Aristoteles’in hayatına dair kesin bilgilere sahip değiliz. Çünkü biyografiler Aristoteles’in ölümünden çok daha sonralarda yazılmıştır. Bu yüzden Aristoteles’in yaşamına dair çeşitli kaynaklarda yer alan bilgiler kimi zaman çelişik ve kimi zaman birbirine karşıttır. Buna rağmen Ortaçağ Batı Hristiyan dünyasının “Filozof”, İslam dünyasının “İlk Öğretmen” diye adlandırdığı ve tüm felsefe tarihinin Platon’la birlikte en büyük diğer filozofu olarak tanıdığı Aristoteles’in, Kuzey Yunanistan’da bir Ionia kolonisi olan Stageira kentinde M.Ö. 384 yılında dünyaya geldiği söylenmektedir. Stragira, Khalkidiko yarımadasının kuzeydoğu kıyısında küçük bir kenttir.
Aristoteles’in babası olan Nikomakhos, Makedonya kralı II. Amyntas’ın saray hekimi ve aynı zamanda dostu idi. Dolayısıyla Aristoteles sarayda yetişir, kralın oğlu olan II. Philip ile beraber büyür ve çocukluk arkadaşı olur. Oldukça erken yaşlarda hem annesini hem de babasını kaybeden Aristoteles’i yakın akrabası olan Atarneuslu Proksenos tarafından büyütülür. Aristoteles bu insana karşı duyduğu minnet duygusunu daha sonra onun oğlunu evlat edinmek suretiyle gösterecektir.
Raffaello Sanzio da Urbino, The School of Athens, 1511 (Ortada bulunan iki figürden yaşlı olan Platon, genç olan Aristotales)
Aristoteles 17 yaş civarında iken yani M.Ö. 367 yılında Atina’ya gelir ve o sırada bütün Yunan dünyasının adeta bir eğitim merkezi konumunda olan Platon’un okuluna girer. Aristoteles burada Platon’un M.Ö. 348 de ölümüne kadar kalır. Akademide kaldığı yaklaşık yirmi yılda öğrencilik sürecinden sonra öğretmenlik yapar. Platon, ona özel bir ilgi göstererek; okulun bilgini, okuyucusu ve hatta beyni, aklı der.
Aristoteles’e Platon’dan sonra akademinin başına geçebilecek en muhtemel kişi olarak bakılıyordu. Fakat Platon ölümünden önce okulunun idaresini Aristoteles’e bırakmayarak, yeğeni Speusippos’a bırakır. Bu olayın yaşanmasından bir süre sonra Aristoteles okuldan ayrılma kararını alır. Aristoteles’in okuldan ayrılma kararı tam olarak bilinmemekle beraber iki ihtimal üzerinde durulur. İlki Aristoteles’in akademinin başına geçme hayalinden uzaklaşmış olması, ikinci ihtimal ise; Platon’un son dönemlerinde ideaları sayılar olarak kabul etmesi görüşünün Aristoteles’in hiç hoşuna gitmemesi ve bu nedenle okuldan ayrılmayı istemesidir.
Aristoteles ve okulun başka bir üyesi olan Ksenokrates okuldan ayrılarak Atina’yı terk eder. Üç yıl Assos’ta, üç yıl da Mtylene adasında (Midilli Adası) kalan Aristoteles bu süre zarfında boş durmayarak çeşitli çalışmalar yapar. M.Ö. 343 yılında Makedonya kralı olan II. Amyntas’ın yerine geçen II. Philip, Aristoteles’i Pella’daki sarayına davet eder. Aristoteles çocukluk arkadaşının davetini geri çevirmez. II. Philip Aristoteles’e sarayda kalmasını ve çocuğunun eğitimiyle ilgilenmesini rica eder. Aristoteles çocukluk arkadaşının ricasını kırmaz ve II. Philip’in oğlu olan geleceğin Büyük İskender’inin eğitimiyle ilgilenir.
M.Ö. 336 yılında II. Philip’in ölmesiyle birlikte Aristoteles tekrar Atina’ya döner. Platon’un örneğini izleyerek Antipater’in himayesi altında kendi okulunu, Atina’nın dışında, kuzey-doğu bölgesinde bir korulukta Apollo Likaion Gimnazyumu’nda kurar. Aristoteles, burada on iki yıl boyunca ders verir; kendisi dışında çeşitli hocalar da dersler verir. Aristoteles dışında ders veren hocaların arasında daha sonra lisenin başına geçecek olan eski dostu Teophrastos da vardır.
Aristotales 36 yaşında filozof Hermias’ın 17 yaşındaki kızı (ya da yeğeni) Pythias ile evlenir ve bu birlikteliklerinden Pythias adında bir kızları olur. 10 yıl kadar bir süre sonra karısını kaybeder. Daha sonra Herpyllis adında bir kadınla evlenir, babasının adını verdiği bir çocukları olur.
Rembrandt, Aristotle with a Bust of Homer, 1653
Aristoteles okulunu kurduğu zaman Atina’da iki okul vardı. Bunlardan biri Platon’un Akademisi, diğer de İsokrates’in hitabet okulu idi. Aristoteles’in Lise’si kısa bir zamanda bu iki okula rakip olacak kadar gelişme gösterir. Bu üç okul arasında gerek öğrenciler, gerekse öğretim alanları bakımından kabaca söyle bir gruplaşma vardır: Aristoteles’in Lise’si öğrencilerini orta sınıftan, Platon’un Akademisi soylulardan; İsokrates’in okulu kolonici Yunanlılardan devşirmektedir. Akademinin daha çok matematik, metafizik ve politika alanlarında yoğunlaşmasına karşılık, İskokrates’in okulu hitabet, Aristoteles’in Lise’si ise doğa bilimi alanında sivrilir.
Aristoteles’in çocukluk arkadaşı olan II. Philip’in oğlu Büyük İskender M.Ö. 323 yılında ölür ve bu ölüm üzerine Atina halkı Makedonya karşıtı bir tepki başlatır. Atina halkı her zaman bağımsızlığına çok düşkün bir halk olarak bilinmekteydi ve Atina halkının bağımsızlığını elinden alan Büyük İskender Atinalılar tarafından sevilmiyordu. Diğer bir taraftan da Aristoteles’in Büyük İskender ile yakından ilişkilerinin olduğu bilinmekteydi. Doğal olararak Aristoteles’e daha önce benzeri durumlarda diğer filozoflara, Anaxagoras’a, Protogoras’a, Sokrates’e yöneltilmiş olan dinsizlik suçlamasının yöneltilmiş olmasına şaşırmamak gerekir. Demophilos adından biri, dostu tiran Hermeias’ın hatırasına Delphoi’de bir heykel diktirdiği ve özellikle onu övmek üzere bir şiir kaleme almış olduğu yönünde bir suçlamayla Aristoteles’e karşı dava açma girişiminde bulunur. Bunun üzerine Aristoteles Atina’dan ayrılma kararını alır.
Francesco Hayez, Aristotele, 1811
Aristoteles’in Atina’dan ayrılmasına sebep olabilecek durum, şüphesiz ki, ilk başta kendi can güvenliğidir. Bunun yanında “felsefeye karşı ikinci bir suç işlenmesine meydan vermemek” olabilir. Lise’nin yönetimini Teophrastos’a bırakarak annesinin memleketi olan Khaklis’e gider ve aradan fazla zaman geçmeden, 322 yılında yani 62 yaşında iken uzun zamandan beri mustarip olduğu söylenen kronik bir mide rahatsızlığından ölür. Kronik mide rahatsızlığının ülser olduğu tahmin edilmektedir. Korunmuş olan vasiyeti ailesinin ve hane mensuplarının geçimiyle ilgili kaygısını açığa vurmaktadır ki; bu sınırlı olmakla beraber gerçek insancıllığına tanıklık etmektedir.
Jusepe de Ribera, Aristotle, 1637
Aristoteles, ilk olarak ahlaki konular üzerine bir dizi felsefi diyalog yazar. Oldukça çekici ve etkileyici bir üslupla yazılan bu diyaloglar, onun yaşadığı toplumda tanınmasını sağlar. Ancak bu eserlerin tamamı kaybolmuştur. Bu ahlaki diyalogların yanı sıra Aristoteles’in yayınlamadığı bilimsel ve felsefi denemeleri bulunmaktadır. Aristoteles’in kendisinin yayınlamadığı bu denemeleri M.S. 1. yüzyılda Rodoslu Andronikos tarafından bulunur. Andronikos bu denemeleri sınıflandırıp yayınlanıncaya kadar, dünya büyük ölçüde Aristoteles’in varlığından habersizdir. Aristoteles’in bu denemeleri büyük bir hacim, kapsam, içerik ve özgünlük bakımından olağanüstü bir entelektüel başarıyı somutlaştıran eserlerdir.
Ancak Platon’un eserlerinde olduğu gibi, Aristoteles’in eserlerinin de hangilerinin gerçekten ona ait olduğu ve ait olmadığı halde daha sonraki kuşaklar tarafından ona mal edildiği bilinmez. Bir diğer problem ise gerçekten ona ait olduğu kabul edilen eserlerin onun hayatının hangi dönemlerine ait olduğu, başka bir ifade ile eserlerinin tarihi sırasının nasıl olduğudur. Aristoteles’in yapıtlarını üç başlık altına almak son derece yerinde olacaktır.
1.Popüler nitelikteki çalışmalar veya diyaloglar.
2. Bilimsel inceleme yazıları için hazırlanmış olan memoranda ve araştırma-inceleme için biriktirilmiş materyaller.
3. Bilimsel ve felsefi çalışmaları içeren sistematik eserler.
Gerard Hoet, Olympias Presenting The Young Alexander The Great to Aristotle, 1733
Aristoteles’in bilimsel ve felsefi çalışmaları ise şu şekilde sınıflandırmak mümkündür.
Mantık Üzerine Çalışmaları (Organon):
1. Kategoriler (10 terimin tanımlanması),
2. Önerme Üzerine (De Interpretatione),
3. Birinci Analitikler (dedüktif mantık).
4. İkinci Analitikler (bilimsel yöntem, bilimsel bilginin niteliği ve dedüktif mantık).
5. Sofistik Kanıtlamaların Çürütülmesi (De Sophistic Elenchis) (formel olmayan yanlışlar, yanılgılar).
Fizik Üzerine Çalışmaları:
1. Fizik (hareket, değişme, boşluk ve zamanı açıklar).
2. Gök Üzerine (De Caelo) (Gökyüzünün yapısı, dünya ve elementler).
3. Oluş ve Yok Oluş Üzerine (De Generatione et Corruptione).
4. Meteoroloji (Meteorologica) (Yıldızların kaynağı, kökeni, hava değişmeleri, doğal felaketlerin nedeni).
Hans Rudolf Manuel, Portrait Of Aristotle
Psikoloji Üzerine Çalışmaları:
1. Yaşam Üzerine (De Anima) (Her farklı canlının sahip olduğu yetenekleri ve onların ruhlarını, algılama düşünme, hayal gücünü, duyumları, zihnin yapısı ve işleyişlerini açıklamalar).
2. Küçük Doğal Şeyler (Parva Naturalia) (Bellek ve anımsama, rüya ve rüya ile geleceği görme üzerine açıklamaları içeren kısa incelemeleri içerir).
Doğa Tarihi Üzerine Çalışmaları:
1. Hayvanların Tarihi (Historia Animalium) (Eser canlıların fiziksel/ zihinsel özellikleri ve alışkanlıkları üzerinedir).
2. Hayvanların Kısımları (De Partibus Animalium).
3. Hayvanların Hareketi Üzerine (De Motu Animalium).
4. Hayvanların Gelişimleri (De Incessu Animalium).
5. Hayvanların Oluşumu Üzerine (De Generatione Animalium).
6. Küçük İncelemeler.
7. Problemler.
Felsefi Çalışmaları:
1. Metafizik (töz, öz, neden, form, gerçeklik).
2. Nikomakhos’a Etik (akıl, mutluluk, erdem, dostluk, sevgi, politik yaşam, felsefi yaşam ve diğerleri).
3. Eudemos’a Etik.
4. Magna Moralia.
5. Politika (en iyi devlet, ütopyalar, anayasalar, devrimler).
6. Retorik.
7. Poetika (trajedi ve epik şiir üzerine düşünceler içerir).
Luca Della Robbia, Plato ve Aristotales, 1437-39
Aristoteles her şeyden önce, bir doğa bilginindir. Eserlerinde doğa üzerine yapılmış çok dikkat çekici gözlemler yer alır. Aristoteles doğayı olduğu gibi yani duyumlarımıza göründüğü biçimiyle bilmek ister. Bu yönüyle Aristoteles, Platon’dan tam anlamıyla ayrılır. Platon’a göre bilmek eşyanın ideal şekillerini tanımak demektir. Söz gelişi, insanı incelerken; insanın nasıl olduğunu değil nasıl olması gerektiğini araştırmak gerekir. Aynı şekilde devleti kavramak, onun ideal görünüşünü çizebilmek demektir. Yani Platon için bir şeyi bilmek ile bu şeyin idesini bilmek eş değerdedir. Eşya, idelerin silik birer kopyasıdır. Oysa Aristoteles, tam tersine, özellikle de tek tek münferit şeyler ile ilgilenir.
Aristoteles’in doğa felsefesi, onun kuramsal felsefesinin, metafizikle birlikte, hiç kuşku yok ki en önemli bölümünü meydana getirir. Onun bu kapsam içinde kaleme alınmış eserleri doğa felsefesi adı altında ortaya çıkan birliğe önemli katkılarda bulunur. Buna göre, onun Fizik adlı eserinin genel ilkeleri gözler önüne serdiği yerde, Varlığa Geliş ve Yok Oluş Üzerine adlı eseri dört öğeyi, Gökyüzü Üzerine adlı kitabı kozmoloji ve astronomisini ortaya koyar.
Alexandre Barbera-Ivanoff, Plato & Aristotle (L’instant stimulant)
Aristoteles’ten önceki felsefede doğa, sonra insanla ilgili pratik sorunlar araştırılmış, Platon bunlara bir de dialektiki (idea öğretisi, metafizik) katmıştır. Böylece beliren üç sorun alanının başına, Aristoteles yeni bir bilimi koyar; mantık. Ona göre, bu üç alanda incelemelere girişmeden önce, bilimin ne olduğu ve yapısı üzerinde bir araştırma, bilimsel düşüncenin formları ve kanunları üzerinde bir öğreti gerektir. Aristoteles bu başlangıç denemelerini mantığında bir sistem halinde işleyip geliştirmiştir. Bundan dolayı ona “mantığın kurucusu” denir. Mantık eğitiminde Orta çağdan beri ve kısmen halen zamanımıza kadar geleneksel bir tarzda okutulan ve “formel” adı verilen mantığın çerçevesi, en önemli bölümleri, özellikle kıyas teorisi bakımından Aristoteles’e dayanır.
Lysippos, Aristotales Büstü, 330 yılları
Aristoteles’e göre, bir insanı mutlu olarak adlandırabilmemiz için, erdemlerin tamamının kendinde toplaması ve hayatını da bu doğrultuda düzenlemesi gerekmektedir. Bu şartları sağladığı takdirde, insanı mutlu olarak adlandırabilmemiz doğru olacaktır. İnsanlar ise mutluluğu çeşitli olgularda aramaktadırlar. Mesela hasta olan insan için mutluluk, iyileşmektir. Fakir olan insan için, zengin olmaktır.
Aristoteles bu konudaki görüşlerini Nikomakhos’a Etik’te şöyle ifade ediyor: “Adı konusunda pek çok kişi anlaşıyor, hem sıradan kişiler hem de seçkin insanlar ona mutluluk diyorlar, iyi yaşamayı ve iyi durumda olmayı da mutlu olmakla bir tutuyorlar. Ama mutluluğun ne olduğu tartışma konusudur, çoğunluğun ondan anladığı da bilge kişilerinkiyle aynı değil. Kimi apaçık, belli şeyleri, söz gelişi haz, zenginlik, onuru anlıyor, kimi de bir başka şeyi; çok kez aynı kişi bile başka başka şeyleri anlıyor, örneğin hasta olunca sağlığı, yoksul düşünce zenginliği; kendi bilgisizliklerini bilenlerse, büyük ve onları aşan şeyler söyleyenlere hayran kalıyorlar. Kimi, pek çok olan bu iyi şeyler yanında kendisi iyi olan bir şeyin olduğunu, bunun da bunların iyi olmasının nedeni olduğunu düşünmüştür.”
Gustav Adolph Spangenberg, Schule des Aristoteles, 1883-88
Fizik’in üçüncü ve dördüncü kitaplarında yer, boşluk, sınırsızlık ve zaman konularını ele alan Aristoteles, daha sonraki bölümlerde zamansal ve mekânsal süreklilik konularına eğilir, teolojisinin ilk versiyonunu ortaya koyar. Aristoteles’in bütün bir evreni, merkezinde yeryüzünün hareketsiz durduğu bir eş merkezli küreler kümesi olarak düşünmüş olduğu söylenebilir. Bu küreler ya da felekler kümesinin en dışında sabit yıldızlar küresi bulunur. Buna mukabil içeride, çeşitli gezegenlerin küreleri yer alır; en içte ise dünyanın en yakınındaki bir küre olarak ay küresi bulunur. Aristoteles, ayın üzerindeki kürelerin meydana getirdiği evrene, “ayüstü âlem”; dünyanın bulunduğu iç kısma “ayaltı âlem” adını verir. Ayaltı evrende, yani ay küresinin altında bulunan şeylerin; o, bileşik varlıklar olduklarını, hepsinin basit cisimlerden, yani dört öğeden meydana geldiğini söyler. O, önce bu dört öğeyi, yani toprak, hava, su ve ateşi ele almış ve onların çeşitli mekânsal hareketlerini incelemiştir. O, söz konusu dört öğeden her birinin evrende kendine özgü doğal bir yeri olduğunu ve her birinin o yere varmaya çalışan doğal bir hareketi olduğunu öne sürmüştür.
Metafiziğinde, Aristoteles öncelikle “neyin gerçekten var olduğu” sorusunu ele alır. Metafizik adını taşıyan disiplin, kendi konularını meydana getiren şey türlerinin nedenlerini ve ilk ilkelerini bulmaya çalışan özel bilimlerin tersine, var olan her şeyin ilk ilke ve nedenlerini araştıran, var olmanın ne anlama geldiğini göstermeye çalışan en genel ve temel bilimdir. Aristoteles’te metafizik, var olanı var olmak bakımından ele alan, var olan bir şey olmanın ne anlama geldiğini araştıran bilimdir. Onun metafiziği çok büyük ölçüde mantık konusundaki görüşlerine ve biyoloji alanındaki çalışmalarına dayanır. Buna göre, mantıksal bakış açısından, “var olmak” onun gözünde, hakkında konuşulabilecek ve tam olarak tanımlanabilecek bir şey olmaktır. Buna karşın, biyoloji alanındaki çalışmaları açısından, “var olmak” dinamik bir süreç, bir değişme süreci içinde olmak anlamına gelir. Bu nedenle, “var olmak”, Aristoteles için bir şey olmak anlamına gelir. Bundan dolayı, onda gerçekten var olan, Platon’da olduğu gibi tümeller değil tikellerdir, “şu” diye gösterdiğimiz belirli bir doğaya sahip olan varlıklardır. Onlar, Aristoteles’in mantıkla ilgili eserlerinde sözünü ettiği nicelik, nitelik, ilişki, yer gibi kategorilerin, temel nitelik ya da yüklemlerin kendilerine yüklenebildiği öznelerdir.
İşte Aristoteles, kendisine tüm kategorilerin yüklendiği bu özneye “töz” adını verir. Buna göre, Aristoteles’te var olmak belirli türden bir töz olmaktır. Töz aynı zamanda dinamik bir sürecin ürünü olarak ortaya çıkan bireysel varlık olarak da tanımlanır. Bu bakımdan ele alındığında, metafizik, varlığı yani var olan tözleri ve tözlerin nedenlerini, başka bir deyişle tözleri varlığa getiren süreçleri konu alıp araştıran, tüm varlıkların temelindeki bilimdir.
Aristoteles’in, Compleat Master-Piece’sinin 1738 tarihli Basımı
Aristoteles’in teleolojisinin çok açık ve net bir biçimde ortaya çıktığı bir yer de onun eylem alanıyla ilgili yorumudur, yani etiği ve politika felsefesidir. Aslında, Aristoteles’in etikle ilgili incelemelerinin odak noktasını oluşturan iyi hayat, politika felsefesiyle ilgili incelemelerinin en temel konusunu veya nihai amacını meydana getiren iyi bir toplum düzeni içinde yaşamayı gerektirir.
Aristoteles’in etiği, ahlakı “insan olmanın anlamı ve amaçları” yoluyla tanımlanır. Aristoteles’e göre, insanların birtakım amaçları vardır ve bu amaçlar sıradan gündelik basit hedefler gibi, sadece kısa vadeli veya yakın amaçlar değildir. İnsanların nihai ve doğal amaçları vardır. Aristoteles, tıpkı Sokrates ve Platon gibi, bu amacın eudaimonia ya da kendinden hoşnutluk/mutluluk olduğunu öne sürer. İşte bu yüzdendir ki Aristoteles, etik alanındaki en önemli eseri olarak kabul edilen Nikomakhos’a Etik’ini, mutluluğun gerçek doğasına ilişkin bir analiz ve mutluluğun, akıl ve erdem gibi temel bileşenleriyle ilgili bir inceleme üzerine inşa eder.
Aristoteles’e göre, insanın kendini gerçekleştirmesinin sonucu olan mutluluk bütün insanların her şeyden çok peşine düştükleri bir hedef olmak durumundadır. Mutluluk, ayrıca mutlak olarak tam olmalıdır yani ona, başka bir şeyin aracı olarak değil bizatihi kendisi için değer verilmelidir. Üçüncü olarak, mutluluğun kendi kendisine yeten bir şey olması; yani onun kendisini daha değerli kılacak hiçbir şeyle zenginleştirilmemesi gerektiğini iddia eden Aristoteles, işte bu çerçeve içinde, mutluluğun, başka hiçbir şey değil de insanın kendine özgü işlevlerini yerine getirdiği, doğal hedeflerine eriştiği bir yaşamın adı olduğunu söyler. Pekâlâ, iyi hayat ne tür bir hayattır?
Aristoteles, mutluluğu akla uygun erdemli faaliyetin belirlediği bir hayat olarak tanımlar. Bu, iyi hayatın pek çok şey yanında etkin bir hayat, eylem ya da faaliyetle geçen bir hayat olduğu anlamına gelir, iyi bir hayat, onun etiğinde tartışmaya en fazla yeri dostluk konusuna ayırdığı dikkate alınırsa, ikinci olarak dostlarla geçen, cemaate katılımla belirlenen bir hayat olmak durumundadır. İyi bir hayat, üçüncü olarak bir şeylere ulaşmaya dayalı, felsefi tefekkür etkinliğinin belirlediği bir hayattır. Mutluluğun olmazsa olmaz koşulu etkinlik, yani akıllı insanın kendisini hayvanlardan ayıran özünün gerektirdiği, insan varlığının en yüksek mutluluğu yaşamak durumundaysa eğer, gerçekleştirmek durumunda olduğu faaliyettir.
Aristoteles bu noktada bir erdemi ve erdemli bir eylem ya da etkinlik tarzını tanımlayan şeyin akıl olduğunu söyler. Bununla birlikte, bu bağlamda dikkatli ve tedbirli olunması gerekir. Akıl, elbette erdemleri tanımlayabilir fakat erdemleri öğrenmenin veya kazanmanın ya da bir şekilde hayata geçirmenin yolu kesinlikle ve sadece akıl yürütme değildir. Aristoteles, insanın erdemli olabilmesi için öncelikle iyi yetiştirilmesi gerektiğini söyler.
Aristoteles’e göre ahlak, pratik bilgiler kapsamında yer alır. Çünkü en yüce pratik bilimi, bütün ötekilerin kendisine bağlı olduğu politika ya da toplumsal bilimdir. Ahlak felsefesi ise bu bilimin ancak bir parçasıdır. Çünkü ahlaklılığın amacı olan iyi hayatın, ancak iyi düzenlenmiş bir toplulukta gerçekleşebileceğine inandığı için, etikle ilgili eserleri politika ya da siyaset felsefesine ilişkin eserler takip eder.
Aristoteles ahlak öğretisinde, Sokrates ve Platon gibi filozofların geliştirmiş olduğu ahlak teorilerine yer verip, kendi gözlemlerini, günlük olayları, halk içerisinde yer bulmuş ahlak görüşlerini ele alıp, bütün bu görüşler doğrultusunda doğruları ve yanlışları tespit edip, realist bir yaklaşım içerisinde, kendi ahlak görüşlerini ifade etmiştir. Aristoteles’e göre bilim veya bilgi ya da akıl üç türlüdür. İnsanların sahip oldukları bu üç türlü bilgi veya düşünme biçimi; teorik, pratik ve poetik bilgidir. Kendisi için araştırıldığında teorik, davranışlarımıza kural koymak için araştırıldığında pratik ve faydalı ya da güzel, iyi şeyleri yaratmak için araştırıldığında poetiktir.
Kaynak
Aristotales’in Teolojisi Ve İslam felsefesi Üzerindeki Etkileri: Bir Yanlışın Sonuçları Üzerine, Antik Yunan ve Aristoteles, Aristoteles’in Varlık Görüşü, Aristoteles’in Ahlak Öğretisinde “Altın Orta” Kuralı, İlkçağ Felsefesi / Sistematik Felsefe