Menu

Hürrem Sultan’ın 8 Maddede Muhteşem Hikayesi



Osmanlı tarihinin en önemli kadın figürlerinden Hürrem Sultan’ın hayatını sizler için derledik.

1. Hürrem kelimesi sevinçli, mutlu anlamına gelir.

Tam doğum yılı bilinmese de 1500 yılında doğduğu tahmin ediliyor. Ona harem adetlerince verilen Farsça “hürrem” adının anlamı sevinçli, şen, mutludur. Bu adın verilişini, tarihçiler güleç, şen oluşuyla açıklarlar. Venedik Balyosu (elçi) Pietro Bragadino, Hürrem Sultan’ın güzel değilse de şirin ve genç olduğunu vurgulamaktadır. Venediklilerin yaptığı portrelere bakarsak, Baltık-Galiçya bölgesinde çokça rastlanan ince yüzlü güzel tipine giriyor. Burnu hafif kemerlidir.

Hürrem Sultan, yani Batılı kayıtlara göre Roksalana bugünkü Galiçya bölgesinden esir alınan bir papazın kızı. Ortodoks da olabilir. Genç yaşta Kırım Hanı’nın saraya yolladığı bu hediye, zekasıyla dikkat çekti. Tabii ki bütün harem kızları gibi İslam dinini çok iyi benimsedi . Tarihçi William Miller, 14-18 yaşlarındayken İbrahim Paşa (Pargalı) tarafından Sultan Süleyman’a takdim edildiğini yazar.

hürrem sultan resim tablo

2. Haseki semti adını Hürrem Sultan’dan alır.

Yaşarken ve daha sonraları, İstanbul’da daima Haseki Sultan sanıyla anılmış. Haseki semti adını, Hürrem Sultan’ın yaptırdığı cami, medrese, mektep, şadırvan, darüşşifadan (hastahane) oluşan Haseki Külliyesi’nden almıştır.

3. Toplam 6 çocuğu olmuştur.

Çocuklarının en büyüğü Şehzade Mehmed 1521 doğumlu olduğuna göre saraya 1520 yılında girmesi muhtemeldir. Çocukları birer yıl arayla doğmuştur: Mehmed, Mihrimah, Abdullah (üç yaşındayken ölür), Selim, Bayezid, Cihangir.

hürrem sultan

4. Topkapı Saray Arşivi’nde Kanuni’ye yazdığı 7 adet mektup yer almaktadır.

Venedik Balyosu (elçi) Bragadino kendisine ulaşan bir saray dedikodusunu Venedik’e gönderdiği raporuna şöyle yazar: “Padişah şehzade Mustafa’nın annesi Gülbahar’ı (Mahidevran) ilgiden yoksun bırakıp bütün sevgisini Hürrem’e yoğunlaştırmıştır.” Bu sevginin tek taraflı olmadığını Hürrem Sultan’ın mektuplarından anlıyoruz. Örneğin 1526’da sefere çıkan padişaha “Benim sultanım, can ve gönülden sevgili şahım, ve ruh-ı revanım” gibi aşk dolu sözcükler yazmış.

Burada Hürrem Sultanın mektuplarına değinmemiz gerekir. Topkapı saray arşivinde yer yer şiirlerle renklendirilmiş 7 mektubu vardır Hürrem Sultan’ın. Mektuplar ilginçtir. Çünkü salt duygu, sevgi tümceleri değil, siyasi konulara, aile içi sorunlara, İstanbul’u tehdit eden salgınlara, güvenlik işlerine ilişkin haberler de vardır. Kanuni’nin de mektupları vardır. Kanuni gittiği yerlerden kürkler, nadide hediyeler, mücevherlerin yanında, mektuplar hatta sakalından koparılmış tel de gönderiyordu.

Mektupların büyük bir kısmı günümüze ulaşmamıştır. Hürrem mektuplarını kendisi yazmış yahutta haremin katibe cariyelerine yazdırmış olabilir. Yazım beceriksizlikleri belirgindir. Kanuni’nin mektuplarının birinde “Eğer Türkçeyi iyi bilseydin daha çok şeyler yazardım” demesi Hürrem’in Türkçe’yi yeterince bilmediğini belgelemektedir.

Osmanlı Sultanları’nın Aşk Mektupları, Haremden Mektuplar eserlerinin yazarı Ç. Uluçay “Hürrem Sultanın şivesinin bozuk olduğu mektuplardan anlaşılıyor. Mektuplarda renk, akılcılık, çekicilik göze çarpar. Hürrem Sultan mektuplarına tatlı dil, çekici ifade ile yazdığı mektuplarını şiirlerle süslemiş, böylece kocasının gözünde gittikçe büyüyerek, adeta ikinci bir Osmanlı İmparatoru haline gelmiş” der.

Mektuplarında kendisini “zayıf, fakir cariyeniz”, “çirkin yüzlü” gibi sözcüklerle acındırıken, padişaha “saadetim yıldızı sultanım”, “iki gözümün nuru, sermayesi” , “benim padişahım, şahım, sultanım” sözleriyle hitap ediyor. Mektuplarda dualar, ayetlere de yer vermiş. Ayet yazanacak kadar İslam kültürüne sahip olmadığına göre herhalde danışmanları vardı. Mektupların son satırlarındaki kimi bilgiler, yönetim işlerine de karıştığını ispat eder niteliktedir.

Mektupların ikisi 1525-26 yıllarına yani Şehzade Abdullah ölmeden, Mehmed, Mihrimah ve Selim varken, Bayezid ve Cihangir doğmadan, diğer beşinin ise 1530’lu yıllara ait olduğu anlaşılıyor.

hürrem sultan mektup

Mektuplardan Alıntılar

(Mektuplarda bazı kelimeler günümüz Türkçesi’ne uyarlanmıştır)

Canım Pâresi Sultanım,
Gâmlı gönlümün yatıştırıcısı, yaralı kalbimin merhemi o kimsedir ki, onun âşkı gönül tahtımın sultanıdır. Her ne kadar cihanın sâadeti isem de onun kölesiyim. Yüz bin kere yanmış sine ile arz olunur ki, benim Firdevs Cennetimin goncası Sultanım
Yerler gökler kaim durdukça durasın padişahım,bana beş bin filori göndermişsiniz. Mübarek bıyığınızın bir teli yüz bin filoriden artuktur.

Benim Yusuf yüzlüm, şeker sözlüm, lâtif, nâzenin Sultanım! Allah dergâhına yüzüm süpürge kılıp niyâz ederim ki; mübarek yüzünüzü yine tez zamanda bana göstersin! İlâhi, eğer denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa dahi, bu ayrılığın açıklamasını yazabilirler mi? Ayrılığa düşenin halini bilmek isteyenler, Süre-i Yusuf okusun, bu hali ancak o tefsir eder.

Ah benim Sultanım! Ayrılık ateşinin sınırı yoktur. Şimdi siz de bu derd-mendi esirgeyip mektub-ı şerifinizi bu tarafa göndermeyi geciktirmeyiniz. Bari onunla canıma rahat hasıla ola..!
El-fakirü’l-hakir cariyeniz Hürrem

5. Mahidevran’la Hürrem Sultan’ın arasının iyi olmadığı doğrudur.

Busbecq (Flemenk diplomat) 1555 yılında İstanbul’da gezerken “Türklerin eski zaman insanları gibi, aşk işlerinde büyük kudret atfettikleri 2 sırtlan” görmüş. Sahipleri bunları satmak istememiş. Çünkü bu hayvanları sultanın zevcesi için saklıyorlarmış. Zira rivayete göre Hürrem Sultan büyü yaparak padişahın aşkını devam ettiriyormuş” diye yazar Türk Mektupları adlı eserinde.

Venedik elçisi Navagero’nun yazdığına göre “Mahidevran Hürrem’in saçlarını yolmuş, yüzünü tırnaklamış. Bu yüzden, Kanuni onu Manisa’da sancakbeyi Şehzade Mustafa’nın yanına yollamış.” Mahidevran’la aralarının iyi olmadığı doğrudur, ancak sancağa giden şehzadelerin yanlarına anneleri eşlik ederdi, bu bir gelenekti. Ama Hürrem bu kurala uymadı.

Mahidevran’la böyle bir durum söz konusuyken diğer Haseki Gülfem ile araları iyidir. Nereden mi biliyoruz mektuplarından. Hürrem Sultan “Gülfem Cariyeniz” diyerek ondan selam yazmıştır.

hürrem sultan

6. Hürrem Sultan, Osmanlı Saray kadınları arasında en özenli giyinenlerdendi.

Osmanlı saray kadınları arasında Hürrem Sultan en özenli giysileri giyinen, bunları bizzat yapıp yakıştırandı. Ahmet Refik Kadınlar Saltanatı kitabında , bizzat gördüğü, ona ait 4 çevrenin, birisinin mavi zeminli kenarları sırmalı, üzeri yeşil, lal çiçeklerle işlenmiş, diğer çevreler ise beyaz ipekten, karanfil desenli olduğunu, ayrıca altın üzerine ufak inciler işlenmiş bir dal iğnesi bulunduğunu yazar.

Hürrem Sultan’ın Osmanlı’ya İran’dan sığınan 2 Mirza’ya (prens) anne sevecenliği ile yakınlık gösterip onlara, gömlek ve traş önlüğü diktiği biliniyor. Tarih verilerinden onun giysi ve mücevher merakı olduğunu anlıyoruz.

Birçok portresi yapılmıştır. Bu portreler nasıl çalışılmıştır bilinmiyor. Bazılarında daha toplu, bazılarında zayıf betimlense de, hepsinde yüz hatlarının benzerliği dikkat çekicidir.

Ressamı bilinmeyen bir tablosunda, mücevher hotozlu, eski çağlardan beri hükümdarlık simgesi olan kulağındaki mengüş (hilal) ile haseki kıyafetiyle betimlenmiştir. Tabloların iki tanesinin üzerinde Rosa Solymannani (Süleymanın gülü) Vxor? yazar.

7. 1558’de kalp rahatsızlığından öldü.

Hürrem Sultan ve Kanuni 38 yıllık beraberliklerinin, yaklaşık 10 yılını seferler nedeniyle ayrı geçirmiştir. Buluştuklarında ise çoğu kez Edirne’ye giderek kışı bu ikinci payitahttaki romantik sarayda geçirmişler. Birkaç kez de kaplıca kürü için Bursa’ya gitmişlerdir.

1555 Temmuz’undan 1558 Nisan’ına kadar 33 ay bir gün bile ayrılmadıkları son evre oldu. Evlat kayıplarının verdiği elemden, Kanuni nikris-damla (gut) hastalığından, Hürrem Sultan kadın hastalıkları, harem koşullarına bağlı rahatsızlıktan mustaripti.

Net bir bilgi olmamakla birlikte 50’li yaşlarda kalp rahatsızlığından bu dünyadan ayrıldığı düşünülüyor. Bu son 3 yılda yazları Edirne’deki Kavak Sarayı’nda veya Sarayiçi’ndeki kasırda geçirdiler zamanlarını. Edirne’den ağır hasta olarak eski Saray’a (Beyazıt) getirildi ve orada öldü.

Hürrem Sultan türbe

8. Doğuşunu sağladığı en önemli eser Topkapı Sarayı’nın Harem kısmıdır.

Hürrem’in bütün kudretli padişah eşleri ve anaları gibi hayır eserleri de vardır. Kudüs’te yaptırdığı vakıflar, Sultanahmet’teki hamam, Haseki’deki hastane, cami, medrese, mektep, imaret, sebil, çeşmeyi kapsayan Haseki Külliyesi, günümüzde Haseki Hastahanesi olarak hizmet veren sağlık yurdunun kurucusudur. Ama doğuşuna sebep olduğu en önemli eser ise Topkapı Sarayı’nın Harem bölümüdür.

Topkapı’da harem yoktu ve o zamana kadar kadar Harem Halkı bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu Eski Saray’da otururdu. Süleyman Han, sevgili hasekisi ısrar edince onu kırmadı, Mimar Sinan’a Harem ısmarlandı. Osmanlı saltanatının Mimar Sinan’dan görüp göreceği eser de bu olacaktı. Onun yaptığı başka bir padişah sarayı veya ikametgâh yoktur.

Kaynak
Bu Mülkün Kadın Sultanları-Necdet Sakaoğlu


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir