Sömürüye, adaletsizliğe, eşitsizliğe ve yoksulluğa doğuştan düşman, Gerçekçi ol, imkansızı iste diyen Ernesto Che Guevara, insanlığın ve tarihin ufkunda bir şimşek gibi çaktı. Devrimcilik ne bir sıfat ne de bir isimdi onun için, yaşamın ta kendisiydi.
Günümüzde Che resimli tişört giymek, evine Che’nin fotoğrafını asmak için devrimci olmaya gerek yok. Dünyada sadece Che’nin resmi bulunan tişört, yıldızlı bere vb. ürünleri pazarlayan onlarca şirket bulunmakta. Tüketim kültürünün bir sonucu olan popüler kültürün içerisinde Che. Dünyada yüzbinlerce insan, Che’nin resimlerinin bulunduğu tişörtleri giyiyor. Bu kalabalığın büyük bir oranının da resimli tişörtünü giydiği Che’nin adını bilmenin ötesinde onun yaşamı ve savundukları konusunda pek de fikirleri yok aslında.
Che Guevara (sol başta)
Ernesto Che Guevara, 14 Haziran 1928’de Arjantin’in Rosario şehrinde doğdu. Che, henüz iki yaşında iken ilk astım krizine yakalandı ve Bolivya ormanlarında Barrientos’un askerleri tarafından vuruluncaya kadar da bu hastalıkla yaşadı. Politik eğilimleri itibariyle sola açık liberal düşüncede bir aileye sahipti. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch, İrlanda asıllı bir aileden, annesi Clia dela Sena ise İrlandalı-İspanyol karışımı bir ailedendi.
Okulda öğrendiği İngilizce yanında annesinden de Fransızca öğrenir. Daha on dört yaşındayken Freud’un kitaplarını okumaya başlayan Che, Fransızca şiirlere ve özellikle Baudelaire’e karşı büyük bir tutkusu vardı. On altı yaşında ise Pablo Neruda’ya hayran olur. Kendisi de şiirler yazacaktır. Şiirleri, yalnızca Che’nin entelektüel birikimini değil, bir devrimci önder olarak kararlılığını ve coşkusunu da yansıtır.
Tomas’la Vedalaşma
Günün birinde, hatıram ufuğun ötesinde
bir yelkenli olsam bile
ve senin hatıran belleğimde demirleyen
bir gemi olsa bile
geleceğe doğru neşeyle yürüyen
ufuktaki kızıl yoldaşları gördüğümde
şaşkınlıkla haykırmaya başlayacak kuşluk vakti.
O korkunç ve beyaz soğukkanlı kötüler
şaşkınlığa uğramış gece gibi gerisin geri dönecekler.
İşte o zaman, dört duvar arasında
solgun şair,
evrenin şarkıcısı olacaksın
ve sen bahtı kara, ince ruhlu, hasta şair
halkın güçlü şairi olacaksın.
Che Guevara (Çeviren: Adnan Özer, Vilma Kuyumcuyan)
Ailesi, 1944 yılında Buenos Aires’e yerleşir, ekonomik durumları da iyiden iyiye bozulur. Che, Tıp Fakültesi’ne yazılır, bir yandan da çalışır. Fakültedeki ilk yıllarında Arjantin’in kuzey ve batı bölgelerini baştan başa dolaşır, buralardaki orman köylerinde cüzzam ve tropikal hastalıklar üzerinde çalışmalar yapar.
Che Guevara, 23 yaşında son sınıfta bir tıp öğrencisiyken, arkadaşı 29 yaşındaki biyokimyacı Alberto Granado ile Granado’nun Yüce Ruh adını verdiği 1939 model Norton marka motosikletiyle Aralık 1951’de Buenos Aires’ten başlayarak Latin Amerika yolculuğuna çıkarlar. Ernesto ve Alberto motosiklet üzerinde Güney Amerika’nın en ücra köşelerine giderler. Motosiklet bozulunca iki arkadaş yollarına gemi, at ve kamyonlarla devam ederler. Che’nin sonraki yıllarda büyük Amerikamız diye söz edeceği dev kıtayı tanırlar. Güney Amerika’nın birçok yerini dolaşan ikili, gittikleri yerlerde halkın yoksulluğuna şahit olur, ellerinden geldiğince tıbbi ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Che günlüğüne şöyle yazar: “Bu deftere not alan adam Arjantin topraklarına adım atar atmaz öldü. Ben artık eski ben değilim. Büyük Amerikamız’daki bu yolculuk beni hiç tahmin edemeyeceğim şekillerde değiştirdi.”
Yolculuk Peru’daki cüzzam kolonisinde son bulacaktır. Che’nin daha sonra ailesini, hatta ilk aşkı Chichina’yı geride bırakarak çıktığı bu yolculukta tuttuğu günlükler Motosiklet Günlükleri adıyla yayımlanacaktır. Kitap, 2004 yılında Diarios de Motocicleta adıyla sinemaya da uyarlanmıştır.
“Bir gün Ernesto bize bir açıklama yaptı. “Ben Venezuela’ya gidiyorum baba.” Ona hemen, “Orada ne kadar kalacaksın?” dediğimde ve “Bir yıl falan” cevabını aldığımda ne kadar şaşırdığımı hayal edersiniz. Kendimi biraz toparlayınca “Kız arkadaşın ne olacak peki?” diye sorduğumda, o da hiç duraksamadan “Beni seviyorsa bekler” diye cevap verdi. Oğlumun ansızın coşkuya kapılıp beklenmedik hareketler yapmasına alışkındım gerçi, o kıza düşkün olduğunu, bu tutkunun onun içindeki yeni ufuklara açılma heyecanını dizginleyeceğini düşünüyordum.” (Motosiklet Günlükleri)
Che Guevara, Alberto Granado
2011’de yaşama veda eden Alberto Granado “İlk tanıştığımız andan itibaren çok iyi anlaştık. Politika ve dünyanın durumuyla ilgili ikimiz de aynı görüşleri paylaşıyorduk. En çok takdir ettiğim özelliği dürüstlüğü ve negatif şeyleri pozitife dönüştürme kabiliyetiydi.” diyecektir yıllar sonra. Granado, Che’yi anlatırken, onun kolay bir arkadaş olmadığından da bahseder: “Che ödün vermeyen birisiydi. Onun görüşünü paylaşmaz ve ona inanmazsanız anlaşması kolay değildi.”
Che Guevara, Alberto Granado
Che, 1953 yılının Mart ayında üniversiteyi bitirir, doktor olur. Venezuela’daki cüzzam kolonisinde çalışmak üzere anlaşır. Buraya gitmek için çıktığı yolculuğu sırasında Peru’ya da uğrar. Orada yerliler hakkında daha önce yayınlanmış bir incelemesi yüzünden tutuklanarak cezaevine gönderilir. Hapisten çıktıktan sonra Ekvator’da Ricardo Rojo adında bir avukatla tanışması hayatının dönüm noktası olur. Che, Venezuela’ya gitmekten vazgeçip Ricardo Rojo ile birlikte Guatemala’ya gider, burada ilk eşi Hilda Gadea ile tanışır. Baskılar yüzünden Guatemala’da kalması tehlikeli bir durum alınca Meksika’ya gider. Gadea’nın hamileliğini öğrenince ise Eylül 1955’te Meksika’da evlenirler. Hilda isimli bir kız çocukları olur. Ancak evlilikleri Mayıs 1959’da son bulur.
İlk eşi Hilda Gadea, 1955
Ernesto, Guatemala’da iken Kübalı sürgün ve Fidel Castro’nun kardeşi Raul ile karşılaşır. Meksika’ya geçtiğinde ise Fidel Castro ve arkadaşları ile tanışarak Küba devrimcileri safında yer alır. Che Guevara, 1955’te Fidel Castro ve 26 Temmuz Hareketi ile tanışıp onlara katılma kararı aldığında kafasında bir devrim stratejisi yoktur aslında. Küba Devrimi Che’nin bu konudaki düşüncelerinin netleşmesini sağlamıştır. 26 Temmuz Hareketi’nin pratik deneyimi içinde arkadaşları ile birlikte gerilla savaşını öğrenen Che daha sonra bunu teorileştirmiştir. 1960’ta yayınlanan Gerilla Savaşı kitabı, 1963’te yayınlanan Gerilla Savaşı: Bir Yöntem başlıklı makalesi ve Küba, Kongo ve Bolivya’daki mücadelesi sırasında tuttuğu günlükler bu konudaki düşüncesini izleyebilmek için ana kaynaklardır.
“Halkın politikayla, yani halkın artık yasa, kararname ve karar halini almış olan kendi en aziz isteklerinin ifadesiyle olan ilişkisi, sürekli olmalıdır. Karşı devrimin her türlü belirtisine karşı, devrimci uyanıklık sürekli olmalıdır. Devrimci kitlelerin içinde kendi davranışlarına karşı uyanıklık, devrimci olmayan ya da ilgisiz olanlarınkine karşı olduğundan daha katı ve kesin olmalıdır. Devrimin oportünizmin tehlikeli yoluna girmesini görmek pahasına, mevki ne olursa olsun, görüşleri ne olursa olsun, bir devrimci, dürüstlük ve ahlaka karşı işlediği ağır suçlardan dolayı bağışlanamaz, çünkü o bir devrimcidir. Cezası hafifletilebilir, daha önceki yararlılıkları da göz önüne alınabilir, fakat suçu daima cezalandırılmalıdır.” (Gerilla Savaşı)
Granma gemisiyle Küba’ya hareket eder ve savaşın sonuna kadar en ön safta yer alır. Fidel Castro için “Genç zeki biri, kendinden çok emin ve son derece cesur. Galiba birbirimize tıpatıp benziyoruz” der. Aslında her ikisi de oldukça farklı karakterdedir. Che’nin Fidel Castro’dan farklı olarak kişisel bir iktidar hedefi yoktu. Başarılı bir komutandı ve bu başarısını gerilla savaşının acımasız kurallarını tam bir disiplinle ve gönüllü olarak yerine getirmesine borçlu. Castro ne kadar iktidar tutkunuysa, o da o kadar disiplin ve kural tutkunuydu.
Che Guevara ve Aleida’nın evlilik törenleri
Aleida March, Che ile 1958 yılında tanışır. 21 yaşındaki devrimci öğretmen Kübalı Aleida o yıllarda gizli örgüt üyesi olarak faaliyet gösterir. 30 yaşındaki Che ise gerilla hareketinin önderidir. 2012’de yayımlanan Aleida March’ın anılarını yazdığı Che Guevara ile Hayatım (Remembering Che: My Life With Che Guevara) adlı kitapta tanışmalarını ayrıntılarıyla anlatır. Aleida, yanındaki avukat arkadaşıyla örgüt tarafından bölgeye para ve döküman ulaştırmak üzere kurye olarak görevlendirilir. Che’nin karşısında, gövdesine bantlamış olan emanetleri çıkarmak ister, bantları sökemeyince Che’den yardım ister. Che Guevara, yıllar sonra karısına yazdığı bir mektupta, o anı “Bir erkek olarak hissettiklerimle, sorumluluklarım arasında bocaladım” diye anlatır. Arkadaşı Che Guevara’yı nasıl bulduğunu sorduğunda “Fena değil” derken, Che’nin sorgulayıcı bakışlarından rahatsız olduğunu ve onu yaşlı bulduğunu da söyler. Che ile daha önce tanışmış olan arkadaşı ise “Elleri ne kadar güzel, görmedin mi?” diye sorar. Aleida, Che’nin ellerini ilk görüşte farketmese de sonradan epey inceler. 1959’da evlenirler.
Devrim sonrasında Binbaşı Ernesto Che Guevara, Havana’nın La Cabaña Kalesi’nin komutanlığına getirilir, Küba vatandaşı ilan edilir. Sırasıyla Milli Tarım Reformu Enstitüsü Başkanlığı’na, Küba Milli Bankası Başkanlığı’na ve 23 Şubat 1961’de Sanayi Bakanlığı’na getirilir. Daha sonra az gelişmiş ülkelere çeşitli seyahatlar yapan Che, sömürülen halkları ve emperyalistleri daha yakından tanıma fırsatı bulur. Bu durum Che’nin savaşçı yanının tekrar canlanmasına yol açar, başka Latin Amerika ülkelerine gidip halkları örgütlemesi gerektiği kararını verir. 1965 Eylül’ünde bilinmeyen ülkelere doğru yola çıkar.
1960, Fidel Castro, Che Guevara
Che’yi Bolivya’da Higueras yakınlarında Barrientos’un (Bolivya’nın asker kökenli devlet başkanı) askerleri 7 Ekim 1967 gecesi yakalarlar. Bacağından ağır bir yara alır ve bir okula hapsedilir. 9 Ekim günü 39 yaşında kurşunlarla can verir. Che Guevara, Bolivya dağlarında esir alındığında, Bolivya ordusunun albaylarından Selich, öldürülmeden önce onu sorguya çekmeye kalkışır. “Kübalı mısınız, yoksa Arjantinli mi?” diye sorar. “Ben Kübalı, Arjantinli, Bolivyalı, Perulu ve Ekvatorlu’yum. Anladınız mı?” diye cevap verir. Che Guevara öldüğünde 20. yüzyılın en önemli aydınlarından Jean-Paul Sartre onun için “O, sadece bir aydın değildi, çağımızın en bütünsel insanıydı.” der.
Che Guevara, eşi ve çocukları
Veda Şarkısı
Biliyorum ki tertemiz değerlerin kokusu
bereketli kanatlarla dolduracak beynimi,
Biliyorum ki hayata geçmesi mümkün olmayan
fikirleri barındırmak gibi zevkleri bırakacağım.
Biliyorum ki ölümüne çarpışma günü
halk çocukları benimle omuz omuza verecek,
halkın savaştığı amacın kesin zaferini
göremezsem eğer
fikri en yüksek geleceğe götürmek için
mücadele verdiğimdendir,
eski kabuğun tüylerini yolarken
doğan umudun kesinliğiyle biliyorum bunları.
Che Guevara (Çeviren: Adnan Özer, Vilma Kuyumcuyan)
Che Guevara ve eşi Aleida
Che’nin duygusal dünyası sığ, sadece devrimci faaliyetle ilgilenen, tek yanlı bir kişiliğe sahip olduğu düşündürebilir. Oysa Che dostlarına olduğu gibi eşi Aleida’ya ve çocuklarına da, annesine de büyük bir sevgiyle bağlıdır. Eşi Aleida ile oldukça farklı kişiliklere ve hayattan bütünüyle farklı beklentilere sahip olmalarına rağmen aralarında büyük bir sevgi ilişkisi kurulmuştur. Che geceleri Aleida’ya şiirler okur. 1965’te devrimci hareket için yola çıkarken karısına en sevdiği aşk şiirlerinden parçalar okuduğu bir kaset bırakır. 9 Ekim 1967’de öldürülmeyi beklerken kendisine herhangi bir mesajı olup olmadığını soran kişiye, Fidel’e yakında Amerika kıtasında muzaffer bir devrim göreceğini söylemelerini belirtmekle yetinmemiş, “Karıma yeniden evlenmesini ve mutlu olmaya çalışmasını söyleyin.” diye eklemiştir.
Che’nin ilk evliliğinden dünyaya gelen kızı Hilda 1995’te ölür. Aleida ile evliliğinden olan çocukları Aleida, Camilo, Celia ve Ernesto Küba’da yaşamaya devam ediyor. Büyük kızı Aleida Guevara, babası gibi doktor, Küba’da engelli çocuklara hizmet veriyor. İki kardeşi avukat, diğeri ise yunus balıkları konusunda uzman bir veteriner.
Kaynak
Ernesto Che Guevara, Savaş Anıları, Che Guevara’nın Marksizm İçindeki Yeri, Sungur Savran, Che Guevara Devrimci Bir Hayat, Jon Lee Anderson, Bugünden Bakınca Ernesto Che Guevara, Dünya Halklarının Kahramanı Che, Yasin Yetişgen, Che Guevara’nın Büyük Aşkı Aleida