Kabul ve Kararlılık Terapisi, “üçüncü dalga” olarak adlandırılan davranışçı terapilerin içerisinde kabul edilen yeni bir terapi yaklaşımıdır. Bu terapi yaklaşımının temel amacı, danışanların sürekli iyi hissetmeye çabalayarak değil, daha dolu ve anlamlı bir hayat yaşamak için adımlar atarak güzel bir yaşam sürdürmeleri noktasında onlara yardımcı olmaktır. Kabul ve Kararlılık Terapisi, müşfik bir tutumla ve bilinçli bir şekilde insanların endişeleri ve kaygıları üzerine eğilmeyi hedeflemekte ve insanları kendileri için gerçekten önem arz eden şeylerin peşinden gitmeleri hususunda cesaretlendirmektedir.
KKT, danışanların üç şeyi yapması için yardımcı olmaktadır: Kendilerini ve diğerlerini kabul etmeleri, hayatları için “değerli” yönler belirlemeleri ve bu yönler doğrultusunda tutarlılıkla ve kararlılıkla eylemlerde bulunmaları. Bu bağlamda, KKT terapistleri danışanlarına, istenmedik duygu ve düşüncelerin zihinlerine dolmasını ve hatta bedenlerini etkilemesini anormal olarak görmemeyi, bu duygu ve düşüncelerle mücadele etmeye kalkışmak yerine bu tecrübeleri ile farklı, yeni yollarla ilişki kurmayı öğretmeye çalışmaktadır.
Kabul ve Kararlılık Terapisi’nin öncelikli üç bileşeninin kabul etme, seçim yapma ve harekete geçme olduğu belirtilmektedir. KKT’nin İngilizcedeki orijinal adı “Acceptance and Commitment Therapy” dir. Terapinin temel bileşenleri de kolay hatıra gelmesi bakımından kelimelerin ilk harflerinde şifrelenmektedir. “A” harfi, acceptance, yani kabul etmeyi, “C” harfi, choice, seçim yapmayı ve “T” harfi ise take action, yani harekete geçmeyi ifade etmektedir. Bununla birlikte harfler yan yana getirildiğinde ise “ACT” kelimesini oluşturmaktadır ve böylece yine eylemde bulunmaya vurgu yapılmaktadır. Türkçede KKT olarak kısaltılan terapinin ismi yabancı literatürde ACT olarak kısaltılmaktadır.
Kabul ve Kararlılık Terapisi klinik davranış analizinin psikoterapide kullanılan bir şeklidir. Steven Hayes, K. G. Wilson ve Kirk Strosahl tarafından 1980’lerin sonunda geliştirilen bu yaklaşım ilk olarak kapsayıcı uzak durma (comprehensive distancing) olarak adlandırılmıştır. KKT, ne birinci ne de ikinci kuşak davranışçı terapilerdendir. Bu iki kuşak üzerine inşa edilmiş üçüncü kuşak bir davranışçı terapidir. KKT, biliş ve dil üzerine bir teorisi olan İlişkisel Çerçeve Teorisi ve İşlevsel Bağlamsalcılık olarak bilinen bir çeşit pragmatik felsefeyi temel almaktadır. İşlevsel bağlamsalcılığın çekirdeğini bağlamda devam eden eylemler oluşturmaktadır. İşlevsel bağlamcılığın çekirdek bileşenlerini; olayın bütününe odaklanma, bir olayın doğasını ve işlevini anlamada bağlamın rolüne duyarlılık, bir pragmatik doğruluk kriterini vurgulama ve doğruluk kriteri olarak hangisinin uygulanacağını belirlemek için belirli sınanabilir hedefler oluşturma oluşturmaktadır.
KKT’ ye göre insan, duygu ve düşüncelerini değiştirmeden ve onlarla savaşmadan harekete geçebilir. Yani insan olumsuz, istenmedik duygu ve düşüncelerine rağmen anlamlı bir hayat sürebilir. KTT’nin amacı insanların kendi değerlerine yönelerek, olumsuz duygu ve düşünceleri ile savaşmadan, onları oldukları gibi kabul ederek, olumsuz duygu ve düşüncelerini bir misafir gibi algılayarak, şimdiki ana odaklanarak yaşamalarına yardımcı olmaktır. Nihai amaç, insanları psikolojik esnekliğe ulaştırmaktır; danışanları hasta ya da sorunlu olarak görmez. İstenmeyen davranışları semptomlar ya da problemler olarak değerlendirmez. KKT, daha anlamlı bir yaşam yaratmak amacıyla istenmeyen duygu ve düşüncelerin kabulü ve değerler yönelimli davranış geliştirmek için çalışır.
Kabul ve Kararlılık Terapisi’nde esneklik, dünyayı algılayış şeklimizde, bakış açılarımızda, istediklerimizi başarmamızda, değişen dünyamıza uyum sağlamada esnek olmayı ifade etmektedir. Anksiyete yaşayan biri, anksiyetesi olduğu için problem yaşamamaktadır; çünkü korku veya gerginlik hissetmektedir. Korku ve gerginlik hissettiği anlarda sadece belirli yerlere gidebildiği için problem yaşamaktadır. Depresyonu olan birisi, depresyonu olduğu için problem yaşamamaktadır; çünkü üzgün veya boş hissetmektedir. Üzgün veya boş hissettiği zamanlar kendi içine çekildiği için problem yaşamaktadır. KKT, psikolojik esnekliğe ulaşmak için olumlu veya olumsuz deneyimlerimizin farkında ve bu deneyimlere açık olmanın ve bizim için önemli olan şeylere doğru hareketimizi sürdürmenin gerekliliğini vurgular.
Psikolojik esneklik, “bilinçli bir insan olarak şimdiki an ile tam olarak ilişki kurma ve değerli sonlara hizmet etmek amacıyla davranıştaki değişim veya kararlılık” olarak tanımlanmaktadır. Bütün kabul ve kararlılık terapisi müdahaleleri, verilen tepkilerde daha fazla esnekliği ve eylemlerimizde daha fazla duyarlılığı amaçlar. Kabul ve kararlılık terapisi yaklaşımında, psikolojik esneklik altı temel süreç üzerinden tanımlanmaktadır. Hepsi birbiriyle ilişkili olan bu altı temel süreç; kabullenme, bilişsel ayrışma, an’a odaklanma, bağlamsal kendilik, değerler ve kararlı davranıştır.
Bu altı süreç iki ana gruba bölünebilir. Kabullenme, bilişsel ayrışma, an’a odaklanma, bağlamsal kendilik; kabul ve kararlılık terapisi perspektifinden kabullenme ve farkındalık becerilerini betimlemektedir. Şimdiye odaklanma, bağlam olarak kendilik, değerler ve kararlı davranış ise kabul ve kararlılık terapisi perspektifinden kararlılık ve davranış değişikliği becerilerini betimlemektedir. Kabul ve kararlılık terapisi sürecinde temel amaç, danışanı psikolojik esnekliğe ulaştırmaktır.
Kabullenme: Geçmiş yaşantılara ait deneyimlerimiz davranışlarımızı şekillendirmekte, kendimize ve dünyaya ait düşüncelerimizi oluşturmaktadır. Geçmişin değişmez olduğu göz önüne alındığında, bireyin geçmişte ve şu an yaşadığı duygu ve düşüncelerini kabul etmesi önemli hale gelmektedir. Kabul, yargılamadan farkında olmayı ve ortaya çıkan düşünce, duygu ve beden duyumlarını aktif bir biçimde kucaklamayı içermektedir. Kabul ve kararlılık terapistleri, “kontrol problemdir, çözüm değil” ana fikrinden hareketle, danışanlarının önceki yaşam olaylarındaki olumsuz duygu ve düşüncelerini kontrol etmelerinin kendilerine verdiği zarar ile ilişki kurmalarını sağlayarak kabullenmeye teşvik ederler.
Örneğin, alkol ya da madde bağımlılıklarına bakıldığında çoğu kez yalnızlık, sıkıntı, depresyon, kaygı gibi istenmeyen durumlardan kaçmak amacıyla ortaya çıktığı görülmektedir. Kabul, duygu ve düşüncelerle savaşmadan onları oldukları gibi kabul etmek ve gelip gitmelerine izin vermektir.
Ancak kabullenme, beraberinde yeni bir sorunu getirmektedir. Kültürel olarak kabullenme, genellikle tahammül etme ve teslimiyet ile eşdeğer görülmektedir. Oysa burada kabullenme, içsel bir deneyimin meydana geldiği bağlamı ve belirli içsel deneyimlerin düzenlenmesi veya kontrol edilmesi için gösterilen çabalardaki azalmayı hedeflemektedir. Anksiyetesi yüksek olan bir bireyin anksiyete yaratan durumdan kaçınması veya kaçması halinde anksiyetesinin artması, deneyimsel kaçınmaya örnek olarak verilebilir. Buna karşılık, kabullenme sadece aktif olarak anksiyete yaratan durumlarda bulunmayı içermez; yanı sıra bireyin anksiyetesini olumlu bir biçimde kabul etmeyi de içerir.
Bilişsel Ayrışma: Bilişsel ayrışma, düşüncelerin sadece düşünceler olarak, duyguların sadece duygular olarak ve beden duyumlarının sadece beden duyumları olarak deneyimlenmesi olarak ifade edilebilir. Bununla birlikte bilişsel ayrışma, psikolojik esnekliği artırmada çok yararlıdır. Bireyin “depresyondayım” ya da “şu an depresyon denen bir durum yaşıyorum” demesi arasında fark vardır. Birey depresyondayım ifadesiyle, olumsuz duygu ve düşünceleriyle kaynaşırken; ikinci cümlede deneyimlediği olumsuz duygu ve düşünceleri, şu an depresyon denen bir duygu yaşıyorum şeklinde ifade ederek olumsuz duygu ve düşünceleriyle arasına mesafe koymaktadır. Psikolojik esnekliğin bu süreciyle, bireyin kendi duygu ve düşüncelerinin kalıcı değil, zihinde gerçekleşen geçici olaylar olduğunun farkına varabilmesi amaçlanmaktadır.
Bilişsel ayrışma teknikleri, danışanların istenmeyen olaylarla yeni ve daha az tehdit edici yollarla iletişim kuracağı bağlamlar oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle bilişsel ayrışma, içsel deneyimlerle bir çeşit yüzleşme tekniği olarak kavramsallaştırılabilir. Örneğin, terapist mizah kullanarak danışanının kişisel deneyimiyle yeni ve daha esnek bir biçimde ilişki kurmasını sağlayabilir. Bilişsel ayrışma, kabul kavramından danışanın isteyerek kişisel deneyimlerinin işlevlerini manipüle etmesi yönüyle farklılaşmaktadır.
Şimdiye Odaklanmak/Anda Olmak: Şimdiye odaklanmak, an’da yaşanan durumu fark etme ve bilinçli olarak bağ kurma anlamına gelmektedir. Şimdiye odaklanma, genel olarak olaylar meydana gelirken yargılamadan veya değerlendirmeden esnek, akıcı ve gönüllü bir biçimde dikkatimizi içsel ve dışsal olaylara vermek olarak tanımlanmaktadır. An’da olmanın karşısında ise geçmişte yaşanan veya gelecekte yaşanabilecek olumsuz durumların bilişsel bir temsiline takılı kalma vardır.
Şimdiye odaklanma, kişiyi düşüncelerini, duygularını ve diğer öznel durumlarını yargılamaksızın betimlemesi yoluyla kendini keşfe teşvik eder. Kişinin öncelikle düşünceleri, hatıraları ve duyguları gibi öznel deneyimleri; ses ve koku gibi çevresindeki uyaranları gözlemleyebilmesi ve fark etmesi mümkün olmalıdır. Bu farkındalık egzersizleriyle sağlanabilir. İkinci adım yargılayan ve değerlendiren bir dil yerine, var olan durumu nesnel bir biçimde tanımlayan ve etiketleyen daha işe yarar bir dilin kullanılmasını içermektedir. Şimdiye odaklanan birey, durum hakkındaki öznel değerlendirmelerinin ve tahminlerininin söylediklerinden ziyade, var olan duruma uygun bir biçimde eyleme geçebilecektir.
Bağlamsal Kendilik: Gözlemleyen benlik olarak da tanımlanan bağlamsal kendilik, bireyin kimliğini çeşitli içsel durumlardan (duygular, düşünceler, psikolojik duyumlar vb.) ayırabilmesini, bu durumları gözlemesini, onlarla yüzleşmesini ve kabul etmesini içermektedir. KKT’ ye göre bireyler “Stresliyim”, “Sağlığım kötü”, “Kötü birisiyim” gibi kavramsallaştırdıkları benlik durumlarıyla kendilerini tanımlamaktadır. Bağlamsal kendilik varsayımına göre bu kendini tanımlamalar, davranışlar üzerinde çok fazla uyaran kontrolü sağlamakta ve psikolojik esnekliği bozmaktadır. KKT perspektifine göre kendilik, içsel durumların farkındadır ve kaçınmadan, yargılamadan veya kaynaşmadan onları öylece fark edebilir.
KKT’nin amacı, bireylerde zamanla daha tutarlı ve kararlı ancak değişen koşullara uyum sağlayabilen bir kendilik hissi geliştirmektir.
Değerler: Bizim için önemli olan ne? Ne için yaşıyoruz? Sevdiğimiz insanlar tarafından nasıl hatırlanmak istiyoruz? Bir insan olarak hangi yönümüzü geliştirmek isteriz? Tüm bu ve benzeri soruların cevabı bize, hayatımıza yön veren ve yaşamımızın önemli bir parçası olan değerlerimizle doğrudan ilişkilidir. Değerlerin netleştirilmesi, anlamlı bir yaşam oluşturmanın temel adımlarından biridir.
KKT terapisti, danışanın utanç ve suçluluk gibi sıkıntılı duygulardan kaçma, toplumsal eleştiriden kaçınma veya sosyal onay arayışı temelli değer oluşumları yerine, kişisel seçimleri temelli değer oluşturmalarında bireye yardımcı olur. Danışanın gerçek değerlerini takip etmesi, aşkın kendilik hissiyle temas halinde olmasını sağlayarak daha anlamlı bir yaşam sürmesine yardımcı olacaktır.
Birçok değer bireylerin sahip oldukları etnik köken, coğrafi konum ve aile gibi kültürel değerlerin içinde yer alır. Çoğu insanın paylaştığı bazı ortak değerler olmakla birlikte, herkes değerlerini ayrı ayrı belirler. Sıklıkla hedeflerle karıştırılan değerler, yıldızlar gibidir. Onlara ulaşamayız ancak onlar bize yön gösterirler. Hedefler ise elde edilebilir. Örneğin, evlilik gibi. Değerler, sadece süregiden eylemlerin somutlaşan bir görünüşü olabilir. Örneğin, sevgi dolu ve nazik eş olmak gibi. İnsanlar değerlerini hayat boyu takip edilebilirler, ancak değerlerine asla nesneler gibi sahip olamazlar. Bu yönüyle değerler hedeflerden ayrılmaktadır.
Kararlı Davranış: KKT, değerlerle uyumlu etkin eylem örüntülerinin geliştirilmesini destekleyerek dürtüselliği, kaçınma davranışını ve eylemsizliği azaltmayı hedeflemektedir. KKT’ de değerler, uğrunda çabalanacak bir yön sağlamasına, kararlı eylemler ise bu değerlerle tutarlı spesifik amaçların geliştirilmesine ve başarılmasına odaklanmaktadır.
Psikolojik esneklik modelinin tüm diğer aşamaları, ya içsel deneyimlerin meydana geldiği bağlamı değiştirmeye ya da uyaranların pekiştirici veya cezalandırıcı etkilerini değiştirmeye hizmet etmektedir. Kararlı davranış ise daha çok beceri temellidir ve genellikle kabullenmeyi, ayrışmayı ve an’da olmayı uygularken bireyin değerlerini harekete geçirmesini, bu yolla içsel deneyimlerin meydana geldiği bağlamda kendi kendini tedavi etmesini içerir. Kararlı eylem, bir değerle bağlantılı etkili ve esnek davranış örüntülerini oluşturmak ve geliştirmek için sürekli olarak davranışı yeniden yönlendirir.
Özetle, KKT’nin temel hedefi yaşamı anlamlı, psikolojik olarak esnek ve işlevsel kılmaktadır. Bu da ancak değer yöneliminde hareket etme, an’a odaklanma ve istenmeyen duyguların ve düşüncelerin kabulü ile mümkündür. Kabul ve Kararlılık Terapisi’nin kaç seans süreceğini bilmek çoğu zaman zordur. Temel kural altı seansa kadar olsa da; durumu değerlendirip ona karar vermenin daha uygun olacağı yönündedir.
Kaynak
Kabul ve Kararlılık Terapisi Nasıl bir Terapidir? , Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT) Genel Bir Bakış Acceptance and Commitment Therapy (ACT): An Overview, Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), Kabul ve Kararlılık Yönelimli Psiko-Eğitim Programının Ergenlerin Sosyal Görünüş Kaygısı Ve Kabul Ve Eyleme Geçme Düzeylerine Etkisi