Menu

Hoca Ahmet Yesevi Kimdir? Hayatı Ve Eserleri



Tarih boyunca ilim ve fikir dünyamıza yön veren, asırlar geçse de düşünceleriyle ve eserleriyle yaşayıp insanlığı aydınlatmaya devam eden isimler vardır. İbn Sina, İbn Haldun, Fârâbî, Gazalî, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli gibi ilim ve gönül insanları yüzyıllar öncesinde ortaya koydukları eserleri ve evrensel değerlerle zaman ve mekanın sınırlarını aşarak bugüne gelmişlerdir. Bu isimlerden biri de Hoca Ahmed Yesevî’dir. Onun güçlü nefesi Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyayı etkilemeye devam etmektedir.

An illustration of Ahmad Yasawi, Ahmet Yesevi University

An illustration of Ahmad Yasawi, Ahmet Yesevi University

“Pîr-i Türkîstan”, “Hazret-i Türkistan”, “Türk Aleminin Demir Kazığı”, “Evliyalar Sultanı”, “Kutubul Aktab” namları ile anılan Ahmed Yesevî’nin doğum tarihî (1093?) kesin olarak bilinmemektedir. Bugünkü Kazakistan’ın Çimkent şehrinin doğusunda Sayram kasabasında dünyaya gelir. Ancak Hâce Yûsuf el-Hemedânî’ye (ö.1140-41) katılıp ve onun halifelerinden oluşu dikkate alınırsa, XI. yüzyılın ikinci yarısında dünyaya geldiğini söylemek mümkündür. Sayram’ın tanınmış şahsiyetlerinden olan babası, kerametleri ve menkıbeleri ile tanınan ve Hz. Ali soyundan geldiği kabul edilen Şeyh İbrahim’dir. Annesi ise Şeyh İbrahim’in halifelerinden Mûsâ Şeyh’in kızı Ayşe Hatun’dur. Şeyh İbrahim’in, Gevher Şehnaz adlı kızından sonra ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Ahmed Yesevî, küçük yaşta annesini ve babasını kaybettikten sonra ablası ile bilinemeyen bir sebeple Yesi şehrine gider ve yerleşirler.

Gerek Yesevî lakabını alması, gerekse Arslan Baba’nın onunla Yesi’de buluşması bu bilgiyi doğrular nitelikte. Hoca Ahmed, burada Arslan Baba namındaki tanınmış Türk şeyhinin ilgisi ve iltifatına mazhar olur. Ancak Arslan Baba, Ahmed Yesevî henüz küçükken öldüğü için, onun kişiliği üzerindeki etkisi belirsizlik içerir. Çünkü menkıbeye bürünmüş Ahmed Yesevî ile Arslan Baba ilişkisinin tarihi gerçekliklerini ayırt etmek oldukça güçtür. Menkıbelerde anlatılan olayların birçoğu, olağanüstülüklerle karışmış, tabii olmayan veya akla uygun düşmeyen olaylar içerir.

Fuad Köprülü Arslan Baba’nın, Ahmed Yesevî’nin tarihî şahsiyeti üzerinde kuvvetli etkiyi doğru bulmazken; İslam tarihçisi Mehmet Şeker, Ahmed Yesevî’nin Arslan Baba’dan sadece etkilenmekle kalmayıp, ondan ilk öğrenimine başladığının da anlaşıldığını yazar.

Arslan Baba

 Arslan Baba Türbesi, Kazakistan’ın Türkistan eyaletinde Otrar kentinde yer alır. (Bugün hala Ahmed Yesevî türbesi ziyarete edilmeden önce 70 km. mesafede olan Arslan Baba türbesinin ziyaret edilmesi yaygın bir uygulamadır. Bu türbe ziyaret edilmeden Yesevî türbesinin ziyaret edilmesi yöre halkı tarafından hoş görülmez.)

Ahmed Yesevî, Arslan Baba’nın vefatından bir müddet sonra zamanın önemli İslam merkezlerinden biri olan Buhara’ya gider. Bu şehirde devrin önde gelen alimlerinden Şeyh Yûsuf el-Hemedânî’ye katılarak onun irşad ve terbiyesi altına girer. Hemedânî’nin vefatı üzerine önce Hâce Abdullah-ı Berkî’nin yanına gider; 1160’de onun vefatıyla Hâce Hasan-ı Endekî geçer. Aynı yıl Endekî’nin de vefatı üzerine Ahmed Yesevî irşad postuna oturur. Bir müddet sonra makamını Abdulhâlik-i Gucdüvânî’ye bırakarak Yesi’ye döner.

Bu yıllarda, yaşadığı bölgede İslam ülkelerinin her tarafına yayılan tasavvuf hareketleri vardı. Medreselerin yanında kurulan tekkeler merkezleri durumundaydı. 1157 yılında Mâverâünnehr’i kendi idaresi altında birleştiren Sultan Sencer’in vefatıyla; Harezmşahlar bir İslam devleti haline gelmeye başlar. Bu uygun koşullar Ahmed Yesevî’yi, nüfuz sahibi biri haline getirir. İslamî ilimlere vakıf olan, Arapça ve Farsça bilen Ahmed Yesevî, çevresinde toplananlara İslam’ın esaslarını, tarikatının adap ve erkânını öğretmek gayesiyle sade bir dille ve halk edebiyatından alınma şekillerle hece vezninde manzumeler söyler. “Hikmet” adı verilen bu manzumeler, ayrıca dervişleri vasıtasıyla en uzak Türk topluluklarına kadar ulaştırılır.

Hikmetlerin içeriği Ahmed Yesevî’nin hayatı hakkında bazı bilgiler verir. Ancak bunların tarihî gerçeklere ne derece uygun olduğunu tespit etmek güçtür. Buna rağmen Yesevî’nin şiirlerinde yer alan bu bilgiler hayatına, eğitimine, ulaştığı makam ve mertebelere dair bazı açıklamalar getirmesi bakımından oldukça değerlidir.

Tarihte İz Bırakanlar

Ahmed Yesevî altmış üç yaşına geldiğinde geleneğe uyarak tekkesinin avlusunda müridlerine bir çilehane hazırlatıp, vefatına kadar burada ibadet ve riyazetle meşgul olur. Çilehanede ne kadar kaldığı belli değildir. Fakat ölünceye kadar buradan çıkmadığı ve hücrede vefat ettiği bir gerçektir. Doğum tarihi bilinmediğinden kaç yıl yaşadığı hususunda da kesin bir şey söylemek mümkün değildir.

Rivayetlere göre Ahmed Yesevî’nin bir oğlu iki kızı vardı. Oğlu İbrahim kendisinden önce vefat etmiştir. Soyu kızı Gevher Şehnaz tarafından devam etmiştir. Soyu da, düşüncesi ve tarikatı gibi çok geniş bir alana yayılmıştır. Bir çok insan kendisinin onun soyundan geldiğini iddia etmiştir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi de bunlardan biridir.

Hoca Ahmed Yesevî’nin geniş bir coğrafyaya yayılmış, çok sayıda halifesinin ve binlerce müridinin olduğu kabul edilir. Bunlar Türk-İslam anlayışını ve Yesevî anlayışını yaymışlardır. İlk halifesi Arslan Baba’nın oğlu Mansur Ata’dır. Onun halifeleri ve müridleride bütün Orta Asya’da, Anadolu’da ve Balkanlarda yayılmış ve etkili olmuştur. Türkler arasında en tanınmış halifesinin Hakîm Süleymân Ata olduğu bilinir. Anadolu’da Bektaşîliğin kurucusu olan Hacı Bektaş-ı Veli’de onun halifelerinden sayılır.

Hoca Ahmed Yesevî'nin Gravürü

Horasan’da daha XIII. yüzyılda Haydariye tarikatının doğmasında etkili olan Yesevîlik; yine aynı yüzyılın ikinci yarısında Anadolu’da Babaî ve Bektaşî tarikatlarının oluşumunda da önemli bir rol oynamıştır.

Elde edilen verilere göre Yesevîliğin, Osmanlı coğrafyasında iki şekilde varlığını sürdürdüğünü söylemek mümkündür. Bunlardan ilki düşünce yapısının, uygulamalarının Nakşibendîlik ve Bektaşîlik üzerindeki etkisidir ki; Kübrevîyye, Kâdirîyye, Nakşibendîyye ve Halvetîyye gibi tarikatlar Yesevîliğin etkisinde gelişmişlerdir. ikincisi ise bazı arşiv belgelerinin işaret ettiği gibi bizzat Yesevîlik tarikatı olarak varlığıdır.

Ahmed Yesevî'nin Türbesi

Ahmed Yesevî’nin Türbesi, Kazakistan

Kazakistan’ın Türkistan eyaletinin en önemli yapısıdır ve hiçbir yapı Ahmed Yesevî’nin türbesinden daha yüksek olamaz. Gelin ve damat, evlilik öncesi mutlaka türbeyi ziyaret eder. Türbe, Emir Timur’un Buhara seferi öncesi Buhara’nın fethi müjdesini rüya yoluyla önceden haber alması nedeniyle şükür ifadesi olarak Emir Timur tarafından yaptırılır. Külliyenin yapımı için o dönemin en meşhur mimarlarından olan Hoca Hüseyin Şîrâzî görevlendirir. İki kubbeli dikdörtgen bir yapı olan külliyede merkezî bölümün ortasında büyük bir kazan yer alır.

Hoca Ahmed Yesevî’nin mührü muska içine konur ve insanlar muskayı boynuna asar, bunun manevî koruyuculuğuna inanırlar.  Türkistan’da halk “Medine’de Muhammed, Türkistan’da Hoca Ahmed” diyerek buranın manevi büyüklüğüne işaret eder. Halk, her türlü dileklerin kabulü için buraya gelir ve dileklerini diler. Türbenin içindeki Ahmed Yesev’nin kabir odasına “gorhane” adı verilir. Kabir odasının merkezinde Hoca Ahmed Yesevî’nin açık yeşil mermerden sandukası bulunur. Sandukanın görüldüğü alandaki yere para bırakılır, ziyaretçiler yanlarında getirdikleri uzun beyaz çarşafları da orada bulunan taşların üzerine bırakırlar, bazı ziyaretçiler ise türbeyi kucaklayarak etrafında dönerler.

Hoca Ahmed Yesevî Külliyatı

Ahmed Yesevî’nin bilinen iki eseri Fakr-nâme ve Divân-ı Hikmet’tir. Fakr-nâme, Ahmed Yesevi’nin tarikat üzerine fikirlerini açıkladığı ve Yesevîiliğin prensiplerini ortaya koyduğu bir risaledir. Bu eserin, Divân-ı Hikmet’e giriş olabileceği düşünülüyor. Divân-ı Hikmet ise, Ahmed Yesevî’nin hikmetlerini içeren kitabının adıdır. Yesevî’nin kendi hikmetlerini kitap halinde topladığı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüzde Divân-ı Hikmet’in çok sayıda ve farklı içerikte nüshaları bulunmaktadır. En eski bilinen nüshaları 16. ve 17. yüzyıla aittir. Bu nüshalarda dil ve içerik bakımlarından farklılıklar bulunduğu tespit edilmiştir. Bu da bazı hikmetlerin, Ahmed Yesevî’ye ait olmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Muhtemelen bazı hikmetler, Yesevî dervişleri tarafından Divân-ı Hikmet’e sonradan eklenmiştir.

Ahmed Yesevî’nin eserine ne zamandan beri Divân-ı Hikmet denildiği de kesin olarak bilinememektedir. Bu ismin 16. yüzyıldan beri kullanılmakta olduğu tahmin ediliyor. Gerçi Ahmed Yesevî kendisi “hikmet söyledim” gibi ifadeler kullanmaktadır ancak eserine bizzat bu ismi verip vermediğini bilemiyoruz.

Divânı Hikmet

Divân-ı Hikmet, klasik Türk-İslam Edebiyatı’nın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. O, çok az sayıda edebi eserin bulunduğu bir döneme ait olması bakımından da önemlidir. Bu nedenle, Divân-ı Hikmet dil ve edebiyat tarihi açısından çok değerli bir eserdir. Divân-ı Hikmet özellikle Doğu ve Kuzey Türkleri arasında, Özbekler, Kırgızlar ve Volga Türkleri arasında çok yayılmış ve bir kutsal kitap gibi görülmüştür.

Âşıklar meydanında ilim ve hikmet bilinir,
Erenlerin tuzağına doğan, şahin tutulur,
Bin nefesi bir nefes, kılsa himmet kılsa şevk,
Sır kapısı açılıp, cümle ruhlar görünür.
(Divânı Hikmet)

Ahmed Yesevî’nin doğup büyüdüğü, eğitim aldığı coğrafya Karahanlı yönetimi altında olduğundan dolayı, bu coğrafyada kullanılan edebî Türkçe’nin, yani Karahanlı Türkçesi’nin Divân-ı Hikmet’in dilidir dememiz mümkündür. Dörtlüklerle yazılmış hikmetlerde kıt’a sayısı 5-28 arasında değişmekle birlikte çoğunlukla; 10-12 kıt’alık hikmetler tercih edilmiştir. Bir kısım hikmetlerde gazel tarzının, münacatlarda ise mesnevî tarzının kullanıldığı bilinir. Gazel tarzındaki hikmetlerin bir kısmı musammat şeklindedir.

Ahmed Yesevî Heykeli, Aşkabad

Ahmed Yesevî Heykeli, Aşkabad

Ahmed Yesevî, kendi mensubu bulunduğu tasavvufî gelenekteki aşk edebiyatının bütün unsurlarını Divân-ı Hikmet’ine büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Divân-ı Hikmet’in en birincil teması aşktır, denilebilir. Şiirlerinde, en büyük aşk şehidi Hallâc-ı Mansûr başta olmak üzere, Bâyezîd-i Bistâmî, Şiblî gibi sûfîlerin yanı sıra; Hak yolundan asla dönmeyerek canlarını Allah yolunda feda eden Zekeriyyâ peygamber gibi peygamberleri de; şiirlerinde aşk yolunun örnek şahsiyetleri olarak ele alır. Ayrıca o, klasik aşk edebiyatının simgesel kişiliklerinden Leylâ ile Mecnûn, Ferhat ile Şirin, Vâmık ile Azrâ gibi figürlere de şiirlerinde yer vererek, beşerî-hayvanî aşktan ilahî aşka giden yoldaki süreci büyük bir ustalıkla anlatır.

Dertsiz insan insan değil, bunu anlayın,
Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinleyin,
Gönlümüzde aşk olmasa, bana ağlayın,
Ağlayanlara gerçek aşkımı hediye eyledim 
Aşksız kişi insan değildir, anlasanız,
(Divânı Hikmet)

Ahmed Yesevî Gravür 2

Ahmed Yesevî, Allah sevgisi ile bu sevginin motive edici gücü ile Orta Asya Türklerine başta tebliğcilik olmak üzere çeşitli hizmetlerde bulunmuş büyük bir sûfîdir. Çevresine rağmen olmamış, yaşadığı toplumla bütünleşmiştir. Köylü, kentli herkesle diyalog kurabilmiş, basit bir göçebenin olduğu kadar, sultanların da gönlünü kazanmıştır. Onun, İslamiyet içerisindeki “sevgi” boyutunu yakalaması, bir inkılaba neden olmuştur. Gerçekten Ahmed Yesevî, kurucusu olduğu tarikatı ve devrinde yetiştirdiği derviş ve talebeleriyle; “Pîr-i Türkistân” sıfatıyla bir büyük evliya olarak şöhret kazanmıştır. Diğer taraftan Türk dili ve edebiyatında bir büyük çığır açmış; kendisinden sonra gelen Yunus Emre, Eşrefoğlu Rûmî, Niyâzî-i Mısrî, Aziz Mahmûd Hüdâyî gibi Anadolu; Süleyman Atâ ve Ali Şîr Nevâî gibi birçok Türkistan tekke şairlerine, ruh ve manada olduğu gibi dil ve nazımda da rehberlik etmiştir. Türk tasavvuf şiirinin pîri olmuştur. Onun rehberliğinde Türk dili ile yazılmış tasavvufî ve edebî eserler İslam Edebiyatı içinde ayrı bir kol teşkil etmiş ve sağlam bir yer alabilmiştir.

Kaynak
Diyanet İlmi Dergi-Hoca Ahmed Yesevî (Özel Sayı)UNESCO 2016 Hoca Ahmed Yesevî Yılı anısına-Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed YesevîGüney Kazakistan: Evliya DiyarıHoca Ahmed Yesevi, Hayatı, Eserleri ve Toplumu Eğitme Metodu Klasiklerimiz XV – Ahmed Yesevî Ve Dîvân-ı HikmetAhmed Yesevî’nin Bektaşîlik, Alevîlik Üzerindeki Etkileri ve Osmanlı Dini Hayatındaki İzleriAhmet Yesevi’de Aşk Kavramı: Divan-ı Hikmet Üzerine Bir İncelemeHoca Ahmet Yesevî ve Onun Eğitim Sisteminin Temeli


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir