanatçılar yetiştirir. Bu sanat akımının temel özelliği, güzel sanatlara ve dekoratif sanatlara eşit ölçüde değer verip birleştirmesidir. Akım, farklı ülkelerde farklı isimlerle anılır. Fransa’da Art Nouveau, İspanya’da Modernista, Almanya’da Jugendstil, Belçika’da Stile des Vingt, İtalya’da Stile İnglese, Stile Liberty, Stile Floreale, Avusturya’da ise Secessionstil veya Wiener Secession’dır. Bing adlı tüccar, 1896’da Lapic sokağında Art Nouveau galerisini açar ve ilk olarak Edvard Munch’un eserlerini sergiler. Art Nouveau Galerisi’nin açılması ile akımın yayılması da hızlanır.
Aubrey Beardsley, La Beale Isoud in the Garden from Le Morte D’Arthur
Art Nouveau’un ilk dönemi için, en tanınmış sanatçılardan biri Aubrey Beardsley’dir. Tüm dünya sanatçılarına etkisi olur. Kıvrımlı dekoratif çizgileri ile Art Nouveau’ya, betimlemeleriyle sembolistlere daha yakındır. Beardsley, Oscar Wilde’nin Salomé adlı oyununun illüstrasyonlarını da yapar.
Art Nouveau, modern bir stil olmasına karşın, esin kaynağı olarak geçmiş dönemlerin sanat anlayışlarından da etkilenir. Avrupa’da ve ABD’de Ortaçağ dönemine duyulan ilgi, bu akımın ortaya çıkmasına ön ayak olur. Ortaçağ katedrallerini örnek alan bazı sanatçılar, bir yandan yeni malzemelerle farklı biçimler yaratırken, doğayı da yeniden gözlemlerler. Bu akımın temelleri daha eski dönemlere, simgeci ve romantik resmin uzantılarına, Barok sanatın taşkın biçim anlayışına kadar dayanır. Art Nouveau, Uzakdoğu sanatından da etkilenmiştir, Japon estampları, motiflerine dikkat çekmiş olması birçok sanatçı için ilham kaynağı olmakla birlikte, kendisinden sonra gelen birçok çağdaş sanat akımı için de adeta bir hammadde oluşturmuştur.
Victor Horta, Tassel Oteli, Brüksel, 1892-93
Belçikalı mimar Victor Horta’un tasarladığı Tassel Oteli, eğrisel botanik formlarıyla 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girer. Horta eserlerinde, Japon sanatının etkisiyle simetriye önem vermez. Dolambaçlı eğrileri, modern gereksinimlere de uygun düşen demir strüktürlere aktarır. Binalarda demir, cam ve vitrayı bir süs unsuru olarak yoğun bir şekilde kullanır. Böylece ışığın önem kazanmasıyla, pencere, merdiven veya hollerin ön plana çıkarıldığı yeni bir mimari anlayışı doğar.
Victor Horta’nın tasarımı olan Art Nouveau mobilyalar
Art Nouveau iki ayrı evrede değerlendirilir: İlki, Art Nouveau denince ilk akla gelen çiçekli, kıvrımlı hatların oluşturduğu, ilk yılların biçimlenmesidir. Önceleri İngiltere’de görülür, özellikle Belçika ve Fransa’da en ilginç örneklerini verip, daha geç olarak da Almanya ve İtalya’ya atlar. Çizgilerin düzleştiği, geometrik biçimlenme gösteren sonraki aşaması ise İskoçya’da ve onun etkisiyle de Avusturya’da gelişir.
Henry van de Velde
Belçikalı Henry van de Velde, mimar Victor Horta ile beraber, Art Nouveau’un öncülüğünü yapar, özellikle endüstri tasarımlarını etkiler. Repertuarı ev ve mekanların mimari olarak biçimlendirilmesinden, mücevher tasarımına ve gündelik kullanım eşyalarının tasarımına kadar uzanır.
William Morris, Red House, 1859-60
İngiltere’de William Morris’in başlattığı sanat ve zanaatın birleştirilmesi ile Art Nouveau, birçok sanatçı tarafından benimsenir ve el sanatlarına dayalı bir sanat anlayışı oluşur. Endüstriyel üretime şiddetle karşı çıkan Morris, endüstrileşmenin kirlilik, düşük kalite gibi olumsuz sonuçları olacağını söyler. Morris’in arzuladığı, yüksek estetik düzeyde zanaat işi ürünlerdir. Duvar kağıdı motiflerinde Morris, doğaya ve el işçiliğine dönüşü savunur. Morris’in tasarım uygulamaları, Red House ile başlar, bu projeyle birlikte Morris&Co., 1861’de mobilya parçaları, doğal boyanmış giysi, desenli çiniler gibi üretimlerle hayata geçer. Morris ile filozof, sanatçı dostlarının birlikte ortaya koydukları teoriler, 1888’de kurulan Arts & Crafts topluluğu gibi sanatsal loncalar için bir model olur. Tarihselciliği reddeden, el işçiliğine dönen, tasarım pratiği içinde sanata ağırlık veren, doğadaki basit, organik formlara yönelen Arts and Crafts hareketi, Art Nouveau ve Bauhaus hareketleri üzerinde önemli bir etki yaratır.
Émile Gallé, Dragonfly Lamp, 1900
Art Nouveau akımının dekoratif sanatlar alanındaki en büyük temsilcisi olan, kendisini mutluluğun emekçisi olarak tanımlayan Fransız sanatçı Émile Gallé, öncülüğünü üstlendiği cam sanatına yenilikçi bir anlayış getirir. Baba mesleği cam üretimini, botanik tutkusu ve kimya alanındaki araştırmaları ile birleştirerek, yarattığı cam nesneleri, sanat alanının doruğuna taşır. Fransa’nın Lorraine bölgesinin dekoratif sanatları ve endüstrisini yaymak için 1901’de Nancy Sanat Okulu’nu kurar. Gallé imzasını taşıyan eşyalar, vazo, sürahi, masa lambaları, şekerlik, çiçeklik, bardak, parfüm şişesi, likör takımı, plafuniér şeklinde avize, aplik, çeşitli mobilyalar olarak sıralanabilir.
René Lalique, Mücevher tasarımı
Fransa kuyumculuğunda Art Nouveau stilinin en önemli ismi René Lalique, ressam, mücevher ustası ve dekoratördür, ama en çok Art Nouveau’dan Art Deco geometrisine uzanan cam tasarımlarıyla tanınır.
Romantik, bireyci ve estetik değerleri ön planda tutan Art Nouveau, konularını doğadan alır, çiçek sapı, gonca, asma filizi ve saydam böcek kanatları gibi doğal biçimleri inceltip uzatarak stilize eder ve asimetrik bir düzen içinde kullanır. Art Nouveau sanatçıları çizgileri uzatır, olmayan kıvrımları koyar, en belirgin özellikleri ise farklı ülkelerde yaşasalar bile aynı objelerde aynı renkleri, aynı tonları kullanırlar. Art Nouveau sanatçıları, sis ve loşluğu parlak gün ışığına tercih ederler. Örneğin, Paris gece hayatından sahneler, dansçılar ve hayat kadınlarından ilham alan grafik çalışmalar ve mimaride bazı eserler bunu kanıtlar niteliktedir. Art Nouveau akımında, özellikle heykelde, barok etkisi belirgindir. Bu dönemdeki heykeller, birer anıt karakteri gösterir. Art Nouveau akımında kullanılan çıplak kadın figürleri, akıcı çizgilere uyum sağlayarak en vazgeçilmeyen süsleme elemanı haline gelir. Örneğin, resimlerde sık kullanılan çiçek motiflerinin yanı sıra, dalgın bakışlı, ince yapılı genç kadın figürleri sıklıkla ele alınır. Kadın figürleri, bazen asimetrik de olmak üzere daha çok simetrik oluşumlar içinde gösterilir.
Alphonse Mucha, Summer, 1896
Alphonse Mucha, Lefèvre – Utile /Sarah Bernhardt, 1903
Art Nouveau akımının amacı dekoratif sanatları güzel sanatlar seviyesine çıkarmaktır. Alphonse Mucha, başarılı afişleri ve kendine özgü tarzıyla bu akımın amacına uygun hedeflere ulaşıp ve afiş sanatının değer kazanmasını sağlamıştır. Art Nouveau akımının dinamikleriyle kendi üslubunu harmanlayarak yeni bir tarz ortaya koyan Mucha, herkes tarafından ulaşılabilen ve anlaşılabilen afişler yapmayı amaçlar. Dönemin ünlü tiyatro oyuncusu Sarah Bernhardt ile yaptığı ortaklık hayatının dönüm noktası olur. Birçok reklam afişi ve farklı alanda eserler de üretir. Stilize ettiği şekilleri, güzel ve cazibeli kadın figürleri, dekoratif motifleri ve asimetrik biçimleri, Mucha Stili adıyla bilinir.
