Esas adı Kuşçuzâde Alaeddin Ebü’l-Kasım Ali b. Muhammed olan Ali Kuşçu, 15. yüzyılın başlarında Semerkant’ta dünyaya geldi. Babası Muhammed, Timurlular Devleti’nin Hükümdarı Uluğ Bey’in doğancıbaşısı idi.
Küçük yaşlardan itibaren Uluğ Bey’in sarayında ve çevresinde yetişti. Aynı zamanda astronomi bilgini olan Uluğ Bey ve onun etrafında bulunan Gıyaseddin Cemşid ve Bursalı Kadızâde gibi zamanın ileri gelen bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri aldı. Uluğ Bey’in özel ilgisi altında yetişen Ali Kuşçu, genç yaşta başka ilim adamlarıyla tanışmak ve görgüsünü arttırmak üzere gizlice Kirman’a gitti.
Kirman’da çeşitli alimlerden dersler alan Ali Kuşçu, fırsat buldukça çevreyi gezdi, bu arada dikkatini çeken Umman Denizi’ndeki medcezirle yakından ilgilendi. Birkaç sene süren bu gizli seyahati, Semerkant’a dönmesi ile son buldu. Dönünce kendisini merak içinde beklemekte olan Uluğ Bey “Bize ne hediye getirdin?” diye sormuştur. Ali Kuşçu da “Ayın muhtelif şekillerine dair eskilerin çözemediği problemleri hallettiğim bir çalışma getirdim” der. Risale fi Hall-ü Eşkal el Kamer (ayın halleri ve evreleri ile ilgili) adlı risalesini Uluğ Bey’e takdim eder.
Uluğ Bey Rasathanesi
Uluğ Bey, Semerkant’ta yeni bir gözlemevi açar. Rasat işlerinin başına önce Gıyaseddin Cemşid’i, daha sonra Kadızâde Rûmî’yi getirmiştir. Ancak her ikisinin de arka arkaya ölmesi üzerine Ali Kuşçu, Uluğ Bey tarafından Semerkant Rasathanesi’nin müdürlüğüne getirilir. Her iki ilim adamının tamamlayamadığı eseri Ali Kuşçu tamamlar. 1437 yılında Zîc-i Gürgânî adı verilen eseri tamamlar.
Eser 4 bölümden oluşur: Zaman ve Takvim, Trigonometri ve Küresel Astronomi, Güneş, Ay ve Gezegenler, Sabit Yıldız Rasatları. Uluğ Bey çalışmanın önsözünde Ali Kuşçu’dan övgüyle ve ferzend-i ercümendim (muhterem, şerefli oğlum) diye bahseder. Astronomi ve astroloji çalışmalarında asırlarca kullanılacak olan bu çalışma, o zamana kadar yapılan bütün astronomi tablolarını (zîcleri) hükümsüz bırakır. W.W Barthold bu zîcden bahsederken “İlmin teleskop icad edilinceye kadar erişmiş olduğu en son derecesidir” der.
Ali Kuşçu’nun gözlemevindeki müdürlüğü, Uluğ Bey’in 1449 yılında oğlu Abdüllatif tarafından öldürülmesinden sonra son bulur. Başlayan taht kavgaları ise Semerkant’taki ilmi çalışma ortamını tamamen yok etmiştir. Ali Kuşçu, hacca gitmek bahanesiyle izin alarak ailesiyle birlikte Batı’ya doğru hareket eder.
Fatih Sultan Mehmed ve Ali Kuşçu
Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Ali Kuşçu’nun Tebriz’e gelmesi üzerine ona büyük itibar gösterdi. Ailesi ile birlikte 1469 yılında Tebriz’e yerleşen ve burada ilmî meclislere katılan Ali Kuşçu, Uzun Hasan ile Fatih Sultan Mehmed arasında süregelen anlaşmazlıkların halledilmesi için Uzun Hasan tarafından elçi sıfatıyla, diplomatik bir görev ile İstanbul’a gönderildi. Kalabalık bir elçilik heyetiyle İstanbul’a gelen Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmed tarafından büyük bir merasimle karşılandı. Fatih Sultan Mehmed, ününü önceden duyduğu ve daha ilk görüşmesinde takdir ettiği bu bilim adamına hizmetinde çalışması için teklifte bulundu. Bunun üzerine Ali Kuşçu Tebriz’e gider ve Uzun Hasan’dan izin isteyerek tekrar İstanbul’a döner.
Risale fi Hall-ü Eşkal el Kamer adlı eserinden
Ali Kuşçu İstanbul’a gelmeden önce astronomi konusunda Risâle der İlm-i Hey’e ve matematik-cebir konusunda Risâle der İlm-i Hisâb adlarında iki Farsça risale (küçük kitap) kaleme almıştır. İkinci eserini İstanbul’a gelirken biraz genişleterek, Arapça’ya çevirir, el-Muhammediyye adını vererek Fatih Sultan Mehmed’e sunar. Bundan sonra Risâle der İlm-i Hey’e adlı birinci eserini genişleterek Arapça’ya çevirir ve bunu da 11 Ağustos 1473 Çarşamba günü Otlukbeli Meydan Savaşı’nın kazanıldığı gün tamamlar. Zaten sefere birlikte gitmişlerdir. Savaşın kazanılması hatırasına el-Fethiyye ismini verdiği eseri aynı gün Fatih Sultan Mehmed’e sunar.
Fatih savaştan döndükten sonra Ali Kuşçu’yu gündeliği ikiyüz akça ile Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin eder. Yaklaşık bir sene kadar burada astronomi, matematik ve diğer fen ilimlerinde dersler veren Ali Kuşçu’nun buradaki en önemli faaliyeti bütün Osmanlı medreselerindeki ders programlarını düzenlemesidir. Bu konuda kendisine Müderris Molla Hüsrev yardımcı olur. Ancak Ali Kuşçu, bir sene sonra 16 Aralık 1474 tarihinde vefat eder ve Eyüp Sultan Camii civarında bulunan hâzireye defnedilir. Hastalığının olup olmadığı ve ölüm sebebi hiçbir eserde kaydedilmemiştir, muhtemelen ani bir rahatsızlık nedeniyle vefat etmiştir.
el-Fethiyye adlı eserinden
Esas olarak astronomi, matematik, kelâm ve Arapça grameri gibi dört temel bilim dalında çalışmalar yapan Ali Kuşçu’nun eserlerinin çoğu küçük risâleler halindedir. Onun eserleri, gerek kendi döneminde ve gerekse daha sonraki devirlerde pek çok bilim adamı tarafından incelenmiştir. Bunların bazıları üzerine açıklamalar yazılmış, bir kısmı da muhtelif dillere çevrilmiştir. Osmanlılarda astronomi ile ciddi olarak ilk uğraşan kişinin Ali Kuşçu olduğu konusunda, günümüz bilim tarihçileri arasında fikir birliği vardır.
Ali Kuşçu’nun Eyüp Sultan’daki mezarı (Ayvansaraylı Hüseyin Efendi eserinde “Eyüp Sultan Türbesi hareminde gömülüdür. 1230-1235 senelerine gelinceye dek bâkî idi, sonra kayboldu” dediğine göre 1815-1819 senelerine gelinceye kadar kabri muhafaza olunmuş, fakat daha sonra yerine bir başkası defnedilmiştir.)
Ancak matematik-cebir ve geometri alanlarında kaleme aldığı eserleri ile özellikle Osmanlı’da matematik ve geometri çalışmalarının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yaklaşık 2 yıl gibi bir süre kaldığı Osmanlı’da, astronomi ve matematik çalışmalarına ciddi bir düzen getiren Ali Kuşçu’nun ortaya koyduğu çalışmalar, daha sonra Mîrim Çelebi (torunu) ve diğer pek çok büyük bilim adamının yetişmesine vesile olmuştur. İstanbul’un boylamını, eskiden belirlenmiş olan 60 derecelik değeri düzeltip 59 derece, enlemini de 41 derece 14 dakika olarak tespit etmiştir. Ayrıca Fatih Camii minaresi üzerine de bir güneş saati çizelgesi yapmıştır. Ali Kuşçu’nun çalışmaları başta Kopernik olmak üzere Avrupa matematik ve astronomi çalışmalarına da çok ciddi olarak etki etmiştir.
Ali Kuşçu’nun güneş saati
Ali Kuşçu bütün bu çalışmalarının yanında şiirle de uğraşmıştır.
Terazi elinde olan bakkalın sûretine hayran oldum
Ey müşteri beri gel de Kameri mîzan burcunda gör.
(Müşterinin diğer anlamı Jüpiter gezegeni. Kamer ise Ay demek. Ay Terazi burcunda iken güzeldir, astrolojik bir tanımlama yapmıştır.)
Kaynak
Sultanların Bilim Adamı Ali Kuşçu, Ali Kuşçu, Uluğ Bey ve Ali Kuşçu
Yorum Yap