John Steinbeck, 27 Şubat 1902 tarihinde muhasebeci bir baba ve edebiyat sever bir annenin çocuğu olarak, göçlere açık bir tarım bölgesi olan Kaliforniya’ya bağlı bir kasabada dünyaya gelir. Çocukluğunu yaz aylarında çiftliklerde çalışarak geçirir.
Stanford Üniversitesi’nde ilgisini çeken dersleri alarak okur. Bu nedenle, eğitimini 1920 ve 1926 yılları arasında aralıklarla tamamlayabilir. Bu dönemde bir laboratuarda asistanlık yapar. Zaten, Steinbeck gençlik döneminde çiftçilik dahil birçok meslekte çalışır ve yaşadığı bu deneyimlerini kitaplarında kullanır.
John Steinbeck, 1907
14 yaşında yazar olmaya karar vermiştir. Büyük Buhran döneminde ise (1929) ailesinin desteğiyle tam zamanlı yazmaya başlar. 1930’da ilk eşi Carol ile evlenir. İlk dikkat çekici kitabı Yukarı Mahalle (Tortilla Flat) 1935’te basılır. Yukarı Mahalle’de Meksika’dan Kaliforniya’ya gelen Kızılderili-İspanyol karışımı Paisona’ların, kentsel değer yargılarına boş veren, saf ve içgüdüsel yaşamlarını tatlı bir güldürüyle anlatır. Steinbeck’in kendisinden önce edebiyatta bulunmayan konulara açıldığı romanıdır. Bu özelliğiyle yazara büyük ün sağlamıştır. Yapıt sinemaya da uyarlanmıştır.
“Bir kibrit çakıp purosunu yaktı, kibriti sallayıp fırlattı. Küçük kibrit çöpü yanarak, duvarın dibindeki eski bir gazetenin üstüne düşmüştü. Hepsi birden kalkıp, ateşin üstüne atıldılarsa da tanrısal bir güçle hepsi de yere yıkıldı. Birbirinin gözünün içine bakıp gülümsediler; umutsuz ve ölümsüz insanların tebessümüydü bu. Alevlerin parlayıp parlayıp sönüşünü bir düş görüyorlarmışçasına seyrediyorlardı. Kağıtların çiçek gibi açılıp kabarışına bakıyorlardı. İşte Tanrılar, böyle ufak sebeplerle aşka gelir. Ve insanlar, kağıt kabara kabara yanarken, alevler kuru duvar tahtalarını okşarken, tatlı tatlı gülerek olup bitenleri seyreder.”
Carol Henning, John Steinbeck
Steinbeck gezici tarım işçilerinin yaşamıyla, 1935 yılında yazdığı, 1936 yılında yayımlanan Bitmeyen Kavga adlı romanından sonra daha çok ilgilenmeye başladı. Bitmeyen Kavga (In Dubious Battle), Steinbeck’in dünya devrimci edebiyatında seçkin ve özgün yeri olan, en hareketli ve en ünlü yapıtıdır. Bitmeyen Kavga’da, belirleyici olmasa bile, devrimci kavgalarda bireyin de önemli bir tarihsel rol oynadığı vurgulanmak istenir; kapitalizmin kan zulüm kokan kirli oyunları, doymak bilmez kar tutkusu ve tarihsel suçluluğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilerek mahkum edilir. Bir komünistin özyaşam öyküsü olarak tasarladığı ve adını Yitik Cennet’ten aldığı Bitmeyen Kavga’dan sonra komünizme yakınlık duymadığını belirtmek zorunda kalmıştır.
“Palavrayı kes ahbap! Kim olduğunuzu, ne olduğunuzu çok iyi biliyoruz. Buradan defolup gitmenizi istiyoruz, o kadar işte.”
“Siz yasa iseniz, biz de yurttaşız,” diye söylendi Mac. “Bizim de yargılanmaya hakkımız var. Ben de vergi ödüyorum bu ülkede.”“O zaman köyüne git de orada öde vergini. Yasa masa yok burada, biz yurttaşlar komitesiyiz. Siz kızıllar buraya gelip de ortalığı karıştıracağınızı sanıyorsanız, çıldırmışsınız derim ben. Şu teneke kutuna bin ve buradan defol, yoksa bir kutu içinde gidersin, anladın mı?”
Steinbeck’in, 1936 yazı boyunca sık sık Sacramento’nun kuzeyindeki Gridley Göçmen Kampı’na gittiği, onlarla birlikte olmaktan hoşlandığı, pamuk toplamak için onlarla birlikte güneye gitmeyi düşündüğü kütüphaneci arkadaşı Lawrence C. Powell’e yazdıklarından biliniyor. Gezici tarım işçilerinin düşlerini ve dramlarını yansıttığı Fareler ve İnsanlar’ı (Of Mice and Men) da bu yıl içinde bitirdi. 1937’de yayımlanan Fareler ve İnsanlar, kendilerine ait küçük bir ev ve arazi satın alma hayaliyle Kaliforniya’nın Salinas Vadisi’ndeki bir çiftliğe çalışmaya giden iki arkadaşın ve çiftlikte çalışan diğer işçilerin karın tokluğuna verdikleri zorlu yaşam mücadelesini anlatır.
“Biz onlar gibi değiliz. Bizim bir geleceğimiz var. Derdimizi paylaşacak, bizi seven biri var. Başımızı sokacak yer bulamadık diye barlara dalıp paramızı son kuruşuna kadar harcayanlardan değiliz biz. Öyleleri hapse girse, kimsenin umurunda olmaz. Ama biz öyle değiliz.”
John Steinbeck (Robert Capa, 1947)
Steinbeck’ten seçme hikayeler kitabı Kasımpatları hikayesinin adını taşıyor. Kitaba bu adı verdiğine göre Memet Fuat da en çok bu hikayeyi sevmiş olabilir. Hikayede yaratılan hava sarıp sarmalıyor sizi; Elisa’yı anlıyorsunuz: Ruhsal durumunu özleyişlerini dahası kocasından bıkmışlığını, kocasına hiçbir zaman söyleyemeyeceği sözleri bir yabancıya söyleyebilmesini, o yabancıyla aynı duygularda buluşmak isteğini…
“Bak, insanın ne hissettiğini anlatayım sana. Tomurcukları ayıklarken olur bu. Bütün iş parmaklarının ucundadır. Sen sadece seyredersin onları. Kendi kendilerine işler parmakların. Açıkça hissedersin bunu. Tomurcukları ayıklar, ayıklarlar. Hiç yanılmaz onlar. Çiçeklerle karışır, çiçeklerle bir olurlar. Anlıyor musun? Senin parmaklarınla çiçekler. Kollarında hissedersin bunu. Onlar ne yapacaklarını bilirler, hiç yarılmaz onlar. Açıkça hissedersin bunu. Bir kere bu hale geldin mi, yanlış bir iş yapamazsın artık. Bilmem anlıyor musun? Anladın mı ne demek istediğimi?”
1939’da yayımlanan Gazap Üzümleri (The Grapes of Wrath), Steinbeck’in başyapıtı sayılır. Romana ad olarak bir Amerikan marşının adını düşünmüştü: Battle Hym (Savaş Şarkısı). Bu marşın notasını da romanın başına koymayı planlıyordu. Sonunda romanın adı Kutsal Kitap’taki bir deyimle Gazap Üzümleri ile değişti. Yazar uzun süre marşın romanın başına konulmasında diretti. Marşın adının ve sözlerinin romanın ışığında özel bir durum kazanacağını savunuyordu. Ayrıca romanın da bir tür marş olduğuna inanıyordu.
1962’de Nobel töreninde Steinbeck için yapılan tanıtım biraz da bu romanı özetlemektedir: “Onun amacı suçlamalardan kaçınarak eğlendirici ve rahatlatıcı yapıtlar vermek değildi. Tam tersine seçtiği konular ciddi ve gerçekleri ortaya çıkaracak konulardı. Kaliforniya’daki meyve bahçelerinin ve pamuk tarlalarının gerçekleri gibi.”
Gazap Üzümleri, bir dayanışma destanıdır. Yoksulların dayanışması ve örgütlenmesinin destanı. Olaylar, dinsel dersler veren kıssalar gibidir. Ekmek ya da şeker almaya yevmiyesi yetmeyen işçinin yerine ödemeyi yapan çiftlik kasiyeri, gezici işçilerin alışverişinden artan azıcık paraya çocuk sayısınca pahalı şekerleme vermeyi (cebinden ödemeyi) göze alan satıcı kadın, bu dayanışmaya katılan, duygulandığını göstermemek için kaba davranan kamyon şoförü, on gündür çalıştıklarını söyleyerek kahvaltılarını bir işsizle paylaşan, ona da iş bulmayı öneren aile… Birçok eyalette yasaklanıp toplatılan Gazap Üzümleri 1939’da Pulitzer Ödülü’nü kazanır.
“Neden değil sonuç; neden değil sonuç. Nedenler derinde ve basitti… Nedenler milyonla çarpılan bir midenin açlığıydı; milyonla çarpılan tek bir ruhun açlığı, mutluluk ve güven açlığıydı; gelişme, çalışma, yaratma, sancılarıyla kıvranan milyonlarca kas ve beyindi. İnsanın açık, belirli, son görevi… Çalışma ağrıları çeken kaslar, tek bir gereksinmenin ötesini yaratma sancıları çeken beyinler… İnsan budur işte.”
Gwyn Conger, oğlu Thom, John Steinbeck, 1945
Arkadaşı Ed ile Kaliforniya Körfezi’ni bir karavanla dolaşır. Daha sonra bu deneyim ona Cortez Denizi (Sea of Cortez) kitabını yazdırır. 1943 John Steinbeck’in özel hayatında hareketli bir yıl olur. Önce, on üç yıldır evli olduğu Carol Henning’den boşanır, ardından gizli ilişki sürdürdüğü Gwyn Conger ile evlenir. Gwyn ile kısa ve mutsuz bir evliliği oldu. Aynı yıl ilk çocuğu Thom dünyaya geldi. Bu dönemde roman yazmaktan da uzaklaştı. Yıllar sonra, 1958’de büyük oğlu Thom yatılı okulda Susan isimli bir kıza aşık olduğunu yazdığında Steinbeck cevaben şefkatli, iyimser, bilgece satırlardan oluşan bir mektup yazacaktır.
“İlk olarak, eğer aşıksan bu iyi bir şeydir, hatta bir insanın başına gelecek en iyi şeydir. Sakın bunu küçümsemelerine izin verme. İkincisi, aşkın çok çeşidi vardır. Biri bencil, cimri, açgözlü, egoist ve aşkı kendini beğenmek için kullanır. Bu aşkın, çirkin ve sakat çeşididir. Diğeri, senin içindeki iyi olan her şeyi dışa vurmanı sağlar. İyilik, itibar ve saygı. Sadece toplumsal saygı meselesi değil, bir başkasını eşsiz ve değerli görebilmeni sağlayan o daha yüce saygıyı da. İlk çeşidi, seni hasta, küçük ve zayıf yapabilir, ikincisi seni güçlendirir, sahip olduğunu bilmediğin cesareti, iyiliği ve bilgeliği ortaya çıkarmanı sağlayabilir.”
John Steinbeck (Philippe Halsman, 1953)
John Steinbeck, II. Dünya Savaşı’ndan gelişmeleri, savaş muhabiri olarak 1943’te çeşitli cephelerde izler. Bir Savaş Vardı (Once There Was a War) kitabı ise bu döneminin sonucu olarak ortaya çıkmış. Kitap Steinbeck’in New York Herald Tribune Gazetesi’ne 1943 yılının yaz aylarında yazdığı makalelerin bir derlemesi. Kitabın büyük bir kısmı, İngiltere sularında bir savaş gemisinde ve daha sonra karada geçirdiği günleri anlatıyor. Çok daha kısa olan ikinci bölüm Kuzey Afrika sularında, üçüncü bölüm ise İtalya sahillerine yakın, Akdeniz’in bir köşesinde geçiyor. Steinbeck Amerikan ordusu ile birlikte geçirdiği günleri bir günlük şeklinde tutmuş. Gemideki ruh halini, gündelik olaylar içinde vermiş. Steinbeck Bir Savaş Vardı’da kendi hayatıyla ilgili bilgi vermiyor, fakat karmaşık bir durumdan uzak kalmanın verdiği ruh halini hissettiriyor okura.
“Askerler Londra’da geçit törenine katıldı; giydirilmiş makineler gibiydi hepsi. Heybetli, tüfekleri gibi dimdik… Daha düne kadar kasap, memur, veznedardılar. Ama artık kahramanlar. Birbirini tutmayan adımlarıyla yüce bayraklarının ardından ayaklarını sürüyerek yürüyorlar.”
Robert Capa, John Steinbeck, 1947
1947 yılında Sovyetler Birliği’ndeki devrimden sonra batılıların yaptıkları ilk kültürel ziyaretlere katılır. Batum, Tiflis, Moskova, Stalingrad ve Kiev’e gider. Bu tecrübenin de sonucu A Russian Journal’daki işinden olur. 1948’in Mayıs’ında Fareler ve İnsanlar’da Slim, Cennetin Doğusu’nda Lee, Gazap Üzümleri’nde Casy adıyla sık sık rol verdiği yakın dostu Ed’in ölmesi ve eşi Gwyn’in boşanma kararı alması Steinbeck’i derin bir depresyona sokar.
Ed Ricketts, John Steinbeck
1948’de üçüncü ve son eşi Elaine Scott ile evlenir ve 1952 yılında yayınlanan Cennetin Doğusu (East of Eden) edebiyat dünyasını sarsar. “Bugüne kadar yazdıklarım, bu kitap için bir hazırlık niteliğindeydi” der John Steinbeck Cennetin Doğusu adlı romanı için. Kitap, okuru 20. yüzyılın başlarındaki Amerika’ya götürüyor. Steinbeck’in annesi Olive’in ailesi Hamiltonlar ile Trask ailesinin hayatları California’da Salinas Vadisi’nde kesişir. Acı, sevinç, başarı, keder, ihanet ve sevginin her hali Steinbeck’in bu eserinde toplamış ve iki ailenin izini sürerken, yeni yüzyılın doğuşuna Amerika topraklarından bakıyoruz.
“Adam öldüren biri yok edilmeli, mahvedilmelidir, çünkü büyük bir günahtır bu, belki de günahların en kötüsü. Öte yandan, alırız bir askeri karşımıza, adam öldürme yetkisi veririz eline, birde ‘İyi kullan, akıllıca kullan’ deriz. Önüne hiçbir engel koymayız. ‘Git, istediğin sınıftan, istediğin türden, öldürebildiğin kadar çok kardeşini öldür,’ deriz, ‘biz de sana bunun için ödül vereceğiz.'”
John Steinbeck, (Robert Capa, 1947)
Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında (Travels with Charley: In Search of America) kitabında 1960 yılında, Rocinante isimli karavanı ve köpeği Charley ile Teksas’tan Kaliforniya’ya uzun bir seyahate çıkan Steinbeck, geçtiği tüm yollar boyunca bildiği Amerika’nın bilmediği yönlerini keşfeder ve arabasına aldığı otostopçularla yaşadıklarını anlatır. Köpeği Charley ile Rocinante’sine binen Steinbeck, eyalet eyalet gezmeye karar verdiğinde yayıncısı başına bir şey gelmemesi konusunda onu sıkı sıkı tembih eder. Oğlu Thom’a göre babası ölmekte olduğunu biliyormuş ve uzakta kalan gençliğine dönmek, son kez köklerine ziyaret etmek ve Amerika’yı görmek istemiş. Steinbeck bu seyahatten 6 yıl sonra hayata veda edecektir.
“…Gözlem yapmak üzere çıktığım yolculuğumda mümkün olduğunca, görecek, işitecek, koklayacak çok daha fazla şeyin olduğu arka yollardan gittim ve gündüz düşlerini besleyerek insanın benliğini şişiren o geniş, trafik yarıklarından uzak durdum.”
John Steinbeck (Robert Capa, 1947)
1950’lerde Demokrat Parti başkan adayı olan ve Birleşmiş Milletler’in kuruluşunda çalışmış siyasetçi ve diplomat Adlai Stevenson’a arkadaşı olarak danışmanlık yapar Steinbeck, 1962-63 yılları arasında Demokrat Başkan John F. Kennedy’nin de Rusya nezdinde kültür büyükelçiliğini yapar. Steinbeck’in en yoğun şekilde siyasetle ilgilendiği dönem Nobel Ödülü sonrası Kennedy dönemi ve ardından iki dönem üst üste seçilen diğer Demokrat Başkan Lyndon Johnson dönemi. Johnson’ın seçim kampanyası için resmi biyografisini hazırlayan Steinbeck, adaylığı kabul konuşması dahil birçok önemli konuşmayı kaleme alır, emeği karşılığı para almaz. Çalışmalarında kendi değerlerini, siyasi görüşlerini, benimsediği politik tutumu da yansıtan Steinbeck başkana iletişim konusunda danışmanlık da yapar. 1962 yılında aldığı Nobel Ödülü’nü hak edip etmediği sorulduğunda alçak gönüllü bir şekilde “Açık yüreklilikle, hayır.” cevabını vermiştir.
Arthur Miller, Saul Bellow, and John Steinbeck (Inge Morath, 1966)
Steinbeck’in ilginç bir özelliği ise, takım elbiselerine Eski Mavi, Tatlı George Brown, Cenaze Siyahi, Dorian Grey, İhtiyar At gibi isimler vermesiydi. 1968’e gelindiğinde Steinbeck, doktoruna yazdığı bir mektupta artık fiziki durumunun hayatta kalmasına izin vermeyeceğini iliklerinde hissettiğini yazmış. Steinbeck 20 Aralık 1968 tarihinde bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiş. Vasiyeti doğrultusunda yakılarak ve külleri Salinas Kaliforniya’daki, ebeveynlerinin de yattığı aile mezarlığına gömülür.
Kaynak
Asuman Kafaoğlu Büke, Gazap Üzümleri’nin Öyküsü, Steinbeck’in Topraklarında, Bitmeyen Kavga, Meltem Gürle, Cennetin Doğusu