Şile, Ağva, Amasra, Maçka, Borçka başta olmak üzere Karadeniz kıyısına seyahate gidecek olanlara önerdiğimiz 10 yeri listeledik.
1. Şile
Şile, İstanbul’un Karadeniz kıyısındaki güzel ilçesi ve şirin bir tatil kasabasıdır. Şile’nin İstanbul’a uzaklığı 70 kilometredir. Yunanca bir kelime olan Şile, yaban çiçeği anlamına gelir. Ülkemizin en geniş gövdeli feneri olan Şile Feneri, 1859 yılında Fransız tasarımı olarak yapılmış. 60 metre yükseklikteki kayaların üzerinde yerini almıştır.
Şile Ocaklı Ada Kalesi ise Cenevizlilerin inşa ettiği bir kale, fakat Osmanlılar zamanında da kullanılmıştır. 1871’de Hatice Hanım adında Mısırlı bir kadın tarafından yaptırılan Hanımsuyu Çeşmesi, 600 yıl önce Bizanslılar tarafından yaptırılan Kabakoz Köyü Çeşmesi yörenin ünlü çeşmeleridir. Şile’nin doğa güzellikleri ise Karadeniz kıyısında toplam 60 km uzunluğundaki tertemiz kumsallarıdır. Akış biçimi ağlayan bir insanın gözyaşlarına benzetildiği için bu adı alan ve taşlar arasından çıkan bir su kaynağı olan Ağlayan Kaya, Bizanslılar zamanından beri birçok romatizma hastasının tedavisinde kullanılan Kumbaba Tepesi, Değirmençayırı Şelalesi ve beldenin hemen her yerinde bolca bulunan kara ve deniz mağaraları da görülmesi gereken yerlerden.
2. Ağva
Latincede Ağva, iki dere arasına kurulmuş köy anlamına geliyor. Bu iki dere ise İzmit’in Çal Tepesi’nden doğan Göksu ve Yeşilçay dereleri… Ağva’nın masmavi serin denizi, doğal plajı, şirin adacıkları ve 3 km uzunluğundaki kumsalı ile kendinizi Güney’in en güzel koylarındaymışsınız gibi hissetmeniz mümkün.
Ağva’da bulunan Kilim Koyu, Saklı Göl ve Gelin Kayası keşfetmeniz gereken yerler arasında. Ağva, sadece doğal güzellikleriyle değil, tarihi kalıntılarıyla da beldeye gelenlerin ilgisini çekiyor. Kalemköy’deki Romalılara ait kiliseyi ve mezar taşlarını, Hacıllı köyündeki 4. yy. başlarında bulunan Gürlek ve İnkese Mağaraları’nı görebilirsiniz. Pagan Romalılardan kaçan Hıristiyanlar, bu mağaralara uzun süre sığınarak kendilerini korumuşlar. Hisartepe’deki kale kalıntıları ve Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni de Ağva’nın tarihsel eserlerinden. Ağva’nın en önemli özelliklerinden biri Karadeniz’e kıyısı olduğu için balığın her çeşidinin taptaze bulunması.
3. Amasra
Tarihi ve doğal güzellikleriyle Karadeniz’in ortasında bir cennet gibidir Amasra. Plinius’un zarif ve güzel dediği Amasra’yı, Niketas dünyanın gözüne, Cenovalılar çiçekli kaleye, Diyojen bir dengeye benzetmiş.
Amasra’yı egzotik kılan yedi tepe, bir yarım ada ile iki ada ve iki körfezden oluşan doğal yapı ile yeşilin cennet imajına bürünmüş orman örtüsüdür. Şehrin antik çağdaki adı, susam diyarı manasına gelen Sesamos’tur. M.Ö. 3. yy’da Amasra’yı yöneten kadın lider Amastris’in adı, Osmanlılara esin kaynağı olmuş, şehrin ismi bundan böyle Amasra olarak kabul görmeye başlamıştır. Amasra’nın ilk sahibi Amazonlar’dır. Amazonlardan sonra, Fenikeliler, İyonyalılar, Kayralılar, Akalar, Persler ve Amastris dönemini, Pontuslular, Romalılar, Bizanslılar ve son olarak Osmanlılar Amasra’yı yurt edinmişlerdir. Amasra, kalesiyle, bedesteniyle, Kuşkayası Yol Anıtı’yla, Apollo, Artemis, Hermes, Amastris ve daha niceleriyle insanı günümüzden alıp geçmişin gizemiyle tanıştırır. Masalsı şehirde, tarihin tanığı yeşil tepelerden mavi koylara eşsiz bir panorama uzanır.
4. Çamlıhemşin
Çamlıhemşin Rize’nin ilçe merkezlerinden birisidir. Çamlıhemşin’in eski adı Vicealtı’dır. Cumhuriyet’in ilanından önce 1922 yılında karakol merkezi oluşturuldu. 1953’te ise Ardeşe’ye Çamlıca adı ile bağlandı. 1955’te Çamlıhemşin adını alarak ilçe haline getirildi.
Çamlıhemşin’e gittiğinizde özellikle doğa tutkunlarının gözde mekanlarından olan Fırtına Vadisi’ne gidebilirsiniz. 57 kilometre uzunluğundaki Fırtına Deresi, Ardeşen civarında denize dökülüyor. Çamlıhemşin’e yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan 14-15 yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen Zil Kalesi’ni ziyaret etmelisiniz. Kale, Fırtına Deresi’ni ve vadiyi de görebilecek, tüm güzel manzaraya hakim bir tepede yapılmış. Çamlıhemşin sokaklarında dolaşarak mimarisi ile ünlü tarihi Çamlıhemşin evlerini görebilirsiniz. Çamlıhemşin merkeze biraz uzaklıkta da olsa Ayder Yaylası’na, Kaçkar Dağı’na ve Milli Park’a gidebilirsiniz. Çamlıhemşin’deki pek çok yaylasından biri ve en ünlüsü olan Hazindak Yaylası’na çıkarak buradaki dağ evlerini, muhteşem yeşilliği görebilirsiniz.
5. Akçakoca
Düzce’nin Karadeniz’e açılan kıyı kenti Akçakoca Karadeniz Bölgesi’nin batı ucunda, Orta Anadolu’nun denize açılan en yakın penceresi konumunda olup, İstanbul ve Ankara gibi iki metropolün arasında yeşil ve mavinin kaynaştığı şirin bir tatil yöresidir.
Karadeniz sahillerinde mavi bayrak alabilen tek turizm merkezi Akçakoca’dır. 35 km’yi bulan sahili boyunca çok sayıda kumsallı plajları var. Bir yanı boydan boya deniz, yer yer de Karadeniz’in heybetli dalgaları tarafından oluşmuş yalıyarlar bulunmaktadır. Bunların en yükseği Ceneviz Kalesi ile Değirmenağzı arasında, 30m yükseklikte bulunan Soyat yalıyarlarıdır. Kıyı boyunca yer alan mağaralar fokları barındırması sebebiyle Fok Kayaları olarak da anılıyor. Ceneviz Kalesi, Sarıyayla Şelalesi, Melenağzı Köyü ve plajı, Çayağzı ve Akkaya plajları gidilmesi gereken yerlerden.
6. Maçka
Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde bulunan Maçka, denizden 365 metre yükseklikte bulunuyor. Çam ormanlarının süslediği vadilerin bir dere yatağına kurulmuş olan ilçe, doğal güzellikler bakımından Trabzon’un en güzel ilçeleri arasında yer alıyor.
Tamamıyla yüksek ormanlardan oluşan Maçka’nın sınırları, 2000 metreye kadar ormanlarla, daha yükseklerde ise yaylalar ve dağlara kadar oluşuyor. Kiraz, Labazen, Kulindağı, Mağura, Figanoy, Lişer ve Hocamezarı yaylaları gibi birçok mesire yeri ile öne çıkan Maçka, temiz havası, kaynak suları ve doğayla bütünleşen güzelliklerinin yanı sıra Hamsiköy sütlacı ile balık ağırlıklı mutfak kültürüyle yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. Karadeniz’in önemli turistik alanları arasında bulunan Altındere Milli Parkı içindeki Sümela Manastırı, Vazelon Manastırı ve Maçka’nın Atasu Mahallesi’ndeki Kuştul Manastırı da Maçka’ya gelenlerin uğradığı mekanlar arasında.
7. Borçka
Borçka Karadeniz bölgesinin doğu ucunda, Artvin-Hopa Yolu üzerinde Çoruh Nehri’nin kıyısında şirin bir yerleşim yeridir. Yalçın ve geçit vermeyen karlı dağların, gür ormanların, yatakları derin ve hırçın akarsuların yarattığı eşsiz güzelliğe sahiptir.
M.Ö 2000’lere kadar dayanan tarihiyle Borçka, ilk olarak Orta Asya’dan gelen Hurilere, daha sonra Kimmerler, Sakalar, Arsaklılar, Bizanslılar, Araplar, Hazar Türkleri, Selçuklulara ev sahipliği yapmış, Osmanlı topraklarına ise Yavuz Sultan Selim’in şehzadeliği zamanında dahil edilmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Ruslara bırakılan Borçka, I. Dünya Savaşı’ndan sonra önce İngilizlerin daha sonra Gürcülerin işgaline maruz kalmış. 1921’de tekrar Osmanlı topraklarına katılır Borçka. İlçenin önemli gölü Karagöl’dür. Bir krater gölü Karagöl’ün çevresi ormanlık olup, eşsiz doğal güzelliğe sahiptir. Gölde sandalla gezebilirsiniz. Borçka balıkçılık (alabalık) ve av turizmi açısından da zengin. Borçka’nın en önemli turizm noktalarından biride Camili-Macahel’dir. Adete saklı bir cennet. Muratlı ve Düzköy camilerindeki ahşap mimaride görülmeye değer yerlerinden. Ülkemizin ilk biyosfer alanı, UNESCO tarafından 2005 yılında zengin flora ve fauna çeşitliliği, önemli kuş göç yolu üzerinde bulunması sebebiyle Dünya Biyosfer Rezervleri Ağı’na dahil edilen Camili’dir.
8. Çaykara
Çaykara’ya 19 km, Trabzon’a ise 96 km uzaklıkta bulunan Uzungöl Karadeniz’in önemli turizm merkezlerinden. Uzungöl denilince akıllara ilk gelen yerler biri Haldizen Yaylası’dır.
Uzungöl’e yaklaşık 20 km mesafede bulunan yayla özellikle bahar ve yaz aylarında turistlerin akınına uğruyor. Muhteşem bir doğayı önümüze seren Haldizen Yaylası, Şekersu Yaylası, Garaster Yaylası mutlaka gezi rotanız olmalı. Aynı zamanda Traşkapanı Yaylası, Balık ve Aygır Gölleri, Veli Yaylası, Büyük Yayla, Multat Yaylası, Lustra Yaylası, Tabanoz Yaylası ve Derindere Yaylası da Uzungöl’ün yaylaları arasındadır, gezebileceğiniz ve görebileceğiniz yerlerdendir. Şerah Köyü de Uzungöl’ün turizm merkezlerinden biridir. Yemyeşil doğa içinde ahşap Karadeniz’e özgü geleneksel yapıya sahip evlerle şirin bir köy.
9. Tirebolu
Giresun’un 45 kilometre doğusundaki Tirebolu, M.Ö. 7. yüzyılda Miletoslular tarafından kurulmuş. İsmi üç şehir anlamındaki Tripolis’ten geliyor. Bu adı, yan yana bulunan üç buruna veya Sen-Jan, Bedreme ve Andoz isimli üç kaleye bağlayanlar da var.
Sen-Jan kalesi Tirebolu’nun merkezinde denize doğru uzanan yarımadada. Denizdeki bir kaya üzerine kurulan kale, 13. yüzyıldan kalma. Tarihi çeşmeler ve 120-130 yıllık konakların tarihi dokuyu hissettirdiği Tirebolu’da kıyıya yakın küçük bir adacığın üzerindeki taş ekmek fırını da görülmeye değer. Tirebolu’da koy ve plajlar da çok güzel. İlçenin batı girişindeki plaj kumuyla ünlü. Tirebolu’nun yaylalarında trekking ve Harşit Çayı’nda kano rafting yapılıyor.
10. Safranbolu
Safranbolu, antik devirde Paplogonya olarak bilinmektedir. Tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanan bölgede, Safranbolu, Gasgaslar, Hititler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuştur.
Safranbolu, 1196 yılında Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın Oğlu Muhittin Mesut Şah tarafından alınmış ve Türklerin egemenliği altına girmiştir. 1423 yılından itibaren de Osmanlıların kesin egemenliğine girmiştir. Safranbolu, geleneksel Türk evleriyle, doğal güzellikleriyle ve tarihi boyutuyla ün kazanmış nitelikli bir kenttir. Yeni Hamam, Eski Hamam, Cinci Hanı, Köprülü Mehmet Paşa Camii, Kazdağlıoğlu Camii, İzzet Mehmet Paşa Camii, Kent Tarihi Müzesi, Saat Kulesi, Eski Cezaevi, Bulak Mağarası, İncekaya Su Kemeri, Yemeniciler Arastası, Demirciler Çarşısı, Manifaturacılar Çarşısı, tarihi çeşmeleri, kemerleri dönemin nadide değerlerindendir. Şehir çevresinde bulunan kaya mezarları ve tümülüsler de görülmesi gereken yerler arasındadır. Safranbolu, UNESCO tarafından 17 Aralık 1994 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.
Kaynak
Geç Gelen Sevdalar: Ağva