Menu

Ahmet Haşim’in Şiirleri ve Hayatı



Ahmet Haşim (1884 – 1933) Türk Edebiyatı’na hem şiir hem düzyazı türünde birbirinden değerli eserler kazandırmış, modern Türk Edebiyatı’nın kendine özgü şair ve yazarlarındandır.

Ahmet Haşim, Fecr-i Ati edebiyat grubuna dahildir. Bu topluluktakiler, şiir ve sanat anlayışları itibariyle Servet-i Fünuncular’ın devamıdırlar. Yani sanat sanat içindir anlayışını benimsemişlerdir. Haşim’in, şiirlerinin sembolist ya da empresyonist mi tartışması hep yapılmıştır. Haşim, yazılarında şiirlerinin anlaşılmak için değil duyulmak için vücut bulduğunu söylemiştir. Ahmet Haşim’in, Avrupai anlamda bir simgeci olmaması kimi zaman Fransız simgeciliğini yanlış anladığı noktasında eleştirilerle karşılaşmasına yol açmıştır, ancak aslında Haşim, bu batılı edebiyat akımına eleştirel yaklaşıp bu yaklaşımı kendi kültüründe özellikle de Şeyh Galib’in şiirindeki imgelere dayanarak şekillendirmiştir.

ahmet hasim

1911-1921 seneleri arasında Haşim’in hiç şiiri yayımlanmamıştır. Ya yazmamış ya da yazdıklarını yayınlanmamıştır. Haşim orucunu 1921’de Dergah mecmuasında yayımlanan Bir Günün Sonunda Arzu şiiriyle bozar.

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki bu akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

ahmet hasim

İstiklal Savaşı günleri… Millet vatanı işgalden kurtarmak için istiklal mücadelesi verirken, Haşim arzudan, istekten bahsetmektedir. Elbette o sıkıntılı ve gergin ortamda bu şiir tartışmalara sebep olur ve Haşim eleştiri oklarına maruz kalır. Oysa, Haşim 1915 senesinde Çanakkale Cephesi’nde yedek subay olarak görev yapmış, ama bu günlerinden çok az bahsetmiştir. Savaş hakkında ne bir şiiri ne de yazısı vardır.

Haşim, Paris’i Görmüş Zat başlığıyla 1920’de kaleme aldığı bir yazısında, Paris’e methiyeler düzen Yahya Kemal’e demediğini bırakmıyor. Kader bu ya, dört yıl sonra Osmanlı Bankası’ndan aldığı ikramiyeyle kendisi de Paris’e gidiyor. Fakat yazar, çizer, ressam taifesinin hayran kaldığı şehir kendisine hayal kırıklığı yaşatsa da döndüğünde anılarını yazmaktan imtina ediyor. M.Selim Gökçe’nin ifadesiyle, “Haşim’in Paris izlenimlerini yazmamasının nedenlerinden biri Paris’i Görmüş Zat yazısındaki eleştirinin kendisine de yöneltilmesinden duyduğu endişeyse de, biri de çok tatsız biten bu seyahati hatırlamak istememesidir.” 

ahmet hasim

Nasıl hatırlamak istesin ki… Venedik’te parasızlık yüzünden mahsur kalmış, hatta Hotel Terminus’un ücretini bile ödeyemeyecek duruma düşmüş. Marsilya’dan kalkacak olan vapurla dönebilmek için arkadaşları Halil ve Hayri Bey’den mektup yazarak istediği 1000 frangın banka havalesiyle gelmesini günlerce beklemiş. Mektuplardan birindeki şu cümleler, şairin yaşadığı endişenin büyüklüğünü gösteriyor: “Paranın havalesini geciktirmekle hayatımın en müthiş günlerini bana yaşattın. Benim için en müthiş felaketleri isteyenlerin arzusunu bilmeyerek yerine getirmiş oldun.”

“Çocukluğunu herhalde hastalıklı bir anne ile karısının bu hastalığından daima üzüntü duyan bir babanın hüznü arasında karanlık ve sessiz olarak geçirdiği tahmin edilebilir.” Ahmet Haşim’in yazdığı hemen her şiirde yitirilmiş huzur ve güzellikleri, onun kendine özgü marazi yalnızlığını fark etmek mümkündür. Fakat anne, onun şiirlerinde özel bir yere sahiptir. Çünkü Sare Hanım çocuğuna gösterdiği ilgi ve merhametiyle, ince ruhlu ve kırılgan yapısıyla Haşim’i en çok etkileyen insan olmuştur. Çocuk yaşta annesini kaybeden Haşim’i, bir ömür boyu rahatsız eden bir başka gerçek de kendisini beğenmemesi, çirkin bulmasıdır. Ona göre kendisi iri ve yağlı bedeni üzerinde duran koca kafası kısacık boynu ve yüzündeki yara iziyle bir ucubeyi andıran çirkin sesli zavallı bir adamdı. Haşim’in yanağında şark çıbanının büyükçe izi varmış, ancak yakından bakılınca farkedilen zeka ışıltıları saçan koyu mavi gözleri onu güzelleştirirmiş. Yakup Kadri “Ağzıyla değil, gözlerininin ucundan gülümser, çekici bir hal alır Haşim” der.

ahmet hasim

Arkadaşı Yakup Kadri “Ahmet Haşim, yalnız arkadaşlarıyla, dostlarıyla münasebetlerinde mi böyle idi? Heyhat, onun gönül bağlılıkları da hep bu itiratsızlık içinde düğümlenip çözülür, çözülür düğümlenirdi. Kaç defa sevdiği bir kızla hemen evlenmek üzere iken irkilerek geri basmış, hem de birkaç gün önce yanıp tutuştuğu o kızı terk mi etti Leylası’nı Mecnun mısrasındaki hüznün bir zerresini kalbinde duymaksızın kalbinden söküp atmıştır. Neden? Çünkü ya onun bir sözünden alınmış ya da kaynanası olacak kadının bir tavrını, bir hareketini bayağı bulmuştur ve böylece bütün ömrü hep yarım kalmış aşklar ve sonu gelmeyen evlenme teşebbüsleri içinde geçmiştir.” der.

Ahmet Haşim, hayatının son deminde Kadıköy’deki evinde kendisine bakan Zarife Özgünlü ile evlenir. Evlilik işlemleri, arkadaşları tarafından 17 Mayıs 1933’te yerine getirilir. Bu evlilik Haşim’in bir ay sonra vefatıyla son bulur.

1. Şafakta

Dönsek mi bu aşkın şafağından,
Gitsek mi ekalim-i leyale ?
Bizden daha evvel erişenler
Ağlar bugün evvelki hayale…
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek
Düştüyse gönüller bu melale!
Bir eldir ufuklardan uzanmış
Zulmet bizi çekmekte visale…

2. Bahçe

Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar…
Dalmış üstündeki kuşlar yada;
Bize bir zevk-ı tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada!

3. Sonbahar

Bir taraf bahçe, bir tarafta dere,
Gel uzan sevgilim, benimle yere,
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düşüncelere

4. Parıltı

Ateş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından,
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi…

5. O Belde

Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma’na,

6. Ağaç

Gün bitti. Ağaçta neş’e söndü.
Yaprak ateş oldu, kuş da yakut;
Yaprakla kuşun parıltısından
Havuzun suyu erguvana döndü

7. Akşam Yine Toplandı Derinde

Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde…

8. Merdiven

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta

9. Yarı Yol

Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
Dalların zirvesindeyiz ancak,
Yarı yoldan ziyade yerden uzak,
Yarı yoldan ziyade maha yakın.

10. Gelmeden Evvel Geldin Birlikte

Kalbim
Benim bir ormandı,
İsimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerinde revan
Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi
Dağıtırken sükutu bihude,
Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman
Girecektin o kalb-i mes’ude?

11. Mukaddime

Zannetme ki güldür, ne de lale
Ateş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgun piyale…

12. Bir Yaz Gecesi Hatırası

İşveyle, fısıltıyla, gülüşle,
Olmuş şeb-i sevda yine bihab
Oklar gibi saplanmada kalbe,
Düştükçe semadan yere mehtab…

13. Karanfil

Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi!
Düştükçe, vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi…

14. Karanlık

Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicranımı duydum, seni andım,
Firkatzede bülbül gibi yandım

Kaynak
Ahmet Haşim’in Şiir Dünyası ve Şiirinin Kaynakları Üzerine Bazı NotlarAhmet Haşim’in Şiirlerinde ZamanAhmet Haşim Venedik’te Nasıl Mahsur Kaldı?


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir