20. yüzyılın en önemli tarih felsefecisi, düşünür, diplomat, tarih ve edebiyat profesörlerinden biri olan Arnold Josephh Toynbee, 14 Nisan 1889’da Londra’da dünyaya gelmiştir. Babası, bir sosyal hizmet görevlisi olup, annesi İngiltere’de kolej diploması alan ilk kadınlardandır.
Toynbee’nin dedesi anestezi alanında çalışmalarıyla ünlü bir doktordu. Anne tarafından dedesi Edwin Marshall ise demiryolu araçlarının üretiminde odun değil demirin kullanılmasına öncülük etmiş kişidir. Toynbee’nin küçüklüğünde anne ve babasından sonra kendisini en çok etkileyen kişi, denizci amcası Harry Toynbee’dir. Sert bir mizaca sahip olan Harry, hayatın zorluklarını Toynbee’ye daha çok küçük yaşlarda öğretmiş ve nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda ona yol göstermiştir.
Henüz yedi yaşındayken Latince öğrenmeye başlayan ve döneminin bir geleneği olarak 10 yaşında yatılı okula giden Toynbee’nin tarihe olan merakı, esasen annesinin de tarihçi olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu, Hatıralar: Tecrübelerim adlı eserinde “Tarihçi olmayı bana ilham eden kesinlikle annemdir” sözleriyle açık bir şekilde ifade etmektedir.
1902-1907 yıllarında eğitim gördüğü Winchester College’da okul müdür yardımcısı ve Yunan tarihi hocası olan John Rendall, onun tarih ve özellikle Yunan tarihi derslerindeki başarısına katkı sağlar. Yunan ve Latin dilleri ve edebiyatı üzerinde almış olduğu çok iyi seviyedeki eğitim, şiirlerini Latince ve Yunanca yazacak derecede etkili olur.
Oxford Üniversitesi’ndeki eğitimini 1911 yılında tamamlayan Toynbee’nin akademik kariyeri, Balliol College’da,Antik Yunan ve Roma Tarihi hocalığına atanmasıyla başlar. Buradaki ilk yılında Yunan dünyasını ve ilgi alanında olan Yunan-Roma coğrafyasını bizzat gezip görerek inceleme şansını bulması, gelecek dönemde içinde yer alacağı olaylara bakışını etkiler. Bu süreçte 1912 yılında Türkiye’ye yaptığı ilk ziyarette, dizanteriye yakalanır. Bu hastalık onun yaşamında önemli bir dönem noktasını da oluşturur, çünkü silah altına alınamadığından savaşa katılmaz. Bu hastalığın kendisinin hayatını kurtardığını ifade eden Toynbee, 1915 yılında üniversite hocalığından istifa eder.
Birinci Dünya Savaşı’nda, İngiliz Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı tarafından oluşturulmuş propaganda ve istihbarat biriminde görev alır. Bu birimin sorumluluğu, dünyadaki büyük devletleri ve savaş alanlarındaki halkları incelemek, onlarla ilgili yoğun propaganda faaliyetlerini düzenlemekti. Çok sayıda akademisyen ve bilim adamının görevlendirildiği bu faaliyette Toynbee’nin sorumluluk sahası, Osmanlı İmparatorluğu, Mezopotamya, Arabistan ve Mısır olarak belirlenir.
Ona en değerli tecrübelerinden birini kazandıran süreç, 1919 yılındaki Paris Barış Konferansı’nda görevlendirilmesi olur. İngiliz delegasyonu içinde yer alan ve tüm çalışmaları, görüşmeleri dikkatle izleme şansı bulan Toynbee, savaştan önce yazmaya başladığı The Nationalities and The War (Milliyetçilik Ve Savaş) adlı eserinde oldukça büyük iddialara sahipti. 26 yaşında ve deneyimi az olan Toynbee, dünya savaşının devam ettiği yıllarda Avrupa’nın sınırlarını yeniden çizer, ülkelerin gelecekteki sınırları hakkında iddialı öngörülerde bulunur.
Dünyaca tanınmış kimi düşünür, stratejisyenler de benzer konularda çalışmalar yapar. Ancak Toynbee’nin farklı tarafı, müstakil girişimlerde bulunan bir aydın değil, İngiliz temsilcisi ve sözcüsü olmasıdır. Genç yaşta dünyanın en etkili ve tanınmış propaganda örgütünün üyesi olabilecek yeteneklere sahip bir savaş propagandisti olan Toynbee, muhtemeldir ki ileriki yıllarda da devleti adına önemli çalışmalarda bulunur. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan delegasyonlarda da yer alıp, barış görüşmelerine katılmış olması bunun bir göstergesidir.
Paris Barış Konferansı, 1919
I. Dünya Savaşı’nda savaş bakanlığına bağlı propaganda bürosunda çalışan Toynbee, Türkiye’yi karalayan Mavi Kitap ve benzeri propaganda eserleri yazar. Toynbee Mavi Kitap’ta, Osmanlı Devleti tarafından Ermenilere soykırım uygulandığını yazar. Osmanlı Devleti’nin 1915 yılında uygulamaya koyduğu Ermeni tehcirini esas alan Mavi Kitap, zamanla Türkiye’yi Ermeni soykırımı ile suçlayanların, iddialarını kanıtlamak için kullanılan kaynaklardan birisi haline gelir.
Kitabın kaynağı, savaş yıllarında Anadolu topraklarında bulunan misyonerler başta olmak üzere, yanlı görüş sahibi Ermeni ve Rumlardan bilgi-belge toplayan Lord Bryce idi. Toynbee yıllar sonra kitap hakkında sorulan bir soruya, sözü geçen kitapların yazıldığı sırada Londra’da Dışişleri Bakanlığı’nda çalıştığını ve sadece kendisine üstlerince verilen görevleri yerine getirdiğini ve bu yazdıklarının tümünün savaş propagandası olarak tanımlanabileceğini söyler.
“Sorun bu şekilde sürüncemede kalmaya devam etti; ta ki 20 Nisan’da Türk askerleri şehre gelen bir grup köylü kadını yakalamaya çalışıncaya dek. Kadınlar kaçtı. O sırada iki Ermeni gelip Türklere ne yaptıklarını sordular. Cevap olarak Türk askerler ateş açarak bu iki Ermeni’yi öldürdüler. Bu bir işaret işlevini gördü. Her yandan top ve tüfek ateşi başladı ve Ermeni mahallesinin kuşatıldığı ortaya çıktı. Akşam olduğunda Ermeni mahallesindeki evler her yönden alev almıştı. Genel Vali, babasının genel vali olarak yaşadığı ev hariç, Van’da tek bir ev bile bırakılmayacağına yemin ediyordu.” (Mavi Kitap)
Savaşın sonra ermesiyle birlikte devlet hizmeti de sona eren Toynbee, daimi memuriyet teklifini reddeder. 1919 yılında Londra Üniversitesi Bizans ve Modern Yunan Araştırmaları Kürsüsü’ne getirilir.
Toynbee’nin, Türkiye ve Türkler hakkındaki düşüncelerinde değişimlerin görülmesi 1921 yılından itibaren ortaya çıkmıştır denebilir. İngiltere’de yayınlanan haftalık The Manchester Guardian gazetesinin muhabiri olarak Anadolu’ya gelen Toynbee, Mudanya bölgesindeki incelemeleri esnasında Yunanlıların gerçekleştirdiği Türk katliamına şahit olur. İncelemeleri süresince kendisi ile beraber bulunan ve yaşanan acılara şahitlik eden eşi Rosalind Toynbee, babasına yazdığı bir mektupta ve tuttuğu günlüklerde durumu kaleme alır.
24-25 Mayıs 1921 günlerinde Yalova ve çevresindeki incelemeleri aktardığı mektubunda, bölgede olup bitenlerin korkunç boyutlarda olduğunu, Kızılhaç temsilcisi M. Gehri’ye, Yunanlı subayların Türkleri nasıl katlettiklerini anlattıklarını, herhangi bir askeri harekat düzenlenmemiş bölgelerde dahi binlerce Türk’ün hunharca katletildiğini, eylemlerde Yunan askerlerinin yanında örgütlenmiş Rum çetelerinin kullanıldığını ve Hıristiyan din adamlarının da katliamlarda yer aldığını yazar.
Toynbee’nin, Türk-Yunan Savaşı’nı yerinde izlemesi ve Türklere karşı yapılan zulümleri bizzat görmesi, Türklere karşı bir sempatisinin oluşmasını sağlar. Yunanların vahşetini gazetelere aktarır. İngiltere’ye döndüğünde ise Türkiye ve Yunanistan’da Batı Meselesi adlı eserini kaleme alır. Toynbee’nin Türk sempatisi İngiltere’nin olduğu kadar Yunan hükümetinin de tepkisini çeker. Baskılar neticesinde 1924 yılında Korais kürsüsünden ayrılır ve uluslararası ilişkiler konusunda bilimsel araştırmaya yönelik bir dernek olan Chatham Derneği’ne (Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde) girer ve burada 33 yıl çalışır.
Eşi Rosalinda ile Türkiye Ziyareti, 1919
“Batı’nın Ortadoğu ile ilişkilerindeki en ciddi rahatsızlık Batı Anadolu’nun Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle ortaya çıkmıştır. Verilen zarar, işgal edilen toprak parçasından çok daha büyüktür. Sevres antlaşması mucibince İzmir ve çevresinde Yunanistan’a verilmiş olan toprak parçası, Suriye, Filistin ve Mezopotamya’da İngiliz ve Fransız mandasına terkedilen bölgelerle kıyaslandığında çok küçük kalmaktadır. 1821’den bu yana bağımsız bir Yunanistan meydana getirmek için Osmanlı İmparatorluğu’ndan sökülüp kopartılan toprakların tamamının dahi, üzerinde Ortadoğu kavimlerinin yaşadığı Hindistan, Nil havzası ve Kuzeybatı Afrika’daki geniş müstemlekelerle karşılaştırıldığında, çok daha küçük olduğu görülecektir, İzmir’in işgalinin özellikle münasebetsiz neticelere yol açması -müttefik devlet adamlığının iflâh olmaz yanlışı yanında- Yunanistan için hem hata hem de bir talihsizlik oluşturmaktadır.” (Türkiye ve Yunanistan’da Batı Meselesi)
“Batılı, bir yaban adamı ya da bir insan azmanı ile karşılaşmayı beklemektedir… Türk diye beyaz tenli, kendi gibi giyinen, Fransızcayı İngilizler ve Amerikalılardan çok daha iyi konuşan, yakışıklı görünüşlü bir Avrupalı tipi ile karşılaşınca şok geçirmektedir…” (Türkiye ve Avrupa)
Toynbee, 1912 yılında Türkiye’yi ilk ziyaretinden sonra altı kez daha gelir. Hem devlet yöneticileri ve siyasetçilerle hem de gazeteci ve akademisyenlerle tanışma, görüşme ve tartışma ortamı elde eder. Sırasıyla 1912, 1921, 1923, 1929, 1948, 1962 ve 1968 yıllarında yaptığı Türkiye ziyaretlerinde, Anadolu’nun çeşitli köşelerini de gezme olanağı bulur. 1969 yılında basılan Experiences (Deneyimler) adlı eserinde Türk dilinin zenginliğinden bahsederek, gerçek bir filozof olmak için Türk dilini öğrenme gereğini vurgular, ancak zaman yetersizliğinden Türkçe öğrenemediğinden de hayıflanır.
Toynbee tarihi şöyle tanımlar: “Zaman ve mekân içinde hareket eden insani olayların incelenmesi olduğudur. Fakat tarihçi bu insani olaylara yaklaşırken amacı, insani eylemleri zaman içinde yer alan olaylar gibi görmek değildir. Olayların bütünlüğünü korurken olayların kavramsal bütünlüğüne erişme çabasıdır.” Bir başka yerde ise tarihi, “Birbirine paralel, çağdaş bir yorumlar demeti.” olarak görür. Ayrıca, “Sanmıyorum ki tarih, kelimenin nesnel anlamında olayların art arda sıralanışı olsun. Bunun gibi tarih yazmak da olayları anlatmak değildir. Bütün gözlemciler gibi tarihçiler de gerçeği anlaşılabilir hale getirmek zorundadırlar. Tarih dediğimiz zaman bütün insan ırkının geçirdiği kollektif bir tecrübe anlarız.” şeklinde tanımlar.
Toynbee’ye göre bir tarihçinin asıl çabası, bu toplumlar arasındaki ayrımları önce kesin bir biçimde ortaya koymak, sonra bunlar arasındaki ilişkileri incelemektir. Ona göre toplumlar arasında karşılıklı ilişkiler söz konusudur. Bu çabasını belirli genel kavram ve kategorilerle sürdürür. Toynbee, bu kategorilerin yardımı ile çeşitli toplumlara böldüğü tarih incelemesini, yani asıl amacı olan uygarlıkların karşılaştırmalı incelemesini yapar.
Karşılaştırmalı tarihin önemli temsilcilerinden olan Arnold Toynbee, medeniyetlerin birbirleriyle karşılaşmasını içlerinde bulundukları zaman ve şartlarda ele alınması gerektiğini savunmuştur. Bir medeniyet çağında yaşayan, diğer medeniyetle değerlendirilip karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılacaktır. Toynbee kesin sonuca varmak için olayları karşılaştırarak mantıklı sınıflandırmalar yapılmasını, bunların anlatılmasını ve böylece de tarih yazımının basitlikten kurtulacağı fikrini benimsemiştir.
Toynbee’nin önemli eserlerini sıralarsak: Tarih Bilinci, Bir Devletin Yeniden Doğuşu, Militarizmin Kökenleri, Uygarlık Yargılanıyor, Hıristiyanlık ve Dünya Dinleri, Savaş ve Uygarlık’tır.
“Tarih görüşüm gerçekte tarihin küçük bir parçasıdır; ayrıca bana değil, daha çok başka insanlara özgü bir tarihe aittir. Çünkü bilim adamının ömür boyu yaptığı iş, kendi kovasındaki suyu başka sayısız kovanın besleyip büyüttüğü bilgi ırmağına eklemektir. Geçmişte edindiğimiz tecrübe tarihten başka bir şey değildir. Tarih dediğimiz zaman bütün insan ırkının geçirdiği kolektif bir tecrübe anlarız. Her bir insanın kendi ömür boyunca teker teker edindiği tecrübe de gerçek bir tarihtir. İnsanın özel hayatında olsun, toplum hayatında olsun tecrübenin yeri büyüktür ve yerinde olarak ona çok itibar edilir. Çünkü tecrübe sayesinde daha iyi hükümler, daha akıllıca kararlar verebiliriz. Belirli hareket yollarını geçerken ve kararlar verirken gök bilginlerinin yıldızlar hakkında yaptıkları kesin hesaplamalardan değil kaba tahminlerden faydalanırız.” (Uygarlık Yargılanıyor)
Bazı kimselere göre, Toynbee yalnızca tarihçi değil, aynı zamanda filozof ve kâhindir. Bunun sebebi ise geleceğe yönelik güçlü tahminlerde bulunmasıdır. Tarihte büyük olaylardan daha çok medeniyet ve kültürlerin çıkışları ve kayboluşlarıyla ilgilenmiştir, bu yüzden ona medeniyet tarihi yazıcısı da denilmiştir. Eski dar tarih anlayışı yerine, milletler üstü karşılaştırmalı tarih anlayışı ihtiyacına yönelik olarak Toynbee analitik tarih incelemesi yerine, sentetik ve açıklayıcı tarih denemesi yazmış ve başarıya ulaşmıştır.
Arnold Toynbee, 22 Ekim 1975’te seksen altı yaşında hayata veda etmiştir.
Kaynak
Arnold j. Toynbee’nin Hayatı Yaşadığı Dönemin Genel Özellikleri, Tarihi Görüşü Ve Eserleri, Arnold J. Toynbee ve Karşılaştırmalı Tarih Yöntemi, Propogandadan Hakikate Bir Tarihçinin Dramı: Arnold Josephh Toynbee