Menu

Fecr-i Ati Dönemi Nedir? Fecr-i Ati Dönemi Özellikleri



Fecr-i Âtî sözü “Yarının Şafağı” anlamına gelir. Fecr-i Ati edebiyatı, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan bir bildiriyle başlar. Batı etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın Tanzimat ve Servet-i Fünûn edebiyatlarından sonraki üçüncü aşamasıdır.

Fecr-i âtî Edebiyatı

II. Abdülhamid, 24 Temmuz 1908’de Anayasa’nın tekrar yürürlüğe konulup meclisin toplantıya çağrılacağını bildiren dört satırlık bir fermanı, İstanbul gazetelerinde yayımlatırken 1901-1908 yılları arası İstanbul’daki sıkı denetim sonucu yeraltına inen bütün matbuat ve neşriyat da yeryüzüne çıkar.

II. Meşrutiyet döneminde dünya görüşleri, siyasî fikirleri farklı, başlıca dört grup ortaya çıkacaktır. Bunlardan ilki başlıca muharrirleri Babanzâde Ahmet Naim, Mehmed Akif, Eşref Edip ve Ebülulâ Mardin olan İslâmi duyarlılığı savunan gruptur. Bunların ilk yayın organı Sırat-ı Mustakim, daha sonra Sebilü’r-Reşâd ve Beyanü’l-Hak’tır. Bir başka grup Türkçüler’dir. Bu gurubun yayın organları ilk önce Türk Derneği, sonra Türk Yurdu olur. Bu dönemde İkdam etrafında toplanan Osmanlıcı grupta ise Rıza Tevfik ve Ali Kemal vardır. Ayrıca Abdullah Cevdet’in İçtihat Mecmuası etrafında toplanan Batıcı bir grup aydın da görülür.

Bu gazete ve mecmualar arasında Fecr-i Âtî Encümeni’ni kuracak edipler ise II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında Hilâl Gazetesi etrafında bir araya gelir. Onlar, II. Abdülhamid aleyhtarı, özgürlük ve hürriyet taraftarları olarak İttihat ve Terakki Fırkasına sempati duyar. Bu nedenledir ki 31 Mart hadisesinde Hilâl Gazetesi, isyancılar tarafından baskına uğrar.

31 Mart Olayı, Taksim

31 Mart Olayı, Taksim

Çeşitli mekanlarda buluşan bu genç edebiyatçıları, bir araya getirme düşüncesini ilk kez Şahabeddin Süleyman dillendirir. Hilâl Matbaası’ndaki ilk toplantıda Yakup Kadri ve Refik Halit Müfit Ratip, Tahsin Nahit, Emin Bülent, Cemil Süleyman, Ali Süha Fazıl Ahmet ve Faik Ali gibi isimler bulunur. Bir takım görüşmelerden ve ileri sürülen tekliflerden sonra Faik Ali’nin isteğiyle “Fecr-i Âtî” adında karar kılınır. 20 Mart 1909 tarihinde dönemin gazetelerinden Hilâl’in matbaasında kurulan Fecr-i Âtî topluluğu, bu ilk toplantıdan beş gün sonra Servet-i Fünûn dergisinin 25 Mart 1909 tarih ve 930 numaralı nüshasında yer alan bir haber metniyle kendisini kamuoyuna tanıtır. Edebiyat alanında çığır açmak iddiasında oldukları için bunu belirtecek sembol bir cümle düşünürler. Bunu da Şahabeddin Süleyman bulur: “Sanat şahsî ve muhteremdir.”

Fecr-i âtî Topluluğu

II. Meşrutiyet’in çalkantılı günlerinde, Fecr-i Âtî ortamın durulmasını bekler. Topluluk mensupları, bir araya gelişlerinden yaklaşık on bir ay sonra, 24 Şubat 1910 tarih ve 977 numaralı Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan, grubun manifestosu niteliğindeki Fecr-i Âtî Encümen-i Edebîsi Beyannamesi’nde, Türk edebiyatının geçmişine ve mevcut durumuna dair birtakım tespitler yapmanın yanında, niçin bir araya geldiklerini, geleceğe yönelik planlarının neler olduğunu kamuoyuna açıklarlar. Müfit Râtip tarafından yazılan Beyanname, hem Türk edebiyatındaki ilk beyanname (manifesto/bildirge) hem de topluluğun en önemli faaliyeti olarak kayıtlara geçer.

Beyannamenin altında 21 kişiden oluşan Fecr-i Âtî Encümenî üyelerinin adları şu şekilde sıralanır: Ahmet Samim, Ahmet Haşim, Emin Bülent, Emin Lâmi, Tahsin Nahit, Celâl Sahir, Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi, Refik Halit, Şehabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Fâik Âlî, Fazıl Ahmet, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Köprülüzâde Mehmet Fuat, Müfit Ratip, Yakup Kadri.

Fecr-i Âtî  Beyannamesi

Fecr-i Âtî  Beyannamesi

Beyannameden alıntı: “Bizde sanat ve edebiyat; daima boş vakitlerin sevimli bir arkadaşı olarak görülmüş, zevk seviyesinin yükselmesine hizmetin, her alanda yücelmeye önderliği takdir edilmemiştir. Yalnız Namık Kemal, edebiyatsız milleti dilsiz insana benzetmekle edebiyatın toplumdaki gerçek işlevini dile getirmiş fakat etkili olamamıştır. Ayrıca Edebiyat-ı Cedideciler bu hususta ilk ciddi rehberdirler. Fakat onların da II. Meşrutiyet sonrasında yeniden bir araya gelemediler, edebiyata karşı lakayt kaldılar.”

Şahabettin Süleyman

Şahabettin Süleyman

Grubun amaçlarını sıralarsak:

  1. İlim ve edep çölüne benzeyen ortam içinde bir yeşil gölgelik oluşturmak için kurdukları müessesenin, Avrupa’daki emsalinin küçük bir örneği olmasına çalışmak.
  2. Dilin, edebiyatın, edebiyat ve toplum biliminin gelişmesine hizmet etmek için, ayrı ayrı boy gösteren yetenekleri bir araya toplayarak bundan doğacak kuvvetle gelişmeye, fikir çatışmalarından (daha doğru bir ifadeyle fikir alışverişinden) doğacak daha sağlam nihai görüşlerle fikirleri aydınlatmaya çalışmak.
  3. Fecr-i Âti Kütüphanesi adı altında sanat anlayışlarının yansıması olacak bir dizi eser yayımlamak.
  4. Servet-i Fünun dergisini yayın organı olarak kullanmak.
  5. Memleketin fikrî ve hissî gelişimini temin etmek için Batı’nın önemli eserlerini kendi üyelerine veya açacakları yarışmalarda seçecekleri kişilere tercüme ettirerek bunları yayımlamak.
  6. Çeşitli konferanslar vererek halkın edebî zevkinin seviyesinin yükselmesine, bilgisinin genişlemesine çalışmak
  7. Batı’daki benzer kuruluşlarla ilişkileri genişleterek/ilerleterek memleketin edebî türlerini Batı’ya, Batı’nın parıltılarını (parıltılı eserlerini) Doğu’ya nakledecek ve Batı’nın önemli ediplerini insanımıza tanıtacak sağlam ve yüce bir köprü görevi üstlenmek.

Servet-i Fünûn Dergisi, 17 Şubat 1910

Servet-i Fünûn Dergisi, 17 Şubat 1910

Fecr-i Âtî adlı dergiyi bir türlü çıkaramazlar. Servet-i Fünûn, Resimli Kitap, Musavver Eşref gibi dergilerde dağınık faaliyette bulundular. Öne çıkan isimlerden Şahabettin Süleyman’ın, Fecr-i Âtî’nin yayın organı olmak niyet ve ümidiyle 1909 yılında yayımladığı Şiir ve Tefekkür’de, Jale’de devam edemez. Böylece Fecr-i Âtî’ciler önemli bir tecrübe ve sermaye olmadan kendi başlarına dergi çıkarmanın zorluğunu anlarlar. Ahmet İhsan Tokgöz’ün, Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanma teklifini Fecr-i Âtî mensupları tereddütsüz kabul ederler.

Fecr-i Âtî her ne kadar gündelik ucuz siyasetten, politikadan ve hayatın popüleritesinden kaçsa da, dönemin diğer yayın organları tarafından sürekli tartışmaların odağına çekilir. Politikadan ve ucuz günlük siyasi çekişmelerden uzak durmaya çalışırlar ancak encümen ediplerinden bazı isimlerin bu ilkeye sadık kalmadıkları görülür. 31 Mart isyanının akabinde Fecr-i Âti’ye sonradan katılan Ahmet Samim’le, mensur şiirler yazan Ali Sühâ’nın, Hilâl Gazetesi’nde bu isyanı lânetlemek için yazdıkları nedeniyle gazete isyancılar tarafından basılır.

Fecr-i Âtî haftanın belirli günlerinde toplanır, yazılarını ve şiirlerini üyeler karşısında okur, onların eleştirilerine göre gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra yayımlar. Bu noktada encümen kendini bir aile sayar ve birlik içinde olma görüntüsüne özen gösterir. Fransız Akademisi’nde olduğu gibi, topluluğa yeni bir üye kabul edileceği zaman, özel günler düzenlenir, söylevler verilir. Üç hafta üst üste toplantılara katılmayanlar üyelikten çıkarılır.

Ahmet Haşim, 1908

Ahmet Haşim, 1908

Fecr-i Âtî’cilerin Genel Özellikleri

  1. Servet-i Fünûnculara tepki olarak ortaya çıktıklarını söyleseler de sanat anlayışı bakımından Servet-i Fünûncuların devamı olmaktan öteye geçememişlerdir.
  2. Sanat şahsi ve muhteremdir görüşünü benimsemişlerdir.
  3. Edebiyat ciddi ve önemli bir iştir, bunun halka anlatılması lazımdır anlayışına sahip olmuşlardır.
  4. Duygusal ve romantik aşkları dile getirmişlerdir.
  5. Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kalmışlardır.
  6. Batı, özellikle de Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
  7. Romantizm, sembolizm, empresyonizm ve parnasizm gibi akımlardan etkilenmişlerdir.
  8. Süslü, sanatlı, ağdalı ve ağır bir dil kullanmışlardır.
  9. Gerçeklerden uzak tabiat tasvirleri yapmışlardır.
  10. Tiyatro ile yakından ilgilenmişlerdir.
  11. Bir edebiyattan çok, topluluk olarak anılmışlardır.
  12. Edebiyatımızda ilk edebî topluluk olarak tarihe geçmişlerdir.
  13. İlk defa beyanname yayınlayan topluluk olmuşlardır.
  14. Aruz ölçüsünü, serbest müstezat, sone ve terza rima gibi nazım biçimlerini sıklıkla kullandılar.
  15. Roman ve hikâyelerde realizm ve natüralizm akımı etkilidir.
  16. Servet-i Fünûn ve Millî Edebiyat arasında köprü görevi üstlendiler.

Emin Bülent

Fecr-i Âtî Şiirinin Özellikleri

  1. Sanat, sanat içindir” görüşü benimsenmiştir.
  2. Daha çok tabiat ve aşk temaları işlenmiştir.
  3. Duygusal ve romantik şiirler yazılmıştır.
  4. Tabiat tasvirleri gerçeklerden uzak ve subjektiftir.
  5. Genellikle aruz ölçüsü kullanılmıştır. Kulak için kafiye anlayışı esas alınmıştır.
  6. Serbest müstezat nazım türü daha da geliştirilmiştir.
  7. Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
  8. Sembolizm, parnasizm ve empresyonizm akımlarından etkilenilmiştir.
  9. Arapça, Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü ağır, süslü bir dil kullanılmıştır.
  10. Ahmet Haşim, Fecr-i Âtî şiirinin en önemli sanatçısıdır. Bu topluluğa ölümüne kadar bağlı kalmıştır.
  11. Şiirde müzikaliteyi, ahengi ön plana çıkaran bir sanat anlayışı hâkimdir.

Bir Günün Sonunda Ârzu

Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi... sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrârını ömrün eder i'lân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde semâ kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

Ahmet Haşim

Cemil Süleyman'ın Ukde adlı öykü kitabıCemil Süleyman’ın Ukde adlı öykü kitabı

Fecr-i Âtî Dönemi Roman ve Hikaye

  1. Bu dönemde roman ve hikâye şiirin gerisinde kalmıştır.
  2. Romanlar teknik yönden kusurlu, içerik yönünden zayıftır.
  3. Romanlarda süslü, sanatlı, ağır bir dil kullanılmıştır.
  4. Maupassant tarzı hikâyeler yazılmıştır.
  5. Realizm ve natüralizm akımlarından etkilenilmiştir.
  6. Cemil Süleyman ve İzzet Melih roman ve hikâyede ön plana çıkmıştır.
  7. Cemil Süleyman hikâyelerinin “Timsal-i Aşk” ve “Ukde” adlı kitaplarda toplamıştır. Hikâyelerinde halktan kişilere yer vermiş, dil ve üslup bakımından Millî Edebiyat akımının etkisinde kalmıştır. Sanatçının “Siyah Gözler”, “İnhizam”, “Kadın Ruhu” adı romanları teknik açıdan kusurlu olsa da ruh çözümlemeleri bakımından başarılıdır.
  8. İzzet Melih Devrim, roman ve hikâyelerinde aşk temasını romantik bir duyarlılıkla ele almış, “Tezad” adlı romanıyla adını duyurmuştur. Sanatçının ayrıca Pier loti tarafından ön sözü yazılan “Hüzün ve Tebessüm” adlı hikâye kitabı vardır.

“Temeddün ve terakki ancak rivayat-ı kadimeyi ve efkâr-ı batılayı yenerek vücuda gelebilir. Etrafınıza bakınız, memleketimizin günden güne tedenni etmesinin sebeplerini araştırınız. Her nokta-i nazardan kendinizi Avrupa milletleriyle mukayese ederseniz bu sebepleri kolaylıkla bulabilirsiniz. (…)

Devletimiz eski satvet ve ehemmiyetini niçin muhafaza edemedi? Çünkü idaresizlik, cehalet ve ihmal bizi kemiriyor ve bitiriyordu. Çünkü Avrupalılar her cihetten ilerlerken biz daima maziye rücu ediyor, daima taassubun boyunduruğu altında bulunuyor, medeniyetten hariç kalmak istiyorduk. Ve düşünmüyorduk ki ötekilerle beraber yürümez, umumi harekete tabi olmazsak onlar muttasıl terakki eden rakipler, bizi mutlaka ezerek geçecekler, bizi ta geride bırakarak muttasıl koşacaklardır.(İzzet Melih Devrim (Tezat romanından alıntı))

İzzet Melih Devrim

Fecr-i Âtî Dönemi Tiyatro

  1. Fecr-i Aticiler, teknik bakımdan mükemmel olmayan ancak konuşma diline daha çok yaklaşan eserler vermişlerdir.
  2. Tiyatro türünde Henrich İbsen’i örnek almışlardır.
  3. Bu dönemde tiyatro türünde Şahabettin Süleyman, Tahsin Nahit ve Müfit Ratib öne çıkmıştır.
  4. Şahabettin Süleyman’ın “Fırtına”. ‘”Aralarında”. “Kanun”. “Avdet”, “Aziz Katil”, “Kül ve Burgu”, “Çıkmaz Sokak”, “Yeni İzdivaçlarda”, “Kırık Mahfaza” adlı tiyatro eserleri vardır. Sanatçı, teknik bakımdan zayıf olan bu eserlerde genellikle aşk temasını işlemiştir. Konuşma diline yakın bir dil kullanmıştır.
  5. Tahsin Nahit’in tiyatro eserleri arasında “Hicranlar”, “Jön Türk”, “Firar” sayılabilir. Sanatçı, Şahabettin Süleyman’la birlikte “Kösem Sultan” ve “Ben Başka” adlı tiyatro eserlerini de kaleme almıştır.
  6. Fecr-i Aticiler içinde tiyatro türünün en başarılı sanatçısı Müfit Ratib’dir. Teknik bakımdan en iyi esleri o yazmıştır. Sanatçının “Sayfiyede”, “Zincir”, “Zeki Çocuk”, “Bir Buhran”, “Kadın Pençesi” adlı oyunları vardır.

“Şekip_ Ee şikayet çok oldu Delis. Bir akşam, bir tesadüf sana sevmediğimi temin ettiğim bir kadının civarına beni atıyor. Biraz tebeddül, biraz yenilik muvakkaten beni çekiyor. Bundan ne çıkar? Ben yine sana avdet ediyorum. Ne yaparsın, biz daima böyleyiz. Kadınlarda tebeddül isteriz. Ne kadar değiştirirsek o kadar memnun oluruz. Fakat yine bir sevdiğimiz vardır ki ona avdet ederiz. Bazen bir söz bile teati edemediğimiz kadınlar için ahbaplarımızı, evdeki kadınlarımızı terk ederiz. Bizde bütün zevceler buna alışıktır. Onlar bu zayıflığımıza karşı daha insaflıdır.

Delis_ Onlar kıskanmazlar mı?

Şekip_ Kıskanırlar (Delis hayretle yüzüne bakınca) Kıskanırlar. Fakat o kadar…”  Müfit Ratib (Zincir adlı oyunundan alıntı)

Müfit Ratip

Fecr-i Âtî Dönemi Öğretici Metinleri

  1. Makale, deneme, eleştiri gibi türlerde yazılar yazılmıştır.
  2. Dil ve üslup yönünde bir önceki edebiyatın devamıdır.
  3. 1911’de Selanik’te çıkan ve millî bir edebiyat oluşturmak isteyen “Genç Kalemler” ile dil konusunda tartışmalara girmişlerdir.
  4. Eleştiri bu dönemde ön plana çıkmıştır.
  5. Bu sanatçılar “estetik, sanat ve edebiyat” konularında eleştiriler kaleme almışlardır.
  6. Fecr-i Âtî içinde gazeteciliği meslek edinen tek kişi Ahmet Samim’dir. “Hilal, Cidal, İtilaf, Seda-yı Millet”gibi gazeteleri çıkarmıştır.
  7. Şahabettin Süleyman, “Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye, Yeni Osmanlı Edebiyatı” adlı kitapları yazmıştır.
  8. Mehmet Behçet, “Genç Şairlerimiz ve Eserleri, Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı, Genç Romancılarımız ve Eserleri” gibi tarih kitaplarını yazmıştır.

Filhakika tarih-i edebiyat tarihin, bilhassa tarih-i medeniyetin mühim bir cüzüdür, fakat hiçbir zaman kudemadan bir muallim-i muhteremin dediği gibi fer’i değildir. Bilakis vesaik-i tarihiyeye esas ve menbadır. Tarih; edebiyat sanat kadar canlı ve kıymettar-ı muavine malik değildir. Çünkü onun vasıtasıyla bir zaman-ı muayyenin, bir cemiyet-i muayyenenin ruhuna nüfuz eder…Şahabettin Süleyman (Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye, Yeni Osmanlı Edebiyat)

Şahabettin Süleyman, Sanatı Tahrir Ve Edebiyat, 1913

Şahabettin Süleyman, Sanatı Tahrir Ve Edebiyat, 1913

II. Meşrutiyet yıllarında Fecr-i Âtî edipleri, II. Abdülhamid yönetimine karşı İttihad ve Terakki Fırkası’nın yanında yer alır. Ne var ki tek cephe görünümündeki bu fırka güçlenip iktidara yaklaştıkça çeşitli franksiyonları barındırır hale gelir. İşte bu fraksiyonlardan birinin üyelerinden Sadâ-yı Millet gazetesi yazarı ve aynı zamanda encümen üyesi Ahmet Samim öldürülünce Fecr-i Âtî’yle, İttihad ve Terakki Fırkası’nın arası açılır.

Encümen, Ahmet Samim’in cinayetinde İttihat ve Terakki Fırkası içerisindeki hizipleri sorumlu tutarak, Servet-i Fünûn 993 numaralı sayısında bu menfur cinayeti kınar ve arkadaşlarının katiline lanetler okur. Bu vakadan sonra II. Meşrutiyet döneminde siyasi iktidara hâkim bu fırka, Fecr-i Âtî Encümenî’ni sıkıştırmaya başlar. İlk Fecr-i Âtî bildirisinde yirmi bir yazar ve şairin adı bulunurken; bir yıl sonraki bildiride bu sayıda ve isimlerde bazı değişiklikler olduğu görülür. İkinci bildirideki isimlerle ilk beyannâmedekiler karşılaştırıldığında Ahmet Samim, Emin Lâmi, Hamdullah Suphi, Abdülhak Hayri, Ali Canip, Ali Süha, Mehmet Behçet ve Mehmet Rüştü’nün encümenden ayrıldıkları görülür.

Bu isimler arasında Ahmet Samim, 1910 yılında, siyasi nedenlerden ötürü, pusuya düşürülerek öldürülürken Mehmet Behçet Beyrut’a gider. Ali Canip, Genç Kalemler yazarları arasına katılırken Emin Lâmi, Hamdullah Suphi, Abdülhak Hayri, Ali Süha, Mehmet Rüştü kendi istekleriyle encümenden ayrılır. Hayrettin ve Süleyman Fehmi Beyler encümene yeniden dahil olurken Enis Behiç de, Fecr-i Âtî üyeleri arasına girer. Fecr-i Âtî Encümenî kuruluşundan dağılışına kadar dört başkan değiştirir. İlk başkan Fâik Âlî’dir; simgesel ve geçici başkandır. Midilli mutasarrıfıyken izinli olarak İstanbul’da bulunduğu sırada başkanlığa getirilir, ancak bir iki toplantıya katılır. Fâik Ali görevine dönünce, Fazıl Ahmet onun yerine getirilir. Üçüncü başkan Hamdullah Suphi, encümenin son başkanı ise Celâl Sâhir’dir.

Fecr-i Âtî’nin dağılışını hızlandıran en önemli etken her üyenin eserinde işleyeceği tema bakımından kendini bağımsız ve özgür hissetmesidir. Dağılışın diğer bir nedeni ise maddî olanaklarının yetersizliğidir çünkü eser yayımlamak, topluluğun adını taşıyan dergi çıkarmak maddi imkâna bağlıdır.  Fecr-i Ati Encümeni’nin kuruluşu “1909 yılı şubatının dördüncü haftasındadır.”, dağılışı ise “1912 yılının bitimidir.” Böylece Fecr-i Âtî’nin yazınsal varlığı yaklaşık 3 yıl 10 ay, 5, gün sürer.

Kaynak
Fecr-i âtî Encümeni edebiyatıFecr-i Ati BeyannamesiFecr-i Ati Topluluğu ve Musavver Muhit MecmuasıFecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912) Yöntem Bilgisi Açısından Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (Şahabeddin Süleyman – Köprülüzade Mehmet Fuat)


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir