Menu

Aldous Huxley Kimdir? Hayatı ve Kitapları



20. yüzyıl önemli İngiliz düşünür ve yazarlarından Aldous Leonard Huxley, yazar, editör ve öğretmen olan Leonard Huxley ile yine bir öğretmen olan Julia Arnold’un üçüncü oğlu olarak  26 Temmuz 1894 tarihinde İngiltere’de dünyaya gelir. Huxley, hem anne hem de baba tarafından bilim, sanat ve edebiyat ile uğraşanlardan oluşan bir ailede yetişir.

Büyük babası Thomas Henry Huxley, Darwin’in ve onun evrim teorisinin en büyük savunucusuydu. Öğretmen olan annesi, ünlü bir eğitimci olan Thomas Arnold’un torunu, şair Matthew Arnold’un yeğeni ve İngiliz romancı Humphrey Ward’ın kız kardeşiydi. Huxley’in öğretmen olan babası ise aynı zamanda bir derginin sahibi ve editörü olarak bilinir. Huxley’in abisi Sir Julian Huxley de, öjeniyi savunan ünlü bir biyologtu. Öjeni, neslin doğuştan gelen niteliklerini geliştiren tüm etkenler ile uğraşan bilim. Öjenistler, evrim teorisindeki doğal ayıklamanın yerine bilimsel ayıklamayı koymanın daha faydalı olacağını savunurlar. Julian Huxley, ırk kavramını reddeden ilk biyolog olarak bilinmekle birlikte, aynı zamanda dönemin Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) genel direktörüydü. Üvey kardeşi Andrew ise 1963’te fizik ve tıp alanında Nobel Ödülü’nü alan bir profesör idi. Avrupa’da modern düşüncenin toplum kesimlerinin büyük çoğunluğu tarafından öne çıkarıldığı bir zamanda böylesi bir aile ve onların sosyal ilişkide bulundukları çevrelerin, Huxley’in dünyaya ve yaşama bakış açısını etkilememesi mümkün olamaz.

Huxley Ve Kardeşleri

Aldous Huxley kardeşleriyle: Julian, Trev, Aldous ve Margaret Huxley

Aile içerisinde ilk eğitimini alan Huxley, daha sonra İngiltere’nin köklü okullarından Eton’da eğitimini sürdürür. Burada İngiliz dili üzerindeki hâkimiyetini geliştirmesinin yanında bilimde yaşanan en son gelişmeleri de yakından takip eder. Ancak, bu yıllarda yaşadığı talihsiz olaylar, sonraları da birçok kez belirttiği gibi, hayatı üzerinde silinmez izler bırakarak genel karamsar Weltanschauung’unun (dünya görüşü) oluşmasına etki eder.

On dört yaşında, annesini kanserden kaybetmesi ardından babasının Londra’ya taşınarak tekrar evlenmesiyle ömrünün sonuna kadar maddi ve manevi anlamda yok denecek kadar zayıflayan baba-oğul ilişkisi, on altı yaşında iken geçirdiği bir göz hastalığı sonucunda görme yetisini büyük ölçüde yitirmesi ve daha sonra kendisinden birkaç yaş büyük ağabeyi Noel Trevelyan’ın intihar etmesi Huxley’i derinden etkiler. Böylesine ünlü bir aileden olmanın yarattığı beklentiler onun ve kardeşinin üzerinde büyük bir baskı yaratır. Bu baskının yarattığı sıkıntılar yüzünden depresyona girip intihar eden kardeşi Trev’in tersine, yazar insanın kendisini gerçekleştirmesine vurgu yapan eserler yazmayı tercih eder.

“Kronik vicdan azabı, tüm ahlakçıların hemfikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir daha ki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.” (Cesur Yeni Dünya’nın Önsözünden)

Alfred Huxley, 1925

Alfred Huxley, 1925

Huxley, özellikle, geçirmiş olduğu göz rahatsızlığı nedeniyle tıp eğitimi almayı amaçlasa da, edebiyata yönelmek zorunda kalır. Fakat bilime, özellikle de biyoloji, farmakoloji ve o zamanlar daha yeni yeni gelişmekte olan genetiğe olan ilgisi hep devam eder. Huxley, bu yaşam koşulları içinde, bir yandan çevresindeki bunca bilim adamlarının bilimsel çalışmalarına tanıklık edip, kendisi de bu çalışma ve gelişmelerle ilgili düşüncelerini belirten akademik makaleler yazarken, bir yandan da bu çalışmalardan elde ettiği neden sonuç ilişkilerini kurguya dökmeye başlar.

Birkaç yıl boyunca neredeyse hiç görememesine neden olan rahatsızlığı kısmi şekilde düzeldiğinde 1913’te Oxford Üniversitesi Balliol Koleji’ne girer ve İngiliz Edebiyatı okur. I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Ordusu için gönüllü olursa da, göz rahatsızlığı nedeniyle talebi reddedilir. Zaten ileriki yıllarda Huxley savaş karşıtı organizasyonlarda aktif olarak rol alacaktır. Okulda, her ne kadar büyütece bağlı kalmış olsa da, bilgisi ve başarısıyla çok başarılı olur. Arkadaşları dünya savaşından dolayı silah altına alınırken, o kendisini çalışmalarına verir.

Huxley, savaş yıllarını Oxford’a yakın Garsington Malikanesi’nde, Lady Ottoline Morrell’in evinde Bloomsbury Topluluğu ile birlikte geçirir. Burada John M. Keynes, Virginia Woolf, Lytton Strachey, Bertrand Russell gibi önemli yazarlarla tanışır. Bloomsbury Topluluğu, 20. yüzyıl başlarında sanat, edebiyat, felsefe, siyaset vb. konularını tartışan, çoğu üst-orta sınıf aileden gelen entelektüel bir gruptur.

John Collier, Aldous Huxley Tablosu, 1927

John Collier, Aldous Huxley Tablosu, 1927

Huxley, Oxford’dan dereceyle mezun olduktan sonra birçok işte çalışır; geçim sıkıntısı içindedir; maddi olarak batmak üzereyken babasından borç alır ve geri öder. Bu olaydan sonra babasıyla arasındaki bağlar ömrünün sonuna kadar kopar. Belki de eserlerindeki aile bağlarını sorgulayan yaklaşımın sebebi babasıyla olan bu ilişkisidir.

Huxley yine burada sonradan sıkı dost olacağı D. H. Lawrence’la tanışır ve edebiyata dair fikir alışverişlerinde bulunur. Huxley 1916’da, ilk kitabı The Burning Wheel’de şiirlerini yayımlar. 1919’da, Athenaeum edebiyat dergisinin yayın yönetmeni olan, edebiyat eleştirmeni John Middleton Murry, Huxley’i dergi kadrosuna alır. Aynı yıl Bloomsbury Topluluğu içinde tanıdığı Belçikalı Maria Nys ile evlenir. Tek çocukları Matthew Huxley 1920’de doğar. Karısı Maria, otuz beş yıllık evliliklerinde Aldous’nun yazışmalarının büyük bir bölümünü yönetir; onun daktilocu ve sekreteri olarak görev yapar. Önde gelen düşünürler, sanatçılar, yazarlar ve bilim adamlarıyla iletişim kurmasına sağlayan ev partileri düzenler, sık sık hasta olan Huxley’in sağlığıyla ilgilenir.

1920 yılında kısa öykülerden oluşan Limbodan’ı yayımlar. Ailece bu yılları Londra ve Avrupa arasında, çoğunlukla da İtalya’da geçirir. 1920’lerin ortalarında Hindistan ve ABD başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerine geziler yaparlar. Bu geziler öncesinde Huxley, özellikle Bloomsbury Topluluğu’ndaki deneyimlerinin parodisi ve dönemin entelektüel çevrelerinin eleştirisi olan Crome Yellow (Krom Sarısı) kitabı üzerinde çalışır. 1921’de yayımladığı düşünceler üzerine, düşüncelerle çatışan veya onlara ihanet eden şeyler üzerine yazdığı bu kitap, onu daha fazla yazmaya motive edecek kadar iyi satar.

“Bu dünyada başarılan her şey delilerin eseri olmuştur. … Ne zaman mantıklıyla delinin arasında bir tercih yapılması gerekmiş olsa, dünya tereddüt etmeksizin delinin peşinden gitmiştir. Zira deli temel olana, tutkuya ve içgüdülere seslenir; felsefeciler yüzeysel ve fuzuli olana-mantığa.” (Krom Sarısı)

Aldous Huxley ve karısı Maria Nys, oğulları  Matthew

Aldous Huxley, karısı Maria Nys ve oğulları Matthew

1923 yılında kültürel seçkinleri amaçsız ve bencil olarak tasvir ettiği Antic Hay yayımlanır. 1925’te yayımlanan Rönesans’ın ihtişamını yeniden yaşamak için bir İtalyan sarayında toplanan bir grup entelektüelin hicvedildiği Those Barren Leaves (Şu Kısır Yapraklar) isimli romanı, İngiliz romanına felsefenin dönüşü olarak değerlendirilir.

İngiliz toplumu ve sanatını yönlendiren figürlerin portrelerini sunduğu ilk fikir romanı olan Point Counter Point (Ses Sese Karşı) 1928’de yayımlanır. Ününü daha da pekiştirdiği romanda, okura birbirinden oldukça farklı bir grup karakter ile çağdaş toplumdan geniş bir yelpaze sunar. Roman kişileri kolaylıkla fark edilebilecek fiziksel, zihinsel, duygusal, psikolojik ve ahlaki özellikleriyle karakterize edilmiş ve bireyselleştirilmiştir. Her biri sosyal statü, politik görüş, zenginlik vb. farklılıklarla donatılmışlardır.

Lucy konuşmasını sürdürdü: “Hızla yaşamak demektir bugünün yaşantısı. Bir araba dolusu ülküyü, romantik tutumları, peşi sıra çekip sürükleyemezsin yaşadığımız çağda. İnsan uçakla yolculuğa çıkarken, ağır eşyalarını geride bırakır. Yavaş yavaş yaşanıldığı sıralarda, o güzelim eski moda ruh iyi bir şeydi. Ama şimdi fazla ağır geliyor ruh. Uçakta yer yok ona.” (Ses Sese Karşı)

Aldous Huxley

Huxley’i dünya çapında asıl üne kavuşturan eseri 1932 yılında yayınlanan, orijinal adı Brave New World olan Cesur Yeni Dünya olur. Amerika gezisi sırasında okumuş olduğu Henry Ford’un, My Life and Work isimli kitabından etkilenerek California’da yaşadıkları ve bu kitapta okudukları arasında bir bağ kurar. On sekiz bölümden oluşan Cesur Yeni Dünya’da olay örgüsü F.S. 632 yılında Londra’da geçer. Burada yaşayan toplumun genel özellikleri zaman zaman her şeyi bilen anlatıcı tarafından, zaman zaman ise karakterler arasında geçen konuşmalarla ifade edilir. Roman oldukça ironik bir tarzla, ilerlemeyle ilgili sığ fikirler uğruna özgürlüğün feda edilmemesi gerekliliğine işaret etmektedir. Huxley, makale ve kitaplarda açıkladığı düşüncelerini Cesur Yeni Dünya ile kurgusal bir düzleme taşıyarak belki de düz yazılarında dile getirmekten çekindiği gerçek düşüncelerini açıklamıştır.

Yayınlanmasından sonra roman üzerine eleştirmen ve okuyucuların farklı okumalarla farklı değerlendirmeler yaptıkları görülür. Biyolojik ve genetik gibi bilimsel ilerlemelere işaret eden bazıları, romanı gelecekte bu alanda oluşabilecek gelişmeleri isabetli bir şekilde ortaya koyan ve bu gelişmelerin sosyolojiye olumsuz yansımalara neden olacağı uyarısında bulunan distopik bir roman olarak değerlendirirken; bazıları da Huxley’in kurguladığı bilimsel ilerlemeler sayesinde romanda kurgulanan Yeni Dünya’nın, insanlığın hep çözmeye çalıştığı fakat bir türlü çözemediği ve bu gidişle gelecekte de çözemeyeceği sorunların tümünün üstesinden gelebilen istikrarlı bir dünya olduğunu ileri sürerek, kurgulanan dünyanın distopya değil, ütopya olması gerektiğini savunmaktadır.

“Mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: insanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.” (Cesur Yeni Dünya)

Aldous Huxley Ve Hollywood

Pasifizm ve mistisizmi keşfetmesiyle hayatına farklı bir anlam katan Huxley’in, özellikle bu temalar etrafında kaleme aldığı Eyeless in Gaza 1936’da yayımlanır. Huxley’in erken dönem eserlerinin izlerini taşıyan roman, sonraki metinlerindeki felsefi temele de bir zemin oluşturur. Huxley ve ailesi 1937’de ölene dek yaşayacağı ABD’ye taşınır. Huxley, ABD’de bir süre New Mexico’da vakit geçirir. Burada ahlak, siyaset, din vb. konuları ele aldığı denemeler yazar ve bunlar Ends and Means adıyla derlenerek yayımlanır. Huxley’in narsisizm ve bireysellik özelinde Amerikan kültürünü eleştirdiği After Many a Summer Dies the Swan adlı eseri 1938 yılında yayımlanır. Yaklaşan ölümünden korkan bir Hollywood milyoneri üzerinden aktarılan hikâye aynı zamanda bir materyalizm eleştirisi olarak okunabilir.

Aldous Huxley, 1938

Aldous Huxley, 1938

1944 tarihli Time Must Have a Stop adlı romanında hedonist amcasıyla Floransa’da tatil yapan genç bir şair olan Sebastian Barnack’in hikayesini anlatır. Kurgusal olarak ele aldığı felsefi konuları, 1945’te The Perennial Philosophy (Kadim Felsefe) adlı deneme kitabında daha geniş bir çerçevede işler. Kitapta Doğu ve Batı felsefesi, mistisizm, bireysel ve toplumsal ahlak konularına değinir.

Huxley İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hollywood’da, Metro Goldwyn Mayer için senarist olarak çalışır. Jane Eyre, Pride and Prejudice ve Alice Harikalar Diyarında gibi klasiklerin film versiyonları için senaryolar yazar. Kazandığı paranın büyük bir kısmını Hitler zulmünden kurtulmaya çalışan Yahudiler ve Hitler muhaliflerini, Almanya’dan ABD’ye taşımak için kullanır.

Felsefe ile yakından ilgilenen Huxley, bu dönem Hint asıllı düşünür Jiddu Krishnamurti ile arkadaş olur. Uzun yıllar felsefi konularda tartışıp mektuplaşırlar. Huxley, 1954’te Krishnamurti’nin The First and Last Freedom (İlk ve Son Özgürlük) kitabına önsöz yazar. İkinci Dünya Savaşı’nın kaotik ve sert iklimi Huxley’in hayata bakışını bir hayli etkiler. Dünyanın dört bir yanında insanlar ölürken, Huxley pasifist felsefeyi savunmaya devam eder. Maneviyatı sorguladığı ve hedonizmi eleştirdiği Time Must Have a Stop 1944 tarihinde yayımlanır.

Alfred Huxley 2

Aldous Huxley

Huxley, 1950’lerde meskalin ve LSD gibi uyuşturucu maddelere olan ilgisiyle ünlenir. Bu maddeleri ölene kadar kontrollü bir şekilde kullanan Huxley, bu deneyimleri odağında 1954’te yayımlanan The Doors of Perception’ı (Algı Kapıları) kaleme alır. The Doors müzik grubu, ismini bu eserden alır.

