Cumhuriyet Devri şiirimizin büyük ustalarından biri olan Faruk Nafiz Çamlıbel’in sevilen şiirlerini derledik.
Faruk Nafiz, Türkçe’nin ustasıdır. Milli Edebiyat akımı içinde Beş Hececiler adıyla anılan şair grubundandır. Hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerinde kullandığı Türkçe çok sade, temiz ve ahenklidir. Onun şiirlerinde aşk, memleket, hüzün ve hamaset başlıca temalardır. Anadolu insanının hayatını, sıkıntılarını, mütevazılığını, yoksulluğunu anlatmayı amaç edinen Çamlıbel, Batılı anlayışa endeksli İstanbul merkezli sanat ortamını da eleştirmiştir.
1. Kıskanç
Sakın bir söz söyleme…Yüzüme bakma sakın!
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur.
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,
Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur…
Dilerim Tanrı’dan ki, sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar,
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!
2. Suda Halkalar
Erguvan ile füsun ile deniz parlaktı.
Aşkımız dalgalanırken suya sessiz baktı:
Başı dönmüş gibi dalgın bu uzun zemzemeden,
Anlıyordum, beni sevmişti o, sevdim demeden.
İstanbul’da dünyaya geldi. Tıp Fakültesi’nde okurken de şiir yazar, bu nedenle bu okulun karakterine uygun olmadığını görünce dördüncü sınıftan ayrılır. Ankara ve İstanbul’da muhtelif liselerde edebiyat öğretmenliği yapan Faruk Nafiz, 1946’da İstanbul Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 27 Mayıs 1960 İhtilali’ne kadar milletvekilliği yaptı. İhtilal’de tutuklanır, Yassıada’da kalmış, 1961 Eylülü’nde beraat eder.
3. Firari
Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim;
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin.
Yaşadın beş sene gönlümde, misafir demedim;
Bu firar aklına nerden, ne zaman esti senin?
4. Sen Neredesin
Caddeden sokaklara doğru sesler elendi,
Pencereler kapandı, kapılar sürmelendi.
Bir kömür dumanıyle tütsülendi akşamlar,
Gurbete düşmüşlerin başına çöktü damlar…
Son yolcunun gömüldü yolda son adımları,
Bekçi sert bir vuruşla kırdı kaldırımları.
Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda:
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye,
Yollarını bekledim görüneceksin diye.
Faruk Nafiz deyince, tanınmış edebiyatçılarımızın aşkı Şükufe Nihal’den bahsetmeden olmaz… Hayran kitlesi kalabalık: Faruk Nafiz, Nazım Hikmet, Ahmet Kutsi Tecer, Cenap Şahabettin’in kardeşi, ressam ve şair Osman Fahri…(Şükufe Nihal için intihar edip can vermiştir) Faruk Nafiz Çamlıbel yaşamı boyunca unutamayacağı Şükufe Nihal’i halasının Erenköy’deki köşkünde gördü. Karşılıklı birbirlerinden etkilendiler. İşte aşkın başlangıcında Faruk Nafiz şu dizeleri yazmış :
İnce bir kızdı bu, solgun, sarı, heykel gibi lâl
Sanki ruhumdan uzak sisli bir akşamdı Nihal.
Ben küreklerde, Nihal’in gözü enginlerde
Gizli sevdalar için yol soruyorduk nerde.
Faruk Nafiz Çamlıbel tek romanı Yıldız Yağmuru’nda, Şükufe Nihal ise Yalnız Dönüyorum adlı romanda aşklarını anlattılar. Selim İleri de, Mavi Kanatlarında Yalnız Benim Olsaydın adlı romanında bu aşkı anlatır. Edebiyat öğretmeni olan Faruk Nafiz Çamlıbel evlilik teklifine hep olumsuz yanıt alması üzerine sinirlenerek tayinini Ankara’ya çıkarır. Ve Ankara Lisesi’nde coğrafya öğretmenliği yapan Aziziye Hanım ile ani bir evlilik yapar. Ama eşinizle aşk evliliği yapıp yapmadığı sorulduğunda “Hayır. Birbirimizi beğenip evlendik; duygudan çok kafa izdivacı oldu daha doğrusu.” der.
Aşkın ilk günlerinde Faruk Nafiz şu dizeleri yazarken,
Yalnız kalmaktansa Nihal’imden uzakta
Kalsam diyorum, dar-ü diyarımdan uzakta derken,
Ayrılıklarının ardından Allahaısmarladık şiirini yazar.
5. Allahaısmarladık
Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.
Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
6. Çoban Çeşmesi
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar:
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi
7. Gizli Bakışlar
Bir bakış ki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır
Bir bakış, bir aşığı aşkından emin eder,
Seven insanlar daima gözleriyle yemin eder.
8. Gençlik
Anlattı erenler: Bir bahar değil,
Aşıkın ömründe bin bahar varmış.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
Sevgisiz kalan kalp ihtiyarlarmış…
Sorardım sırrını hiç düşünmeden:
Bu fani gönlümün sevinci neden?
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen maceralarmış!
Gönlümde kovalar eskiden beri
Sarışın kumralı,kumral esmeri.
Dolmadan boşalmaz birinin yeri.
Gönlümde,anladım,her dem baharmış.
9. Han Duvarları
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!
10. Kış Bahçeleri
Yerlerde gezen hatıralar var korulukta;
Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir.
Mehtaba çalan sapsarı benziyle ufukta,
Binlerce dalın verdiği tek meyva güneştir.
İçlenme tabiattaki yekpare kederden,
Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler.
Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir.
11. Son Beklediğim
Son beklediğim gelmeden, ölsem de yüzünde,
Devran bulacak yar ile ağyarı hüzünde.
İsmim gezecek pembe dudaklarda elemle,
Gözler dolacak bir çocuk ölmüş gibi nemle,
Bir günde doğup can veren altın kelebekler,
Bizden daha genç bir şair öldü diyecekler!
12. Serenat
Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,
Acaba ruhunuz çok hasta mıydı?
Sordum ki bu kimdir, gülümsediler,
‘Eşinden ayrılan bir kız dediler,
‘Gezdiği yer işte bu ücra saray.
Hicran ne anlamış, sevda ne bilmiş,
Ağlatmış,ağlamış, sevmiş, sevilmiş
Bir güzelmişsiniz, isminizde Ay.
13. Sanat
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini,
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini…
Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… ayrılıyor yolumuz
14. Onu Bir Gün Görmedim
Yüzüme sert çizgiler çekti senin adını,
Hasret saatlerini saydı saçımda aklar.
Senin ağzından çıkan bir cümlenin tadını
Ne bugün içki verdi, ne bu gece dudaklar!
15. Son Aşk
Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım
Ey sevdiğim ben ümitsiz değilim gene
Ak düşünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.
Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün …
O mukadder günü bilmem düşündün mü sen?
16. Davet
Seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
Çalmamış madem ki bir gece felekten gönlüm;
Gelecek bari elinden gelsin dilerim ölüm
17. Görmeden Taptığım Put
Nasıl gönül taparsa Tanrı’ya,görmeksizin,
Var adını bilmeden bağlandığım bir peri…
Bir beyaz dalga gibi hep o engin denizin
Üstünde gezmedeyim doğduğum günden beri.
18. Sana
Gençliğim ardında sürünsün
Aşkına ihanet edersem eğer.
En kalpsiz cellatlar boynumu vursun
Senden başkasını seversem eğer.
Allahı unuttum, yalnız sana taptım
Sevmekti maksadım, ben sana ne yaptım.
Bana her yer zindan sen olmadıkça
Aşkım ölmeyecek; kalbim durmadıkça.
19. Suyun Üstünde Mısralar
Sonsuzluğun sırrına ererek biz denizde
Sonsuzluğu yaşatmak istedik sevgimizde,
Saçımız ağarmadan toprak olunca biz de
Gezecek maceramız dillerde masal gibi.
20. Eriyen Adam
Gözlerim gözlerinde dinlenirken eriyor,
Eriyor yaklaşırken dudağına dudağım.
Zerrelerim çözülmüş gibi sesler veriyor,
Ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım.
Yanında damla damla bittiğimi duyarım,
Yoklarım yerinde mi yüzüm,alnım,saçlarım?
Bir göğüs geçirerek derim ki: ‘Yine varım,
Fakat bir rüya gibi şimdi kaybolacağım