Ömer Muz (1957 – ) İstanbul doğumludur. Akademik hiçbir altyapısı olmadan, gelenekçi bir inatla kendi bildiği resmi yapıyor. Türk resim sanatının izlenimci ressamlarından Hoca Ali Rıza, Üsküdarlı Cevat, Hikmet Onat gibi ekol olmuş bir kuşağın izini sürmektedir.
Edirnekapı’da Bir Sokak, 2000
Haliç’te Balıkçılar, 2005
Kasımpaşa – Tersane, 2005
Sanatçı yapıtlarını güçlü ve sağlam tekniğinin yanı sıra empresyonist bir tavırla belgesel tadında yorumlamaktadır. Ömer Muz, izleyiciye çocukluk yıllarından beri aşığı olduğu İstanbul’a duyarlı fırçasıyla dokunarak sımsıcak ve samimi bir anlatım sunuyor. Sultanahmet’teki eski evler, özellikle eski İstanbul’un otantik dokusunu simgeleyen Zeyrek sokakları, Balat’ta ve sur içindeki evler, Haliç’te takalar gibi çocukluk anılarında yer eden görünümleri akıcı ve saydam renk değerleri içeren başarılı bir suluboya tekniği ile yansıtmaktadır. Sanatçı kendi atölyesinde çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda da Kadıköy Göztepe’de bulunan Hobi Sanat Merkezi’nde suluboya dersleri vermektedir.
Zeyrek, 1997
Cibali Karakolu Sokağı, 1999
Balat, 2000
Haliç’te Mavnalar ve Kış, 2000
Özellikle 1980’li yıllardan itibaren ülkemizde gösterime giren birçok ünlü filmin afiş çalışmaları ile birlikte, Hürriyet ve Tercüman Gazeteleri’nin ilavelerine resimler, 1981 yılında Pekos Bill için kapak ve orta sayfa ve daha sonra 80’li yıllarda Teks, Teksas, Tommiks, Bob Kroket, Bilkaya Süpermen ve Conan olmak üzere pek çok seriye kapak illüstrasyonları hazırlamıştır. Bunların dışında yine 80’li yıllarda Türkiye Çocuk için Akıncı Murat, Kurdun İntikamı, Kafkas Kartalı Hacı Murat, Kutsal Kılıç, Kara Sinan adlı tarihi öyküleri, Ömer Seyfettin Hikayeleri ve Türkiye Çocuk’un çeşitli kapaklarını çizmiştir.
Asoslu Kadın, 1998
Anadolu Hisarı, 2005
2006
Balıkçı, 2011
“Suluboya tekniğini seviyorum, çünkü yağlı boya tekniğinde arayıp bulamadığım sihirli büyüyü ya da romantizmi onda buldum. Suluboyada şeffaflık vardır, yalınlık vardır, romantizm vardır ve bana göre hayatın içinde dürüstlüğün de simgesidir. İşte suluboya da bu özellikleriyle yaşamın dürüstlük gerçeğiyle yüzleşmemize katkı sağlar ve herkes bilir ki suluboya da hataya yer yoktur. Tüm sergilerimde olamasa bile, çoğunlukla İstanbul temasını işledim. Çünkü yaşadığım kentin gerçeğine tanıklık eden bir sanatçıyım. Tekniğimi ise zaman zaman özgür, rahat fırça sürüşlerimin peşinden giderek izleyenleri zaman, mekan ve insan gibi kavramları soyutlamadan her zaman diri tutma çabasında oldum.”
Beykoz’da Kış, 2000
2011
2014
Doğup büyüdüğü ve aşk ile yaşadığı bu kente resimlerinde de olsa sahip çıkıyor Ömer Muz ve diyor ki “Manzara resmini küçümseyenler yüzlerce yıldır birçok sanatçı tarafından resmi yapılan bu kenti resmetmek, her sanatçının insanlığa sanat adına bırakacağı en güzel miras ve görevdir.” Ömer Muz’un resimleri yalın ve mütevazı çalışmalar. Karlı bir kış gününde Tünel’de bir tramvay… Karlı bir günde Haliç kıyılarındaki sandallar… Haydarpaşa Limanı’nın yanı başındaki bir vapur… Balık tutan balıkçılar… Galata’da Napoli’yi anımsatan dar bir sokak… Karlı bir kış günü… Haliç… Vapurlar… Ömer Muz tüm bunları ışık, gölge ve mekan vurgusuyla, kendine özgü izlenimcilikle tekrarlıyor. Suluboya resimlerindeki çekicilik çizimlerindeki gerçekçiliği de kapsıyor. Sebati Karakurt, Ömer Muz için Hürriyet’e yazdığı bir tanıtım yazısında şöyle diyor: “Türk resim sanatında çok az suluboya sanatçısı olmasına rağmen, onu hiçbir sanat uzmanı ya da eleştirmeni görmüyor.”
Çamlıca, 2000
Haliç’te Gün Batımı, 2009
Beşiktaş İskelesi Kış, 2009
Eski Galata Köprüsü, 2005
Galata Köprüsü, 2010
Beykoz’da Karlı Kayıklar