İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Türklerin Tarihi, Türkiye’nin Yakın Tarihi başta olmak üzere İlber Ortaylı’nın en önemli kitaplarını ve bu kitaplardan önemli alıntıları derledik.
1. İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 1983
Kitap Osmanlı İmparatorluğu’nun, okullardaki tarih kitaplarında anlatılmayan, adeta kayıp addedilen ama aslında çok önemli olan bir dönemine ışık tutuyor. Akıcı bir dil, yetkin bir anlatı ve konuyu anlaşılır kılan başarılı bir tasnif ile Osmanlı modernleşmesini ele alan İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı’na kendisinden sonra yapılan çalışmalar tarafından birçok atıf yapılmıştır. İlber Ortaylı, Osmanlı modernleşmesinin aşamalarını Rusya’yla ilintilendirerek incelemektedir. Yazarın zaman zaman aşırı ayrıntıya varan bilgilere yer vermesi eserinin hitap ettiği kesimi daraltsa da, okunması gereken kitapları arasında.
“Modernleşme olgusu, Osmanlı dünyasında hakim dinin tartışılmasını, ona atfedilen kurum ve kuralların sarsılmasını, değişikliğe uğramasını birlikte getirdi. Bu, değişmenin bir yüzüydü, ama Müslümanlar kadar Hristiyanları ve diğer dinlerin üyelerini de kapsayan ortak yüzüydü. Din dışı bir hayat ve düşünce tarzı, Avrupa dillerinin ve bilimin etkinliği, kamu hayatı kadar aile hayatında da geleneksel kalıpların sarsılması, Osmanlı Türkiyesi’nden önce Rusya Çarlığı’ndaki Müslümanlar arasında da görülüyordu. Aynı değişmeler bir süre sonra Hindistan Müslümanları’nın da gündemine geldi. Her toplum zamanın akışı içinde sürekli değişim geçirir. Osmanlı toplumu da kuşkusuz bu genel kuralın dışında kalamaz. Üstelik o toplumun siyasal örgütü olan Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuşu ve yükselişi tarihin hızlandığı bir döneme rastladığına göre. İmparatorluğun klasik dönemi diye nitelediğimiz ilk dört yüzyılında bile Osmanlı toplumunun dilinde, kültüründe, dinsel inanç ve örgütlenmesinde, mali, askeri-idari yapısında devirden devire büyük değişiklikler göze çarpar.”
2. İstanbul’dan Sayfalar, 1986
İstanbul’dan Sayfalar, seyrine doyum olmayan bir İstanbul albümü gibi. Asitane, Deraliyye, Dar-ül Hilâfet’il Aliyye, Dar’üssaadet, Dersaadet, İslambol gibi pek çok ismi olan İstanbul’un, Sultanahmet Meydanı, Beyazıt, Beyoğlu, Pera, Tarlabaşı, Balat, Eyüp, Kumkapı ve Taksim’inden yola çıkar. Sokaklarından meydanlarına, camilerinden mezarlıklarına, ulema semtlerinden eğlence mekânlarına, kütüphanelerinden meyhanelerine bir serüven sunar. Bab-ı Ali’den aydın portreleri, Beyoğlu’nda Venedik Sarayı, Fransız Devrimi’yle İstanbul’un ilişkisi, Gümüşsuyu-Taksim hattından son yüzyılın panoraması da İlber Ortaylı’nın çalışmasında paylaştığı önemli kesitler arasında.
“Ahşap mahalleleri yangınlar silip götürürdü. 15. yüzyılda Bizans’tan geçen Kastilya elçisi Clavijo’dan, 19. yüzyıldaki Lamartine’e kadar herkesin dediği aynı, kamu binalarının görkemi ve nefis taş işçiliği yanında, konutların çerden çöpten hali. Yangının süpürdüğü yerlerde bostanlar, çayırlar biterdi. Şehir, ekmekle etin dışında sebzenin sıkıntısını, Birinci Dünya Savaşı’nda bile pek çekmedi. Çünkü sebze deposu bostanlar şehrin içinde ve dışında serpilmişti. Yangın bir çıktı mı, silip götürürdü ahşap mahalleleri ve içindeki kültür mirasını. 19. yüzyılda kârgir yapı inşaat işçi ve ustasını yetiştirmek, yangın duvarı örmek, bürokrasinin başlıca işlerinden biriydi. Sonra merkezileşen ve bürokrasisi gelişen devlet, binalara yerleşmeye başladı. Şirketler ve mağazalar Beyoğlu’nu doldururken, hükümet binaları da Bab-ı Ali ve civarının çehresini değiştirdi.”
3. Batılılaşma Yolunda, 2007
Batılılaşma Yolunda kitabında, Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketinin tarihi seyrini ve etkilerini diplomatik ilişkiler ve ekonomi tarihi üzerine makalelerle ortaya koyuyor Ortaylı. Tanzimat, Tanzimat devri basını, Osmanlı parlamentosundaki millet temsili, anayasal rejim sorunu, taşra bürokrasisi, idari modernleşme, mahalli idareler, diplomasi, Osmanlı’da laiklik hareketleri, Osmanlı idaresi altındaki dini gruplar, Alevîlik, Nusayrîlîk, Ortodoks Kilisesi ve Museviler gibi pek çok konuda aydınlatıyor okurları.
“Reşit Paşa, Sultan Mahmud dönemi Babıâli bürokrasisinin genç üyelerindendi. Kaleme aldığı belgelerdeki yazı ve anlatım padişahın hoşuna gitmiş, koruyucusu Pertev Paşa tarafından padişaha övülmüştü. Buraya kadar klasik Osmanlı kalemiyye sınıfının yetenekli bir üyesiyle karşı karşıyayız. Reformcu hükümdar bu yetenekli gencin Fransızca öğrenmesini ister; işte Reşit Bey ise padişahın bu emrini yerine getirdiğinde, artık yeni devir bürokrasisinin öncüsü olacak bir kişilikti. Öğrendiği dille dış dünyayı tanımıştı. Bab-ı Ali’de süratle yükselen Reşit Bey, 1834′te Paris elçisi, sonra Londra elçisi, ardından hariciye müsteşarı ve az sonra da vezirlik rütbesiyle hariciye nazırı oldu. II. Mahmud’un ölümünde hariciye nazırlığı üstünde kalarak Londra elçisiydi ve döner dönmez Tanzimat Fermanı’nı ilan ettirdi. 1857′de 61 yaşında ölene kadar beş kere Osmanlı Devleti’nin sadrazamı olmuş, hariciye nazırlığı, valilik, Meclisi Vali, Meclisi Tanzimat reislikleri gibi Bab-ı Ali’nin yüksek görevlerinde bulunmuştu.”
4. Defterimden Portreler, 2011
İlber Ortaylı bu kitabında tarihteki ve Türkiye için önemli işler yapmış geçtiğimiz yüzyıl içindeki gerek yabancı gerek Türk birçok insanın portresini çizer gibi hepsi hakkında kısa kısa bilgiler verir. Hoca, kitapta okurla sohbet eder gibi akıcı bir dil kullanır.
“Augustus’un ünlü Nutuk’u veya klasik dünyanın Monumentum Ancyranum diye tanıdığı metin o duvarlarda kazılıdır. Res Gestae Divi Augusti (İlahi Augustus’un tarihi) diye başlar, savaşları, av partileri, Roma İmparatorluğu için yaptıkları övünçle sıralanır. Bu imtiyazlı metni taşıyan mabedin girişinin karşı duvarında da Yunancası vardır. Binanın da Monumentum Ancyranum (Ankara Anıtı) diye tanınmasının nedeni bu metindir. Augustus’un bu yazıtı buraya kazdırmasının nedeni açıktır; burası, Anadolu’yu geçen orduların uğrak yeriydi ve şehir az nüfuslu da olsa bu yüzden her zaman mühim olarak kaldı. İspanya seferi sonunda ölümünden evvel dikilen Roma’daki Ara Pacis (Barış Sunağı) frizleri de onun hayatını resmeder.”
5. Türkiye’nin Yakın Tarihi, 2010
Türkiye’nin Yakın Tarihi’nde, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar Türkiye’nin geçirdiği evrimler, darbeler, farklı devirler, Anayasa tarihimizden darbelere, tek parti devrinden Avrupa Birliği girişimlerimize, Ortadoğu’da yeni bir misyon edinen Türkiye’den mirasına sahip çıkmayan yeni nesil gençliğe kadar İlber Ortaylı Cumhuriyet’in ilk 90 yılını bizlere anlatıyor.
“6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi ile birlikte yakın tarihin en büyük sorun çıkaran iki tertibidir. Tertiplerin akışına sorumlular bile hakim olamamıştır.”
“Yassıada duruşmaları hiçbir hukukçunun onaylayamayacağı biçimdeydi.”
“Türkiye anayasaları boyuna yenileniyor. Yenilenmeyen, politikanın örgütlenme biçimi ve eğitimidir.”
6. Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı (1923 – 2023), 2012
İlber Ortaylı gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorduğu sorular doğrultusunda Cumhuriyet’in ilk yüzyılını değerlendiriyor. Sunuş bölümünde “ Cumhuriyet muhabbetlerinden oluşan elinizdeki bu kitap, “klasik bir tarih çalışması değil, akademik eser ise hiç değil. Sadece bir dizi Cumhuriyet sohbeti…” Türkiye Cumhuriyet’ini daha iyi tanımak için anlamak için mutlaka okunması gereken kitaplardan.
“Hazır yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Türkiye’deki eğitim sistemi toptan değişmeli bana göre. Eğitim sistemi hem iç dünyamıza hem de dış dünyamıza hitap etmeli. Erdemleri, yani dürüstlüğü, cesareti, fedakarlığı, adaleti, öğrenmeyi, kıskançlığı öğretemezseniz, üzerine yaşama sanatını koyamazsanız, en önemli insan kaynağınızı heba ettiniz demektir. İyi düşünülmüş tasarlanmış, kendi gelenek ve göreneklerimizden de istifade etmeyi bilmiş, aydınlanmayı es geçmemiş, tüm ülkeyi kapsayıcı eğitim sistemi evlilikleri de kolaylaştırır. Bugün birçok genç dar bir alana sıkışmış kalmış durumda. Sevgiyi yakalasa bile şu şuna, bu buna uygun olacak diye arayıp duruyor, başlıyor sonunu getiremiyor, seçenekler az, denk de gelmiyor.”
7. İlber Ortaylı Seyahatnamesi: Bir Tarihçinin Gezi Notları, 2013
İlber Ortaylı hobi olarak 45 senedir yaptığı seyahatler ve aldığı notlardan oluşur İlber Ortaylı Seyahatnamesi: Bir Tarihçinin Gezi Notları. İlber Ortaylı’nın anlatım gücüyle gezeceğimiz coğrafyalar ise şöyle: Suriye, Ürdün, İsrail, İran, Azerbaycan, Rusya, Kırım, Özbekistan, Tuna, Bosna, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Macaristan, Romanya, Eski Avusturya, Yunanistan, İtalya, Malta, İspanya, Portekiz, Litvanya, Estonya, İsveç, Hindistan, Japonya ve Singapur.
“Karlofça Antlaşması’nın yapıldığı Sremski Karlovci’de müzakereler bir büyük çadırda yapılmıştı. Sonra bu çadırın yerine yapılan kilisede (Kapela Mira/Barış Şapeli) Türklerin antlaşma mekanına girdikleri kapı olan doğu kapısı örülmüş ve Türklerin bir daha bu kapıdan girmemesi niyaz edilmişti. 310 sene sonra Karlofça Belediye Başkanı’nın tertiplediği ve büyük elçimiz Süha Umar’ın da katıldığı bir törenle bu duvar yıkıldı. Tuhaftır; Balkanlar için Türkiye yabancı bir toplum ve devlet değildir. Siyasi gerilime rağmen Sırplar ve Türkler birbirini yadırgamaz. Ama maalesef Germen Avrupa’sı ve Fransa için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Onlarla aramızdaki setlerin yıkılması bu kapınınki kadar kolay olmayacağa benziyor. Karlofça Antlaşması’nda Avrupa’nın yarısı Osmanlı İmparatorluğu’nun karşısındaydı. Bugün durum değişiyor mu? Elbette müttefiklerin önyargılarını yıkmak daha zor.”
8. İmparatorluğun Son Nefesi: Osmanlı’nın Yaşayan Mirası Cumhuriyet, 2014
Balkan Harbi’nden Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklal Mücadelesi’nden Lozan Görüşmeleri’ne, Halifelik tartışmalarından Cumhuriyet’in kurulmasına, Sultan Abdülhamid’den Mustafa Kemal Atatürk’e, Enver Paşa’dan Halide Edip’e gündemden düşmeyen konular ve tartışılan tarihi kişiliklere dair İlber Ortaylı”nın görüşlerini içeren kitap, beş bölümden oluşuyor: Tarih Yapmak/Tarih Yazmak, Osmanlı’ya Veda, İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e, İç ve Dış Politika, Tarihi Miras. Her bölüm yine kendi içerisinde alt başlıklara ayrılır.
9. Türklerin Tarihi 1: Orta Asya’nın Bozkırlarından Avrupa’nın Kapılarına, 2015
Türklerin Tarihi 1, göçebe bir kavimken Ortadoğu’nun güçlü uygarlıklarından birini tesis eden Türklerin, günümüzde de çok konuşulan menşei tartışmalarıyla başlıyor. Devamında Orta Asya’dan Anadolu’ya göç edip bölgeyi Türkleştirmeleri ve orada inşa ettikleri kültürün esasları… Büyük bir mirasa, güçlü bir yapılanmaya ve tarihî bir zenginliğe sahip bir milletin, Türklerin adının nereden geldiği ve bu coğrafyaya ne zamandan beri Türkiye dendiği tartışmalarının tüm detaylarını okuyabilirsiniz. Hocanın mutlaka okunması gereken kitaplarından.
“Dünya tarihinin hemen hiçbir safhası, dünya coğrafyasının hemen hiçbir önemli parçası yoktur ki, orada Türkler olmasın. Türkler olmadan hiçbir önemli Avrupa devletinin milli tarihi incelenemez. Yine aynı şekilde hiçbir Ortadoğu ülkesinin, hiçbir Rus-Slav ülkesinin milli tarihi ve kimliği Türkler hesaba katılmadan anlaşılamaz. Bu, Ortaçağların derinliklerinden başlar ve yakın zamanlara kadar devam eder. Öyle ki Türkler olmadan Ortaçağ olamaz. Rönesans olamaz, I. Cihan Harbi anlaşılamaz.”
10. Türklerin Tarihi 2: Anadolu’nun Bozkırlarından Avrupa’nın İçlerine, 2016
Türklerin Tarihi 2 kitabında Marmara’da küçük bir beylik olarak doğan, gelişen ve kuruluşunun üzerinden 150 yıl geçmeden Balkanlar’da ve Ege’de hakimiyet kuran, Akdeniz dünyasının son muhteşem imparatorluğu olan Türk İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayılmasına, Türk tarihinin büyük asrı, dünya tarihinde birçok değişime neden olan 15. yüzyılın bilinmeyenlerini öğreneceksiniz. Bugün Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, sayıları yirmiyi aşan çeşitli dil, din, ırk ve siyasal rejime sahip ülkenin ortak tarihini okuyacaksınız.
“Arnavutluk’un, Bosna’nın ve Çerkezistan’ın fakir köylerinde açlıktan kırılmaya namzet çocuklar bazen ailesi tarafından gönüllü verilirdi. Esas Hristiyan çocukların seçilmesiyle beraber, Bosna ve Arnavutluk Müslümanları’ndan da alınanlar olurdu. Devşirilecek çocuk zengin aileden, ayan ve eşraftan olamaz. Yaşları 8-18 arasında olacak. Bunlara gulamçe ve gulam denir. Daha küçükleri şirhor (süt çocuğu) ve beççe (çocuk) olup devşirilmesi yasaktır. Şehir uşağı, manastır öğrencisi ve bir zanaatta çalışanlar devşirilemez. Ermeniler ve Yahudiler alınmaz, alınsa da çok az sayıda olur.”