Çandarlı Halil’in ailesinin nereli olduğuna dair iki görüş vardır. Aile arasındaki inanışa göre, Eskişehir ve Seyitgazi taraflarından olduklarıdır. İkincisi ise Müstakimzade’nin eserinde de belirttiği gibi, Karaman beldelerinden Sivrihisar’ın Cendere köyünden olduğudur.
Ailenin, Eskişehir iline bağlı Nallıhan’ın Cendere köyünden olduğu ihtimali kuvvetlidir. Fakat günümüzde böyle bir köy yoktur. Bununla birlikte köylerin isimlerinin zamanla değişebileceği veya tarih içerisinde zamanla yok olma ihtimalleri de unutulmamalıdır. Çünkü geçmişte tarihi kaynaklarda böyle bir köyden söz edilmektedir. Ailenin adı tarihi kaynaklarda Cenderî, Candarlu, Candarlı, Çandarlı, Çandarlu veya Cendereli olarak geçmektedir.
Jean-Étienne Liotard, Portrait of a Grand Vizier of Ottoman Empire
Çandarlı ailesi, yüzyıldan daha uzun bir zaman Osmanlı hanedanına hizmet etmiştir. Ailenin ilk tanınmış atası Çandarlı Kara Halil (Hayrettin) Paşa idi. Halil Paşa, hocası Alâeddin b. Hacı Kemaleddin, Orhan Gazi’ye vezir olunca Bursa kadılığına getirilir. I. Murad ise, bütün kadıların üstünde yeni bir makam olan Kazaskerliği kurunca, Kara Halil Paşa’yı bu makama getirir ve daha sonra veziriazam yapar.
Francis Smith, The Grand Vizier Giving Audience To The English Ambassador, 1760
Çandarlı Halil Paşa’nın babası İbrahim Paşa ise 1402 tarihli Ankara Savaşı’ndan sonra Edirne’de Musa Çelebi’nin yanında yer almıştır. O yıllarda Osmanlı’nın on yılda bir Bizans’tan aldığı vergiyi almaya İbrahim Paşa’yı göndermesi, onun kadılık görevinde bulunduğunu göstermektedir. Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’a, Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) olayı sırasında ve Mustafa Çelebi’nin ortadan kaldırılmasında destek olunca, Paşa 1421 yılında sadrazamlık görevine getirilir. 1429’da İbrahim Paşa’nın ölümüyle üç oğlundan biri olan Çandarlı Halil Paşa, kazaskerlikten (Osmanlı Devleti’nde şeri davalara bakan askeri hakim) sadrazamlığa getirilir.
An Audience In Istanbul By The Grand Vizier for Francois Emmanuel Guignard
Padişah II. Murad, devlet işlerini büyük ölçüde Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’ya havale eder ve bu sayede Çandarlı devlet üzerinde önemli bir otorite tesis eder. II. Murad henüz 40 yaşında iken, Manisa valisi olan 12 yaşındaki oğlu Mehmed’i 1444’te yerine geçirmek üzere Edirne’ye getirtir. Aynı yılın Ağustos ayında Mahiliç Ovası’nda kapıkulu askerleri ve paşalar önünde tahtı oğluna teslim ettiğini ilan eder. Sultan II. Murad’ın bu kadar küçük yaşta oğlunu tahta çıkarmış olması pek akla yatkın görünmemektedir. Bunun nedenlerinden birincisi, siyasi dengelerin sağlanması, ikincisi, II. Murat’ın kendisini yorulmuş hissetmesi ve 12 yaşında olmasına rağmen II. Mehmed’in, Çandarlı Halil Paşa’nın da yardımlarıyla devleti yönetebilecek kişilik ve liderlik vasfına sahip olduğunu düşünmüş olması ve üçüncü olarak da, II. Murat’ın çalışmayı pek sevmediği, tasavvufi yaşama düşkünlüğü nedenleriyle bir an evvel tahttan ayrılıp, yerine oğlu Şehzade Mehmed’i getirmek istemesinden kaynaklandığı şeklinde birtakım nedenler bulunabilir.
Osmanlı Devleti’nin başına bu kadar genç ve tecrübesiz birisinin geçmesini fırsat bilen dışarıdan ve içeriden birtakım çevreler, Osmanlı’yı yıkmak için harekete geçer. Bilhassa sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın Osmanlı topraklarının bir kısmını Balkanlar’da ve Anadolu’da birtakım antlaşmalarla komşu ülkelere verdiği söylenmektedir. Balkan ülkeleriyle Karamanoğulları arasında Osmanlı’ya karşı yakınlaşmalar oluşmaya başlar, Batı yeniden bir Haçlı Ordusu oluşturma çabaları içerisine girer.
Bu olumsuz durum, içeride de birtakım huzursuzluklara neden olur, paşalar arasında ikilikler meydana gelir, birtakım ayaklanmalar (Hurufi ayaklanması) olur ve halk başkent Edirne’den Anadolu’ya kaçmaya başlar. II. Murad saltanatı oğlu II. Mehmed’e (Fatih Sultan Mehmed) bırakmakla birlikte, idareyi Çandarlı Halil Paşa’ya bırakır. Ancak Lalası Zağanos Paşa’nın telkinleriyle hareket eden küçük padişah, sürekli emirler vermeye başlar. Bu durum ise Halil Paşa’nın bağımsız hareketlerine engel olur.
II. Murad’ın Bursa’da Cülus Töreni, Nakkaş Osman
Balkanlarda ilerleyen Haçlı Ordusu karşısında, kimin ordunun başında bulunması gerektiği vezirler arasında bir antlaşmazlığa neden olur. Genç padişahın saltanatını destekleyenler, bizzat onun düşman üzerine gitmesinin gerektiğinde ısrar ederler. Sadrazam Halil Paşa ve çevresindekiler ise sefere II. Murad’ın gitmesini, II. Mehmed’in başkentte kalmasının daha uygun olacağı fikrindedirler. Bu noktada kısaca, Fatih’in söz konusu iki padişahlı bu dönemde babası ve kendisi etrafında kümelenen iki ayrı grupta kimlerin olduğuna değinebiliriz. Halil İnalcık Hoca’nın konuya ilişkin değerlendirmelerini özetlersek, II. Murad’ı destekleyenlerin başında Sadrazam Çandarlı Halil Paşa, Vezir İshak Bey ve Anadolu Beylerbeyi İsa Bey sivrilmiş isimlerdendi.
II. Mehmed’i destekleyenler arasında ise başta lalası ve sonraki yıllarda kayınpederi de olan Vezir Zağanos Paşa olmak üzere, ikinci Vezir Şehâbettin Paşa ve Üçüncü Vezir Saruca Paşa gibi şahsiyetler bulunmaktaydı. Profesör İnalcık’ın tabiriyle bu iki parti, söz konusu iki başlı saltanattan beslenerek, ciddi bir iktidar mücadelesini sergilemektedirler. Birinci grup, II. Murad iktidarı beraberinde statükoyu korumak için çaba gösterirken, ikinci grup II. Mehmed’in gerçek padişah olduğunu ispatlamak amacı güden bir politika izler. Dolayısıyla bu iki farklı grup sürekli bir çatışma halindedir.
Fausto Zonaro, Mehmed II Conquering Constantinople, 1903
Tarihçi Tursun Bey o dönemi anlatan Tarih-i Ebü’l-Feth adlı eserinde, esasen II. Murad’ın da yaptığına pişman olduğunu, ancak açığa vurmayıp Halil Paşa’nın zekasıyla bunu halledeceğini düşündüğünü de belirtmektedir.
Osmanlı Devleti’ni büyük tehlikelerin beklediğini sezen Çandarlı Halil Paşa, 1444’te II. Murad’ın Edirne’ye gelerek tekrar tahta geçmesini ister. Ayrıca II. Mehmed’in padişahlıkta henüz çok yeni olmasına karşın, benim gibi aydınlık gönüllü bir kimseyi felek dünyaya getirmemiştir beyitini padişaha hatırlatmayı unutmaz. Çandarlı, devlet erkanıyla bir toplantı yapıp Sultan II. Murad’ın tekrar tahta çıkması için karar alır ki, bu Paşa’nın diğer beyler üzerindeki baskın etkisini de ortaya koymaktadır. Halil Paşa, Sultan II. Mehmed’e, düşmana ancak babasının tahta geçmesi şartıyla mukavemet edilebileceğini, beylerin de bu yönde fikir sahibi olduklarını, dolayısıyla düşmana karşı babasını göndermesini, bu olay halledildikten sonra saltanatın yine kendisinin olduğunu söyleyerek onun onayını da alır.
Antoine de Favray, Audience of Charles Gravier-Comte de Vergennes With The Sultan Osman III In Constantinople
Tursun Bey’in aktardıklarına göre II. Mehmed bu durum karşısında şunları söyler: “Mâdem ki bu ihtimaller vardı, önce düşünüp sonra hareket edilme doğruluğuyla iş yapmak hoş olmaz mıydı? Bu, uzağı görememe ve tedbirde kusurdan başka bir şey değildir.”
Daha sonra Çandarlı Halil Paşa, II. Mehmed’in istemeyerek de olsa onayını aldıktan sonra II. Murad’a şu mektubu yazar: “Eğer saltanat taraf-ı saadetinizde ise, mülkünüzü perişan etmek için harekete geçilmiştir. Meselenin önemini arz ve ihtar ediyorum. Eğer saltanat bu tarafta ise ordu başında bulunmanız hakkında padişah emri vardır. Lüzum-u itaati tebliğ ve ihbar eyliyorum.” Bu mektubun bizzat II. Mehmed tarafından yazıldığı iddia edilmekteyse de, olayların gelişmesi, Fatih’in kişiliği, ordunun başında savaşa gitmekteki ısrarı dikkate alındığında, onun böyle bir mektup yazacak bir kişilikten uzak olduğu kanaati ağır basmaktadır.
Jean-Baptiste van Mour, Réception d’un ambassadeur français à Constantinople
II. Murad tekrar ordunun başına komutan olarak geçer. 1444 Kasım’ında Varna Savaşı’nı kazanır. Ardından Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’yı çağırır. “Padişahımız hala Sultan II. Mehmed Han Hazretleri’dir. Zafer de onundur. Biz sadece ordularına kumanda ettik” der. Bir seneye yakın olarak tahta kalan II. Murad, tekrar tahtı oğlu II. Mehmed’e bırakarak Manisa’ya çekilir. II. Mehmed’in bu seferlik hükümranlığı ise birkaç ay sürer. Zira 1446 ilkbaharında ise Edirne’de Buçuktepe adlı bir tepede başlayan ve bundan dolayı Buçuktepe İsyanı adı verilen bir kapıkulu-yeniçeri askeri isyanı başlar. Bu isyan ilk kapıkulu askeri isyanı olarak nitelendirilmektedir. İsyana neden kapıkulu askerinin ulufelerinin düşük vezinli akçelerle verilmesi idi. Bazı tarihçilere göre, bu isyan Çandarlı Halil Paşa’nın, II. Murad’ı tahta geçmeye zorlamak için düzenlediği bir oyun idi. Bu durumda, Halil Paşa başta olmak üzere bazı ileri gelen devlet adamları II. Murad’ı gizlice tahta davet ederler. II. Murad bu daveti tereddüt etmeden kabul eder ve av bahanesiyle geldiği Edirne’de, II. Mehmed’i tekrar Manisa Sancağına gönderilir.
Panoroma, 1453
II. Mehmed, daha o dönemde (1446 ya da 1447) İstanbul’un fethini planlamaktadır. Zağanos paşa II. Mehmed’e, Çandarlı ile baş etmek için İstanbul’u almasının çok iyi bir yol ve padişahlığının temel şartı olduğunu öğütler. Babinger, Osmanlı sarayında uzun yıllar tutsak kalan Angiolello’nun kaleme aldığı tarihten hareketle, II. Mehmed’in Bizans’ı ele geçirmek istediği, ancak vezirlerinin buna karşı çıktıkları bilgisini vermektedir. Halil İnalcık’ın verdiği bilgiye göre, Çandarlı Halil Paşa, II. Murad’a oğlunun bu arzusunu ve yol açabileceği tehlikeleri bir mektupla bildirerek, devletin başına tekrar kendisinin geçmesini talep etmiştir.
Stanislaw Chlebowski, The Battle of Varna, 1865-75
II. Murad’ın son beş yıllık döneminde eskisi gibi bağımsız hareket eden Halil Paşa, özellikle II. Kosova Savaşı’nda düşman Eflak prensini kandırıp savaştan çekilmesini sağlar ve Osmanlıların galip gelmesine neden olan bir olaya imza atar. Babasının saltanatının sürdüğü 1446-1451 yılları, II. Mehmed’in kişiliğinin olgunlaşması ve devlet tecrübesi konusunda oldukça yararlı olmuştur. Fatih’in bilhassa Çandarlı Halil Paşa tarafından başarısız sayılması ve küçük düşürülmesi, Yeniçerilerin kendisine karşı ayaklanması, onu o kadar etkilemiş ki, Çandarlı Halil Paşa ve Yeniçeriler ile nasıl baş edilebileceğini ve İstanbul’u nasıl alacağının planlarını bu süre zarfında yapmıştır. Bu süreçte, babası II. Murad zaman zaman Şehzade Mehmed’i Edirne’ye getirtip bazı seferlere götürmüş ve tecrübe kazandırmıştır.
Angus McBride, Représentant un canon géant Ottoman lors du siège de Constantinople, 1453
19 yaşını birkaç ay geçmiş olan II. Mehmed’i, 18 Şubat 1451 günü babası II. Murad’ın ölümü üzerine Halil Paşa tahta davet eder. II. Mehmed tahta çıktığında ise, Halil Paşa’ya duyduğu kini unutmuş gibi yaparak onu makamında bırakır. Zağanos Paşa ise vezirliğe getirilerek ona birçok yetki verilir ve Halil Paşa bir nebze de olsa ikinci plana itilir.
1451 yılında tekrar tahta çıkan II. Mehmed, Manisa’da geçirdiği ikinci şehzadelik döneminde, başta Zağanos Paşa olmak üzere yakınında yer alan yöneticilerin tesir ve telkinleriyle fethe dayalı bir siyaset anlayışı benimsemiştir. Bu siyasetin ilk hedefi de İstanbul’un fethidir ve Fatih bu düşünce üzerinde fikir birliği sağlamak, bir karara varmak üzere, 1452 yılında devlet ileri gelenleri ile ulemanın da katıldığı bir toplantı tertip eder. Hocası Akşemseddin fetih öncesindeki önemli rolünü bu toplantı esnasında oynamıştır. Fatih toplantının başlangıcında İstanbul’un fethinin devletin geleceği açısından zaruretini ortaya koyan bir konuşma yapar ve ardından tüm katılımcıların bu konuya ilişkin fikirlerini serbestçe dile getirmelerini talep eder. Buna göre, genç padişahın yanında yer alan ve fethe dayalı siyasetin destekçisi konumunda bulunanlar bu düşünceyi desteklerken, Çandarlı tarafında yer alan bir grup yönetici ise, kalenin dayanıklılığını ileri sürerek padişahın düşüncesinin karşısında yer almışlardır.
Fausto Zonaro, İstanbul’un Fethi 1453
Nihayet 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul fethedilir. Padişah’ın huzuruna gelen Bizans’ın yöneticilerinden Notaros, II. Mehmed’e, “Senin adamlarından bazıları söz ile, mektup ile bizlere, padişahtan korkmayın, o size tahakküm etmeyecektir” der. II. Mehmed, bu sözleri Halil Paşa’nın söylediğine inanır. Bu sözler ışığında kendisini iki kez tahtan indirten Halil Paşa’yı ortadan kaldırmak ister. Zaten bunu kafasında planlayan II. Mehmed, padişahlığının başlarında Paşa’nın gücünden çekinir. Fakat İstanbul’un alınması ve bu sözler ile Halil Paşa’yı fetihten birkaç gün sonra sorgulayıp Edirne’ye yollar ve ardından idam eder.
Çeşitli kaynaklarda (Âşıkpaşaoğlu, İbn Kemâl, Kritovulos, Yeorgiyos Francis) Çandarlı Halil Paşa-Bizans ilişkisinin olduğu yazılır. Nitekim, İbn-i Kemâl’e göre Çandarlı, Bizans İmparatoru ile dostluk edip, uzun zamandır hediyeler gönderirdi.
Çandarlı Kalesi
Çandarlı Halil Paşa’nın Ahmed, Yûsuf, Mehmed, Süleyman, Mustafa, İbrahim adında altı oğlu ile iki kızı dünyaya gelir, bazıları sağlığında yaşama veda eder. Oğlu İbrahim’i, II. Bayezid ilkin kazasker, sonra sadrazam yapar. Fakat ondan sonra aileden hiç kimse böyle bir makama yükselemez.
Çandarlı Halil Paşa’nın kitapsever yönü de dikkat çekici. İran şairlerinden Hümâmi-i Tebrizi’nin manzum bir eseri olan Sî-name, Halil Paşa adına erken 15. yüzyıl Osmanlı şairlerinden Hümâmi-i İzniki tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. Halil Paşa’ya ithaf edilen bir başka kitap ise, Ebul Hayr Ahmet Efendi tarafından Türkçe’ye çevrilen Saydele-i Ebû Reyhân adlı bir tıp kitabıdır.
Dedesi Kara Halil Hayrettin Paşa’nın Serez’deki camisinin vakıflarını yeni gelirlerle güçlendiren paşa, Çandarlı Körfezi’ndeki Cenevizlilerden kalan kaleyi de imar ettirir. Paşa’nın İznik’teki türbesinin karşısında yanında Nilüfer Hatun İmareti’nin yanında bir camisi ve imareti olduğuna dair bilgilere rastlanırsa da, bu yapılardan bugüne bir iz kalmamıştır. Paşa’nın, Bursa Emir Sultan Dergahı’nı, yine günümüze ulaşmayan bir misafirhane ile Edirne’de bir han inşa ettirmiş olduğu da bilinir.
Giovanni Antonio Guardi, Der Sultan empfängt eine Delegation von Würdenträgern, 1743
Çandarlı ailesinin Osman Gazi döneminde kadılıkla başlayarak, sadrazamlığa kadar yükselen devlet yönetimindeki üst düzey görevleri, Fatih Sultan Mehmed tarafından Çandarlı Halil Paşa’nın 1453 yılında azledilerek idam edilmesiyle kesintiye uğrar. II. Bayezid’in aileye geri verdiği mülkleri ve itibarı, II. Selim dönemine kadar sürer. Aile bireyleri bu yüzyıldan itibaren, 19. yüzyıla kadar nişancılık, valilik ve ayanlık gibi daha alt seviyedeki görevlere gelebilmiştir. Dolayısıyla, Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve erken döneminde sahip olduğu idari ve ekonomik gücünü kaybeden ailenin, daha önce yaptıkları imar faaliyetlere desteği, 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra yok denecek kadar azalmıştır.
Kaynak
Çandarlı Ailesinin Sanat Hamiliği ve Bursa Ali Paşa Camii, Osmanlılar’ın Yükseliş Dönemi, Fatih Sultan Mehmed’in Kişiliği ve Fetihteki Rolü, İstanbul’un Fethi ve Akşamseddin, 16. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Merkezi Yönetimin Başlıca Sorunları, Osmanlı Devleti’nde Siyaseten Katl