Menu

Nominalizm Nedir?



Nominalizm, Latince “nomina”dan gelmekte olup “isim” manasına gelir. Bilindiği gibi, bütün nesneleri “somut nesneler” ve “soyut nesneler” olmak üzere iki geniş sınıfa ayırabiliriz. Nominalist görüş, soyut nesneler yoktur, yalnız somut nesneler vardır veya başka bir deyimle, bütün (varolan) nesneler somuttur, hiçbir nesne soyut değildir gibi bir iddia ile karşımıza çıkar. Öte yandan, nominalizmi kabul etmeyenlerin savundukları görüş ise, somut nesneler yoktur, yalnız soyut nesneler vardır veya bütün (varolan) nesneler soyuttur, hiçbir nesne somut değildir biçiminde olmayıp, yalnız somut nesneler değil, soyut nesneler de vardır veya bazı varolan nesneler somut değildir, bazı nesneler soyuttur gibi bir iddiadan ibarettir.

Soyut nesne kavramını (idea adı altında) ilk ortaya koyan Platon’un kendisinin (varolma sözcüğü, görünüşte varolma anlamında değil de, “gerçekte varolma” anlamında alındığında) somut nesneler yoktur, yalnız soyut nesneler vardır görüşünü savunduğu söylenebilir. Ama bugün hemen hemen hiçbir düşünürün böyle bir görüşe katılmayacağını sanıyoruz. Bu bakımdan, nominalizm’i kabul etmeyenlerin olsa olsa ılımlı bir Platonculuğu savunduklarını söyleyebiliriz.

Somut nesne ve soyut nesne deyimleri yardımıyla tanımladığımızdan, anlamını da tam olarak aydınlatmamız gerekecektir. Somut nesne ve soyut nesne deyimlerini gerek günlük dilde, gerekse bilim ve felsefe dillerinde sık sık kullanmaktayız. Örneğin, şu anda üzerinde oturduğum iskemle, karşımdaki masa, masanın üzerindeki yazı makinesi hep birer somut nesnedir. Kendim de bir somut nesne sayılırım. Nesne terimini yalnız uzun süreli varlıklar için değil, tek bir anlık geçici olaylar için de kullandığımızdan, şu anda önümdeki yazı makinesinin “A” harfine basmamdan ibaret olan olay da bir somut nesnedir. Genel olarak somut nesneleri, bir yandan “fiziksel” ve “zihinsel”, öbür yandan da “uzun süreli” ve “kısa süreli” nesnelere ayırabiliriz. Uzun süreli somut nesnelere “tözler” (substances), kısa süreli somut nesnelere de “olaylar” (events) diyebiliriz. O zaman cisimleri “fiziksel tözler”, kişileri “zihinsel tözler”, yaşantıları (yani kişilerin tek tek bilinç içeriklerini) de “zihinsel olaylar” şeklinde yorumlamak mümkündür.

Nominalistler somut nesnelerin gerçek oluşunu ve soyutların ya da tümellerin gerçek olmayışının sebebini, somut nesnelerin başka bir şeye dayanmadan varlığa sahip olmasına, soyutların ise, somut nesnelere verilen ad (nomen) olmasına dayandırır. Tümeller (varolan her şeyi kapsayan, bütün varlıkları ve düşünülen şeyleri içine alan) üzerine bir deney yapmanın imkansızlığından dolayı nominalistler tümellerin bilgi ihtiva ettiğini kabul etmez.

William_of_Ockham

Ockhamlı William, Surrey’deki bir kilisenin vitray penceresi

Fransız filozof Roscelinus’in (1050 – 1125) gerçekte hiçbir temeli olmayan yalnız isimlerden meydana geldiğini söylediği bu genel evrensel varlıkları (tümeller) Ockhamlı William, sofistike bir şekle sokarak açıklamıştır. Ona göre bu evrensel varlıklar, bu âlemdeki eşyanın birbirine olan benzerliklerinden hareketle oluşturduğumuz isimlerdir. Örneğin bir çocuk, zaman içinde değişik insanlarla iletişime geçtiği zaman “insanlık” kavramına şekil vermeye başlayacaktır. Tek tek insanlarla yaşadığı tecrübelerin sonunda, bu kavramın içeriğini dolduracak ve herkesle paylaşabileceği kullanışlı bir kavrama ulaşacaktır.