“Deniz kıyısında oturmuş, beni sadece sıkan bir şeyi şiddetle tartışan bir arkadaşımı yarım kulakla dinliyordum. Bilinçsizce avucuma aldığım ince kum tabakasına bakıyordum, birden her bir küçük tanenin olağanüstü güzelliğini gördüm, her parçacığın mükemmel bir geometrik tarzla yapılmış olduğunu gördüm, keskin açılarla, her bir açıdan parlak bir ışık huzmesi yansıyordu, her küçük kristal bir gökkuşağı gibi parlıyordu… Işık huzmeleri birbirlerini çapraz geçiyor sonra tekrar kesişiyorlardı, öyle müthiş bir güzelliğin enfes oluşumlarıydı ki bunlar beni nefessiz bıraktılar… Sonra birden, bilincim içerden aydınlatıldı ve canlı bir biçimde bütün kainatın, ne kadar donuk ve cansız görünürlerse görünsünler bu yoğun ve hayati güzellikle dolu olan parçacıklardan oluştuğunu gördüm. Bir veya iki saniye boyunca bütün dünya bir ihtişam parlaklığında göründü. Söndüğünde beni hiç unutmadığım bir şeyle birlikte bırakmıştı ve hâlâ muntazaman bana çevremizdeki anlık parçalara gizlenmiş bulunan güzelliği hatırlatıyor.” (Algının Kapılar)

The Doors of Perception, psychedelics (psikedelik) tarihindeki en ünlü metinlerden biridir. Bu kitapta Aldous, Mayıs 1953’te Dr. Humphry Osmond ile ilk kez meskalin aldığını anlatır. Ancak üçüncü katılımcı da Aldous’un eşi Maria Nys’dir.

“Psikedelik” kelimesi ilk defa Humphry Osmond’un Aldous Huxley ile yaptığı bir yazışma sırasında bu deneyime bir isim ararken üretilir ve sonrasında literatüre yerleşir. Yunanca da psike (ruh) ve deloun (tezahür, açığa çıkma, zahir veya görünür olma) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiştir. Psikedelik deneyim, genellikle uyuşturucu madde (LSD, psilocybin, sihirli mantarlar) tüketildiği zaman ortaya çıkan bilincin geçici olarak değişmesi durumudur. Bu akım, edebiyattan resme, müziğe kadar sanatın pek çok dalını etkilemiştir. Halüsinojenlerin etkisi altında yüzeylerin ve eşyaların şekil, biçim, boyut ve derinliklerinin değişmesini, dünyayı renk olarak algılamayı ya da duygu ve düşüncelerin şekil ve renklere dönüşmesini deneyimleyen sanatçılar, bu deneyimi eserlerine de yansıtmışlardır.

Aldous Huxley, eşi Maria Nys ve oğulları Matthew

Aldous Huxley, eşi Maria Nys ve oğulları Matthew

Huxley ve eşi Maria 1953’te Amerika Birleşik Devletleri’nden vatandaşlık almak için başvuruda bulunur. Ancak Huxley vatandaşlık alabilmenin gereklerini, politik olarak yerine getiremeyeceğini fark edip başvurusunu geri çeker.

Huxley, 1958 yılında yayınlanan ve makalelerden oluşan Brave New World Revisited’e, Cesur Yeni Dünya’daki karamsarlığından az da olsa uzaklaşmış gibi görünür ve özellikle bu eserin son bölümünde insanın kendisini gerçekleştirmesi ve dolayısıyla da toplumun düzelmesi için kimi önerilerde bulunur. Bu fikirler temelinde, 1962 yılında son önemli romanı olan ve bütün diğer distopik eserlerin tersine birçok eleştirmence klasik ütopya geleneğine uygun görünen Ada isimli eserini kurgular.

Aldous Huxley, 1948

Aldous Huxley, 1947

Karısı Maria, Şubat 1955’te göğüs kanserinden ölür. Ertesi yıl Huxley, İtalyan doğumlu kemancı ve psikoterapist Laura Archera ile evlenir. Huxley, 1962’de yazdığı son romanı Island (Ada), Cesur Yeni Dünya’nın karşıtıdır. Burada uyuşturucu ve ilaçlar insanların huzuru için kullanılır. Bireyselliğin yerini aile ve grup toplantıları alır. Üreme konusu, Cesur Yeni Dünya’nın aksine desteklenir. Huxley, felsefi ve politik pek çok ilgisini bu romanda gösterir.

“Ne destekleriz, ne de karşı çıkarız. Kabulleniriz. Tıpkı şu tavan oymasındaki örümcek ağını kabul ettiğimiz gibi. Örümceklerin yapısını düşünecek olursak, örümcek ağları kaçınılmazdır. İnsan yapısını göz önüne alınca, din olgusu da kaçınılmazdır. Örümcekler nasıl sinek tuzakları yapmadan edemezlerse, insanlar da simgeler yaratmadan duramazlar. İnsan beyni bunun için yaratılmıştır – karmaşık yaşam deneylerini düzenli simgelere dönüştürmek için. Zaman zaman simgeler yaşam deneyinin ardındaki dış gerçekleri oldukça iyi yansıtırlar; işte bundan bilim ve sağduyu oluşur. Bazen de simgelerle dış gerçek arasında en ufak bir benzerlik olmaz; bundan da paranoya ve çılgınlık doğar. Genellikle gerçekle yanılsama birbirine karışır; bu da dini oluşturur. İyi din, kötü din – içkinin bileşimine bağlıdır bu.” (Ada)

Aldous Huxley ve karısı Laura Huxley

Laura Archera Huxley ve Aldous Huxley, 1962

Laura Huxley müzik kariyerinden vazgeçtikten sonra, terapötik bir uygulamaya başlar ve zihinsel keşif yoluyla kendi kendini iyileştirmeyi teşvik eden kitaplar (Hedef Değilsin) yazar. Daha sonra odağını çocuklara çevirir ve onlar adına bir vakıf kurar. Ancak o da, LSD ile ilişkisinden asla vazgeçmez, hatta ölmek üzereyken Huxley’e onun isteği üzerine uyuşturucu enjekte ettiğini de yazar. Laura Huxley, birçok gencin LSD’den zarar gördüğünü kabul etmekle birlikte, uyuşturucuya iyi niyetli bir bakmaktan vazgeçmez: “Bazen cehennem gibi bir deneyim yaşarsın ve bazen de cennet gibi bir deneyim yaşarsın… Bu başka herhangi bir şey gibidir, onunla ne yaptığındır önemli olan.

Huxley, ABD başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin öldürüldüğü gün 22 Kasım 1963’te Kaliforniya’da gırtlak kanserinden ölür. 27 Ekim 1971’de külleri, İngiltere Surrey’de, Watts Mezarlığı’na defnedilir. Eşi Laura, Huxley’in ölümünden sonra 1968’de onun biyografisini This Timeless Moment adıyla kaleme alır.

Kaynak
The Telegraph, Aldous Huxley did write a great novel – but it was not Brave New WorldPhilosophy For Life, The Huxleys and the intellectual aristocracyAldous Huxley, Sinem Ceylan-Tebip BiyolojiAldous Huxley, (Brave New World) Cesur Yeni Dünyaİstanbul Sosoyoloji, Aldous HuxleyÇoksesli Müzikten Polifonik Romana: Aldous Huxley’nin Ses Sese Karşı Adlı RomanıAldous Huxley’in Ütopya Dünyası: Cesur Yeni Dünya Ve AdaSoğuk Savaş Sonrası Bilim Kurgu Sinemasında Distopik Sistemler Ve Kontrol MekanizmalarıCesur Yeni Dünya: Huxley’in Toplumsal İstikrar, Bireysel Özgürlük ve Öjeni Kavramlarına Bakışının Ambivalence Kavramı Çerçevesinden Değerlendirilmesi


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir