Menu

Önemli Şairlerimizin Şiirlerinden Seçmeler



Ataol Behramoğlu, Nilgün Marmara, Behçet Aysan, Metin Altıok başta olmak üzere Türk Edebiyatı’ndan önemli şairlerin şiirlerinden bir derleme hazırladık.

Filizkıran Fırtınası, Hasan Hüseyin Korkmazgil

severim fırtınanın her türlüsünü
ormanlar uğultulu sular dalgalı
severim filizkıran fırtınasını
kırıp kanatmıyorsa sevincin türküsünü
nerde benim baharım
dalım yaprağım nerde

Sevgilimsin, Ataol Behramoğlu

Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden

Maxfield Parrish, Reveries, 1926

Maxfield Parrish, Reveries, 1926

Bin Kuş Ayışığında, Refik Durbaş

Şimdi senin soluğunda akşam
Çiçekler ve sular kadar yalnızım
Bir o kadar da esmer saçların
Bin kuş esiyor sanki ayışığında

Söz ve Aldanış, Ahmet Telli

Gidelim istersen suyun
Söğüt dallarını serinlettiği
Irmağın sesine aldanarak

Bir aldanma değil midir
Öncesi unutulan şeyler gibi
Aşklar ve yolculuklar da

Belki anlatır anlatacağı
Bir şey varsa bekleyen
Eprimiş olsa da sözler

Sözler hangi birimizin
Yalnızlığına kaçak yolcu
Olmamıştır ki kimi zaman

Maxfield Parrish, Morning Spring, 1922

Maxfield Parrish, Morning Spring, 1922

Aşk İçin Prelüd 1, Behçet Aysan

sen yanıma gelince
bahar

dallarını kuşanır

zümrütten bir
zümrüdüanka

kanat vurur içime
solar kanla işlenmiş
narçiçeği

Yalnızlık, Metin Altıok

Yalnızlık belki de gece yarısı
Işık sızan bir penceredir ama,
Kimi zaman da bozkırda
Çıplak dağlarda,

Yerde yatan bir taştır
Yorgun ağırlığıyla.
Yalnızlık kale kapısında
Fındık kabuğunda
Atılmış bir ayakkabıda çöpler arasında,
Kozasında ipekböceğinin,
Gergin bir örümcek ağında,
Ama daha çok oteldedir
Küçük bir taşra kasabasında.

Maxfield Parrish, Plainfield Town Hall Stage Set - Center Stage, 1916

Maxfield Parrish, Plainfield Town Hall Stage Set, 1916

Gözleriniz, Engin Turgut

Yüzünüzde kuğulu bir göl dalgınlığı, nefesimi kesen
güz makası olmalı tenhalarınız, beni kederimden okşar
mısınız mor yanımdan, benimle eğleniyor ruhumun acısı,
kuşlarınız gölgemi gagalıyor, zalimce susuyor göğün
çamuruna batmış meleğiniz, ah ılık kadın, uzun kirpik,
hıçkıran rüzgârımsınız, erguvan ağrısı incecik ve ıslak
şiirlerimsiniz, uzaklığınız uzaklığıma değiyor, tutup
öpesim geliyor o masum düş deryası gözlerinizden!

Sevgilimin Battaniyesi, Küçük İskender

Belki ben
bir penguen severim irkildiğimde:
Eriyen buzulların unuttukları
hep yasak, hep aykırı ergenliğinde.
Rastlantıdır, bedenim çalınmıştır o gün
Hafızam bir tanrının günlüğüdür
ya da sana gelirim birkaç şişe ucuz şarapla
pamuğa dökersin şarabı lıkır lıkır
yaralarını temizleriz birlikte,
evindek kedileri besler
çiçekleri sularız kendimizi çok çok kaybedince,
olur mu olur
şiir de yazarım sana
hem de hırpani bir şiir
üstümüzden yılar geçiverince

Sen yine de yırtma takvim yapraklarını sakın
Onlar bir ihtimal yaşadığımızdır

Ne kadar sevişebildiysek sahici, sapasağlam
O, ayrılıktan tek anladığımızdır

Maxfield Parrish, Contentment, 1927

Maxfield Parrish, Contentment, 1927

Eskil Bir Aşk Öyküsü, Lale Müldür

boynumda yağmurdan bir kolye…
ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde…
bir siyam kedisi ve ben… pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz…
eski rus bir sevgilim vardı…
başka birisini göze alamam bugünlerde…
öykü safir aynalı bir salonda geçiyordu…
herşey önce çok güzel başlıyordu…
sen, gözünde siyah bir bant, beni dansa kaldırıyordun…
ben seni portekizli bir korsan sanıyordum…
sonra ortaya çıkıyordu eski bir rus soylusu olduğun…
yelkenbezi fularını çıkarıp… bir reverans yapıyordun…
odadan yavaş yavaş herkes, soylu soysuz herkes çıkıyordu…
ikimiz bir de kediler kalıyordu… hava alamıyorduk…
kapıları mühürlüyorlardı… eskil bir aşk öyküsünün içinde
kalıyorduk… biz seni portekizli bir korsan sanıyorduk…
bir siyam kedisi ve ben.

Küçük Ağaç, Nilgün Marmara

Üşümüşüm…
Düşlerimin üzeri açıktı, bendim,
Arzularımsa çıplaktı, onlardım.
Ufacıktı dileğim mavi suya;
Örtük bakışının dolaysız ısısı,
O kadarcıktı!

Maxfield Parrish, Dreamlight, 1925

Maxfield Parrish, Dreamlight, 1925

Soluk Soluğa, Cevat Çapan

Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,
Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.
Bırakıp her şeyi döner
Aşk bir buluşmadır çünkü,
Her zaman gecikmiş bir buluşma.

Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk –
Araya her zaman bir şeyler girer:
Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,
Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,
Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir –
Araya her zaman bir şeyler girer:
Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.
Nereden bilebilir insan
Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?

Yolları Kısaltıyor Kalbim, Cezmi Ersöz

Göğüs kafesinde sevinçle uçup duran bir kuş gibiyim…
Nereye çarpsam
orası senin kalbin.
Gözlerinden bakıyorum şimdi dünyaya
Nereye dokunmak istesem
kaderimden önce
ellerinin sıcaklığı
Kim bir adres soracak olsa,
kalbine dokunuyorum.
Kalbin bütün yolları kısaltıyor.
yağmur yağınca ellerini uzatıyorsun
damlalar avuçlarından akıyor, ellerime
şükrediyorum herşeye.
Ben diye,
Senin alnından öpüyor melekler…


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir