Yaş otuz beş yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün..
Cahit Sıtkı Tarancı
İtalya’nın yetiştirdiği büyük şair Dante, Shakespeare ve Goethe’yle birlikte Batı Avrupa Edebiyatı’nın üç büyük dehasından biri olarak kabul edilmektedir. Edebiyat kuramcısı, ahlak felsefecisi ve siyasal düşünürü olan Dante’nin, İlahi Komedya adlı manzum destanı Hristiyanlık öğretisinin ve Dünya Edebiyatı’nın başyapıtlarındandır.
Siyasal fırtınaların esip kavurduğu, fakat yeni bir kültürün ateşlerinin de tutuşmaya başladığı İtalya’nın Toscana eyaletinin Floransa kentinde, 1265 yılında orta halli bir ailede dünyaya gelen Dante’nin asıl ismi Durante’dir. Babasının büyük dedesi Haçlı Seferleri’ne katılarak soyluluk sanı elde etmiştir. Dini inançları uğruna kanını dökmüş bir aileden gelmekle övünen Dante’nin soyluluk unvanı hoşuna gider, fakat bu soyluluğu zenginlikten gelmediği için kendini zengin soylulardan ayrı tutar.
Dante, annesi Gabriella Degli Abati’yi (Monna Bella) beş-altı yaşlarında iken kaybeder. Babası Alighiero di Bellincione yeni bir evlilik yapar, ancak Dante henüz on iki yaşında iken ölür. Hukukçu olan ve kirli işlere adı karışan babasını sevmeyen Dante, eserlerinde ondan hiç söz etmez.
Dante Alighieri, Maria Platt-Evans
Dante’nin öğrenimi hakkında günümüze ulaşan bilgiler çok eksiktir. Bununla birlikte, ana dilinden başka Fransızca, Provençal dilleri (Fransa’nın Provance bölgesinde konusulan, latin kökenli dil) ve Latince’yi de çok iyi öğrenen Dante, bir süre Santa Croce Papaz Okulu’na devam eder. Dönemin tüm gençleri gibi mantık, retorik (sözbilim), dilbilgisi öğrenir. Servet (Tresor) adlı eserin yazarı, hocası Brunetto Latini’den etkilenir, ondan retoriği öğrenir ve onun özendirmesiyle halk dilinde şiirler yazmaya başlar. O dönemde kültür dili Latince iken, gündelik konuşma dilleri de söz konusudur. Dostu ozan Guido Cavalcanti ile felsefi tartışmalara girer, ressam Giotto di Bondone ve müzisyen Cazella ile dostlukları sırasında resim ve müziğe ilgi duyar, resim yapar, Cazella’ya bestelemesi için şiirler yazar.
Dante In Exile, Fernando S. Aldado
O yıllarda ortaya çıkan yeni bir şiir akımı olan Stil Nuovo (Yeni Stil) tarzında yazdığı gençlik şiirlerinde, sevgilisi Beatrice’in övgüsünü yapar. Dönemin bilim merkezi olan Bologna ve Padova’da üniversiteye devam eder. Tarih, felsefe, retorik, fizik ve gökbilim konularında bilgilerini derinleştirir. Felsefe’de Vergilius ve Aristotales’ten, dini görüş olarak Aquinolu San Tommaso’dan etkilenir.
Dante’yi yaşamında ve eserlerinde en çok etkileyen olaylardan biri de Beatrice’e olan aşkıdır. Vita Nuova (Yeni Hayat) adlı eserinde kendisinin anlattığına göre, dokuz yaşında iken babası ile birlikte komşuları Folco Portinari’nin baharı kutlamak için verdiği davete giden Dante, orada Portinarilerin sekiz yaşındaki kızları Beatrice’i ilk kez görür ve kırmızılar içindeki bu tatlı kızı yaşamı boyunca sürecek melankolik bir aşkla sevmeye başlar. Dante, dokuz yıl sonra Beatrice’i beyaz giysileri içinde bir sokakta görür, fakat sevgisini ona hiçbir zaman söyleyemez.
Beatrice, 1283’te Simon de Bardi isminde bir bankacıyla evlenir. Dante, onu artık onu evli kadınlara verilen Madonna ismiyle çağırmaya ve eserlerinde yer vermeye başlar. Beatrice’in 1290’da erken yaşta ölümü, Dante’yi büsbütün acılara boğar ve yaşamında yeni bir dönemi başlatır. Bu bir şaşkınlık dönemi olduğu kadar, aynı zamanda yazdığı Stil Nuovo tarzı şiirin kapalı dünyasından da çıkma dönemidir. (Stil Nuova: Bu şiir anlayışına göre aşk yönelinmesi gereken tek amaçtır. Şiir, kişiyi soylu kılan, zenginleştiren bir tür tanrıdır.)
Sevdiği kadının ölümü üzerine uzun süre iç dünyasına kapanan Dante, 1295’te ilk kitabı Vita Nuova’da (Yeni Hayat) yeni bir anlayışla yazdıklarıyla Beatrice’yi melekler düzeyine çıkarır ve onun için kimsenin kimse için söylememiş olduğu sözler söylemeye söz verir. Beatrice, aşk ve Dante üçgeninde gidip gelen Yeni Hayat, aynı zamanda edebiyat tarihinin ilk otobiyografik romanı olarak da nitelendirilir.
Nedir hali söyleyin saklamadan.
Görürüm, ağlamış gözleriniz
görürüm, öyle perişan dönüşünüz var ki,
yüreğim titrer bunu görmekle bile…
Dante Meets Beatrice At Ponte Santa Trinita, Henry Holiday
Dante komşularının kızı Gemma di Manetto Donati ile 1277’de nikahlanır. Aileler arasındaki anlaşmaya göre, ikisi de çocukluk çağından çıkana kadar ailelerinin yanında kalacaklar ve sonra evleneceklerdi. Bu evliliği geciktirmeye çalışan Dante, dostlarının ısrarlarıyla 1291’de evlenir. Bu evlilikten Pietro, Jacobo, Antonia ve Beatrice adlarında dört çocuğu olur. Dante’nin eserlerinde evliliğinden ve karısından hiç söz etmemesi mutsuz bir evlilik geçirdiği biçiminde yorumlanır. Dante’nin yaşamını ailesinden uzaklarda geçirdiği göz önüne alındığında bu yorumun haklılığı ortaya çıkar.
Dante Alighieri, Domenico di Michelino
Floransa’da siyasal ve ekonomik üstünlük sağlamak isteyen İmparatorluk yanlısı Ghibelliniler ile Papalık yanlısı Quelfiler arasındaki uzun savaşta, Dante ve ailesi Quelfilerin yanında yer alır. Dante de 1295’te bilim ve felsefe ile uğraşanları da kabul eden Doktorlar ve Eczacılar loncasına girer ve böylelikle Floransa’da etkin siyasete katılır. 1295’ten 1296’ya kadar Özel Meclis üyesi olan Dante, 1296’da Prioreleri seçen Saviolar meclisine seçilir. Mayıs 1296 – Eylül 1296 tarihleri arasında, kentin ekonomik ve diğer önemli işlerini yürüten, giderlere karar veren ve bunları denetleyen Yüzler Konseyi üyesi olan Dante, soylulara karşı çıkarılan demokratik eğilimli yasaların destekçisi olur. Ancak toplumdaki düzensizlik, çatışma hali ve karmaşa ozanı derinden üzer.
1300’den sonra Floransa kenti, Ghibellinilerden temizlenirse de, bu kez Quelfiler, demokratik reformları sürdürmek isteyen Beyazlar (Bianchiler) ve buna karşı koyan Siyahlar (Neriler) olmak üzere ikiye ayrılır. Diğer yandan, kilisenin siyasete giderek daha fazla karışması, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları arttırmaktadır. Dante, din ve siyasetin birbirinden ayrılması gerektiğini savunan Guelfo partisinin beyazlar kanadını destekler. Ne var ki siyahlar kanadının kentte siyasi gücü ele geçirmesiyle birlikte, 1302 yılında çıkarılan bir yasa ile Dante Alighieri, kamu görevini kötüye kullanmak, yasal olmayan kazançlar sağlamak, Papa’ya ve onun yegâne temsilcisi olan kral Carlo di Valois’ya karşı gelmek suçlarından sürgüne mahkûm edilir. Gıyaben gerçekleştirilen mahkeme sonucunda şair, 5000 florinlik bir para cezasına çarptırılır ve iki yıl boyunca sürgünde kalmaya mahkûm edilir. Ayrıca, ömrü boyunca kamu görevlerinden men edilir.
Dante, mahkemenin almış olduğu bu sürgün kararını, şehrine dönmek üzereyken haber alır. Suçlamayı haklı ve adil görmediği için Floransa’ya geri dönme ve kendini savunma gereği duymaz, zira şehre geri dönmesi, yapılan suçlamaları kabul ettiği anlamına gelecektir. Ancak, Dante’nin tavrı, yöneticilerin pek hoşuna gitmez; Dante’nin bu tavrına karşılık, sürgün cezasından iki ay sonra şair ölüm cezasına çarptırılır ve Dante’nin ebedi sürgünü böylelikle başlamış olur.
Dante Alighieri, Andrea del Castagno, 1450
Dante, artık bir daha yurduna ayak basamayacak, birçok diyarda dolaşarak ömür sürecektir. Convivio (Şölen) adlı kitabında yazdığı gibi rüzgara kapılmış dümensiz ve yelkensiz bir tekne gibi oradan oraya gidecektir. Böylece, Dante’nin yaşamında acılarla dolu, fakat verimli olan sürgün dönemi başlar. Dante’nin tüm hayatını etkileyen bir olgu olarak sürgün sadece edebi eserlerinde değil, diğer düşünsel eserlerinde de kendisine yer bulmuştur.
Felsefe ile ilgili düşüncelerine yer verdiği Convivio’yu (Şölen) 1306 – 1308 yılları arasında Bologna’da yazar. Dante’nin başına gelen travmatik sürgünü, olayın henüz taze ve şairin hislerinin çok daha kırılgan olması nedeniyle, protest bir tavırla birlikte ağır bir dille eleştirdiği ve kendisini sürgüne gönderenleri adeta suçladığı görülür. Bu eleştiriler ve dile getirmeler sırasında, yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal koşullarını, şehrinin kendisine karşı olan tutumunu ve bununla birlikte hukuksal düzenini de iyi bir şekilde yansıtan sürgün kararından bahseder.
“Keşke, evreni yöneten Tanrı için, benim (sürgünüm) cezamın bahanesi hiç var olmamış olsaydı, çok daha mutlu olurdu! Ayrıca, eğer Tanrı istemiş olsaydı, hiç kimse bana karşı bir hata yapmamış olurdu, ne de ben haksız bir şekilde acı/ceza çekerdim, ceza derken, sürgün ve yoksulluktan bahsediyorum. Beni, doğduğum ve yetişkinliğime kadar yaşadığım ve orada yorgun ruhumu dinlendirmeyi ve de hayatımın son demlerini geçirmeyi bütün kalbimle arzu ettiğim şehrimin o tatlı göğsünden uzaklaştırmak Roma’nın kızı, güzeller güzeli ünlü Floransa şehrinin vatandaşlarının hoşuna gittiğinden beri, tıpkı bir dilenci gibi, neredeyse İtalyan dilinin konuşulduğu her bir yerde, kaderin açtığı ve çoğu kez olduğu gibi haksız yere yakıştırılan yarayı istemediğim halde teşhir ederek sürgündeyim.”
The Barque of Dante, Eugene Delacroix, 1822
Dante’nin, 1307 – 1317 yılları arasında kaleme aldığı, kendisini Dünya Edebiyatı’nın ölümsüzleri arasına sokan en büyük eseri, İlahi Komedya’sıdır. Din ve felsefe temalarını insancıl duygularla birleştiren bu eser, Hristiyan Hümanizminin ilk büyük ürünlerinden biridir. Dante, bu şiirsel destanında insanlık tarihinin yarattığı bütün değerleri gözler önüne serer. Ortaçağ’ın edebiyat, kültür, felsefe, tanrıbilim, siyaset, tarih, fizik ve gökbilimine ilişkin bilgilerini içeren İlahi Komedya için, sanat eseri haline gelmiş Ortaçağ nitelemesi yapılır. Eser, XIII. ve XIV. yüzyılların toplumunu ve bu toplum insanlarının düşüncelerini büyük bir ustalıkla resmeder. İlahi Komedya ile birlikte Dante, sürgünü artık düz anlamlı bir cezadan, bir vatanından koparılma durumundan çıkarır, alegorik anlamda insanın Tanrı’dan ve kutsal olandan uzak kalması ve Cennet Bahçesi’nden sürgün edilmesi ile benzeştirerek evrensel bir düzeye taşır. Eserin ana konusunu ve temelini, her ne kadar Dante’nin Beatrice’ye olan sonsuz ve ilahi aşkı oluşturur gözükse de, şairin anlattıkları sıradan bir aşk hikayesinin çok ötesindedir.
En sevdiğin ne varsa hepsini bırakacaksın,
Bunun, gurbet yayının attığı
İlk ok olduğunu anlayacaksın.
Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu,
Başkasının merdivenlerini çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin
Cennet XVII (58)
işte bunun gibi, meleklerin ellerinden yükselen
ve yeniden arabanın içine, çevresine inen
bir çiçek bulutu içinde,
başında zeytin dalları, yüzünde beyaz tülü,
bir kadın göründü gözlerime,
yeşil bir kaftan giymiş, alev rengine bürünmüştü.
Kaç zamandır onun varlığından yoksun
ruhum, titreye titreye
ve şaşkınlıklar içinde,
gözler daha onu algılamadan önce,
ondan ulaşan gizemli bir etkiyle
eski sevdasının büyük gücünü duyumsadı yine.
Âraf XXX, 22-40 (Çeviri: Rekin Teksoy)
Dante’s Dream At The Time of the Death of Beatrice (Study For Beatrice), Dante Gabriel Rossetti, 1871
1307 – 1317 yılları arasında yazdığı, felsefi ve siyasi düşüncelerini anlattığı eseri De Monarchia’da (Monarşi Üzerine) Dante’nin siyasi düşüncesinin zikzaklı bir yol izlediği hemen göze çarpmaktadır. Aristoteles’ten İbni Rüşd’e, Aquinolu Thomas’tan, Kitab-ı Mukaddes’e kadar geç Ortaçağ dünyasının temel kaynaklarını kullanır. Ancak Dante’ye göre siyasetin kaynağı tamamen uhrevidir. Siyasi hayatı, kurumları yahut da olayları yorumlamada başvurduğu temel kaynak Hıristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes’tir.
“İnsanların imparatorluk olarak da adlandırdıkları dünyevi monarşi, zamanla ölçülen şeylerde ve bu şeylerin üzerinde faaliyet gösteren tüm yetkililer iktidarlar üzerinde anlamında olarak, zaman içindeki diğer herkesin üzerinde konumlanan bir tek egemen yetkili iktidardır.”
Dante et les amies de Béatrice, Marcel Rieder, 1895
Sürgün olgusuna geniş yer verdiği şiirlerini içeren Rime (Mısralar) adlı eseri, Dante’nin yaşamı boyunca çeşitli temalarda yazdığı ve diğer eserlerinden birine yerleştiremediği şiirlerinin sonradan bir araya getirilmesinden oluşur. Bu geniş şiir antolojisinde yer alan şiirlerin hepsinin, Dante’ye gerçekten ait olup olmadıkları halen daha bir tartışma konusudur. Ayrıca Dante’nin bugüne kadar bulunamayan, fakat yazıldıkları kesinlikle bilinen şiirleri de vardır.
Ah, acımasız eğe, acı veren
Gizlice hayatımı törpüleyen,
Niye geri durmuyorsun
Tüketmekten böyle kalbimin her parçasını
Ben anmazken sana güç verenin adını?
(Çeviri: Kemal Atakay)
First Meeting of Dante and Beatrice, Raffaele Giannetti, 1877
Dante bu yıllarda arkadaşlarına yazdığı mektuplarda unvan olarak exul immeritus, diğer bir deyişle haksız sürgün imzasını kullanır. Her ne kadar Dante, kendine bu unvanı yakıştırmış olsa da, eserlerinde Floransa’ya karşı duyduğu kızgınlık asla bir intikam hırsına dönüşmemiştir.
Dante’nin yüzü ve vücut yapısı hakkında bilinenler azdır. Boccaccio’nun anlattığına göre, orta boylu, uzun yüzlü, kartal burunlu, iri gözlü ve kalın çeneli biridir. Alt dudağı üst dudağından uzun olan Dante’nin, derisi esmer, saçı ile sakalı siyah ve kıvırcıktır. Daima melankolik, düşünceli, sessiz, tek başına yaşamayı seven, gördüğü ve duyduğu şeyleri inceleyen zeki bir insandır. Temiz ve ince bir ruha sahip olup, dürüst ve açık yürekli olan Dante, insanların iki yüzlü olanlarına dayanamaz.
Dante Alighieri, L’Italia, Santa Croce Square, Enrico Pazzi, 1865
1318 başlarında Ravenna’ya, dostu Senyör Guido Novello Da Polenta’nın yanına giden Dante, kısa ayrılıklar dışında ömrünün sonuna kadar burada kalır. Çocukları da artık yanında olan Dante’nin, huzuru burada bulduğu anlaşılıyor. Bilimsel çevreler de, Dante’ye saygınlık gösterirler ve onunla dost olurlar. Ravenna üniversitelerinde retorik okutan Dante, artık iyice üne kavuşur.
1319’da Bologna Üniversitesi’nden dostu Giovanni Del Virgilio, Dante’yi çağının büyük olayları üzerine Latince bir eser oluşturmaya çağırır ve bu eser sayesinde ona ozan tacını giydirebileceğini belirtir. Bologna’yı yöneten Siyahlar’dan korktuğu için arkadaşının yanına gidemeyen Dante, verdiği cevapta ozan tacını giyebilmek için, yer ve göğün birlikte işlendiği kutsal şiir İlahi Komedya’nın yeterli olacağını vurgular.
1321’de, Ravenna denizcileri ile yarımadanın güçlü kenti Venedik’in gemicileri arasında çıkan çatışmada Venedik gemicilerinden ikisi ölür, birçoğu yaralanır. Venedik, bu olayları yapanları cezalandırmak için hazırlıklar yapar. Tehlikeyi sezen ve kentini güçlü düşmandan korumak isteyen Senyör, Dante’yi elçi olarak gönderir. Dante, Senyör’ün barış ve huzura olan sevgisini Adriyatik Kraliçesi’ne anlatarak Venediklilerin öfkesini yatıştırmayı başarır. Bu görevini tamamlayan Dante, at sırtında Ravenna’ya dönerken, sıtma salgını olan bir bölgeden geçer ve sıtmaya yakalanır. Dönüşünde yatağa düşen Dante şiddetli bir sıtma krizinden kurtulamaz ve 14/15 Eylül 1321 gecesi hayatını kaybeder.
Cenazesi, Ravenna’daki Sabi Frerler Kilisesi’ne görkemli bir törenle gömülür. Floransalıların onu yeniden yurduna getirmek için yüzyıllarca verdikleri uğraşlar sonuçsuz kalır. Bugün halen Ravenna’da, sonradan Fransisken Kilisesi olan gömüldüğü kilisenin yanındadır mezarı. Floransalılar, daha sonradan Dante adına Santa Croce Kilisesi’nde bir mezar yaptırırlar.
Dante’nin mezarı
Dante, yaşadığı yüzyıldan sonra başlayacak olan Rönesans’ın ilk güçlü ışığı olur, Rönesans Edebiyatı’nın başta gelen isimleri arasına girer. Ortaçağ’da yaşamış olmakla birlikte, Rönesans’a giden yolu açanlardan da biri olur. Dante, Petrarca ve ünlü İtalyan yazar-şair Boccaccio tarafından XIV. yüzyılda başlatılan Rönesans hareketi, XVI. yüzyılda doruk noktasına ulaşır. Gerçekten Rönesans’ın ana düşüncesini Dante’nin eserlerinde tohum halinde bulmak olasıdır. Onun Rönesans’a yaptığı en büyük hizmet ise, İtalyanca’nın ulusal bir dil haline gelmesi için verdiği uğraştır.
Tanzimat’tan sonra Batı’ya kimlerle açıldık sorusunun cevaplarından biri de Dante’dir. 1880’li yıllardan itibaren önce onun ismi ve hayatı üzerine Türk Edebiyatı’nda ve basın organlarında yazılar karşımıza çıkar. 1910’lardan sonra ise Dante’den ufak çeviri parçalarına rastlanır. Cumhuriyet döneminde Dante üzerine pek çok kitap çıkar ve Dante Türk yazarlarına etki etmeye başlar. Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Tahsin Yücel, Orhan Pamuk başta olmak üzere Türk yazarlarında Dante’nin İlahi Komedya adlı yapıtının etkisini gösteren motiflere rastlanır.
Kaynak
Dante Alighieri Yaşamı ve Eserleri, Türkçe’de Dante Üzerine, Dante Alighieri ve Sürgün, Bir Ortaçağ Düşünürü Olarak Dante’nin De Monarchia’sında Siyasi Düşünce
Yorum Yap