İspanyol Edebiyatı’nın ünlü yazarı Miguel de Cervantes Saavedra, 1547 yılında İspanya’da Alcalá de Henares’te dünyaya geldi.
Cervantes daha çocukken ailesi, babasının meslek hayatındaki sıkıntılardan dolayı, sırasıyla 1551’de Valladolid’e, sonra yeniden Alcalá de Henares’e, 1553’te İspanya’nın güneydeki şehirlerinden biri olan Córdoba’ya taşınmıştır. 1562’de amcası tarafından Sevilla’ya bir Cizvit okuluna gönderilmiştir. Ancak, ailenin yaşadığı maddi zorluklar nedeniyle buradaki eğitimini tamamlayamamış ve Madrid’e gelmiştir.
Don Kişot
Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına
bir temmuz sabahı fethine çıktı
güzelin, doğrunun ve haklının:
Önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
altında mahzun ve kahraman Rosinant’ı.
Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot’um benim, yolu yok
Nazım Hikmet
Cervantes’in William Kent Tarafından Yapılan Portresi, 1742
Cervantes, 1568’de yirmi bir yaşındayken Madrid’de bir kadın meselesi yüzünden düelloda rakibini ağır bir şekilde yaralar. O dönem kanunlarına göre düello kesinlikle yasaktır ve yapanlara ağır cezalar verilmektedir. Cervantes’in gıyabında yapılan duruşmada halk önünde sağ elinin bilekten kesilmesine ve on yıl için İspanya Krallığı sınırları dışına sürülmesine karar verilir. Bu durum üzerine Cervantes kaçarak Madrid’den ayrılıp İtalya’ya gider. Daha sonra, Akdeniz’deki Osmanlı üstünlüğüne karşı İspanya, Venedik, Ceneviz, Papalık ve Malta’nın kurduğu Haçlı Donanması’na katılır. 1571 yılında yapılan İnebahtı Deniz Savaşı sonucunda Haçlı donanması, Osmanlı Devleti’ne karşı bir zafer kazanır, ancak Cervantes savaş sırasında göğsünden ve sol elinden yaralanır. Tedavisi için Mesina’ya gönderilir ve burada altı ay kalır, fakat sol kolunu bir daha kullanamaz.
Doré’nin İllüstrasyonları ile Don Kişot’un 1863 Baskısı
Cervantes, ertesi yıl askerlik görevine yeniden başlar. Osmanlılara karşı düzenlenen Korfu, Navarin, Tunus ve Halkavud Seferleri’ne katılır. İnebahtı Savaşı’nın üzerinden dört yıl geçtiği halde çok istediği rütbeye, yüzbaşılığa yükseltilmemiş olması askerlikten ayrılmasına neden olur. Eylül 1575’te Napoli’den İspanya’ya doğru güneş anlamına gelen Sol adlı kadırgayla yola çıkar. Osmanlı kadırgaları, Cervantes, kardeşi ve kadırgadaki diğer kişileri esir alıp Cezayir’e götürür.
2015’te hazırlanan Kılıç Ali Paşa Camii belgeselinde, Cervantes’in Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında duvar işçisi olarak çalıştırıldığı iddia edilir. Mimar Sinan’ın emrinde cami inşaatında çalışanların isimlerinin yazılı olduğu defterler Vakıflar arşivinde bulunur ve bu defterde Cervantes’in ismine de rastlanır. Cervantes kurtuluşu için Kral II. Philip’e manzum bir mektup yazar, anne ve babasının denkleştirdiği fidye parasıyla beş yıllık esir hayatından kurtulur ve 19 Eylül 1580’de İspanya’ya döner.
Honoré Daumier, Don Quixote In The Mountains, 1850
İş bulma gayretleri başarısızlıkla sonuçlanır. 1581’de Kral II. Philip’in Oran’a gönderdiği Cervantes bir süre sonra tekrar işsiz kalır. İş bulmak amacıyla Güney Amerika kolonilerindeki arayışları da boşa çıkınca 1583’te Madrid’e döner ve bundan sonraki hayatında en iyi yapacağı işe girişir: Yazmak. Ülkesine döndükten sonra yirmi otuz civarında oyun yazar. 1585’te pastoral romansı La Galatea’yı yayımlar. Bu esnada, Ana Franca de Rojas adlı birinden bir kızı olsa da, aynı dönemde zengin bir çiftçinin kızı Catalina de Salazar ile evlenir.
Edebiyattan ayrı olarak kendisine para kazandıracak bir iş arar ve donanmada levazımla ilgili bir işe başlar. Görevi sırasında bazı usulsüzlükler nedeniyle, dolaylı olarak suçlu bulunduğu için hapis cezası alır. Hapisten çıktıktan sonra vergi toplayıcısı olarak işe başlar, ancak 1597’de bilinmeyen bir nedenle bu devlet memurluğundan kovulur. Bazı araştırmacılar Cervantes’in Don Kişot’u yazmaya hapiste karar verdiğini düşünmektedir.
Catalina de Salazar ve Cervantes
1600’lü yılların başlarında yazdığı tahmin edilen Oviedolu Katalina Sultan, yazarın İstanbul ve Topkapı Sarayı hakkında bilgilerin en çok yer aldığı eseridir. Cervantes bu eserde otobiyografik kesitler sunarken, aynı zamanda döneminin bazı gerçeklerine de değinir. Oviedolu Katalina Sultan, Cervantes’in manzum olarak yazılmış, üç perdeden oluşan tiyatro eserlerinden biridir. Olay örgüsü XVI. yüzyılın sonlarında, III. Murat’ın padişahlığı sırasında İstanbul ve Topkapı Sarayı’nda geçmektedir.
“Katalina: Ben Hıristiyanım ve hiçbir lakabı kabul etmiyorum. Çünkü benim adım Oviedolu Katalina’dır, soylu, aydın ve Hristiyan. Ben her zaman Hristiyan olarak kalmalıyım.
Padişah: Peki, şimdi ruhum Tanrı’ya tapar gibi senin bedenine tapıyor. Senin ruhundan sorumlu muyum veya onu doğru yola çekecek Tanrı mıyım? Nasıl istersen öyle yaşa ancak bensiz yaşama.”
Alexandre Gabriel Decamps, Don Quixote and Sancho Panza
Cervantes’in esaret temalı eserlerinde doğal olarak Türkler’den sıkça bahsetmektedir. Ancak Cervantes’in bu eserlerde ortaya koyduğu, yansıttığı Türk imajının müsbet olduğu söylenemez, doğal olarak bunda Türkler’in elinde esaret hayatı yaşamış olması, din farklılığı gibi sebeplerin payı var. Aynı zamanda İspanya’nın en büyük düşmanı hakkında iyi şeyler yazması ya da olumlu yönlerine dikkati çekmesi mümkün değildi, zira aksi takdirde romanları basılmayacaktı.
Honoré Daumier, Don Quixote and Sancho Panza, 1868
Cervantes’in tam adı La Mançalı Yaratıcı Asilzade Don Kişot (El Ingenioso Hidalgo Don Quijote de la Mancha) olan eseri modern romanın öncüsü olarak kabul edilmektedir. Sanılanın aksine Don Kişot yel değirmenlerine saldıran bir meczup ve onun aptal seyisinden çok daha fazlasını içeren bir romandır. O, yeni zamanları kavramaya çalışan, yaşanan büyük dönüşümün farkında, modernitenin şafağını müjdeleyen, realitenin ne kadar reel olduğunu sorgulayan, sözün büyüsüyle okurunun gözlerini kamaştıran, düşünen ve düşüncelerle dolu ilk modern romandır. Don Kişot’un iki dünya arasında sıkışıp kalmış olması gibi Cervantes de Homeros ile Balzac’ın arasında sıkışıp kalmıştır. Bu sebeple, destan söyleyen son ozan ve modern anlamda bir roman kurgulayan ilk romancıdır. Don Kişot’un 1605’te ilk cildini, 1615’te ise ikinci cildini yayımlar.
William Stewart Watson, Don Quixote Tilting At A Windmill
“O sırada, o ovada bulunan otuz kırk yeldeğirmenine rastladılar; Don Quijote onları görür görmez, silahtarına dedi ki: “Talihimiz, olayları bizim isteyebileceğimizden de daha iyi bir şekilde yönlendiriyor. Bak şuraya, arkadaşım Sancho Panza, ileride otuz ya da biraz fazla, azman dev var. Onlarla savaşıp hepsini öldürmek niyetindeyim, elde edebileceğimiz ganimetle zenginleşmeye başlarız. Bu kötü tohumları yeryüzünden silmek hayırlı bir savaştır, Tanrı’ya büyük hizmettir.” “Hangi devler?” dedi Sancho Panza. “İşte şu gördüklerin,” diye cevap verdi efendisi; “Şu uzun kollu yaratıklar; kiminin kolları iki fersaha varır bunların.” “Ama efendim,” dedi Sancho, “o görünenler dev değil, yeldeğirmeni; kola benzeyen şeyler de, kanatları; rüzgâr onları döndürdükçe onlar da değirmentaşını hareket ettirir.” “Serüven konusunda tecrübeli olmadığın belli,” dedi Don Quijote. “Bunlar dev; sen korkuyorsan kenara çekil, bu arada dua et; ben kıyasıya dövüşmeye gidiyorum tek başıma.” Bunları söyleyip atı Rocinante’yi mahmuzladı; silâhtarı Sancho’nun saldıracağı şeylerin kesinlikle dev değil yeldeğirmeni olduklarına dair haykırışlarına kulak bile vermedi. Dev olduklarından o kadar emindi ki, ne silâhtarı Sancho’nun sesini duyuyor, ne de, epeyce yaklaştığı halde, ne olduklarını farkediyordu.”
1613’te Örnek Alınacak Hikayeler (Novelas Ejemplares) adlı eserini yayımlar. Kitaptaki öyküler ilk kısa roman özelliği taşıyan öykülerden oluşur. Öyküler, kendi yaşamından izler taşır.
“Yaşı genç olan insanlarda kararsızlık, zenginlerde gurur, küstahlarda kibir, güzellerdeyse hor görme vardır. Bütün bunlara sahip insanlardaysa bütün kötülüklerin anası olan aptallık vardır.” (Cömert Aşık)
“Hasetlik denilen şey prenslerin saraylarında nasıl varsa, barbarların çadırlarında ve çobanların saman kulübelerinde de vardır.” (Çingene Kızı)
Cervantes 1616’da Madrid’de, 69 yaşındayken hayata veda eder. Cervantes ve karısı Catalina de Salazar’ın cesetlerinin 1698-1730 tarihlerinde inşa edilen Trinitarian Manastırı’na gömüldüğü biliniyor ama mezarın yeri tam olarak bilinmiyordu. 2015 yılında yaklaşık 30 araştırmacıdan oluşan bir heyet, mezarın tam yerini belirlemek için kızılötesi kameralar, üç boyutlu tarama cihazları ve özel radarlarla yaptıkları ilk çalışmalarda bulunan mezarın ve kemiklerin ünlü yazara ait olduğunu açıkladılar.
Kaynak
Cervantes’in Sağ Kolu, Miguel de Cervantes’in Oviedolu Katalina Sultan Adlı Eserinde Tarihsel Gerçeklik, Cervantes’in Türklere Esir Düşmesi ve Esaretinin Eserlerine Etkisi, Modernitenin Şafağında Sözün Düşüşü ve Don Kişot
Yorum Yap