Menu

Michelangelo Eserleri ve Hayatı



Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni, 6 Mart 1475’te Arezzo yakınlarında Caprese’de altı kardeşin ikincisi olarak dünyaya gelir. O dönemde Chiusi’nin ve Caprese’nin belediye başkanlığını yapan babası Lodovico di Leonardo Buonarroti Simoni anılarında şöyle der: “O 6 Mart 1475 tarihini bugün gibi hatırlıyorum, bir oğlum dünyaya geldi, adını Michelagnolo koydum; Pazartesi günü, şafak sökmeden dört-beş saat önce doğdu, ben Caprese’nin belediye başkanıyken…”

Babasının görevinin bitmesi nedeniyle, o daha bir aylıkken Floransa’ya taşınırlar. Michelangelo, hem babası hem kocası taşçı olan Settignano’lu bir sütanneye bırakılır. Yaşlılığında Michelangelo, ressam, sanat tarihçisi Giorgio Vasari’ye, “Mizacımda kötü ne varsa Arezzo’nuzun sert havasında doğmuş olmamdan kaynaklanıyor; keza, eserlerimi yaptığım taşçı kalemi ve çekicine olan sevgimi, sütannemin sütünden almışım.” der. Michelangelo, altı yaşındayken annesi Francesca’yı kaybeder.

Michelangelo, The Torment of Saint Anthony, 1488

The Torment of Saint Anthony, 1488

Michelangelo bu eseri yaptığında 13 yaşlarındaydı. Maniyerist üslupta (Rönesans’ın eşitlik, simetri, perspektif ve uyum kalıplarını kırarak daha kuralsız bir hal üslup yaratan, kuralsızlığı ilke edinecek Barok dönemin habercisi bir üslup) yapılan eser, uzun süre Michelangelo’nun o dönem ustası olan Domenico Ghirlandaio’nun eseri zannedilir. Eserde, kendini Hristiyanlığa adayıp yalnızlık içinde yaşamaya karar veren Aziz Antonio’nun çölde saldırıya uğradığı şeytanlar ve kötü ruhlar ile olan mücadelesi sahnelenmiştir. Resimde mesaj ön planda tutulmuştur, doğa betimi ise  ikinci plandadır.

Michelangelo’nun ilk öğretmeni, Francesco da Urbino adındaki bir hümanistti. Floransa’da Latince dersleri veren bu kişinin Michelangelo’ya çok büyük yararı olmaz. Sanatçı, okuma yazmayı öğrenir; ama Latince’nin temel kurallarını öğrenmediği kesin. Daha sonraları, Michelangelo şunu itiraf edecektir: “Beni çizim yapmaya ve ressamlardan bir şeyler öğrenmeye çeken Tanrı’nın gücüne karşı koymam olanaksızdı.”

Michelangelo, Madonna of the Stairs, 1492

Madonna of the Stairs, 1492 (Michelangelo’nun henüz 15 yaşındayken yaptığı Merdivendeki Meryem adlı rölyefi)

Michelangelo, Floransa’nın en önde gelen ustalarından biri olan Domenico Ghirlandaio’nun işlek atölyesine çırak olarak verildiğinde on üç yaşındaydı. Ghirlandaio’nun atölyesinde, mesleğin tüm ince noktalarını, sağlam bir fresko tekniğini ve iyi bir çizim temeli kazanır. Fakat bildiğimiz kadarıyla çırak olarak pek mutlu günler geçirmemiştir. Ghirlandaio yapıtlarında, özel sanatsal değerlerden çok çağın renkli yaşamını yansıtır. Oysa Michelangelo’nun sanat hakkındaki düşünceleri daha farklıydı. Ghirlandaio’nun kolay tarzını öğrenmek yerine, Giotto, Masaccio, Donatello gibi geçmişin ustalarının yapıtlarını ve Medicilerin koleksiyonunda görebildiği Yunan ve Roma heykel ürünlerini inceler. Güzel insan vücudunu, tüm kasları ve kirişleriyle birlikte hareket içinde betimlemesini bilen antik heykelcilerin sırlarını öğrenmeye çalışır. Michelangelo, ertesi yıl 14 yaşında, uzaktan akraba da olduğu Floransa yöneticisi Lorenzo de Medici’nin himayesinde sanat hayatına başlar.

