Dünyaca ünlü Fransız empresyonist ressam Claude Monet’in hayatından kesitleri ve en ünlü tablolarını derledik.
1840’ta Paris’te doğan Claude Oscar Monet, bir bakkalın oğludur. 1845’te ailesi Le Havre’a taşınan Monet, burada okul eğitiminin yanı sıra çizim öğrenimini de yaptı. Çok gençken karikatüre meraklıydı, fakat 1858’den sonra gerçek ustası manzara ressamı Eugéne Boudin’in denetiminde açık havada resim yapmayı sevmeyi öğrendi. 1859’da Paris’e resim çalışmaya gitti. Bütün karşıt önerilere rağmen Monet çalışmalarını hem Charles Jacques’in atölyesinde, hem de Pissarro’yu tanıdığı Académie Suisse’de bağımsız olarak sürdürdü. 1862’de Paris’e yeniden gelişinde yaşamı boyunca dost kalacağı Frédérick Bazille, Pierre-Auguste Renoir ve Alfred Sisley’le tanıştı.
View At Rouelles, Le Havre, 1858
Bu yıllar Monet için zorlu yıllardır. Bağımsızlığını ve isyancı karakterini onaylamayan ailesinin her türlü parasal yardımı kestiği, ailesi ile sürekli tartışmalara girdiği gelişme ve çabalama yıllarıdır bu yıllar. O yıllarda aldığı tek yardım sanatçı arkadaşlarından özellikle Gustave Courbet ve Bazille’den gelmektedir. 1866’da kız arkadaşı Camille Doncieux’un tam boy portresini yaptı ve iyi eleştiriler aldı. Camille ile aralarındaki ilişkiyi onaylamayan ailesi ona para vermeyi yeniden kesti. Bu sıralarda Camille, Monet’nin ilk çocuğunu dünyaya getirdi.
Piknik, 1865
Piknik, arkadaşı Édouard Manet’in 1863’te skandal yaratan Kırda Öğle Yemeği adlı resminden esinlenerek yaptığı eseridir. Bu yıllarda Monet de Manet gibi kurguya dayalı, tarihsel, romantik ve düşsel konular yerine modern yaşamdan sahneler betimlemekten yanaydı. Piknik, Monet’in gerçekçi anlayışını devam ettirdiğini gösteren bir resmidir.
Camille Doncieux, 1866
Eşi Camille’nin yüzüne düşen sarı ışık adeta erken ölümün habercisiydi, yeri süpüren etekliğiyse tam tersine hayatın, hareketin simgesi. Ressam, ölüm gözlerini kapattığında da çizecekti Camille’yi, karısının mavi beyaz fırça vuruşlarıyla biçimlenen yüzünde acının izdüşümünü yansıtacaktı.
Jeanne-Marguerite Lecadre Bahçede, Sainte-Adresse, 1867
Monet halasının bahçesini resmetmiştir. Bahçede kadın Jeanne-Marguerite Lecadre, onun kuzeni. Monet’in annesi 1857 yılında ölür. Ressam, Lecadre’nin evine taşınır. Monet’in ressamlık yeteneğini görünce onu bu yönde teşvik eden biridir kuzen.
Sainte-Adresse’te Teras, 1867
Monet ailesi ile 1867 yazını Sainte-Adresse’te geçirir. Resme panama şapkasıyla babasını ve akrabalarını yerleştirmiş. Ressam, resimde yükseltilmiş bir bakış açısıyla, teras, deniz ve gökyüzünü boyayarak, tuvalin düz alanını vurgulamıştır. Ayrıca, Monet’in Camille ile beraberliği nedeniyle ailesiyle arasının gergin olduğu bir dönem.
Le Déjeuner (The Luncheon), 1868
Sık sık maddi problemler yaşayan bir ressam olan Monet, 1868’in yazında müşterilerinden birinden ciddi miktarda bir ücret aldı. Hayatında ilk defa, ailesine düzgün bir ev alabildi. Bu resimde kendisine poz veren ailesidir. Monet kendisini tabloya almamış, ama büyük ihtimalle bu manzarayı mutlu bir şekilde izlemiştir. Mekan samimi ve rahat bir his veriyor. Arka planda bir hizmetçi görüyoruz. Monet bu resmi özellikle büyük bir ölçekte resmediyor. Örneğin, masanın üzerindeki yemek gibi çok büyük öneme sahip olmayan detayların ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Tabloda oğlunun ve annesinin üzerine parlak bir ışık yansıtarak ve aynı zamanda oğlunu tablonun en köşesine yerleştirerek duygusal olarak odak noktasında oğlunun olduğunu vurgular.
River Scene at Bennecourt, 1868
Bu resminde izlenimci üsluba geçişini görürüz. Eserde, Seine Nehri’nin karşısında oturan yine Camille. Seine Nehri’yle kurduğu yakın ilişkiyi, Monet şöyle özetler: “Seine! Onu hayatım boyunca, Paris’ten denize dek, her mevsimde, her anıyla resmettim. Manet derdi ki, ‘Yahu biraz da bize bırak şu nehri!’ Onu çizip boyamaktan bir an olsun bıkmadım. Seine her zaman bir yenilikti benim için, doğanın ta kendisiydi. Suyun yansımasından gözlerimin yandığı sıcak yazlar geçirdim kıyısında, amansız kışlar yaşadım. 1880 yılının ocağında buzların üzerinde çalıştığımı anımsıyorum. Su donmuştu. Sehpamı kurmak için buzu delmek zorunda kaldım.”
1870’te Camille ile evlenip Fransa-Prusya savaşından kaçmak için Londra’ya taşındılar. Aradan bir yıldan uzun bir süre geçince yeniden Paris’e dönüp küçük bir ev kiraladılar. Artık gençlik yıllarındaki kadar fakirlik çekmese ve zamanını resme harcayabilecek durumda olsa da hala daha bazı arkadaşlarının yardımları ile geçiniyordu. 1870 yılında Monet, Pissarro ile Londra’ya gider. Bu ziyareti sırasında Westminster Köprüsü adlı eserini yapar.
The Thames Below Westminster, 1871
1872-1878 yılları arasında Argenteuil’de kalır. Bu, Monet için çok verimli bir dönem olur. 1874’te 3 ressam, Monet, Degas ve Morisot bir grup oluşturarak bir sergiye katıldılar. Bu gruba empresyonist adı verildi. Bu isimse Monet’in Gün Dönümü adlı tablosundan esinlenilmiştir. Empresyonist (izlenimcilik) deyimi önceleri yalnız bu sergiye katılan ressamlar için kullanılırken, sonraları bu deyim, yavaş yavaş bu sergiyi açanların ortaya koyduğu yeni sanat görüşünü ifade eden bir genel kavram olmuştur. Empresyonizm göz duyarlılığına dayalı bir sanattır. Çevremizde yer alan nesneleri, kavramlarından sıyırarak anlık bir görüntüyle bize izlenim olarak yansıtır.
Gün Doğumu, 1872
Gün Doğumu (İzlenim) adlı olan bu tablo güneşin doğuşunda La Havre Limanı’nı göstermektedir. Monet’in anlatmak istediği şey bir tan vakti güneş ışınlarının su yüzeyindeki harelenmeleri ve belli bir an içinde gök ve deniz yüzeylerinde meydana gelen ışık dalgalanmalarıdır. Monet esasen resmine verdiği isimle, resmin karakterini açık olarak belirtmiştir. Monet’in özgür fırça vuruşları, anlık algılarını tuvale aktarması sonucu çıkan taslaksı görünüm ve anındalık duygusu, esere etkileyici sabah görünümü olarak yansımıştır. Monet tarzı o zaman için bir devrim niteliğindeydi.
Wild Poppies Near Argenteuil, 1873
The Road Bridge At Argenteuil, 1874
8 yıl oturduğu Argenteuil, Monet’nin yapıtlarında önemli bir yer tutar. Bu kentten geçerken yatağı genişler nehrin, köprüler daha uzun, su daha sığdır. Gökyüzüyse alabildiğine derin. Hiç kuşkusuz bu derinliğe aşıktı ressam.
Japon Kostümü İçinde Camille Monet, 1876
Camille Monet’i, uzun kırmızı bir kimono içinde ve batılı kimliğini öne çıkarmak için kullandığı sarı peruğu ile görüyoruz. Boyutları oldukça heybetli olan bu resim, Monet’in renk kullanımı konusundaki ustalığını bir kez daha kanıtlarken, Tatami matı üzerinde, zarif yelpazesini sallarken gördüğümüz Camille, arkasındaki duvarda asılı farklı yelpazelerin renk ve desenlerini, parlak kırmızı kimonosu ve üzerindeki kılıcını kuşanmış figür ile gölgeliyor.
Saint-Lazare Garı, 1877
Claude Monet, garın hemen yanıbaşındaki evinden gözlemlediği Saint-Lazare Garı’nı resmederken, ön plandaki lokomotif ve vagonların üzerini kapatmış buhardan göz gözü görmüyor. Yolcular da bu sis ve belirsizlik içinde kaybolup gitmiş gibi. Arka planda, cam çatının üzerine yıkılacakmış gibi duran Avrupa Mahallesi’nin devasa yapıları da, beyaz cepheleriyle dumana karışmış, sanki erimişler. Monet, günboyu değişen ışığın peşindeydi, gerçekliğin değil. Ve bu yöntemle Saint-Lazare Garı’nın 12 tablosunu yaptı.
Monet 1878’in başından 1881’e kadar Vétheuil’de yaşadı. Özellikle Seine kıyılarına ait resimler yapmayı sürdürerek, ışığın su üzerindeki değişen yansımalarını resmetmeye çalışır. Aynı zamanda ışığın kar üzerindeki etkisini de birçok resminde işler. 1879’da hayata gözlerini yuman Camille’nin ölümü Monet’i düzensiz bir hayata sürükler. 1890’da sonunda içinde yaşadığı evi satın aldıktan sonra bir koleksiyoncunun dul eşi olan Alice Hoschede ile evlendi.
Alice Hoschede Bahçede, 1888
Sunset On The Seine At Lavacourt (Winter Effect), 1880
Lavacourt, Paris’te Seine Nehri kenarında bulunan ve Monet’in Eylül 1878’te bulunduğu yerdir. 1879 kışı özellikle sert geçmiştir. Paris ve çevresi kar nedeniyle felç olmuş, tüm ulaşım araçları kullanılamaz hale gelmiştir. Soğuğa rağmen, 1880’in ilk aylarında Monet Seine’in üzerindeki buzun yavaşça çözülmesini gözlemleyerek yaklaşık 20 civarı tablo yapmıştır.
The Woman With A Parasol, 1886
Şemsiyeli Kadın olarak da bilinen tablodaki model, Monet’in ikinci eşi Alice’nin ilk evliliğinden olan kızı Suzanne. Daha sonraki yıllarda Amerikalı ressam Theodore Earl Butler ile üvey kızı Suzanne Hoschede’nin evliliğine Monet itiraz eder. Fakat Butler ailesinin zenginliği öğrendikten sonra yumuşar. Düğünlerini de tablosunda ölümsüzleştirmiştir.
The Wedding March, 1892
İlkbaharda Tarlalar, 1892
Monet, resmi sarı ve mavi alanlara bölmesi ile mavi gökyüzü fonunda, ağaçlar yeşil olduğu halde kontrastlık fenomeninin etkisiyle sarımtırak görünür. Ağacın sarı alana düşen gölgesi morumsu mavi olarak algılanır. Ağaçlardaki yeşil renge kontrast yapması için alt planda küçük kırmızılıklar vardır.
Claude Monet, 50 yaşında ününün doruğunda Paris’e 80 kilometre uzaklıktaki Giverny’de bir kır evi inşa ettirdi. Sekiz dönümlük bahçesini yapay göl ve çiçeklerle donatmış. Monet bu bahçede Japonya’dan söğüt, zambak ve nilüfer sipariş edip burayı bir cennet bahçesine döndürmüş. 36 yıl boyunca pek çok tablosunu burada yaptı. Ölümünden sonra Fransız Akademisi’ne bağışlanan ev 1980’den bu yana ziyarete açık.
Nympheas, 1897
Giverny, 1913
Monet, 1923’te katarakt sebebiyle iki kez ameliyat olmuştur. Katarakt olduğu süreçte yaptığı resimlerin genel olarak kırmızı tonlarda olduğunu görürüz. Hastalığının sebep olduğu bir durumdur. 1926’da, 86 yaşındayken Giverny’de hayatını kaybetmiştir.
The Japanese Bridge, 1924
Kaynak
20. Yüzyılın İlk Yarısında Sanat, Ben Bir Kuş Öterken Resim Yaparım – Claude Monet
Yorum Yap