Menu

Arthur Rimbaud Kimdir? Hayatı ve Eserleri



Sürrealizm ve Sembolizmin en önemli şairlerinden Jean Nicolas Arthur Rimbaud, 20 Ekim 1854’te Fransa’nın Ardenler bölgesinde, Charleville kasabasında dünyaya geldi. Bourbon Sokağı’ndaki evleri bir kitapçının üstündeydi. Babası Frédéric, annesi Vitalie’yi dört çocukla bırakıp gittiğinde, altı yaşındaydı. O zamana kadar da babasını çok sık gördüğü söylenemez. Babanın ardına bile bakmadan çekip gidişi ve olmayan aile yapısının iyice bozulması, Rimbaud’nun ileride gelenek ve ahlak konularına karşı tutumunu etkilemiş, isyankâr tavrına zemin hazırlamış gibidir. Keza babasıyla ilgili hatırladığı tek anı, annesiyle yaptığı kavgalarda yere fırlattıkları kaselerdi.

Baba Frédéric yüzbaşıydı, uzun süren askeri görevlere gittiği için eve neredeyse yabancı bir konuk kadar uğruyordu. Vitalie ile 7 yıllık evliliklerinde beş çocukları dünyaya gelir; biri 1 aylıkken ölür. Kuzey Afrika’ya yapılan savaş sırasında orduda öne çıkar ve yükselir; Kuran-ı Kerim’i Fransızcaya çeviren ilk kişidir, yabancı dillerden sanat ve edebiyata kadar birçok alanla ilgilenir. Anne Vitalie ise dik başlı biriydi, çocuklarına babalarını hatırlatacak hiçbir şey kalmaması için tüm resimlerini, yazılarını (Milli Gramer adlı çalışması günümüze ulaşmıştır) ve eşyalarını yakmıştı. Sofu olmasının yanı sıra, burjuva yaşam biçimine sıkı sıkıya bağlıydı. Örneğin, Rimbaud yan bahçede oynayan işçi çocuklarını, yani akranlarını sevgiyle izleyerek arkadaşlık kurmak istese de, Vitalie işçi ve yoksullarla konuşup tanışmasını istemezdi.

Arthur Rimbaud

Arthur Rimbaud, 1866

Despot, katı doğruları savunan, dindar anne, çocuklarına da aynı düsturu aşılamaya çalışır. Rimbaud’un çocukluğu hem annesinin hem de küçük kasabanın tekdüze baskısına sıkışmıştı; okul, ev ve kilise üçgeni. Bu da babasının gidişi gibi, her şeyi dibine kadar yaşayan isyankar Rimbaud’yu hazırlayan önemli öncüllerdendi. Ayrıca ağabeyi Frédéric ile annesi tarafından çeşitli cezalara çarptırılıyor, dayak yiyor ve İncil okumaya zorlanıyorlardı. Henüz çok küçük yaşta, içinde büyüyen isyanı okul defterine aldığı bir notta yansıtıyordu: “Serin rüzgâr, ayaklarımın dibinde akan ırmağın, gümüş suların sesine benzer bir uğultuyla kıpırdatıyordu ağaçların yapraklarını. Yeşil alınlarını eğmişti rüzgârın önüne eğreltiotları. (…) Bense lanet Latince, tarih ve coğrafya dersleriyle uğraşıyorum…”

Rimbaud’nun kardeşleri arasında en çok değer verdiği kız kardeşi Isabelle’dir. Annesi 1865 yılında Rimbaud’yu Charleville Koleji’ne yazdırır, burası dini eğitim de verilen, ilk gittiği Rossat Okulu kadar laik sayılmayacak bir eğitim kurumuydu. Sous Les Alles adlı daha iyi bir mahalleye taşınırlar. Din dersleri ve Latincede o kadar başarılıydı ki, adı okulda “küçük pis yobaz”a çıkar. Latince ve Yunancaya olan ilgisi, okuduğu kitaplarla birlikte şiire yönelmesine zemin hazırlar. Sessiz sakinliği ve pek konuşkan olmaması, arkadaşları tarafından dışlanmasına sebep oluyordu. En yakın arkadaşı yazar ve denemeci Ernest Delahaye’di, dostlukları bir ömür sürecekti. Rimbaud, on bir yaşındayken yazdığı kısa hikâyelerden birinde şöyle diyordu: “Sınıfları geçersem bana ne olacak ki? Sınavlardan geçmenin anlamı nedir? Hiçbir anlamı yok; var mı? Evet, var. İnsanlar, geçmezsen bir meslek edinemezsin diyor. Ama ben meslek edinmek istemiyorum. Ben bir rantiye olacağım. Bir meslek sahibi olmak isteseniz bile, niçin Latince öğrenesiniz ki? O dili kimse konuşmuyor.”

Ignace Henri Jean Théodore Fantin-Latour, Portrait of Arthur Rimbaud , 1872

 Ignace Henri Jean Théodore Fantin-Latour, Portrait of Arthur Rimbaud , 1872

Rimbaud akademik yarışma ve Latince kompozisyonda aldığı birinciliklerle birlikte; tarih, coğrafya ve antik Yunancada da birincilikler alır. (Sadece 1869’da aldığı birinciliklerin sayısı sekiz.) Ayrıca çizim yeteneği de vardı. Rimbaud’nun içinde iki kişi barındırdığını söylememiz abartı olmaz; bir yanı çok başarılı bir öğrenciyken, diğer yanı sanat ve aylaklıkla kuşatılmış asi bir benlikti. Zamanla ikincisi baskın çıkacaktı. Yıllar sonra yazdığı Sayıklamalar adlı metinde şunları yazar. “Göreceksin, uluyacağım sokaklarda. Zırdeli olmak istiyorum. Kesinlikle mücevher gösterme bana, yerlerde sürünürüm, halının üzerinde acıdan kıvranırım yoksa. Kana bulamak isterdim zenginliğimi tepeden tırnağa, çalışmayacağım asla!”

Rimbaud, Parnasse dergisini takip eder ve sonraları fırtınalı bir ilişkileri olacak ünlü isim Paul Verlaine’in şiirleriyle burada tanışır. Kendi şiirlerine daha fazla eğilmeye başlar. Yaşının çok üzerinde işlere imza atar ve okul yönetiminin gurur kaynağı olur. 1870 yılında, Paris’te yayımlanan edebiyat dergisi La Revue Pour Tous’a (Herkes İçin Dergi), “Les Etrennes des Orphelins” (Öksüzlerin Yılbaşı Armağanı) adlı şiirini gönderir. Dergiden gelen yanıt, şiirin üçte birini çıkarması yönündeydi. Tekrar düzenler ve bilinen ilk yazılı eserlerinden birini yayımlatmayı başarır. Ünlü “Ofelia” şiiriyle birlikte, yazdığı ilk şiirlerden olan “Sensation” (Duyum) onun nerelere geleceği ve yaşamını nasıl sürdüreceği hususunda fikir verir.

Sensation (Duyum), Çeviri: Orhan Veli Kanık

Mavi yaz akşamları, patikalarda, dalgın
Gideceğim, sürtüne sürtüne buğdaylara:
Aylaklarımda ıslaklığı küçük otların
Yıkasın bırakacağım başımı rüzgâra!
Ne bir şey düşünecek ne bir laf edeceğim.
Ama sonsuz bir sevgi dolduracak içimi;
Göçebeler gibi, uzaklara gideceğim
Mutlu, sanki yanımda bir kadın varmış gibi

Arthur Rimbaud 2

Arthur Rimbaud

Şiirin yayımlanmasından iki hafta sonra, gençliğinde önemli yer kaplayacak kişi, Georges Izambard retorik dersi öğretmeni olarak okuluna atanır. Kendisi de henüz yirmi iki yaşında bir şairdir. Izambard’ın devrimci, cumhuriyet yanlısı tavrı ve fikirleri Rimbaud’nun düşünce ve şiir yaşamını etkiler. Sözünü esirgemeyen bir öğretmendi ve bu yüzden fişliydi. İşitme sorunu nedeniyle ve sınıfta kendisinden büyük öğrencilere otorite kurma hususunda sıkıntılar çeker. Kişisel kütüphanesini kullanması için Rimbaud’a izin verir; Izambard ondaki ışığı görür. Ancak annesi, bazı kitapların oğlunun fikirlerini bulandıracağını ve öğretmen-öğrenci dostluğunun sıkı eğitime uymadığını gerekçe göstererek buna şiddetle karşı çıkar.

Rimbaud, dönemin önemli şairlerinden Theodore de Banville’e bir mektup gönderir içinde Ophelia şiiriyle. Shakespeare’in Hamlet’te yer verdiği peri kızı Ophelia’ya yazmıştır. Bu mektupta on beş buçuk yaşında olmasına rağmen on yedi yaşında olduğunu belirtir, iki yıl içinde Paris’e geleceğinden, Parnasçı olacağından söz eder. Üstat diye hitap ettiği isimden yardım isteyerek, şiirin dergide yayımlanmasını diler. Banville olumlu bir yanıt vermez ama ondan gelen tüm mektupları saklar.

Ophelia, Çeviri: Erdoğan Alkan

Yıldızların uyuduğu, sessiz, kara
Dalgalarda Ofelya iri bir zambak,
Yüzüyor duvaklı uzanmış sulara…
– Avcı borularının ezgisinde bak.

Bin yıl geçti, Ofelya yine üzgün,
Uzun sularda kefen gibi akıyor.
Bin yıldır, gündüz gece, deli gönlünün
Hüznünü meltem yellerine döküyor

Arthur Rimbaud'un Cehennemde Bir Mevsim'in el yazısı ile yazıldığı sayfa

Arthur Rimbaud’un Cehennemde Bir Mevsim’in el yazısı ile yazıldığı sayfa

Rimbaud, çocukken müzikle ve matematikle ilgilenir; bu nedenle herkes onun bu iki meslekten birini tercih edeceğini sanır. O, her zaman yaptığı gibi yine insanları şaşırtır ve sözcüklerin dünyasını fethetmeyi seçer.  Öğretmeni Georges Izambard’a yazdığı mektupta şunları yazar: “Şair olmak, görülmezi bilmek, bilici kılmak istiyorum kendimi. Tüm duyuların düzenini bozarak bilinmeze ulaşmak söz konusu… acılar çok büyük ama güçlü olmak, şair doğmak gerekiyor ve ben şair görüyorum kendimi… Ben bir başkasıdır. Varsın odun bir gün kendini kahraman olarak görsün…”

1871 tarihinde Rimbaud, Fransız sembolist şiirin en önemli şairlerinden Paul Verlaine’e bir mektup yazar. Şair olmak istediğini, küçük bir kasabada oturduğunu, ailesinin maddi durumunun olmadığını anlatır. Mektuba birkaç şiirini de ekler. Verlaine ve eşi Mathilde, bu şaire yardım etmeye karar verir, Paris’e çağırırlar. İki şair arasında fırtınalı bir ilişki başlar; Verlaine, 1972’de artık Rimbaud ile yaşamaya başlar. Birlikte gezilere çıkarlar, çoğunlukla skandala varan coşkulu bir ilişkidir bu. 1873 tarihinde bir kıskançlık tartışmasından sonra Verlaine ateş eder ve Rimbaud’u kolundan vurur. Yaralanan Rimbaud, aylarca yatakta yatar. Verlaine ise iki yıl hapis cezasına çarptırılıp cezaevine girer. Çıktıktan sonra ise İngiltere’ye çalışmaya gider. 1887’de Paris’e döndüğünde ise alkole ve şiddete bulaşır. Elindeki tüm parayı hayat kadınlarına yedirerek, 8 ocak 1896’da, yoksulluk içinde hayata veda eder. Rimbaud 1875’te bir daha şiir yazmamaya karar verir. 1877’de Hollanda ordusuna katılır. Bir süre sonra ise ordudan kaçar.

Rimbaud’nun Mektupları

Rimbaud’nun Mektupları, Çeviri: Tahsin Saraç 

En önemli eserlerinden olan Cehennemde Bir Mevsim’i bu ilişki sırasında kaleme alır. Eser, Arthur Rimbaud’nun farklı “ben”lerinin sergilendiği, içinde eski-yeni, klasik-modern, sıradan-sıradışı yaşam ve yaşama dair insani durumların ve ürünlerin betimlendiği ve benmerkezci anlayışla eleştirildiği bir anlatıdır. Her ne kadar, kendi içinde izleksel bir bölümleme olanağı verse de, aslında anlatıya nokta konulamamaktadır. Şair hem özel, hem de sanat yaşamında yaşadığı cehennemsi, tinsel savaşımlarının sonunda yeni bir yaşama başlayabilme irade ve özgürlüğünü – toplumsal ve ilâhi düzene rağmen – öne çıkarmaktadır. Rimbaud’ya göre, insan yaptığı seçimlerle yaşamını anlamlı kılar. Rimbaud’nun serseri ya da sanatçı olması da tamamen kendi seçimi dâhilindedir.

Lanetli Defterim diye tanımladığı, hayattayken ve kendi olanaklarıyla yayımlattığı tek yapıtı Cehennemde Bir Mevsim’in Sayıklamalar I, Deli Bakire Çekilmez Güvey adlı bölümünde, Rimbaud, Paul Verlaine ile yaşadığı eşcinsel ilişkiyi; bu ilişkinin ruhunda yarattığı ikircikli duyguları dile getirmek için İncil’de geçen bir meselden hareket eder. Şair, cehennem yoldaşı Verlaine ile birlikte, dinsel ve geleneksel değerlere aykırı sayılan bu yasak ilişkinin sancılarını, gelgitlerini çekmekte; bir o kadar da tutkusundan kurtulamamaktadır. Başkalarının gözünde şeytani âlemi, utancı, çirkinliği hatta iğrençliği ifade eden bu yaşam biçimi için Rimbaud şöyle bir yaklaşım sergilemektedir: “Gerçek yaşam yok. Dünyada değiliz biz. Gidiyorum, böyle gerekiyor, onun gittiği yere. Ve çoğu zaman kızıyor bana, ben zavallı insana. İblis!”.

Eşcinsellik utancını övünce dönüştürmek gibi bir çılgınlığın peşinde olduğunu itiraf eden Rimbaud için Verlaine’in varlığı, aşkın da, yaşamın da gizlerini çözebilmek adına gerekli bir unsur olarak görünmektedir: “Belki de yaşamı değiştirecek gizleri vardı?” Ne var ki, ne Rimbaud ne de yasak sevgilisi, karşı konulamayan bu bağımlılığın zevkini şairin kendi deyimiyle bir “hüzün cennetinde” yaşamaktan öteye gidememektedir.

Rimbaud’nun Mektupları 2

Rimbaud’nun Mektupları, Çeviri: Tahsin Saraç 

500 adet basılan Cehennemde Bir Mevsim dağıtılamaz, okuyan birkaç yakını da değerini kavrayamaz. Rimbaud, yazdıklarının ne anlama geldiğini soran annesine şu  yanıtı verir: “Ne anlama geliyorsa o anlama… Hem sözcüğü sözcüğüne hem de her anlamda!

Hiç kötülük yapmadım. Günlerim kaygısız geçecek, pişmanlıklar canımı yakmayacak. Cenaze mumlarıgibi katı ışığın yükseldiği, iyiliğe hemen hemen taş gibi sağır ruhun acılarını duymayacağım artık. İyi aileçocuğunun yazgısı, saydam gözyaşlarıyla kaplı mevsimsiz tabut. Sefihlik kötü kuşkusuz, çirkef kötü;kaldırıp atmak gerek bir kenara kokuşmuşluğu. Ama sadece yalın bir hüznü çalamayacak saat! Bütünacıların unutulduğu cennette oynamam için küçük bir çocuk gibi kaçıracaklar mı beni? Acele etmeliyim! Başka yaşamlar var mı? Zenginsen uyuyamazsın. Hem zenginlik her zaman kamumalıydı. Yalnızca kutsal sevi açar bilimin kapılarını. İyiliğin oynandığı bir sahneden başka şey değil doğa.Hoşçakalın ham hayaller, ülküler, yanılgılar! Hak yolunu gösteren şarkısı doğruluyor meleklerin kurtarıcıtekneden: Kutsal sevda bu. – İki sevda! Canımı verebilirim şu dünya için, canımı verebilirim sadakat için. (Cehennemde Bir Mevsim, Çeviri: Erdoğan Alkan)

Paul Verlain, Arthur Rimbaud

Paul Verlain, Arthur Rimbaud

Rimbaud bundan sonra İtalya, Hollanda, Avusturya, Almanya, Norveç, Kıbrıs ardından Afrika’ya gider. Hatta Habeşistan’da silah kaçakçılığı yapar. Hayatının son bölümünde Aden (Yemen) ve Harar’daki (Etiyopya) ticari serüvenlerine atılır. Hayatının son 10 yılını kapsayan ve çok zor koşullarda sürdürülen sıkıntılı bir yaşam sonunda, dizinde kanserli bir tümörle Fransa’ya döner. Marsilya hastanesinde sağ bacağı kesilir; kızkardeşi bakar bu dönemde ona. Birkaç ay sonra, 10 Kasım 1891’de öldüğünde Rimbaud, 37 yaşındadır. Sadece 4 yıl yazmış, ancak ölümsüz eserler bırakmış bir şairdir.

Rimbaud edebiyatı bıraktığında birkaç ay fotoğrafçılığı dener. Bu fotoğrafları, günümüzde Arthur Rimbaud Müzesi olan 1869’dan 1875’e kadar yaşadığı evde sergilenmektedir.

Rimbaud (sol üstte), Aden'de, 1880

Rimbaud (sol üstte), Aden’de, 1880

Şiir hayatının iki ayrı dönemde incelenir eleştirmenlerce. Birinci dönem (Anfluence of Anxiety Dönemi) geçmiş şairlerin/şiirlerin esintilerini taşıyan dönem. François Coppee’dan, Banville’den, Musset’den, Villon,Hugo, Gautier’den, Baudelaire’den, Glatigny’den, Verlaine’dan, Montaigne’den etkilenmiştir bu dönemdeki şiirleri: Özlem, Güneş ve Ten, Ofelya, Asılmışların Balosu, Ermiş Tartuf’un Yazgısı, Demirci, Doksan İki Ölüleri, Müzik,Venüs, İlk Akşam, Garipler, Dolap, Kuytuda Uyuyan Asker, Kır Tanrısının Başı; İlk Kudas Törenleri, Çalınmış Yürek.

İkinci dönem kendi şiirini bulduğu, sembolizme ve gerçeküstücülüğe yöneldiği; benzersiz olduğu dönem (Düz yazılmış Şiirler Dönemi): Etkilenme korkusunu yenerek başkalarına bu korkuyu saldığı, başka bir ifadeyle anlamı biçime feda etmemek ve nasıl geliyorsa kelimeler, ötelerden; geldikleri formda kağıdın üzerinde görünmelerini istediği için serbest şiirler yazdığı, serbest şiirin kurucularından biri sayıldığı dönemde; artık başkalarını etkileyen bir şair olmuştur. Rimbaud ilk şiirlerinde ölçüye uygun şiirler yazmış ama ikinci döneminde, Illuminations ve Cehennemde Bir Mevsim ile bunu yıkarak düzyazı şeklinde şiir yazarak tamamen biçimin önemsizleştiği serbest şiire geçiş yapmıştır.

Gidiş, Çeviri: Erdoğan Alkan
Görüldü yeteriyle. Görüntü var oldu bütün hallerde.
Edinildi yeteriyle. Kentlerin uğultuları, akşam ve güneşte ve her zaman.
Tanındı yeteriyle. Yaşamın durakları. – Ey Uğultular ve Görüntüler!
Gidiş yeni şefkat ve yeni gürültünün içinde

Rimbaud'un Müzesi'nde sergilenen valizi

Rimbaud’un Müzesi’nde sergilenen valizi

Şiirleri tıpkı Dostoyevski’nin roman kahramanları gibi canlı varlıklar olarak karşımıza dikilir. Bize dokunur, tabularımızı altüst eder, bizi derinden sarsan hamleleri ard arda sıralayan bir boksörden farkı olmaz. Zaaflarımızı, korkularımızı, acımasızlıklarımızı, dogmalarımızı yüzümüze tükürür gibi söyleyen insanlar ordusu gibi karşımıza dikilir şiirdeki sözcükleri. Sesler seslere, sözcükler sözcüklere, imgeler imgelere sığınmadan, sığınağından özgürlüğüne kavuşur.

Şiirle alay eder gibi yazar şiirlerini. Bu işi o denli ileriye götürür ki, sesli harfleri renk değerlerine göre istifleyerek kaleme aldığı Sonesi, Fransızların kutsal kitabı olma özelliğini günümüzde bile taşır. Şiirin kutsal topraklarında kâh botanik kurar, kâh sözcüklerin vahşi ormanını yetiştirir şair. Yazdığı şiirleri gözden çıkarma işini öylesine ileri götürür ki, dostları tarafından yazdığı şiirler toplanmamış olsa, elimizde kendi isteğiyle Brüksel’de bastırdığı Cehennemde Bir Mevsim şiir kitabı dışında şiirleri olmayacaktı Rimbaud’un.

Rimbaud'un çektiği fotoğraflardan, 1883

Rimbaud’un çektiği fotoğraflardan, 1883

Stefan Zweig, Yarının Tarihi kitabında, onun iç dünyasının şiirine nasıl yansıdığını şöyle yorumlar: “Rimbaud’nun iç dünyasında bu bağlamların kesinliğinin ne ölçüde canlı olduğunu, bir izlek niteliğindeki “Sonettedes voyelles” gösterir; bu sonede fantastik olaylar, neredeyse dogmatik bir düzeyde kristalize olur, A siyahla, E beyazla, I kırmızıyla, O maviyle ve U yeşille eşitlenir ‘gizli kaynaklar’, vahşi görüntülerle çerçevelenmiş olarak, bir bütün içerisinde bir araya gelir. Burada kısmen şaka niteliğindeki bu olgu, aslında bilinçaltının o karanlık alanına pek az kişinin başarabildiği bir girişimi simgeler.

Sesliler, Çeviri: İlhan Berk

A kara, E ak, İ al, U yeşil, O mavi: sesliler,
Diyeceğim bir gün gizli doğumlarınızı da:
Karanlık koylara, kara sineklere benzer A,
O amansız pis kokular üstünde fır dönerler.

Kır çiçeği, buhar, çadır beyazlığında E’ler,
Benzer dik buzullar mızrağına, ak krallara;
Gülüşüne İ, güzelim kızıl dudakların, kana,
O pişman sarhoşluklar içindeki, o öfkeler.

Çevreler U, yeşil denizlerin çalkantısı,
Sessizliği onca otların, yüz kırışıklarının
Bastığı simyanın geniş alınlara damgasını;

Kutsal Borazan O, yaban çığlıklar, gürültüler,
Meleklerden, acunlardan geçmiş sessizlikler
– Sen ey Omega, ey o mor ışığı Gözlerinin!

Stefan Zweig’ın şairin şiirleri ile ilgili tespitleri ise şöyle: “Rimbaud’nun şiirleri acımasızdır ve sinirleri zayıf olanlara uygun düşmez; bu şiirlerin kimilerinden yoksulluğun, kirli giysilerin, terli pabuçların, tuvaletlerin kokuları yükselir; bu şiirler, en gerçekçi gerçekçilikten ve dizgin tanımayan imgelemden oluşma, dâhiyane bir yumaktır. Eşsizdir. Rimbaud, sanki dünyanın ilk şairiymiş gibi, sanki kendisinden önce gelmiş binlercenin oluşturdukları estetik, iskambil kâğıtlarından yapılma bir bina örneği çökmüş gibi şiir yazmaya başlar.”

Rimbaud'un Müzesi'nde sergilenen eşyaları 2

Rimbaud’un Müzesi’nde sergilenen eşyaları

Rimbaud, o güne kadar kullanılan şiir formunu reddedip, daha önce hiç denenmemiş bir tarzı benimsemiştir. Bu tarz sanılanın aksine gerçeküstü değil, bizzat gerçek olmakla birlikte coşkun ve tamamlayıcıdır. Teknik anlamda uyak, ses, imge gibi ölçütlerle gizem ve hayalin belirli kalıplar halindeki şeklinin şiir olmadığını, şairin mutlak suretle kendi varlığını bütünüyle tanıyıp, bu ruhu geliştirerek bilinmeze ulaşması gerektiğine inanmıştır. Rimbaud’un şiirindeki düşünce “duyu” kavramı üzerinde şekillenir. Duyu, acının, sevginin, çılgınlığın bütün biçimlerinde kendini aramaktır. Yani şair ancak bu yaşamsal ve deneyimsel biçimleri deşerek, yenilerini bularak bilinmezi bilinir, görünmezi görünür kılar.

Esrik Gemi, Çeviri: Erdoğan Alkan

Akşamlar ağlatıyor! Ağladım, çok ağladım!
Ay ışığı insafsız, güneşim acımasız:
Buruk aşklar uğruna uyuşuk, esrik kaldım,
N’olur bu gemi batsın! Beni de alsın deniz!

Onda kelimeler tamamen farklı anlamlar yüklenmiş olarak karşımıza çıkar. Esrik Gemi’deki gemi kendisidir ve hayal kırıklıklarını sembolize eder. Kaçıp gitmek ister hayatından. Su; kaçışın, kurtuluşun simgesidir şiirlerinde. Rimbaud’u anlayabilmek için kelimelere yüklediği anlam dünyasını bilmek gerekir.

Rimbaud'un Mezarı

Rimbaud’un Mezarı

Henry Miller: “Her şair birkaç hayranlık uyandırıcı pasaj, birkaç unutulmaz cümle ortaya koyar, fakat Rimbaud’da bunların sonu gelmez; yağmalanmış bir mücevher kutusunun değerli taşları gibi sayfalarının arasına serpiştirilmişlerdir. Bu yetenek de, bir kimseyi Rimbaud’yla bağlayan bağları kopmaz kılar.

Arthur Rimbaud Müzesi

Arthur Rimbaud Müzesi

Şiirinde kullandığı dil ile yaşadığı hayat arasında hiçbir kopukluk yoktur. Ne kadar çılgın sözler sarfettiyse, öylesine bir hayat yaşamıştır. Ona göre insan duyarlığının algılayabileceği bütün sevgiler, acılar, tatlar bilinmeliydi. Belki de bu yüzden uyuşturucu kullanmaya başladı. Fransız şiirinin isyankâr çocuğu Rimbaud, genç yaşına ve kısa süren yazın hayatına (4 yıl) rağmen şiirin geleneklerini altüst etmiş, 20. yy. kültürü üzerinde özgürleştirici etkiler yaratır; kendisinden sonra gelen birçok usta şairi etkiler. Şiirde ulaştığı seviye o denli yüksektir ki kendisinden sonrası için başlangıç olsa da kimilerine göre şiirin sonunu temsil etmektedir. Paul Valery’e göre edebiyatın tamamı ortak aklın diliyle yazılmıştır; Rimbaud’nunkiler hariç.

Rimbaud içte kaynayan bir cehennemle, sezginin itici gücüyle kaleme almıştır eserlerini; dergilere, gazetelere göndermiş, yazdığı mektuplara iliştirmiştir. Ancak dizelerini dostları üne kavuşturmuştur. Her şey olabilecekken, “hiçbir şey” olmayı seçmiştir “Ne kadar da aceleci bir çağ!” diye yakınırken.

Kaynak
 Arthur Rimbaud, University of Neuchâtel, Litterature, Graduate StudentArthur Rimbaud’un Illuminations’unda ve Ece Ayhan’ın Bakışsız Bir Kedi Karasi’nda Ateş DiyalektiğiDüşünce Sistemlerinde Ben Ve Başkası Problemi Arthur Rimbaud Ve Sanatta Ötekilik ÜzerineArthur Rimbaud, Ateşi Çalan Şair, N. Toygar AteşRimbaud’un Şiir RenkleriRimbaud’dan Mektup Var: Lanetli Şair, Komün ve Mağlupların TarihiArthur Rimbaud’un ve Paul Verlaine’in Emniyet Müdürlüğü’ndeki İlk İfadeleri (Temmuz 1873)Arthur Rimbaud’un Cehennemde Bir Mevsim Adlı Yapıtında Dinsel İmgeler


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir