24 Ağustos 1971 doğumlu Jean M. Twenge, San Diego Eyalet Üniversitesi’nde psikoloji profesörüdür. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Chicago Üniversitesi’nde, doktorasını ise Michigan Üniversitesi’nde yapar. Sosyal psikoloji alanındaki geniş çaplı araştırmaları birçok dergi ve gazetede yayınlanır. Birçok program, yerel televizyon kanalları ve radyo programlarına katılır. Twenge’nin, çok sayıda bilimsel yayını ve kitapları bulunur. Halen California, San Diego’da yaşamaktadır.
Jean Twenge
Literatürde kuşaklara ilişkin çeşitli araştırmalar yapılmakta, kuşaklar çeşitli ölçeklerle sınıflandırılmakta ve X, Y ve Z ayrışması sıklıkla kullanılmaktadır. Dünyayı algılama biçiminde ayrışan 1927-1945 arasında doğanlar “Sessiz Kuşak”, 1946-1964 arasında doğanlar “Baby Boomer”, 1965-1979 arasında doğanlar “X Kuşağı”, 1980-1999 arasında doğanlar “Y Kuşağı” ve 2000’lerden sonra doğanlar ise “Z Kuşağı” şeklinde isimlendirilmektedir.
1980’lerden sonra doğan kuşak “İddialı Nesil, Milenyum Nesli, Online Kuşak ve Kablosuz Nesil” gibi farklı isimlerle kavramsallaştırılmakla birlikte Y Kuşağı ifadesi, literatürde yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Tüm kuşaklar arasında ciddi bir kırılma, X Kuşağı ile Y Nesli arasında gerçekleşmiş ve bu kırılmada teknoloji, internet ile sosyal medyanın önemli bir rolü olmuştur.
Y Nesli kavramı, Jean M. Twenge tarafından ise “Ben Nesli” şeklinde ifade edilir. Twenge, Amerika’da 1970, 1980 ve 1990’lı yıllarda doğan, bireyselliğe odaklanan, kendinden memnun olmanın her zaman en önemli olduğu ve ben, kendim ile benim kelimelerini çok sık bir şekilde kullanan nesli, “Ben Nesli” olarak kavramsallaştırmıştır.
Jean Twenge
Jean Twenge, 2009 yılında, Ben Nesli: Bugünün Gençleri Niçin Bu kadar Özgüvenli Ve İddialı Fakat Bir O Kadar Da Depresif Ve Kaygılı? (Generation Me – Revised and Updated: Why Today’s Young Americans Are More Confident, Assertive, Entitled–and More Miserable Than Ever Before) adlı kitabını yayımlar.
Jean M. Twenge Ben Nesli kitabında, ABD’den başlayarak tüm dünyaya yayılan, kitlesel bir yozlaşma süreci diyebileceğimiz, 1970 ile 1990 arasında doğanların, yani Ben Nesli’nin, değişik zaman dilimleri içerisinde ruh sağlığı açısından gidişatlarını inceler.
Kitabın kapağında da yer alan “Bugünün Gençleri Niçin Bu Kadar Özgüvenli ve İddialı Fakat Bir O Kadar da Depresif ve Kaygılı?” sorusunu 1.3 milyon kişiyi kapsayan devasa istatistiksel çalışmaları referans alarak ve ABD’de II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan bebek nüfusundaki artış nedeniyle kullanılan “Bebek Patlaması Nesli” olarak adlandırılan nesil ile Ben Nesli’ni karşılaştırarak açıklamaya çalışır. Farklı yaştaki kişilerin cevapladığı bir kerelik anketlerden, değişimin yaş mı yoksa nesil farkı yüzünden mi olduğu anlaşılamaz, fakat anketler farklı dönemlerde aynı yaştaki kişilere uygulandığından yaşlar arası fark değil, nesiller arası fark ölçülmüştür.
Twenge, kendisi de Amerikalı olmasına rağmen oldukça açık bir şekilde Ben Nesli’ni analiz etmiştir. Sadece Batı ülkelerinde değil, bütün dünyada genç nesil, Amerikan medeniyetinin etkisine maruz kaldıkça, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan etmektedir ve bunun sonucunda yaygın narsisizm/enaniyet, hayali bir iyimserlik, gittikçe artan oranlarda genel kaygı ve depresyon fazlasıyla yayılmaktadır. Twenge’ye göre işin ilginç yanı, bu nesil, dışarıdan bakıldığında özgüvenli, özgür, kendini eskiye nazaran daha rahat ifade edebilen bir yapıda olduğunu iddia ediyor, fakat gerçekte hiçbir zaman olmadığı kadar zavallı…
Herkes bir nesle aittir ve hoşumuza gitsin veya gitmesin, yaşayacağımız kültürü doğduğumuz zaman belirler. Bu kültürün içinde dünya olayları, ekonomik gerçekler, sosyal eğilimler, hayata bakış açısının yanında pop kültürün iniş ve çıkışları da var
Jena Twenge’nin kitabından bazı bölümleri özetlersek, Ben Nesli küresel toplumsal hareketlerde çatışmaya girmek, biber gazı yemek, polise taş atmak ve gözaltına alınmak gibi radikal deneyimleri yaşamak için hareketlere katılabilmektedir. Bu neslin radikal eylemlere girişmesinde, yetiştirilme tarzında bir şeyi neden yapması konusunda sorgulanmasının etkisi olabilmektedir.
Ben Nesli, dış görünüşüyle ve kıyafetleriyle küresel toplumsal hareketlerde diğer kuşaklardan önemli ölçüde ayrışmaktadır. Bu nesil mutlu olmak uğruna estetik ameliyat yaptırmakta ve kendini ifade etmek amacıyla dövme ile piercing kullanmaktadır. Nitekim dövme ile piercing moda akımı uğruna değil, bireysel ifade ve kişisel iletişim aracı ekseninde bu nesil için bir anlam kazanmaktadır. Bu nesil için kıyafet seçimi de kendini ifade etmenin önemli bir aracı olmaktadır. Giydiği farklı kıyafetler ile dış görünüşüyle hareketlerde bu nesil diğer kuşaklardan ayrışmakta ve bu durum Ben Nesli’nin sıra dışı, kaçık veya tuhaf olarak nitelendirilmesine yol açabilmektedir.
Ben Nesli, evlilik dışı cinsel birlikteliklere oldukça sık yer verilen diziler, müzik klipleri ve filmlerle yetişmektedir. Ayrıca eşcinsel olan televizyon yıldızları medyada yer bulmakta ve dizilerde eşcinsel karakterler yer almaktadır.
Ben Nesli’nin talepkâr olmasında bilhassa medyanın etkisi bulunmaktadır. Reklamlarda çocuklara süt içerek ya da peynir yiyerek spor yıldızı olabilecekleri söylenmektedir. Filmlerde ise “İyi olan kazanır, kendine inanarak her şeyi yapabilirsin, aşk hepimizi ele geçirir ve aslında hepimiz özümüzde aynıyız” mesajlarıyla batı kültürünün iyimser birey anlayışı vurgulanmakta, filmlerde imkânsız olan iş gerçekleşmekte ve başta ailenin onaylamadığı romantik aşk her zaman mutlu sonla bitmektedir.
“Birçok açıdan, yaşamak için en iyi zaman şu an. Bizden önceki nesillerin sahip olamadığı, sadece bizim faydalandığımız şeyleri düşünün: televizyon, cep telefonu, daha iyi tedavi imkanları, bilgisayar, daha iyi bir eğitim, fiziksel iş gücü kullanımında adalet, kendi seçimlerimizi yapabilme özgürlüğü, istediğimiz şehre taşınma imkanı… Ancak bu son iki madde, derinlerde yatan bir sorunu göstermeye başladı. Giderek artan kendimizi ilk plana koyma isteği, bir yandan eşsiz bir özgürlük yaratırken, diğer yandan da bizi yalnızlaștıran bir baskı oluşturuyor. İşte bu, kişinin kendine odaklanmasının zarar veren tarafı. Umarsızca özgür ve kendi kendine yeten bireyler olduğumuzda, kendimizden başka ilgilenecek bir şeyimiz kalmadığından, hayal kırıklıklarımız da derin oluyor. Ama sadece bu da değil. Ben Nesli, iyi işlerde çalışıp güzel evlerde oturmanın gerçekten zor olduğu böyle bir dönemde, hayattan hep çok şey beklemeyi öğrendi. Ve işte sonuç: Bozguna uğratan endişe ve mahveden depresyon.”(Ben Nesli)
Jean Twenge, 2018 yılında yayımlanan i-Nesli (iGen) kitabında, internet aracılığıyla üzerimize bir sel gibi akan enformasyon yağmurunun, özellikle ergen ve gençler üzerinde oluşturduğu etkileri araştırır. Bu nesil 1995 ve takip eden yıllarda dünyaya geldiler. Cep telefonlarıyla büyüdüler, liseye başlamadan Instagram sayfaları vardı. Kendilerinden önce gelen nesillerden çok farklılar.
Twenge kitabına “i Nesli Kimdir ve Nereden Biliyoruz?” adı altında bir giriş ile başlıyor. Kitabındaki 10 bölümde, gençlerin özelliklerini tanımlar ve “Peki, bu çocukları nasıl anlar ve nasıl kurtarırız?” sorusuna cevap arayarak bitirir. Jean Twenge, 11 milyon kişi üzerinde uzun süredir yürüttüğü kapsamlı araştırmalar, aydınlatıcı mülakatlar ve derinlemesine analizler ile i-Nesli’nin zamanı değerlendirme biçimini, davranış tarzını, din, cinsellik ve siyasete ilişkin şaşırtıcı tutumlarını gözler önüne seriyor.
Twenge’nin tabiriyle, bu çocuklar son senelerin en kötü psikolojik krizi ile karşı karşıyalar. 2011’den itibaren kaygı, depresyon ve intihar oranları patlamış durumda ki, bu tarih 2011-2012 arasında ABD’de akıllı telefonların yaygınlaşmaya başladığı tarih. Twenge, “Daha önceki araştırmalarımda buna benzer bir durum görmedim” diye ifade eder.
“İ-Nesli internette çok mutlu görünüyor, Snapchat’te komik yüzler yapıyor, Instagram’daki fotoğraflarında hep gülümsüyorlar ama biraz derine bakınca gerçek o kadar da iç rahatlatıcı görünmüyor
Mesajlaşma ve sosyal medya -özellikle ergenlerde- reddedilmenin getirdiği olumsuz duyguların ortaya çımasına -işler yolundayken bile- çok elverişlidir. Elektronik iletişimde genellikle bulunduğumuz nokta ile karşı tarafın cevabı arasında bir gecikme oluyor. Bir mesaj gönderdiğinizde olanları düşünün: Hemen cevap gelmediğinde “acaba bana kızdı mı?” “Yazdıklarım hoşuna gitmedi mi?” gibi duygular içine giriyoruz. Sosyal medya paylaşımlarında da herkes hemen beğeni almak istiyor. Beğeniler gecikince ya da hiç gelmeyince KAYGI oluşuyor. Cevap gelmemesi : “Yani, hepimiz bunu çok fazla irdeliyoruz” diyor Greta. “Bir çocuğa gıcık olduğumda mesajını okuduğumu ama onu görmezden geldiğimi bilmesine bayılıyorum” “Evet ama bu taraftaki sen olduğunda insan stres oluyor” diyor Melisa. “Ve depresyona giriyor” diyor Padma. “Mesajlarınızı görmezden geldiklerinde insan, ben niye yaşıyorum ki zaten, diye düşünüyor”. Kusursuz selfielere verilen önem kızlar arasındaki beden imgesi sorunlarını artırdı. “Kendini değiştirmek zorunda olduğunu hissettiriyorlar sana, sadece kendin olman yetmiyor, kilo vermen ya da alman falan gerekiyor.” “Her sabah kalktığında bir maske takman, kendin değil bir başkası olman gerekiyor sanki”. Kızların bir türlü vaz geçemediği “Bana kızdı mı acaba?” sorusunun yanıtını akıllı telefonlarda bulmak daha da zor.” (i-Nesli)
Jean Twenge ve Keith Campbell birlikte yazdığı, 2009 tarihli Asrın Vebası – Narsisizm İlleti (The Narcissism Epidemic: Living in the Age of Entitlement) adlı kitaplarında, özellikle üniversite çağında olan gençler arasında narsizmin salgın gibi yayıldığı, ABD’de her dört gençten birinin narsistik belirtiler gösterdiğini iddia ederler.
İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormuş gibi görünse de, er ya da geç depresyona, toplumsal yozlaşmaya, hatta küresel ekonomik krizlere neden olur. Detaylı istatistiklere, vaka hikâyelerine ve kamuoyu araştırmalarına dayanan kitapta, narsisizmin en az obezite kadar sık rastlanan bir hastalık olduğuna dikkat çekiliyor.
Kitapta, “Narsisistik Kişilik Endeksi” olarak adlandırılan puanlardaki belirgin artışı gösterebilmek adına, çeşitli nesillere ait üniversite öğrencileri tarafından doldurulmuş anketler de kullanırlar.
Kitabın yazarları Jean Twenge’nin 1, Keith Campbell’in ise 2 çocuğu var. Kendileri ile yapılan röportajda şunları dile getirirler.
Caravaggio, Narcissus, 1597-99
“Narsisizm psikolojik bir terimdir, fakat tek bir psikoloji dersi bile almamış insanlar dahi, bir narsist görünce tanırlar. Narsisizmin diğer yaygın isimleri arasında, kibirlilik, kendini beğenmişlik, azamet, gösterişçilik ve benmerkezcilik bulunur. Narsist kendini çok önemser, mağrurdur, kendini metheder, çok konuşur ya da kendi hayalinde bir efsanedir. Birçok kendini düşünen aptal, narsisttir ama çok sayıda (ne yazık ki sonradan benmerkezci ve yalancı olduğu ortaya çıkan) hoş, görünüşte çekici ve karizmatik insan da öyledir. O popüler posterdeki kendini aslan olarak gören kedi yavrusu gibi, narsistin de kendi yetenekleri hakkında abartılı bir kanısı vardır. Narsistler yalnızca kendilerine güvenmekle kalmazlar, aynı zamanda kendilerine aşırı güvenirler. Kısacası narsistler kendilerine aşırı hayrandırlar.” (Asrın Vebası – Narsisizm İlleti)
Kaynak
“Ben” Nesli Generation “Me” Blue Face of Social Media: Facebook, i-Nesli (İnternet Generation/iGen) _ Jean M.Twenge, Küresel Toplumsal Hareketlerde “Ben Nesli”nin Rolü