Johari penceresi, doğruluk yanılsaması, Kristof Kolomb’un yumurtası, bilişsel yansıma, Zimbardo deneyi gibi iletişim ve psikolojiye ait bazı kavramların açıklamasını sizler için hazırladık.
Paulina Wogrzyn, Modern Communication
Johari Penceresi
İletişimde kullanılan modellerden biri olan Johari Penceresi, kişisel açılım süreçlerini inceleyen bir modeldir. Johari kavramı, yaratıcıları Joseph Luft ve Harry Ingham’ın ilk isimlerinin birleşimidir.
Kişinin kendisini ve başkalarını anlamakta kullanabileceği yöntemlerden birisi olan Johari Penceresi modeli, örgüt içerisindeki bireylerin kişilerarası iletişim düzeylerini ölçmek, bireylerarası iletişimin yapısını test etmek amacıyla geliştirilmiş bir modeldir. Johari Penceresi, iletişime dayalıdır ve sosyal etkileşimleri değerlendiren bir sistemdir. Bu kavram bireyin kendisi ve başkaları arasındaki kişilerarası ilişkileri yansıtan dört alandan (pencereden) oluşmaktadır ve her bir alan bireylerin ihtiyaçları, davranışları, duyguları ve tercihlerini göstermektedir.
Johari Penceresi modeli, Açık Alan, Kör Alan, Saklı Alan ve Bilinmeyen Alan olarak adlandırılan dört alanda ifade edilmektedir.
Açık Alan, kişinin kendisi ve başkalarının bildiği bilgilerden oluşmaktadır. Bu alanda elde edilen bilgiler genel ve herkes tarafından elde edilebilir bilgi değişimine açık bilgilerdir. Açık alanın genişlemesi birey veya kişiler arasındaki güven seviyesinin artmasına neden olmaktadır. Bireyler özellikle kişisel bilgilerini bu alanda daha fazla paylaşmaktadır
Kör Alan, kişinin kendisinin fark edemediği fakat başkalarının o kişi hakkında öğrenebildiği bilgilerden oluşmaktadır. Kör alanda kişilerin farkına varamadıkları bilgiler, iletişimde bulundukları bireyler tarafından fark edilebilmektir. Ayrıca, bireyin iletişim içerisinde olduğu kişiler, bireyin ilişki tarzı, söyledikleri ve üslubuna bağlı olarak sözlü ipuçları yoluyla bir takım bilgileri öğrenebilmektedirler.
Saklı Alan, başkalarına açmadığımız, bizim farkında olduğumuz bilgilerden oluşmaktadır. Saklı alanda, bir kişinin herhangi bir nedenle ortaya koymadığı hassasiyetleri, korkuları, gizli gündemleri, manipülatif niyetleri, sırları yer almaktadır. Aslında bazı bilgiler, duygular ve deneyimlerin günlük yaşamda etkisi olmamaktadır. Dolayısıyla kişisel ve özel bilgilerin gizli kalması doğaldır. Ancak saklı alandaki birçok bilgi Kişisel Açılım süreçleri ile Açık Alana taşınabilmektedir. Bu durumda bireylerin Açık Alanları genişleyebilmektedir.
Bilinmeyen Alan, kişinin kendisinin ve başkalarının da o kişi ile ilgili bilgi sahibi olmadığı bilgilerinden oluşmaktadır. Bu alan bilinçaltı olarak ta ele alınabilmektedir. Bu alan, bireyin kişiliğinin derinliğindeki bilgi, duygu, gizli yetenekler, kabiliyetler ve deneyimleri içermektedir.
Olega Shupliaka
Doğruluk Yanılsaması
Yanlış ya da doğru, bir şeyin tekrarına maruz kalmak, onun doğru görünmesine neden olur. Buna, Doğruluk Yanılsaması denir. Psikolog Tom Stafford, fark edersek propagandalara kanmamızın da önüne geçilebileceğini söylüyor.
Bir yalanı sık sık tekrarlarsanız gerçek olur; Nazi Joseph Goebbels’e atfedilen bir cümle. Propaganda sözcüğünün bu denli kirletilmesinin en büyük müsebbibi Goebbels’e göre, propagandanın amacı, sadece kitlelerin fethidir. Goebbels, nihai hedefe erişmeyi mümkün kılan her yolu meşru görmekle birlikte, propaganda da daima bir miktar gerçek olması gerektiğini savunmuştur.
Örtülü belleğin bir dışavurumu olan Doğruluk Yanılsamasıyla, doğru olsun olmasın, daha önce duyduğunuz bir ifadenin doğru olduğuna inanma olasılığınız yüksektir. Katılımcıların, akla uygun cümlelerin geçerliliğini 2 haftada bir değerlendirdikleri bir deneyde araştırmacılar deney süresince çaktırmadan daha önceki seanslarda kullanılan kim doğru, kimi yanlış cümleleri de araya sıkıştırdılar. Denekler, daha önce duyduğu belirli bir cümleyi, daha önce duymadığına yemin bile etse doğru olarak değerlendiriyordu. Araştırmacı, katılımcıya bu kavramın yanlış olduğunu söylese bile durum değişmiyordu. Belirli bir fikre salt maruz kalmış olmak, onunla yeniden karşılaştığınızda fikrin size daha inanılır gelmesi için yeterlidir.
Etrafınıza bakarsanız, reklam verenlerden, din adamlarına, politikacılara kadar herkesin, insan psikolojisinin bu zaafından yararlandığını görürsünüz. Aynı televizyon kanalının yalan haberlerine maruz kalan insanları düşününce çok tanıdık geldi… Doğruluk Yanılsaması politikacıların elinde tehlikeli bir silah olabilir, bu da çok tanıdık nedense..
İçgüdümüz, bir şeyin ne kadar inanılabilir olduğuna karar vermek için kısa yollar kullandığı için Doğruluk Yanılsaması tuzağına kolaylıkla düşülebilir. Bu kısa yollar işe yarasa da bazen böyle yanıltıcı olabilir. Bunu bilirsek, ona karşı önlem de alabiliriz. Yaptığımız şeye neden inandığımızı iki kez kontrol etmek bunlardan biri. Eğer bir şey kulağa mantıklı geliyorsa, gerçekten doğru olduğu için mi, yoksa tekrar tekrar söylendiği için mi diye sorgulamakta faydalı olabilir.
Thomas Robson, Columbus and the Egg
Kristof Kolomb’un Yumurtası
Kristof Kolomb, ABD’yi keşfettikten sonra İspanyol elitleriyle katıldığı kutlama yemeğinde, Kardinal yeni kıtanın keşfini çok önemli bir olay olarak niteler ve bunu gerçekleştiren Kolomb’a övgüler yağdırır. İspanyol Beyleri rahatsız olurlar: “Yeni dünya denilen yere giden yol hiç de sanıldığı kadar zor değil, dünyanın denizi apaçık karşımızda duruyor; hiç bir İspanyol denizcisi hedefi şaşırmaz, herkes bunu yapabilirdi” derler.
Bu sözlere kızan Kolomb, hizmetçiden bir yumurta getirmesini ister; dik olarak masanın üstünde durmasını sağlayabilir misiniz diye sorar salonda bulunanlara. Kimse başaramayınca, Kolomb yumurtayı eline alır ve hafif bir vuruşla yumurtanın, sivri ucunu kırmadan içeri doğru giden kabuğun üstünde durmasını sağlar; yumurtanın dibinin kırılarak düzleşmesi sayesinde yumurta masada dik durur. Bunun üzerine asilzadeler, bunu herkes yapar diye bağırırlar. Kolomb şöyle yanıt verir: “Doğru herkes bunu yapabilir ama fark sizin de bunu yapabilecekken, benim yapmış olmamdır.”
Farklı düşünmenin, zekanın önemini gösteren Kolomb’un Yumurtası’na, Kolomb’un İlkesi demek daha doğru olur. Bir fikri arayıp, bulup yapmaya teşebbüs etmek önemli. Herkesin yapabileceği işler ancak yapıldıktan sonra bir sonuç doğurur. Aynı zamanda doğru becerilere sahip herhangi biri tarafından her şeyin yapılabileceğini de gösterir. İspanya’nın İbiza Adasında Kristof Kolomb adına anıt şeklinde bir yumurta sergilenmektedir. Terim ayrıca tangram bulmacasının ve birkaç mekanik bulmacanın ticari adı olarak da kullanılmıştır.
Ancak bu olay Kolomb’a ait değildir; gerçek ise şöyledir: Mimar Filippo Brunelleschi (d.1377-ö.1446) inşa edeceği Floransa’daki Santa Maria del Fiori Katedrali’nin kubbesini, sütunlar olmadan binanın tepesine oturtacağını söyler. Kimse inanmaz tabii. Brunelleschi, cebinden bir yumurta çıkararak etrafındakilere, onu dikine tutmalarını ister. Kimse yapamaz; bunun üzerine, yumurtanın dibini kırar ve masanın üzerine dikine oturtur. Çok bilinen bir isim olmadığından bu hikaye Kristof Kolomb’a mal edilmiştir. Öykü Jules Michelet’in Rönesans adlı kitabında anlatılır.
Jim Warren, Mother Nature (with Hang Glider and Wind Surfers)
Bilişsel Yansıma
Bilişsel yansıma bireylerin akıllarına gelen ilk yanıtı vermeye yönelik yanılgıya karşı direnebilme yeteneğini ifade eder. Bilişsel yansıma, bireyin başta içgüdüsel olarak yanlış bir tepkiye yönelmekten kaçınarak doğru cevabı bulmak üzere akıl yürütmesi gerektiği bir durumda içgüdüsel olarak mı, yoksa düşünerek mi tepki verdiğinin belirlenmesidir. Bilişsel yansıma, Çift Süreç Teorisi yoluyla araştırılmaktadır.
Çift Süreç Teorisi yaşanan olaylar, karar verme süreçleri, iş modelleri ve süreçleri gibi çok sayıda olguyu anlamak ve analiz etmek için kullanılan davranışsal ekonominin, psikolojinin, sosyolojinin, klinik psikolojinin, bilişsel bilimin, kişilik analizlerinin, pazarlamanın vs. kullandığı bir düşünme şeklidir ve literatüre ilk olarak William James tarafından kazandırılmıştır. Çift Süreç Teorisi, bir olgunun nasıl 2 farklı şekilde ya da 2 farklı sürecin sonucu şeklinde gerçekleşebileceğine açıklama getirmektedir. Sıklıkla, söz konusu süreçlerden biri üstü kapalı (şuursuz veya otomatik) diğeri ise açıktır.
Van Gogh, Prisoners Exercising , Also Known as Prisoners Round, 1890
Zimbardo Deneyi
Stanford Üniversitesi’nde sosyal psikolog olan Philip G. Zimbardo tarafından 1971 yılında gerçekleştirilen, insanların sosyal rollere nasıl tepki verdiğini ortaya koymak amacıyla yapılan bir deneydir. Üniversitenin Psikoloji Departmanı’nın bodrum katına inşa edilen sahte bir hapishanede gerçekleşen deneyde 24 kişiden oluşan bir grup erkek öğrenciden gardiyan ve mahkum olarak davranmaları istenir. 2 hafta olarak planlanan deney, 6 günde sona erdirilmek zorunda kalır. 6 günün sonunda mahkûmların ve görevlilerin rollerini içselleştirdiği, kimilerinin sadistik eğilimi gösterdiği ve zihinsel çöküş yaşadığı görülmüştür. Zimbardo, sonradan yayınlanan görüntülerde, deney öncesinde gardiyanları eğitirken şunları söylemiştir.
“Mahkumlar üzerinde can sıkıntısı hissi yaratabilirsiniz, bir dereceye kadar korku yaratabilirsiniz ve onların hayatlarını tamamen rastgele güçler tarafından, sistem tarafından, sizler ve bizler tarafından kontrol edildiği hissine kapılmalarını sağlayabilirsiniz. Ve kesinlikle özel hayatları olmayacak. Onların bireyselliklerini çeşitli yollarla ellerinden alacağız. Genellikle bunun sonucunda, kendilerini güçsüz hissederler, bunu bekliyoruz. Yani bunun sonucunda, biz tüm güce sahip olacağız, onlarsa hiçbir güce…“
Deney hem etik hem de bilimsel açıdan birçok eleştiri almıştır. Çünkü öğrenciler deney boyunca psikolojik baskıya maruz kalmış ve ciddi kimlik problemleri yaşamıştır. Günümüzde bu tür deneylerin gerçekleştirilmesi deneklere verdiği ya da verebileceği zarar nedeniyle etik dışı olacağından mümkün görünmemektedir. Geçmişte yapılan bu tarz deneyler günümüzdeki etik kuralların oluşmasını sağlamıştır.
Farkındalığın ve insana yönetim gücünün verildiğinde, nelerin yaşandığını konu alan deney, 2015 yılında The Stanford Prison Experiment adıyla sinemaya da aktarılmıştır.
Kaynak
Johari Penceresi Ve Otantik Liderlik: Geri Bildirim Ve Kişisel Açılım İle Kişisel Farkındalık İletişimde Şeffaflık, Sağlık Çalışanlarının Kişisel Açılım Ve Geri Bildirim Düzeylerinin Johari Penceresi Modeli İle Değerlendirilmesi, İncognito, Beynin Gizli Hayatı- David Eagleman, Müslümanların Kristof Kolomb’dan Evvel Amerika’yı Keşifleri, Bilimsel Yayın Etiği Ve Atıf: Bilişim Teknolojilerinin Etkileriyle Ortaya Çıakn Etik Sorunlar, Prof.Dr Philip Zimbardo İle Kötülük Psikolojisi Üzerine