Jules Cheret, Redoute des Etudiants, 1894
Özellikle bu dönemde afişler, grafik sanatlarının önemli bir kullanım alanı olarak kendini gösterir. Büyük bir çevreye hitap eden bu tür yapıtlar, toplumun ekonomik ve kültürel yaşam standartlarını yansıtmaları bakımından da önemlidir. Art Nouveau ile afiş sanatı hareketli ve canlı çizgileriyle farklılaşır. Adı resimde Neo Empresyonistler ile afişte ise Art Nouveau ile geçen Henri de Toulouse-Lautrec ile Théophile Steinlen, Jules Cheret, Leonetto Cappiello gibi sanatçılar bu tarzda çalışmışlardır.
Louis Comfort Tiffany, Glass Lamps, 1905-1910
İngiltere ve Fransa’da eğitim gören sanatçıların göç etmesiyle Art Nouveau, ABD’de de yaygınlık kazanmaya başlar. Avrupa’dan sipariş edilen ürünler gemilerle ABD’ye taşınır. Bütün ülkelerde esin kaynağı olan Japon etkisi, Amerikan dekoratif sanatlarını da etkisi altına alır. Özellikle cam objelerde ve vitraylarda kullanılan ağaç gövdesi, lale ve gonca biçimleri tipik sanat formları arasında yer alır. Louis Comfort Tiffany, bu tarzda lambalar ve camdan süsler üretmiş önemli bir sanatçıdır. Vitray sanatına farklı boyut getirir. Will Bradley, bu akımın ABD’deki başlangıç noktası açısından önemlidir; yayın endüstrisi tarafından kabul gören resimli afiş alanında eserler verir.
Will Bradley, The Chap-Book, Thanksgiving No, 1895
Art Nouveau, Viyana’ya ulaşınca adı Secession olur ve şekil değiştirir, çiçekli, kıvrımlı hatları yerini, düzleşmiş, geometrikleşmiş formlara bırakır. Akım Avusturya’da olgunlaşma dönemini, Gustav Klimt, Josef Koloman Moser, Mimar Otto Wagner ve Joseph M. Obrich ile yaşar. Bu sanatçılar, gündelik yaşamda karşılaşılan her nesnenin tam anlamıyla akımın ideal anlayışına göre tasarlanması gerektiği üzerinde dururlar. Viyanalı Secession sanatçıları birleşerek ideolojilerini belirlerler ve bu ideolojilerini, modernlik ve özgürlük olarak ifade ederler. Secession akımı, yeni bir konstrüksiyon, motif ve dekorasyon yaratır ve daha çok uygulamalı sanatlarda kendini düz duvar stili ve iki boyutlu olarak gösterir.
Akımın sanatçıları, Kutsal İlkbahar (Ver Sacrum) adındaki dergileri aracılığıyla sanat anlayışlarını Viyana’da yaymaya çalışırlar. Josef Hoffmann yönetiminde gelişen uygulamalı sanatlar Viyana’daki resim atölyelerini etkiler. Mimar Otto Wagner’in Viyana Metrosu için tasarladığı Karlsplatz İstasyonu ve Joseph Maria Olbrich’in Viyana Secession Binası, akımın Avusturya’daki en tipik mimari eserleridir.
Joseph Maria Olbrich, Vienna, Secession Building, 1898
Bu sanatçılar, Secession akımını geniş kitlelere tanıtmak ve isteklerini ilgili makamlara duyurmak için, Secession adını verdikleri binayı tasarlar ve inşası için çalışmaya başlarlar. Sanatçılar, bu binayı tamamlamak üzere kolları sıvar, tüm masrafları üstlenir, yapımında çalışıp, 1898 yılının sonunda da bitirirler. Binanın mimarı Çekoslavak asıllı Joseph Maria Olbrich’dir. Olbrich, ünlü Viyanalı mimar Otto Wagner’in öğrencisidir. Olbrich’in eseri, Avrupa’da Secession stilinin başyapıtı olarak kabul edilir. Bina 8 m’lik sütunlar üzerine inşa edilir; dış ve iç duvarlar ise tümüyle Secession karakteristiklerine uygun tasarlanır. Ünlü ressam Gustav Klimt’in tasarımı olan Secession’un bronz kapısı ile, altın renginde bronz yapraklarla süslenmiş kubbesi, binanın simgesi olur.
Otto Wagner, Karlsplatz Stadtbahn Station, 1898
Otto Wagner, Avusturya’da Viyana modern mimarlığının babası, bütün neslin öğretmeni olarak kabul edilir. Wagner, öğretmen ve uygulamacı olarak sadece Viyana’daki çevresini değil, aralarında uluslararası sanatçıların da bulunduğu çok daha geniş bir grubu da etkiler. Kariyeri boyunca birçok farklı ilke ve üslup etrafında şekillenen bir mimari tavır içerisinde olur. Kariyerinin ilerleyen yıllarında mühendislik ağırlıklı projelerde de görev alan Wagner, Viyana’nın günümüzdeki kent strüktürüne, yapı tasarımları ve üretimleriyle en çok katkı yapmış mimarlardandır. Dönemin sık kullanılan endüstriyel malzemelerinden demir ile oluşturduğu, Art Nouveau üslubundaki Karlsplatz İstasyon Binası’nın cephesini beyaz mermer ile kaplar.
Gustav Klimt, Portrait of Adele Bloch-Bauer I, 1907
Öpücük Resmiyle Bilinen Gustav Klimt’in 19 Eseri isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.
Secession, estetik olarak Klasik ve tarihselci yaklaşımlara sırtını tamamen dönmeyen, ancak bunları tekrar etmeyi kesinlikle reddeden ve bireye ait düşünsel süreçlerin tuvale aktarılmasına daha çok önem veren bir sanat akımıdır. Secession’un önde gelen bir üyesi ve arada bir de başkanı olan Gustav Klimt de, önce klasik bir eğitim alır, sonra uzun yıllar çalışmalarında Eski Mısır, Bizans, Rönesans eserlerini etüt eder. Bu etütler sonucunda da tamamen kendine özgü bir stil ortaya koyar. Bunu yaparken de sanatını dayandırdığı temel, kadın figürüdür. Klimt’in kadın figürünü ele alırken ortaya koyduğu en büyük fark, kadın figürünü resim tarihinde alışılagelmiş, mitolojik temalardan arındırarak resmetmesidir.
Antoni Gaudi, Casa Batlló, Barcelona
Art Nouveau dönemi mimarlarından olan, ancak bazen sürrealist, bazen gotik sayılan, Arap etkisindeki dönemlerinden sonra ise kendi dışavurumcu stilini yarattığı söylenen Katalan mimar Antoni Gaudí, bir bakır ustasının oğludur ve mimari eğitimini Barcelona’da tamamladıktan sonra tüm sanatsal yapıtlarının ve kişisel gelişiminin kaynağı burası olur. Gaudí, 1900’lü yıllarda Casa Batlló üzerinde 2 yıl boyunca çalışır. Binayı Art Nouveau etkisinde restore eder. Binanın dış cephesinde, yakında bulunan bir cam mağazasına ait çöplükten toplanan kırık seramik karolarını kullanır. Binanın çatısını ise kemerli olarak tasarlar ve bir ejderhanın arkasına benzetir. Antoni Gaudí tasarımlarında genellikle düz çizgi yerine, organik formlar kullanır. Simetrinin tek düze olduğunu düşünüp, yapılarında asimetriye yer verir. Bitki, hayvan ya da doğadan esinlendiği formları tasarımlarına yansır. Her yapısında az ya da çok bu etki mutlaka bulunur.
Kaynak
ART NOUVEAU AKIMINA 21.YÜZYIL PERSPEKTİFİNDEN BİR BAKIŞ, 20. YÜZYIL SANAT AKIMLARI NEDENLERİ NİÇİNLERİ VE ETKİLERİ, LETONYA’NIN BAŞKENTİ RİGA’DA “ART NOUVEAU” ÜSLUBU VE MÜZESİ, 20. YÜZYIL BATI RESİM SANATINDA AŞK OLGUSU, MİMARİ TEZYİNATTA İSTANBUL ART NOUVEAU’SU, ALPHONSE MUCHA’NIN ESERLERİNDEKİ TİPOGRAFİK VE GÖRSEL ELEMANLAR ARASINDAKİ İLİŞKİNİN TEMEL TASARIM İLKELERİ AÇISINDAN İNCELENMESİ, Wiener Secession, Vienna In The 19th Century and Otto Wagner