Michelangelo, Battle of the Centaurs, 1492

Battle of the Centaurs, 1492

Sanat ve edebiyatta sıkça işlenen Sentorlar ve Lapithler arasındaki savaşı yansıtan rölyefi. Yunan mitolojisinde Sentorlar yarı insan, yarı at bedenli yaratıklardır. Lapithler ise savaşçı bir Teselya kavmidir. Kralları İksion’dan ötürü Sentorlarla hem komşu hem de akraba sayılırlar. Sentorları Peirithoos’un düğününe davet ederler. Sentorlar, burada bulunan kadınlara ve hatta gelinin kendisine açıkça sarkıntılık edince bu savaş patlak verir. Michelangelo bu mitolojik öyküyü, farklı bir biçimde aktarmış, hatta neredeyse anlaşılmaz hale getirmiştir. Michelangelo’nun betimlediği karakterlerin kimlikleri de tam olarak açık değildir. Sahnenin altında merkezin hemen solunda bir sentorun kalçası vardır ve başka yerlerde bir atın ayağı ya da kuyruğu görülür, ama hangi karakterlerin insan hangilerinin sentor olduğunu söylemek kolay değil.

Angel, On The Shrine of Saint Dominic, Basilica of Saint Dominic, Bologna, İtalya, 1494

Angel on the Shrine of Saint Dominic, Basilica of Saint Dominic, Bologna, İtalya, 1495

Lorenzo de’ Medici’nin ölümünün ardından yönetim 1492’de oğlu Piero de’ Medici’ye geçer. Michelangelo’nun saray günleri sona erer. 1494’te Bologna’ya giderek soylu Gianfrancesco Aldrovandi’de yaklaşık bir yıl boyunca misafir olur. Aldrovandi’nin yardımıyla ilk siparişini alır. Dominiken mezhebinin kurucusu Aziz Dominikus’un mezarı için Aziz Petronius, Aziz Proculus ve Şamdan Taşıyan Melek heykellerini yapar. Bu erken dönem heykelcikleri, güçlü anatomisi çalışılmış vücutlar, dökümlü, süslü kıyafetlerle Michelangelo’nun tipik üslup özelliklerini gösterir. 1496’da ilk Roma seyahatine çıkar. Roma sanatının antik güzelliğinin etkileri bu dönem eserlerinde görülür. Bacchus ve Pietà Roma’daki ilk iki eseridir.

Michelangelo, Bacchus, 1497

Bacchus, 1497

Bacchus, Roma mitolojisinde Şarap Tanrısı’dır. Bacchus’un sağ elinde şarap kadehi, sol elinde ve saçında da üzüm salkımları görülür. Bacchus’un sol elinin arkasında duran ve üzümlerini yiyen çocuk figürü ise Bacchus’un simgelerinden biridir. İnsan gövdeli, keçi bacaklarına sahip satirler, Bacchus kültünün önemli parçasıdırlar ve Bacchus’un beraberinden ayrılmazlar. Satir, mitolojide belden üstü insan biçiminde, belden aşağısı ise at veya keçi biçimindeki yarı tanrılardır.

Michelangelo, Pieta, 1500

Pietà, 1500

Michelangelo’nun gençlik yıllarının en mükemmel eserlerinden Pietà, Hz. İsa’nın çarmıhtan indirildiğinde Hz. Meryem tarafından kucaklanmasını tasvir eder. Heykel, aynı konuyu işleyen heykellerden farklı olmasıyla ve işlenişindeki ustalıkla dikkati çeker. Meryem’in üzüntüsünü dışarı uzanmış eliyle ifade eder. Meryem’in yüzünü onun uzun kaftanının kıvrımlarıyla daire içine alarak, ruhsal bir görünüm kazandırır. Meryem’in elbisesindeki katlar, İsa’nın saçının dalga dalga dökülmesi ve elindeki çivi izi, kollarındaki damarlar, parmakların canlı dokusu etkileyici ayrıntılardır. Michelangelo’nun üstüne imzasını kazıdığı tek heykeldir; ancak daha sonra heykelin güzelliğini bozduğunu düşünüp, başka hiçbir eserine imzasını atmamıştır.

Michelangelo, anatomi yasalarını, antik heykel sanatından öğrenmekle yetinmez. İnsan anatomisini inceler, kadavra keserek ve gerçek modellerden çizim yaparak çalışır. Bir sorun üzerinde yoğunlaşma yeteneği ve belleği olağanüstü olmalıydı, çünkü kısa bir zaman sonra çizmekte zorlandığı bir duruş ya da hareket kalmamıştır.

Michelangelo, Madonna and Child, 1501-05

Madonna and Child, 1501-05

Michelangelo resim, heykel ve mimariden oluşan üçlü sanatın ustasıdır. Michelangelo sanatın her şeyden önce bir yaratım olduğunu, bireysel olarak esinlenmeye bağlı olduğunu, sanatın bir ilham işi olduğunu ve sanatın kopyalama olmadığı yönünde bir tutuma sahiptir. Michelangelo Yeni Platonculuğu tamamen benimsemiştir ve bunu bir felsefi sistem olarak değil, aynı zamanda kendi öz benliğinin metafiziksel izahı olarak görmüştür. Eserleri Yeni Platoncu tutumu sadece biçimlerde ve motiflerde, değil ikonografi ve içerikte de yansıtır. Michelangelo’nun gerek hayatta gerekse sanatta karşı­sında yer alan Leonardo da Vinci, Yeni Platonculuğa taban tabana zıt bir felsefe öne sürer. Yeni Platonculuk, Platon felsefesinin, Pythagoras ile Aristoteles felsefeleriyle, stoacı öğretiler ve dönemin dinsel inançlarıyla (özellikle doğu dinleri ile Hristiyanlık) harmanlanmasından oluşur.

Eserlerinde güzel Yunan tanrılarını betimlese de, pek çok çizimi çirkin figürler de içermektedir. Michelangelo ideal formları ararken kendini estetik hazlarla kısıtlamamış, şık giyimli figürler, güzel kadınlar yerine bu dünyayı aşan yücelikte her türlü çarpıcı formu ortaya koymuştur. Michelangelo için gerçek sanat eseri ilahi kusursuzluğun gölgesidir. Tam da Platon’un mağara alegorisini anımsatan bu ifadesinden de, çevremizdeki varlıkların gerçekçi betimlemeleriyle değil, kusursuz formların anlatımıyla ilgilendiği görülmektedir.

Michelangelo, David, 1501-1504

David, 1501-1504

Floransa yöneticileri, ellerindeki mermer bir bloktan bir Davut heykeli yapılmasına karar verir, mermer üzerinde çalışmaya başlayan ilk usta mermeri yontmaya başlar, ama daha sonra işi bırakır. Michelangelo mermeri bu aşamada alır. Heykelin anlattığı öykü Kutsal Kitap’ta Davut ile Golyat’ın savaşı ile ilgili bölümdür. Golyat, kimsenin karşısına çıkmaya cesaret edemediği üç metre boyunda bir savaşçıdır. Buna karşın genç ve çelimsiz bir çoban olan Davut, onunla savaşma cesareti gösterir. Davut daha önce hiç savaşta yer almamıştır, öyle ki kral Saul’un kendisine verdiği zırh ve kılıcı taşıyamaz, onlarla yürüyemez ve onları çıkarttıktan sonra çoban kıyafetiyle Golyat’ın karşısına çıkar. Ancak sapanıyla başına taş attığı Golyat sersemleyip yere düştüğünde, gidip başını keser. Davut’un kılıcı bile yoktur; kullandığı kılıç Golyat’ındır. Öyküden çıkarmamız beklenen ders ise önemli olanın fiziksel olarak güçlü görünmek değil, Tanrı’nın sevgili kulu olmak olduğudur.

Michelangelo, hikayeye yaratıcı bir katkı yapar ve o dönemin geleneklerine aykırı bir iş ortaya çıkarır. Öncelikle ortaya çıkan eser Golyat’ı içermez. Daha önce yapılmış ister resim ister heykel olsun hiçbir Davut temalı eserde, Golyat tümüyle görmezden gelinmemiştir. Davut’un çoban torbası heykelde yer almadığı gibi sapan da ancak arkadan bakıldığında görülebilmektedir; öyküde söz edilen beş çakıl da sağ avucunun içinde saklıdır. Önden bakıldığında elinde tuttuğu şeyin bir sapan olduğu anlaşılmamaktadır. Bütün bu ayrıntılardan çok daha önemli bir sorun ise, Davut’un çelimsiz bir ergen olmak şöyle dursun, atletik yapıda ideal ölçülerde bir figür olarak ortaya konmuş olmasıdır. O dönem için bu son derece devrimci bir tutumdu. Her ne kadar aralarında  Leonardo da Vinci’nin de bulunduğu kurul eserin bir başyapıt olduğunu kabul etse de, heykel sergileneceği yere taşınırken kimileri tarafından taşlanmıştır. Antik Yunan heykellerini taklit edip bir Yunan tanrısı heykeli ortaya koymuştur. Heykelin aslında bir Antik Yunan heykeli olarak tasarlanmış oluşunun bir diğer göstergesi de çıplak olmasıdır. Ancak kendisine verilen işi yapmış görünmek için de heykelin eline bir sapan yerleştirmiştir.

Michelangelo, Doni Tondo, 1505

Doni Tondo, 1505

Michelangelo’nun bilinen ilk resmi olan Kutsal Aile adlı resim, sanatçıya iki güçlü aile olan Doniler ve Strozziler arasında meydana gelen evlilik münasebetiyle sipariş edilerek yaptırılmıştır. İtalyanca’da yuvarlak, daire manasına gelen Tondo ile siparişi veren tüccar Agnoli Doni’nin adından harmanlanarak, esere Doni Tondo da denilmektedir. Eser, ahşap üzerine tempera tekniğiyle yapılmıştır. Önceki yapıtların üçgen ve piramidal kuruluşu alt üst edilmiş ve resim yapıtın dairevi çerçevesine uydurulmuştur. Esere bakınca tam merkezde Meryem’i, arka solunda kocası Yusuf’u, sağında ise bebek İsa’yı görüyoruz. Yusuf tamamen ikinci plana atılan Vaftizci Yahya’nın yerine geçirilmiş ve kutsal bir konuya zıtlık teşkil eden çıplak genç adam figürleri fona yerleştirilmiştir. Eser, canlı ve dinamik yüksek Rönesans anlayışını gösterirken, sanatçının çizgiselliğe verdiği öncelik önemli bir değer halindedir.

Madonna and Child With The Infant Baptist (Taddei Tondo), 1506

Madonna and Child With The Infant Baptist (Taddei Tondo), 1506

Michelangelo, artık çağının başlıca ustalarından biri sayılıyor ve kendi alanında Leonardo’nun dehasına denk görülüyordu. Floransa kenti yönetimi, Leonardo da Vinci ile birlikte ondan da meclis salonu duvarına Floransa tarihi ile ilgili bir sahne yapmasını ister. Ne yazık ki bu iki yapıt da bitirilemez. Leonardo, 1506’da Milano’ya döner. Michelangelo ise, heyecanını daha çok kamçılayan bir öneri alır.

Papa II. Julius, kendisine Hristiyanlığın başkanına layık bir mezarın yapılması için onu Roma’ya çağırır. Dev büyüklüğündeki anıt mezarı yapmak için kullanacağı mermer blokları seçmek üzere, Papa’nın izniyle hemen Carrara ocaklarına gider. Ocaklarda altı aydan fazla kalır, mermer blokları seçer ve satın alır. Ama işe koyulmak için Roma’ya döndüğünde, Papa II. Julius’un bu büyük girişime karşı duyduğu heyecanın oldukça azalmış olduğunu görür. Papa’nın kararsızlığının başlıca nedenlerinden birisinin, kendisine bir mezar yaptırma düşüncesinin, ona daha önemli görünen bir başka tasarıyla çatışmasında yattığını biliyoruz bugün. Yani yeni San Pietro kilisesi tasarısıyla. Nitekim bu anıt mezarın başlangıçta eski kilisenin içine yerleştirilmesi düşünülmüştür. Eğer bu yıkılacaksa, anıt mezar nereye yapılacaktı? Michelangelo ise kendisine karşı dolap çevrildiği duygusuna kapılır, hatta San Pietro’nun mimarı Bramante başta olmak üzere, rakiplerinin kendisini zehirlemek istediklerine dek vardırır kuşkularını.

Roma’dan ayrılıp Floransa’ya döner ve Papa’ya çok sert bir mektup yollar. Bu mektupta, Papa’ya eğer onu istiyorsa, kendisinin gelip araması gerektiğini söyler. Gariptir ki, bütün bu olanlara karşın Papa sükunetini yitirmez. Hatta genç heykelciyi Roma’ya dönmeye ikna etmeleri için Floransa kenti yöneticileriyle resmi görüşmelere bile girişir. Floransalılar, Michelangelo’yu kentlerinde tutmaya devam ettikçe, Papa’nın kendilerine karşı tavır alacağından korkarlar. Bu nedenle Michelangelo’ya bir tavsiye mektubu verip Papa II. Julius’a gönderirler. Michelangelo Roma’ya geri döndüğünde, Papa onu başka bir siparişi almaya ikna eder. Vatikan’da, Papa IV. Sixtus tarafından yaptırılmış, duvarları Botticelli, Ghirlandaio gibi önceki kuşağın en ünlü sanatçıları tarafından resimlenmiş Sistina Şapeli’nin tavanı henüz çıplaktır. Papa Michelangelo’ya şapelin tavanını resimlemesini önerir. Michelangelo hiç hoşlanmadığı bu siparişi üstünden atmak için elinden geleni yapar; gerçek bir ressam olmadığını, yalnızca heykelci olduğunu ileri sürse de Papa’nın ısrarı üzerine kabul eder.

Michelangelo, Sistine Chapel (First Day Creation), 1508-1512

Sistine Chapel (First Day Creation), 1508-1512

Sistina Şapeli’nin bu tavan tasvirinde, Tanrı ilk olarak karanlık ve aydınlığı birbirinden ayırmıştır. Tanrı bu resimde diğer resimlerden farklı olarak daha genç bir görünümdedir. Karanlığı parçalayarak ışığı çıkarmaya çalışır biçimde tasvir edilmiştir. Tanrı elleri ve yüzü hariç, örtülü biçimde etrafında dönerek karanlık ile aydınlığı meydana getirir şekilde resmedilmiştir. Michelangelo’nun tasviri Sümer mitolojisi ve Tevrat’taki yaratılış tasvirine diğer mitolojilere oranla daha çok benzerlik göstermektedir.

Michelangelo’nun Sistina Şapeli’nin iskelelerin üzerinde tam dört yılda yaptığını, bir insanın herhangi bir şekilde nasıl yapabileceğini, sıradan bir ölümlünün hayal bile edebilmesi güçtür. Şapelin tavanı­na koca freskoyu boyamak, duvara aktarılacak sahneleri ayrıntılarıyla hazırlayıp çizmek için gereken beden gücü bile olağanüstüdür. Michelangelo, iskelede sırt üstü yatıp, yukarıya bakarak resim yapmak zorundaydı. Bu duruşa o denli alışmıştı ki, bu işle uğraştığı sırada aldığı mektupları bile, başının üstünde tutmak, okumak için başını geriye atmak zorunda kalmıştır.

Michelangelo, Sistine Chapel (The Creation of the Sun, Moon and Vegetation), 1508-1512

Sistine Chapel (The Creation of the Sun, Moon and Vegetation), 1508-1512

Bu tavan tasvirinde Tanrı, güneşi ve ayı birbirinden ayırır biçimde tasvir etmiştir. Tanrı güneş ile ayı birbirinden ayırırken melekler yardım eder biçimde resmedilmiştir. Tanrı’nın işini özenle yaptığını belirtir biçimde yüz ifadesi, sanki sinirli, ama bir o kadar kendinden emindir. Melekler ise Tanrı’dan korkar, Tanrı’yı dinler biçimdedir. Güneş aydınlığı ifade eder biçimde önde ve aydınlatıcı şekilde ay ise karanlığı ifade eder biçimde geride ve daha az ışığa sahiptir. Tanrı bitkileri yaratırken yalnız tasvir edilmiştir. Bir bahçe veya ağaç söz konusu değildir. Tanrı beyaz saçlı, beyaz sakallı ve yaşlı biçimde resmedilmiştir. Tanrı’nın meleklerinden  bir tanesinin başı örtülüdür. Melekler sanki çocuk, adam veya kadın biçiminde tasvir edilerek aslında meleklerin cinsiyetinin ve yaşının belli olmadığı şeklinde düşünülebilir. Güneş, Ay ve bitkilerin yaratılması Michelangelo’nun tasvirinde karanlık ve aydınlığın ayrılmasının hemen ardından meydana gelmiştir.

Michelangelo, Sistine Chapel (Separation of the Waters), 1508-1512

Sistine Chapel (Separation of the Waters), 1508-1512

Michelangelo’nun Sistina Şapeli tavan tasvirinde, Tevrat’taki anlatıma benzer şekilde Tanrı suları gök kubbeden ayırmaktadır. Tanrı, sanki gökyüzü ile sular arasında uçar biçimdedir. Gökkubbe ile suların birbirinden ayrılmasında melekler Tanrı’ya yardım etmektedir. Meleklerin birinin yüzünde endişe ve korku hakimdir. Yine meleklerden biri çıplak olarak tasvir edilmiştir. Tanrı yine beyaz saçlı, sakallı ve bir örtü içerisinde betimlenmiştir. Tanrı’nın pelerini melekleri sarmış biçimdeki tasviri meleklerin üzerindeki hakimiyetini göstermektedir.

Michelangelo, Sistine Chapel (The Creation of Adam), 1508-1512

Sistine Chapel (The Creation of Adam), 1508-1512

En bilinen eserlerinden Adem’in Yaratılışı sahnesi, Sistina Şapeli’nin tavanındaki dokuz panodan biridir. İlk olarak figürlerdeki güçlü anatomik yapı göze çarpmaktadır. Vücudun sağlamlığının mekana ağırlık kattığı düşünülmektedir. Meleklerin taşımış olduğu, görkemli, geniş bir pelerine bürünmüş olan Tanrı, Adem’e elini uzatmıştır. Ancak daha parmağına bile dokunmadan ilk insan derin bir uykudan kalkar şekilde resmedilmiştir. Adem ve Tanrı’nın ellerinin birbirine değmemiş olmasının, kilise baskısının sanat üzerindeki baskısının azalmasına ve toplumdaki dinsel etkinin zayıfladığı yönüne işaret ettiği düşünülmektedir. Melekler ve Adem çıplak tasvir edilmiştir. İnsan, Tevrat’taki anlatıma uygun biçimde Tanrı’nın suretindedir. Melekler de yine resimde insan suretindedir. Tanrı, Adem’e odaklanmış biçimde bakmaktadır. Tanrı’nın Adem’i yaratırken kadın şeklinde tasvir edilen meleğe bir kolunu atması aslında sonradan gelecek olan kadın hakkında (Havva) da Tanrı’nın aslında karar verdiği şeklinde düşünülebilir. Tanrı’nın kıyafetinin kumaşı diğer resimlere oranla daha incedir ve vücut hatları belirgindir. Bu nedenle, Tanrı yaşlı olmasının yanı sıra, güçlü bir bedende betimlenmiştir. İlk insanın diğer mitoloji ve Tevrat’taki anlatım gibi toprak veya balçıktan yaratılışı resimde görülmez. Fakat Adem’in toprak üzerine uzanmış olması, belki de topraktan çıkmış olduğunu düşündürebilir.

Sistine Chapel, 1508-1512

Sistine Chapel, 1508-1512

Sistine Şapeli’nin fresklerini yaparken yanında çalışan asistanların çoğu tavanın yapılmasının sürdüğü yaklaşık dört yıllık sürede işten ayrılırlar. Michelangelo, banyo yapmanın sağlığa zararlı olduğunu düşünüyordu, kokusu nedeniyle kimse uzun süre yanında çalışmaz. Michelangelo için çıplak erkek bedeninden daha büyük bir sanatsal güzellik yoktu. Kadın model kullanmaktan hoşlanmamak bir yana, hayatında hiç çıplak kadın görmediği de konuşulanlar arasında. Michelangelo hiç evlenmez. Eşcinseldir, ama ömrü uzattığı gerekçesiyle cinsel perhizi savunur. Aksi, kavgacı ve kabaydı, günün birinde öğrencilerden birini o kadar kızdırır ki yediği yumruk burnunu kırar, hayat boyu çarpık bir burunla gezer. Stüdyosunda uyur, çoğu zaman elbiselerini ve köpek derisinden yapılmış çizmelerini çıkarmadan. Yemek ve içkiye kayıtsızdır. Karnını genellikle kuru ekmekle doyururdu.

Michelangelo, Captive Dying Slave, 1513

Captive Dying Slave, 1513

Michelangelo 1512 yılında Sistina Şapeli’ndeki işini bitirir bitirmez, II. Julius’un mezarı için çalışmaya başlar. Mezarı Roma anıtlarında gördüğü gibi bir dizi esir heykeli ile çevrelemeyi düşünür. Bu heykellerden birisi Ölen Esir’dir. Eserde, yaşamın vücuttan çıkmak üzere olduğu bu kendini bırakış, varolma mücadelesinden kurtuluş anında, bu teslim oluşta dile getirilmesi olanaksız bir güzellik var. Louvre’da bulunan bu yapıtın karşısında durup baktığınızda, onu soğuk ve cansız, taştan bir heykel olarak düşünmek zordur. Hareket halinde olduğu halde hiç kıpırdamıyor gibidir. Onun sanatının en hayran bırakıcı sırlarından birisi, ne denli sert bir şekilde dönüp kıvrılsalar da, figürlerinin dış çizgilerindeki belirginlik, yalınlık ve sükunettir.

Michelangelo, Moses, 1513-15

Moses, 1513-15

1513’te Papa II. Julius’un ölümüyle anıt mezarının yapımı yeniden gündeme gelir. Michelangelo, temel figür olan Musa heykelini 1516’da bitirebilmiş, ancak mezar anıtı Papa II. Julius’un ölümünden 32 yıl sonra 1545 yılında tamamlanabilir. Heykel oldukça heybetli, Musa’nın kollarındaki kaslar ona korkutucu derecede güçlü bir görünüm kazandırmış. Musa oturuyormuş gibi görünse de dikkatli bakınca oturmaktan ziyade kalkıyormuş gibi. Sanki kızgın bir şekilde ayağa kalkmak için, sol bacağını güç almak için geriye atmış. Bu öfkeyi sanatçı çok canlı bir şekilde vermiş. Musa’nın bakışları canlıymış izlenimi veriyor. Kolunun altında 10 emrin yazılı olduğu iki tablet görülüyor. Sakalında, ifadesinde figürdeki hareketi, enerjiyi hissedebilirsiniz adeta. Heykel kontrast bölümlerde derin bir şekilde oyulduğu için belirgin gölgeler meydana gelmiş. Ne yazık ki Michelangelo aynı anda birçok iş yaptığından, Papa II. Julius’un mezarı için tasarladıklarının çoğunu yapamamıştır.

Michelangelo, Crouching Boy, 1530-34

Crouching Boy, 1530-34

Floransa’da kaldığı dönemde Michelangelo, 1519 ve 1534 yılları arasında Medici ailesinin çeşitli üyelerine ait Medici mezarlarının heykellerini yapma görevini kabul eder. Daha önce Papa II. Julius’un mezarı için kullanmış olduğu tarzı uygulamaz. Michelangelo’dan önce sanatçılar mezarları hep Hristiyan simgeleri ile donatırlardı. Michelangelo bu geleneği terk eder, kullandığı figürler insancıl figürlerdi. Heykellere şafak, alacakaranlık, gündüz ve gece gibi isimler vermişti. Burada yarım kalan çalışmalarını, 1534’te o ayrıldıktan sonra öğrencileri tamamlar.

Michelangelo, Medici Chapels

Medici Chapels (Tomb of Lorenzo Duke of Urbino with the statues Dawn and Dusk, Floransa, İtalya, 1524-1534

Michelangelo, Medici Şapeli için yaptığı heykellerin ardından 1534’te ömrünün son otuz yılını geçireceği Roma’ya yerleşir. Papa III. Paulus, Michelangelo’dan Sistina Şapeli’nin altar resmini yapmasını ister. Michelangelo, altar duvarını boyadan boya kaplayan Son Yargı sahnesini tamamlar. Papa III. Paulus için Paolina Şapeli’ne iki büyük sahne resmi çizer, şapelin karşılıklı iki yan duvarında İsa’nın havarilerinden Paulus ile Petrus’un hayatından kesitler içeren büyük freskler yapar. Michelangelo ikinci duvar resmini yaparken yetmiş beş yaşındadır ve hastalık yüzünden çalışmasına sık sık ara vermek zorunda kalır.

Michelangelo, Sistine Chapel (The Last Judgment), 1536-41

Sistine Chapel (The Last Judgment), 1536-41

Sistina Şapeli fresklerinden Son Yargı’da (Kıyamet Günü) hareket eden bedenlerden oluşan bir deniz yaratmış. İnsanlar İsa tarafından yargılanmak üzere mezarlardan dışarı tırmanıyor. Hristiyanlık geleneğinin tersine, İsa neredeyse çıplak ve sakalsız tasvir edilmiş. Atletik vücudu daha çok Apollon ya da Herkül’ün vücuduna benziyor. Resmin sağ tarafında özellikle lanetlilerin ızdırabını son derece canlı olarak göstermiş.

Michelangelo, Pauline Chapel (The Conversion of Saul), 1542-45

Pauline Chapel (The Conversion of Saul), 1542-45

Prensler ve papalar, artık yaşlanmış ustanın kendilerine çalışması için birbirleriyle yarışırken, Michelangelo gittikçe kendi içine kapanır, gittikçe ilkelerinde uzlaşmaz hale gelir. Yazdığı şiirler, sanatının günahkar olup olmadığı konusunda rahatsız edici kuşkular duyduğunu gösterir. Mektupları ise dünyada saygınlığı arttıkça, daha sert ve geçimsiz olduğunun tanığıdır. Michelangelo, dehası için hayran kalınan biri olmanın yanında huyu yüzünden korkulan bir kişiydi de. Öyle ki, yetmiş yaşındayken, kendisine Heykelci Michelangelo diye mektup gönderen bir hemşerisini şöyle azarlamıştı: “Söyleyin ona! Heykelci Michelangelo diye mektup göndermesin bir daha. Çünkü Michelangelo Buonarroti diye tanınırım ben burada… Öyle atölye işleten bir ressam ya da heykeltıraş olmadım… Papalara hizmet ettiysem de. Ama buna zorunlu bırakıldım.”

Michelangelo, Pieta for Vittoria Colonna, 1546

Pietà for Vittoria Colonna, 1546

Michelangelo’nun diğer bir önemli yanı da mimarlığıdır. Son yıllarında özellikle mimariye ağırlık verir. Senato ve Konservatuvar Sarayları’nın konumunu değiştirmeden yapılara yeni birer cephe tasarlar. Konservatuvar Sarayı’na karşılık sol tarafta üçüncü bir saray projesi yapar. Birçok papalık binasının alınlık dizaynlarından, iç yapılarına, hatta merdivenlerine kadar kendisi çizer ve uygular. Yaşamının son yıllarını ise 1506’da başlanıp 1626 yılında tamamlanana kadar, her dönemin ünlü mimarlarının katkısıyla inşa edilen San Pietro Bazilikası’nın mimarı olarak, özellikle kubbe üzerinde yoğunlaşıp ve yapının kubbesini tasarlamakla geçirir. Michelangelo’nun mimari işlerinin çoğunda olduğu gibi, diğer projeleri de ancak ölümünden sonra tamamlanabilir.

San Pietro Basilica, Roma

San Pietro Basilica, Roma

Şair Michelangelo’ya kısaca değinirsek, aşık olduğu genç erkeklere şiirler yazar ve birkaçıyla derin dostluk kurar, ama platonik olmanın sınırını aşmadan. Sanatçının şiir külliyatı bazıları tamamlanmamış 302 şiir ve bir dizi fragmandan oluşur. Sone, madrigal, terza rima gibi klasik biçimlerde kaleme alınan şiirler, söyleyişindeki içtenlik, duygulardaki incelik ve ifade edilen düşüncelerdeki derinlikle dikkat çekicidir.

Dörtlük

Yanıp tutuşan, işte bir benim gölgelerde
güneş boş bırakınca dünyayı ışıltıdan;
başka herkes sevinçle ve yalnız ben acıdan
diz çökmüşüz, ağlayıp sızlıyoruz yerde
(Çeviri: Talat Sait Halman)

Yüksek Rönesans’ın önder sanatsal kişiliklerinden, Maniyerizm çağını başlatanlardan heykeltraş, ressam, mimar, şair Michelangelo, 18 Şubat 1564’te 88 yaşında Roma’da hayatını kaybeder.

Kaynak
Michelangelo: Bir Dahinin Yaşamöyküsü, Bruno Nardini, Yüksek Rönesans’ta Bir Dahi: Michelangelo’nun Resim ÜslubuUlaşılan UyumOn Yedinci Yüzyıl Bilim Devriminin Hazırlayıcısı Olarak Mediciler ve MichelangeloSistine Şapeli Tavan Freskolarına Yönelik Düşünceler


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir