Klasik dönemin ünlü Avusturyalı bestecisi Franz Joseph Haydn, hem Mozart’ı hem Beethoven’ı etkilemiştir. Müzik tarihinin en uzun yaşayan bestecilerindendir. Tarihte Viyana Klasikleri olarak bilinen üç büyük bestecinin ilkidir. Klasik dönemin senfoni ve yaylı çalgılar kuvarteti geleneğini yerleştiren, koral yapıtlarıyla (kiliselerde söylenen, çalınan dinsel şarkı ya da kaynağı dinsel şarkılar olan orkestra parçası) her dönemde ölçüt olmuş bir sanatçıdır. Yaşadığı yıllar, Bach’ın, Handel’in döneminden Beethoven’a dek uzanır. Bu süre içinde müziksel biçimlerin geçirdiği büyük değişimlere tanıklık edecek, daha ötesi bu değişimleri yönlendiren başlıca kahramanlardan biri olacaktır.
Luigi Schiavonetti, Portrait of Franz Joseph Haydn, 1825
Haydn, Avusturya’nın Rohrau bölgesinde bir arabacının oğlu olarak dünyaya gelir. Ailede müzikle uğraşan kimse yoktur, ama babası müzik hayranıdır. Altı yaşındaki oğlunun müzik yeteneğini keşfedip Hainburg Müzik Okulu’nda eğitime başlatır. Henüz sekiz yaşındayken güzel sesini dinlemeye gelen Viyana’daki St. Stefan Kilisesi’nin koro şefi, onu korosuna katar. Sesi çatallaşana dek, dokuz yıl bu koroda söyleyen Haydn, aynı kilisede keman ve org çalmayı öğrenir.
On sekiz yaşından sonra artık koroda söyleyemediğinden, küçük orkestralarda görev alıp müzik dersi vererek, müzik eşlikçiliği yaparak yaşamını kazanır. 1755’te meslekten müzikçi olan tek öğretmeni Nicola Porpora’yla tanışır. Porpora, Haydn’a şarkı söyleme tekniği ve besteleme yöntemleri kadar İtalyanca da öğretir. Bu arada onu Viyana’nın ileri gelen müzikçileri ve müziğe ilgi duyan çevresiyle tanıştırır. Haydn, 1759’da Kont Morzin’in Bohemya’da Lukavec’teki şatosunda müzik yönetmenliğine başlar. 1761’e dek süren bu görev sırasında ilk besteleri de filizlenir. Haydn’ın gençlik eserleri hem pratik, hem de teorik yönden yetersizdir. Kararlılığın, sıkı çalışmanın ve yeteneklerinin yardımıyla, teknik ve estetik kuralları kendi kendine öğrenir.
Ludwig Guttenbrunn’a atfedilmiş, Maria Anna-Aloysia Keller’in doğrulanmamış minyatür tablosu
Kendisine bir oda kiralayabilecek duruma gelince Keller adında bir perukacının evine pansiyoner olarak yerleşir. Evin küçük kızına aşık olur, ancak genç kız manastıra girince, 1760’da büyük kardeşi ile evlenir. Bu evlilik, Haydn’ın en büyük hatası ve mutsuzluğu olur. Bütün müzik yazarları, kıskanç, gururlu, fırsatçı ve kocasına hükmeden Maria Anna-Aloysia Keller’in kötü bir eş olduğu konusunda birleşirler. Öyle ki, huysuz eş pasta yaparken, Haydn’ın müsveddelerini tepsilerine sererdi. Haydn ise duygularını şöyle dile getirir: “Kalitesiz biri. Kocası kunduracı mı, yoksa sanatçı mı, umrunda değil.”
John Hoppner, Portrait of Franz Joseph Haydn, 1791-92
Baryton
Ludwig Guttenbrunn, Portrait of Franz Joseph Haydn, 1791-92
1790’da Prens Nikolaus’un ölümünden sonra gelen Prens Anton, hiç müzik meraklısı değildir. Böylece Haydn artık dilediği gibi beste yapmakta ve geziye çıkmakta özgürdür. Haydn, 1791 yılının ilk günü Londra’ya varır ve orada on sekiz ay geçirir. Londra’nın canlı müzik yaşamı ve konserlerden elde ettiği gelir, onu mutlu etmiştir. 1792’de Viyana’ya döner ve o yıl genç Beethoven’a ders vermeye başlar.
Beethoven, Haydn’ın bestelerine hayrandır; oysa kişiliklerindeki farklılık nedeniyle bir türlü anlaşıp dostluk kuramazlar. 1794’te bir başka konser dizisine çağrısı üzerine yeniden Londra’ya gider. Haydn’ın Londra Senfonileri (No.93-104) başlığını verdiği 12 senfonisi bu türün en başarılı örnekleridir. Sürpriz Senfonisi, ikinci, ağır bölümünde uyuklayan hanımları uyandırmak için davulun birdenbire vurulan sesiyle ünlenmiştir. Saat Senfonisi’nin ikinci bölümündeki tik-tak temposu bu adın nedenidir. Mucize Senfonisi ise ilk çalınışın alkışı sırasında dinleyicilerin üstüne düşen kocaman bir avizenin kimseyi incitmemiş olmasından bu başlığı almıştır ve bu dizinin sonuncusu Londra Senfonisi’dir.
Haydn’ın eserlerini inceleyenler, orada aydınlık ve mantıklı bir inşa tarzının, yalın ve doğrudan bir melodik anlatım sanatının, usta işi bir gelişim tekniğinin sırlarını bulur. Hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar sağlam bir işçilik örneği verdiği alan, kuşkusuz senfoni ve oda müziği alanıdır.
Anton Grassi, Bust of Haydn, 1802
31 Mayıs 1809’da ölen Haydn’ın cenazesi Mozart’ın Requiem’i ile kaldırılır. Hundsturm Mezarlığı’nda ebedi istirahatgahına kavuşur. 1820 yılında Haydn’ın naaşı defnedildiği yerden başka yere taşınmak için çıkarılır; ancak herkesi dehşete düşüren bir şey sözkonusudur: Haydn’ın kafasını kesilmiştir. İşaretler, Nepomuk Peter adındaki bir adama çıkar. Bu adam tuhaf hobileriyle nam salmıştır, ölülerin kafataslarını toplar. Nepomuk Peter verdiği ifadede, definden bir hafta sonra arkadaşı Rosenbaum’la beraber Haydn’ın tabutunu açtığını ve kafatasının üzerinde birtakım ölçüm işleri yaptığını söyler. Çünkü Nepomuk Peter, bir insanın ruhsal maharetleri ile kafatası biçimi arasında dolaysız bir ilişkinin bulunduğunu savunan Franz Joseph Gall ismindeki hekimin büyük bir hayranıdır. Fakat, Haydn’ın başı Rosenbaum’un evinde bulunamaz. Ölüm döşeğindeyken Rosenbaum, kafatasının kendisinde olduğunu itiraf eder. Bunun üzerine Haydn’ın kafatası 1954’te törenle yeniden gömülür.
Örnek bir klasik Haydn senfonisinin dört bölümdeki tempoları: I. Allegro, II. Andante moderato, III. Menuetve Trio, IV. Allegro. İkinci ağır bölüm, genellikle temel tonun paralel minör tonunda yazılır. Her klasik senfonisinde mutlaka bir menuet (her ölçüye üç vuruşun düştüğü zarif bir Fransız saray dansı) ve trio bölümü vardır, bu bölümde Haydn özellikle üflemeli çalgıları kullanarak ses renklerinin yeni birleşimlerini denemiş, dans temposuna zamanın divertimento’larına (yaylı veya üflemeli çalgılar toplulukları icin yazılmış bölümlerden oluşan hafif müzik formu) benzeyen bir canlılık getirmiştir. Senfoninin ilk iki bölümdeki ağırbaşlılığını menuet’in havası hafifletir. Haydn 1760’lardan sonra senfonilerinin son bölümüne yeni bir biçim oluşturur: İlk bölümden daha kısa, allegro, presto gibi hızlı bir tempoda, rondo veya sonat biçiminde, 2/4’lük ve coşkulu bir final yazar. Haydn, senfonilerine koyduğu isimlerle onları dinleyiciye daha alımlı kılmayı amaçlar. Ancak, birçok senfonisinin ismi özgün olarak Haydn tarafından verilmemiş, sonradan yakıştırılmıştır. Haydn, her zaman kökeninin halk olduğunu belirterek, bilgiçlikten, soyluluk taslamaktan uzak durmuştur. Bu alçakgönüllü ve içten tutumu yapıtlarına da yansır.
Haydn’ın Viyana’da son yıllarını geçirdiği evi (şu anda müzedir)
Avusturya’nın ilk ulusal marşının bestecisi Haydn’dır ve sözleri 1929’da değiştirilmiştir. 1922’den bu yana kullanılan Alman Milli Marşı’nın bestesi 1797 yılında Joseph Haydn tarafından yapılmıştır. Alman Dil Bilimci ve şair Heinrich Hoffmann Von Fallersleben, Haydn’ın melodisi üzerine içeriğinde devrimle ilgili sözleri olan bir şiir yazar. Bu marş Cumhuriyetçilerle, Devrimcilerin onaylamasıyla Weimer döneminde 1922’de Almanya Ulusal Marşı olarak seçilir.
Kaynak
Zaman İçinde Müzik – Evin İlyasoğlu, Franz Joseph Haydn, Haydn, Mozart ve Beethoven’ın Piyano Sonatlarına Genel Bakış