Amerika’da ünlü bir kompozitör olan Arif Mardin’in ablası, sosyolog, siyaset bilimci Şerif Mardin’in amcasının kızı, ama hepsinden önemlisi Türkiye’de halkla ilişkiler mesleğinin öncüsü. Gözünde gözlüğü, ensesinde topuzu, elinde bastonu ve yüzünde hiç eksik olmayan gülümsemesiyle Betûl Mardin.
Annesi, Hariciye Nazırı Mısırlı Halil Şerif Paşa’nın kızı Şerife Leyla Hanım, babası ise Mardinizade Arif Paşa’nın oğlu Muhiddin Arif Bey’dir. Babası Mısır’daki pamuk tarlalarından oldukça rahat bir şekilde geçinen ve bankacılık yapan biridir, ancak 1929 krizinde pamuk fiyatları dibe vurunca, ailenin tüm serveti sıfırlanır. Bu yüzden annesinin babası, molla dedesinin yanına taşınırlar. Kayınpederinin yardımıyla İş Bankası’na ikinci müdür olan, daha sonra Mısır şubesine müdür olarak atanan babası, evi geçindirmekte zorlanır bir süre. O dönem Betûl, ablasının, kuzenlerinin eskilerini giyer, idareli para kullanmayı öğrenir. Sonradan babası pamuk fiyatlarının yükselmesiyle yeniden zengin olacak ve Mısır’daki sermayesinin bir bölümünü Türkiye’ye getirip Türk Petrol’ün Yönetim Kurulu’na girecektir.
“1927 yılının son ayında Arap-Türk karışımı bir ailenin ikinci kız çocuğu olarak Şişli’de bir apartmanda dünyaya gelmişim. İkinci çocuğun da kız olmasına ailem o kadar üzülmüş ki, göbeğimi Mehmet Arif diye kesmişler. Ben 4,5 yaşındayken Arif doğdu. Kardeşimin erkek olması herkesi çok mutlu etmişti. 3 kardeş birlikte büyüdük, taa ki ablam Leyla, Robert Kolej’de birlikte yatılı okurken veremden ölünceye kadar.”
“Çok eski kökler. Peygamber sülalesi; 14 asır falan. Aslen ve mevzulen Arap. Ebulula Bey’in babası, yani büyükbabamın babası ile İstanbul’a geliş, 19. yüzyılın başı, 1820’ler gibi… 200 yıla yakın zamandır İstanbul’dayız.”
“İsmim Betül değil, Betûl; Betül, Farsça keçi demek. Betûl ise Hz. Meryem’e verilen bir sıfat, bakire anlamına geliyor.”
“Çocukluğumda çok şiddet gördüm. İsviçreli bir dadım vardı, beni çok döverdi, bir de bütün aksiliklerin üstüne solaktım. Her şeyin üstüne bir de solak olduğum için ellerime de vurulardı, cetvelin sert tarafıyla hem de. Ellerimdeki izler de hep o dayaktan kalma. Evdekiler sükunet bozulmasın diye annemle babama söylememişler, ben büyüyünce yengem anlattı.”
“6 yaşına kadar konuşmadım hem dayaktan, hem de bana sürekli “sen doğduğunda biz çok üzüldük” demelerinden olabilir. Bu yediğim dayaklardan dolayı bir merkez bozulmuş beynimde, aynı anda iki üç şeyi yapamıyorum. Çok dövmüşler beni. Araba da kullanamıyorum, makine de, internet filan da kullanamıyorum. Londra’da söylediler çok dayak yemişsiniz dediler. Beynimin o kısmı hasar görmüş.”
“6 yaşımda doğru dürüst konuşmamışım ben, sadece 4 yaşımda Non /Oui (Evet-Hayır) demişim Fransızca. Kekemeydim, 5 yaşımda nefes almayı öğrendim kendi başıma. Banyoya kitlerdim kendimi, büyük nefesler alırdım, sonra konuşurdum.”
Arnavutköy Kız Koleji
Betûl Mardin’in çocukluğu ve ilk gençliği, Osmanlı döneminde Bağdat Valiliği, Adliye Nazırlığı, Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu vekilliği yapmış, anne tarafından büyükbabası Necmeddin Molla Kocataş’ın disiplinli köşkünde geçmiş. Fakat dünyaya geldiği Şişli’deki apartman, daha şenlikli, daha modern bir manzara içerir. Zira Cemal Reşit ve Ekrem Reşit Rey’in sofrasını şenlendirdiği, Nâzım Hikmet’in de sıkça ziyaret ettiği, Lüküs Hayat operetine ilham kaynağı olduğu söylenen bir apartman dairesi.
Ablası öldükten sonra ailesi, Betûl Mardin’in üzerine titriyor, onun Robert Kolej’de (eski adıyla Arnavutköy Kız Koleji) yatılı okumasını yasaklıyor. Oysa Betûl Mardin’in amacı, Koleji bitirdikten sonra Amerika’ya gidip psikiyatri öğrenimi yapmak; ancak ne yaptıysa, ne kadar dil döktüyse de bunu ailesine kabul ettirmesi mümkün olmaz. “Ben o günden sonra annemden, babamdan hiç ayrılmadım; onları hiç bırakamadım. 40 yaşıma geldikten sonra, 3-4 yıllığına Londra’ya gidişim dışında hep Teşvikiye Palas’ta onlar üst katta, ben alt katta, hep onlarla birlikte yaşadım.”
Betûl Mardin ve ilk eşi Akgün Ustalar
Kolejin ardından üniversite okuyamaz Betûl Mardin. Dört sene boyunca yemek, pasta, çocuk bakımı gibi kurslara gider. 1950 yılında Türkiye’nin ilk işçi milletvekili Numan Ustalar’ın oğlu Akgün Ustalar ile Hukuk Fakültesi’ni bitirmesi ve askerliğini yapmasını bekledikten sonra, 22 yaşındayken evlenir.
“İlk kocamı çok sevmiştim. O da ailem gibi çalışmama karşıydı. O zaman anladım ki, Türkiye’de kadının belli bir mesleğinin olması, çalışma hayatında yükselmesi çok zor. Akgün’le 1956 yılında boşandık. Bu arada bir kızımız oldu. Ama ben daha boşanmadan önce, bende bazı şeylerin kuvvetlendiğini hissettim. Tiyatro eserleri çevirmeye, bazı sanat dergilerine yazılar yazmaya, yani ucundan bucağından çalışmaya başladım.”
“İlk kocamla evlendiğimizde memur maaşı alıyor, geçinemiyoruz. Sırf bu yüzden ben ders vereyim dedim. İngilizce dersi vermeye başladım, aynı anda Amerikalılara da Türkçe dersi veriyordum. Öyle geçimimizi sağlıyorduk.”
“Kızım Leyla doğduktan 5-6 sene sonra olmadı ayrıldık… Çok çapkındı çünkü.”
Haldun Dormen, Betûl Mardin
“Asıl iş hayatına atılmam, 1956 yılında Tercüman Gazetesi’ne tercüme yapmak üzere kabul edilmem ile başladı. Aynı yıl Mısır’da bazı karışıklıklar olmuştu. Böylece oradaki arazilerimizi kaybettik. Maddi açıdan ailemizin içinde yaşanan ikinci krizdi bu… O yüzden çalışmaya başlamam zor olmadı.”
Tercüman Gazetesi sahiplerinden Semih Tanca sayesinde bir görüşme ayarlanır. Betûl Mardin, gazetenin yazı işleri müdürü Semih Tuğrul’la yaptığı ilk iş görüşmesine, sade bir elbise, büyük taşlarla bezeli bir broş ve kocaman taşlı bir yüzük ile gider. Semih Tuğrul Bey “Siz mi iş arıyorsunuz, ne yapabilirsiniz ki?” der. Para almadan yazı yazdığı bir dergiye, Federico Garcia Lorca ile ilgili bir makale hazırladığını söyler Mardin. Semih Tuğrul, bunun üzerine Lorca’nın bir şiirini İspanyolca okur. Betûl Mardin, hemen aynı şiirin Melih Cevdet Anday imzalı çevirisini okuyarak cevap verir. Bu sayede, karikatür balonlarının metinlerinin çevirisini yapmak üzere, 600 lira maaşla işe kabul edilir. Çevirmen olarak girdiği gazetede, dördüncü gün sayfa editörü olur. Bu arada kocasından da boşanır.
Betûl Mardin, Haldun Dormen
Betûl Mardin, 1958 yılının sonuna doğru gazetedeki görevinden ayrılır. Daha iyi bir ücretle Amerikan Haberler Merkezi’nde basınla ilişkileri yürütmek üzere, yani adı konmamakla birlikte ilk halkla ilişkiler görevine başlar. Halkla ilişkiler diye bir tanımın bile ülkemizde daha bilinmediği günlerde, Betûl Mardin, Amerikan Haberler Merkezi’nde bu işe başlayarak mesleğinin ilkleri arasında yer almaya hak kazanır.
“Bir tiyatrocu var, çok sık bana gelip gidiyor: “Haldun Dormen…” Çünkü ben piyes tercüme ediyorum; veriyorum, oynuyorlar. Herkesi tanıyorum, şimdi farkına varıyorum benim içimde halkla ilişkiler varmış da ben farkında değilmişim o zaman. Haldun da benimle birlikte önemli kişilerle tanışıyor, benimle geliyor gidiyor, davetler yapıyoruz. Ben aslında o dönem Haldun’un PR’ını yapıyorum, ama farkında değilim ve para almıyorum. Öyle böyle derken 2 senedir çıkıyorduk, flört gibi değil de, devamlı haydi şuraya gidelim, haydi buraya gidelim gibi.”
Betûl Mardin ve oğlu Ömer Dormen
“Haldun’un bana evlenme teklif edişini hiç unutmam. Sözlerini aynen hatırlıyorum. ‘Hakkımızda dedikodu varmış, evlenip bunları giderelim, ne dersin?’ demişti. Böylece Haldun’la 1959 yazında evlendim ve kendimi Dormen Tiyatrosu’na adadım. Haldun’la ilk evlilik yıllarımda tabii ki çalışmadım, sadece Dormen Tiyatrosu ile ilgilendim.“
“Aşıktım Haldun’a. Bir arkadaşımız sorunca fark ettik aramızdaki gizli sevgiyi. Hadi evlenelim dedik evlendik, hep beraberdik, çok emek verdik… Aşık olunca çok neşeli oluyorum ben, biliyor musunuz, nedir aşık olmak; ayaklarınızın biraz yerden uçarcasına olması gibi bir his… Haldun’dan sonra sevgilerim oldu, ama aşk zor.”
“Haldun’la evlendik. Her zaman söylerim, o dikiş-nakış kurslarının mesleğimde çok faydasını gördüm diye… Tiyatrocu olarak, Haldun’la evliyken, bütün prodüksiyonu elden geçiririm, dikişlere bakarım, yemeklere bakarım, gala gecelerini yaparım. O zaman daha yok halkla ilişkiler falan, ama ben özel olayları düzenlerim, basını çağırırım.”
Betûl Mardin, Haldun Dormen’le evliliğinin ilk yıllarında kısa bir süre Yeni Sabah’ta çalışır. Oğlu Ömer’in doğduğu yıllarda, gazetede çevirmenlik yapıp inceleme yazıları yazmaktadır. Ama bu kez de patrona kızıp istifa eder.
Ayten Gökçer, Cüneyt Gökçer, Betûl Mardin, 1970
“Çok güzel evlilikti, ama Haldun’u görene aşk olsun. Haldun bir gidiyor 4 ay yok. Ben de geleyim diyorum, istemiyordu. O zaman herkes karısını getirir diyordu.”
1964 yılında Betûl Mardin 5 yıllık evliyken, hayatının akışını yeniden değiştirecek bir teklif alır.
“1964 yılında yıllardır piyeslerini sahneye koyduğum bir oyun yazan beni ziyarete geldi. Turgut Özakman’dı bu. O günlerde TRT’nin radyo bölümü merkez dairesi başkanıydı. Bana, TRT’ye program uzmanı olarak gel dedi. Haldun da istedi o işe girmemi ve ben TRT’ye girdim. Aman efendim, meğer ben ne çok severmişim radyoyu… İşe bir sarıldım, bir sarıldım ki görme… Üç yıl geceli gündüzlü çalıştım. Ancak Haldun’la boşandık, ama ilişkimiz hiç kopmadı. Haldun, Türkiye’de tanıdığım en asil adamların başında gelir. Boşandıktan sonra eve geldiğimde pembe güller yollamıştı bana ve mutluluklar diliyordu. Bugün en yakın üç dostum varsa, bunlardan biri Haldun’dur.”
Betûl Hanım, 1967 Şubat ayında Haldun Dormen’den boşandıktan sonra kızı Leyla Ustalar ve oğlu Ömer Dormen’le birlikte Teşvikiye Palas’ta yaşamaya devam eder. İş hayatında ise, boşandıktan sonra önce Erzurum Radyosu’nun kuruluşu, sonra televizyon için İngiltere’de BBC’de üç aylık kurs, ardından Ankara’da televizyondaki çalışma yer alır. Ama o günlerde İstanbul’da televizyonun kurulması söz konusu olmadığından, kendisinin de çocuklarını bırakıp Ankara’ya yerleşmesi mümkün olmadığı için, 1968 Haziran ayında TRT’den ayrılıp kendi deyişiyle “sipsivri” İstanbul’a dönüyor ve işte o günden sonra Betül Mardin’in yaşamında “halkla ilişkilerin” ağır bastığı dönem başlıyor.
Betûl Mardin, Haldun Dormen
“Şirketler neden tanıtımlarını yapmıyor ki?” sorusu götürür onu Türkiye’de halkla ilişkilerin doğuşuna önayak olmasına.
“Akbank’a gittim. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dallı, Hamit Belli de o günlerde Genel Sekreter. Halkla ilişkilerin ismi hala ortada yok, ama benden istedikleri tam o iş: Personelle aramızdaki ilişkileri sen üstlen diyorlar. Part-time olarak işe başlıyorum ve 1.5 ay içinde tam 10 müşterim oluyor. Müşterilerimin arasında plak şirketi, lokantacılar falan var; Selahattin Beyazıt, Moran Lisesi, Fecri Ebcioğlu, Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu. Yani çok çeşitli; işte o zaman çok kitap okumaya başladım. Çünkü çevrem vardı, işi iyi götürüyordum, ama metodunu bilmem, altyapıyı tamamlamam gerekiyordu, iki yıl da böyle geçti, ama bana yine “iğneler batmaya” başladı. Ben bunu yapıyorum, ama belki de hamhum-şaralop yapıyorum diye düşünmeye başladım. Ahmet Dallı’ya gittim ve “Beni İngiltere’ye tayin edin” dedim. Ahmet Bey, o zamanlar Kemal Has Bey’in Londra’da bulunan Elvan adlı şirketine tayinimi koordine etti, ama tam gideceğim sırada düştüm, kalça kemiğim kırıldı ve sonuçta sakat kaldım.”
Bu olay, 1971 yılı Ocak ayında olur. Bugün Betül Mardin’le özdeşleşen meşhur baston, işte o düşme olayından kalan yadigar. Sonra bir ameliyat, bir bacağın diğerinden 4 santim uzun olduğu ortaya çıkınca bir ameliyat daha. Sonra Londra’da yine tedavi ve iyileştikten sonra Londra’da halkla ilişkilercilik. “Bende olan birikimle birlikte Londra’da bu işi yaparken çok şey öğrendim. Pek çok şeyin farkına vardım. Eğer ilk dönemim çıraklıksa, Londra’da usta oldum diyebilirim.”
Betûl Mardin, 1974 yılında Türkiye’ye döner, Alaeddin Asna ile A&B’yi kurar, on yıl sürer bu ortaklık. Bu dönemde İstanbul Festivali’nden Sheraton Oteli’ne, Şişe Cam Topluluğu’ndan Pamukbank’a, birlikte pek çok iş yaparlar.
1987 yılında Canan Bengiserp, Nilgün Pirinççioğlu ve Cemal Noyan’la Image Okulu’nu açar. Kurumsal iletişimden stratejik danışmanlığa, medya ilişkilerinden kriz yönetimine kadar tüm alanlarda Türkiye’nin önde gelen halkla ilişkiler firmalarından olan Image, 18 yıldır çoğu ulusal ve uluslararası büyük şirketler olan yüzlerce müşterisi için, sayısız proje ve organizasyon yapar. Tüketim ürünlerinden ilaç ve giyim sanayiine, özelleştirmeden finansa her alanda çalışır, yüzlerce halkla ilişkiler uzmanı yetiştirir. Mardin, sadece silah ve sigara üreticileri için çalışmaz, siyasete bulaşmaz.
Arkadaşlarının “Ahtapot Betûl” adını taktığı Mardin, herkesin her türlü sorununu anında çözebilir. Bir de öyle her kariyer kadınında görülmeyecek kadar düşkündür ailesine ve çocuklarına.
“Çok katıyım ben. Duygusal olduğum pek söylenemez. Gerçekten güzel yemek yaparım, çok iyi dans ederim mesela. Eşimle baş başa kaldığımız zaman farklıyım, ama birileri yanımızda olduğu zaman ciddi. Mardin-i Zade… Çocuklarıma yumuşak bir anneyim. Görevlerini bilirler.”
“Her sabah aynı saatte uyanırım saat 07.00’da. 22.30’da ışığı söndürmeye çalışırım. Sabahları mutlaka 07.30’da kahvaltımı ve jimnastiğimi yaparım. Her sabah taze sıkılmış greyfurt suyu, yoğurt içine dört kaşık balımı katıp mutlaka yerim. Öğlen et veya tavuk, sebze, pilav veya makarna, tatlı mutlaka (aşure/muhallebi/sütlaç gibi), çay, kahve şekersiz. Türk kahvesi şekersiz. Şekerimi tatlılardan alarak kendime dikkat ediyorum. Yaşamı önemsiyorum. İnsanın kafasını meşgul etmesi gerekiyor. Okuyacaksın, çalışacaksın, takip etmeye çalışacaksın. Takip edersen olayları, kadın genç kalıyor.”
Betûl Mardin’in bir kadın olarak karşılaştığı engelleri aşıp, Türkiye’nin ilk halkla ilişkiler uzmanı olması ve Türkiye’de halkla ilişkiler kavramını duyurması büyük önem taşır. Bu durum, kadınların kendilerini iş hayatında göstermelerine ve kendilerini geliştirmeye kapı açar.
Betûl Mardin, 1995 yılında Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) başkanlığına kadar yükselir ve bu göreviyle de IPRA’nın ilk Türk kadın başkanı olur. Daha sonra Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği tarafından kendisine verilen “Member Emeritus” unvanıyla da, dünyada sayılı kişide olan bu ödülle, halkla ilişkilerde bir üstat sayılmaktadır. Betûl Mardin, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümü öğretim üyesidir.
Kaynak
Bir ayrıntı İnsanı, Bir Duayen Betûl Mardin, Halkla İlişkilere Giriş-Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Bölümü, Kadınların Hayran Olduğu Kadın Betûl Mardin, Kadın Azmi Ve Dirilişinin En Güzel Ve Anlamlı Yaşayan Tarihi, Türkiye’nin İlk Halkla İlişkiler Danışmanı Betül Mardin’in Unutamadığı Jest