Edgar Allan Poe, Konstantinos Kavafis, Jorge Luis Borges başta olmak üzere Dünya Edebiyatı’nın önemli edebiyatçılarının Türkçeye kazandırılmış en güzel şiirlerini derledik.
Şiirlerini Mutlaka Okumanız Gereken Dünya Edebiyatı’ndan 16 Şair isimli yazımızı da okumanızı öneriyoruz.
1. Annabel Lee, Edgar Allan Poe (Çeviri: Melih Cevdet Anday)
Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni.
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,
Evet! Bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökteki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni
Mark Briscoe, Pearch Perfect
2. Şehir, Konstantinos Kavafis (Çeviri: Cevat Çapan)
Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
Bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
Bir ceset gibi gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de
Mark Briscoe, Torrent
3. Seni, Yalnız Seni, Rabindranath Tagore (Çeviri: Tarık Dursun K.)
Seni-yalnız seni der yüreğim
Yalnız seni-yalnız seni-yalnız seni
Günümde gecemde nice tutkularım
Seni der-yalnız seni-yalnız seni
Bir ışık dileği şavklanır karanlıklarda
Derininden derininden seslenir bilincin
Yalnız seni der-yalnız seni-yalnız seni
Nasıl çarparsa vargücüyle karayel
Durgunluğa suskunluğu son diye
Öyle çarpar aşkına başkaldırışım
Öyle çarpar, öyle ses verir acılı:
Yalnız seni der-yalnız seni-yalnız seni-yalnız…
Mark Briscoe, Country Bushes
4. Anlar, Jorge Luis Borges (Çeviri: Gönül Gönensin)
Sil baştan yaşama şansım olsaydı eğer,
oturup saymazdım eski yanlışlarımı.
Kusursuz olmaya çalışmaz, rahat bırakırdım yüreğimi.
Neşeli olurdum, geçmişte olmadığım kadar,
ve elbette çok daha coşkulu olurdu sevdalarım,
içine de yeterince ciddiyet katardım.
Bu denli temiz, titiz olmazdım hiç, öyle bir şansım olsaydı eğer.
Hiç çekinmezdim daha fazla riske girmekten de…
Daha çok yolculuklara çıkar, gündoğumlarını kaçırmazdım asla;
hele dağlara tırmanmanın, ırmaklarda yüzmenin keyfini…
Hiç bilmediğim yerlere giderdim, gidebildiğimce.
Doyasıya dondurma yer, boşverirdim kuru nimetlere.
Öyle bir şansım olsaydı eğer, dertlerim de
yalnızca düşlerin değil, yaşamın gerçeğini taşırdı.
İşte onlardan biriydim ben ömrü boyunca hani, her saniyesini
verimli kılmaya çalışan insanlardan biri.
Ama aynı anlara yeniden geri dönebilseydim eğer,
yalnızca iyi ve güzel olanları tatmak isterdim, mutlu anları…
Farkında değilseniz hala, öğrenin artık:
Yaşam anlardan oluşur, sadece anlardan, ŞİMDİ’yi yakalayın.
Yanında termometresi, bir şişe suyu, şemsiyesi
ve paraşütsüz yerinden kıpırdamayan bir insandım ben.
Ama yeni baştan yaşayabilseydim eğer,
yüksüz, iyice hafiflemiş olarak çıkardım yolculuklara.
İlkbahara yalınayak girer, sonbahara dek unuturdum ayakkabıyı.
Hiç bilinmeyen yolları keşfeder, tadına varırdım günışığının,
Çocuklarla daha çok oynardım, yeniden bir şansım olsaydı eğer…
Ama ne çare… İş işten geçmiş ne yazık ki!
85’indeyim artık ve biliyorum ki… Ölmekteyim.
Mark Briscoe, Floral
5. Veda, Nikola Vaptsarov (Çeviri: Ataol Behramoğlu)
Geleceğim bazen uykudayken sen
Beklenmedik, uzak bir konuk gibi
Sokakta bir başıma koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstümden.
Usulca girecek, bir yere ilişeceğim
Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne.
Görüntün doyasıya dolacak gözlerime
Seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim.
Mark Briscoe, Flower Lady
6. Bana Baktın Gözlerinle, Louis Aragon (Çeviri: Sait Maden)
Bana baktın gözlerinle ıssız ufka dek
Anılardan yıkanmış gözlerinle
Bana baktın saf unutuş olan gözlerinle
Bana baktın üzerinden belleğin
Başıboş nakaratlar üzerinden
Solmuş güller üzerinden
Aldanmış mutluluklar üzerinden
Yürürlükten kalkmış günler üzerinden
Mavi unutuş olan gözlerinle baktın bana
Bir şeycikler anımsamıyorsun olan bitenden
Sevgilim
Anımsamıyorsun insanları görünümleri
Gittin kendi kendinden duman dalgaları gibi
Sana söz geçmişten konuşmayacağım bir daha
Bugün adımlarından başlıyor her şey
Bir kıvrımıdır giysinin bana yaşamaktan kalan
Başka şeyin yeri olmadı seni buluyorum en sonunda ben
Sevgilim sevgilim inanıyorum sana
Mark Briscoe, Lovers On Horseback
7. Ben Sizi Sevdim, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (Çeviri: Kanşaubiy Miziev & Ahmet Necdet)
Ben sizi sevdim: belki bu sevda
Kalbimde sönmedi, kaldı izi;
Bu bir hüzne yol açmasın asla,
Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi.
Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,
Öyle candan, öyle içtenlikli, ki
Başkası da öyle sevsin yürekten
Mark Briscoe, Sunflowers
8. Gecenin Soğuk Caddelerinde, Füruğ Ferruhzad (Çeviri: Onat Kutlar & Celal Hosrovşahi)
Uzaklardan
Gelen sesimi dinle benim
Gör beni koyu sisinde sabah dualarının
Ve aynaların dinginliğinde
Bak, gene de nasıl dokunabiliyorum
Kalıntısıyla ellerimin karanlık düşlerin dibine
Nasıl bir dövme yapabiliyorum yüreğime kan lekesi gibi
Suçsuz mutluluklarından yaşamın?
Pişman değilim
Benden konuş ey sevgilim bir başka benle
Gecenin soğuk caddelerinde
Gene aşk dolu gözlerini gördüğün
Benden!
Ve hatırla beni, kederle öperken o
Gözlerinin altındaki çizgileri…
Mark Briscoe, Hooves N Roofs
9. Hiç Kimse Bilemez Beni, Paul Eluard (Çeviri: Sacide Üçer)
Hiç kimse bilemez beni
Senin bildiğin kadar
Gözlerin, içinde uyuyup
Koyun koyuna uyandığımız gözlerin,
Ağarttı dünyanın tüm gecelerini
İnsan parıltılarınla senin
Gözlerinden başladı yolculuğum
Dünyalar ötesine anlamlı bir güzellik
İçinde binbir hevesle uçtuğum gözlerin
Gözlerinde yansıtırdı bizi
Bitip tükenmeyen yalnızlığımız
O bakışlar değil ki şimdi gözlerindeki
Hiç kimse bilemez seni
Benim bildiğim kadar
Mark Briscoe, Two Birds
10. Bekle Beni, Konstantin Simonov (Çeviri: Ataol Behramoğlu)
Bekle beni, döneceğim
Bütün gücünle bekle.
Bekle, sarı yağmurlar
Hüzün getirdiğinde.
Bekle karda, tipide
Bekle bunaltırken sıcak
Bekle, kimseler beklemezken
Geçmişi unutarak
Bekle, uzak yerlerden
Mektup gelmez olduğunda,
Bekle, birlikte bekleyenler
Beklemekten usandığında.
Döneceğim, bekle beni
Ve iyilik dileme
Artık unutmak gerektiğini
Söyleyenlere,
Varsın oğlum ve anam
Yok olduğuma inansınlar,
Varsın yorulup beklemekten
Otursun ateşin başına dostlar
İçsinler o acı şaraptan
Rahmet diliyerek yitene
Bekle. O şaraptan
İçmekte acele etme.
Bekle beni döneceğim
Tüm ölümlerin inadına.
Varsın beklemeyenler
Yorsun bunu şansa
Anlamayacak onlar
Nasıl ortasında ateşin
Kurtardı beni
Senin bekleyişin.
İkimiz bileceğiz sadece:
Başardın beklemeyi sen
Kimsenin bekleyemediğince.
Mark Briscoe, To The Heights
11. Denize Yakın Mağaralarda, Yorgo Seferis (Çeviri: Cevat Çapan)
Denize yakın mağaralarda
bir susuzluk duyarsın, bir aşk,
bir coşku
deniz kabukları gibi sert
alır avucuna tutabilirsin.
Denize yakın mağaralarda
günlerce gözlerinin içine baktım,
ne ben seni tanıdım, ne de sen beni.