Tümeller  konusunda üç geleneksel görüş vardır:

  • Realist (Platoncu) Görüş: Her tümel gerek kendi örneklerinden, gerekse ona bir kavram şeklinde sahip olan zihinden bağımsız olarak, bunlardan önce ve bunların dışında var olan bir soyut nesnedir.
  • Kavrama (Konseptüalist) Görüş (Aristoteles’in ılımlı realizmi): Herhangi bir tümel, bir yandan bir nitelik şeklinde bir takım somut nesnelerin içinde, öbür yandan da bir kavram şeklinde zihin içinde var olabilir. Tümeller, bu iki şeklin dışında ancak Tanrının yaratıcı düşünceleri olarak kendi örneklerinin ve sonlu insan zihinlerinin dışında ve onlardan önce var olabilir. Böylece, Ortaçağ’da bu görüşün en önemli temsilcilerinden Thomas Aquinas’in dediği gibi, tümeller Tanrının düşüncesi olarak “nesnelerden önce” (ante rem); somut nesnelerin nitelikleri olarak bu “nesnelerin içinde” (in re); bir de bu nesneleri algılayan zihinde bir kavram olarak “nesnelerden sonra” (post rem) vardırlar.
  •  Nominalist Görüş: Genel terimler hiçbir şey göstermezler, Bu türlü terimler bir takım seslerden (flatus vocis) ibarettir. Başka bir deyimle, tümeller yoktur. Skolastik nominalistler genel terimlerin anlamlı olmasını “nominalist” bir açıdan açıklayamamıştır. Bu bakımdan, bu düşünürlerin ya bütün genel terimlerin mânasız seslerden (flatus vocis) başka bir şey olmadığını kabul etmeleri, ya da su katılmamış nominalizmden vazgeçerek konseptüalizme kaymaları gerekir. Gerçekten de ‘nominalist’ adı altında tanınan bu skolastik düşünürlerin genel-terimlerin anlamlı olmasını, zihinde birer kavram olarak, nesnelerden sonra (post rem) bir karşılıkları bulunması şeklinde açıkladıklarını görüyoruz. Bu da onların gerçekte “konseptüalist” bir tutumları olduğunu gösterir. Konseptüalizm, kavramcılık, metafizikte, düşünen zihin içinde yer alan kavramsal çerçeveler olarak tikellerin evrenselliğini açıklayan bir teoridir.

Üniversite ders, 14. yüzyıldan kalma bir tasvir.

Üniversite ders, 14. yüzyıldan kalma bir tasvir.

Kavramları “kaplamlar” ve “içlemler” olmak üzere iki sınıfa ayırabiliriz. Bir kavram içine aldığı nesneleri ve varlıkları tamamen kaplıyorsa, kavranılan tüm nesne ve varlıklara o varlığın kaplamı denir. Canlı kavramı hayvan, bitki ve insanları tamamen kaplıyor. O halde hayvan, bitki ve insan canlı kavramının kaplamıdır. Eğer bir kavram işaret ettiği nesne ve varlıkların ortak özelliklerini belirtiyorsa, buna o kavramın içlemi denir. Örneğin hareket etmek, üremek ve beslenmek hayvanı ve insanı canlı kılan ortak özellikler olması bakımından canlı kavramının içeriğini gösterir. Nominalist görüşe göre içlem, bir nesnenin anlamını belirtmemektedir.

Ockhamlı William yaygın din anlayışlarına karşı çıkmış, özgün düşünceleriyle yaşadığı döneme damgasını vurmuş bir Ortaçağ filozofudur. Ortaçağın skolâstik döneminin zirvesinde, en dikkat çekici özelliklerinin başında, akıl-iman sentezi geliyordu. Aquinaslı Thomas’ın ortaya koyduğu bu anlayış, tümeller tartışmasında ortaya çıkan tarafların görüşlerini itidal potasında eritmekteydi. Ancak bu uzlaştırıcı düşünce, ilahi alanın hakikatleriyle dünyevi alanın bir ve aynı olmayacağı düşüncesine doğru evirildi. Buna göre tanrısal hakikatlerin lehine olduğu iddiasıyla ortaya çıkan bu yeni görüş, Ockhamlı William’ın başını çektiği nominalist (adcı) epistemoloji, bireyci ontoloji ve fideist (imancı) teoloji idi.

Ockhamlı William, nominalizmi geliştirerek Kilise’nin benimsediği tümel gerçektir savına saldırır. William’ın bilginin kaynağını deney olarak görmesi, dinin dünyayla olan irtibatının kopartmasına neden olur. William’a göre dini akıl yoluyla açıklamak imkansızdır. Ona göre Tanrı kendiliğinden vardır, onun varlığı bir töz oluşu yüzündendir. Dolayısıyla dünyaya ilişkin sorunların çözülmesinde Tanrı’nın bir hükmü olamaz. Böylece William, bilgi ile imanı, felsefe ile teolojiyi birbirinden ayırır.

Nominalistik bakış veya düşünce, tahmin edileceği gibi realist bakış açısının tam da karşısında yer alan görüştür. Ockhamlı William’ın tümeller hususundaki çözümü özetle şöyle idi: Tümellerin zihnimizin dışında bir hakikatleri yoktur. Onları ancak zihin içerisinde varlık kazanan ve fakat daha fazla bir ontolojik, cevheri mana taşımayan salt zihin kavramlarıdır. Zihin dışı olan her nesne tekildir. Ordinatio adlı eserinin ilk versiyonunda Ockhamlı, bunu şöyle tartışır ve burada realist karşıtı bir pozisyon alır. Buna göre; tümeller, zihnin bir özelliği olarak tekil ve sayısal manada birdirler. İkinci olarak, dış dünyadaki bu şeylerle ilgili olarak zihinde bulunan bu şeyler; tümel, genel ve diğer bireylerin ayırıcı özelliklerini ortaya koymaktadırlar. Son olarak da tümeller, doğal benzerliklerin sonucunda meydana gelen isimlerdir. Ockhamlı’nın Ordinatio adlı eserinin ilk versiyonu ve önceki yazılarından anlaşıldığına göre tümeller konusunu iki ana başlık altında ele aldığını görüyoruz. Birincisi, Fictum Teori (Kurmaca Teori), diğeri ise İntellectio Teori.

Ockhamlı William dünya ile dünya ötesini birbirinden ayırır; ebedi yasa anlayışının Tanrı’nın özgürlüğünü ve aşkınlığını kısıtladığını düşünür. Çünkü Tanrı istediği zaman yasayı değiştirebilme iradesine sahip olduğu için alem Tanrı’nın aklı bakımından mutlak bir temele sahip değildir. Böylece doğal yasa olarak adlandırılan ebedi yasalar yıkılır, insanın özgür iradesi doğrultusunda insani bir hukuk ortaya çıkar. Kilise ile sivil toplum böylece de ayrışmış olur. Ancak pozitif hukuk keyfi bir şey değildir. Pozitif hukuk akılla kavranan doğal yasaların değişen şartlara uyarlamasıdır; adalet, özgürlük, ortak iyilik gibi doğal yasalar gözetilerek siyasal iktidar kısıtlanır.

Ortaçağ’da Kilise’ye karşı savunulan bu görüş, hem kilisenin hem de imparatorlukların gerilemesine neden olur. Kilise’nin Tanrı adına hareket etmesine karşı çıkan ve daha sonra Luther’i etkileyecek olan bu görüş, dini bir hayat şekli olmaktan çıkartarak insanın içinde bir inanç meselesi olmasına zemin hazırlar. Din ile dünyanın bu şekilde ayrışmaya başlamasıyla Kilise halk üzerindeki otoritesini kaybederek, siyasal ve ekonomik yönden geriler. Ayrıca Kilise tarafından kutsanan imparator, Kilise’nin yaşadığı bu gerilim sonucunda iktidarının kutsallığının bir anlamı kalmaz. Böylece imparator içinde bulunan feodal beylikler yavaş yavaş krallıklarını ilan etmeye başlar.

Nominalistler, Platon’un İdealar Dünyası’na bu şekilde saldırırken Aristotales’in düşüncesini gözden kaçırırlar. Aristotales, kavramların oluşumunu gerçek nesnelere başka bir deyişle tikellere bağlar. Bu çerçevede kavramlar somuttan varlık kazandıkları için gerçektirler. Kavramlar, genel olmaları bakımından belli özellikler arz eden bir şeyi tek tek incelemek yerine bütüne bakmamızı sağlar. Mesela, insan tümelini incelemek istediğimizde, tek tek bütün insanları incelemek yerine insanların belli özelliklerinden hareket ederiz.

Kaynak
Gazâlî Düşüncesinde Nominalizm ve Eşyanın Hakikatı SorunuOchamlı William’ın Nominalizmi Ve Ahlak Anlayışına Yansımaları: Tanrı’dan Nefret Edebilir Miyiz?Ortaçağ Felsefesi/Skolastik FelsefeOckhamlı William’ın Din FelsefesiOckhamlı Williamın Din FelsefesiNominalizm- Teo GrünbergNominalizm Üzerine Bir Not


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir