Aşağıdaki resimler ve anlatımlar Pera Müzesi’nin Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar Sergisi’nden alınmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, erken dönemlerinden itibaren Avrupa devletleriyle yoğun ilişkiler kurmuş, Batılılar için kimi zaman korkuyla karışık bir merakla yanıbaşlarındaki bu büyük askeri gücün ve siyasi otoritenin kaynağı olan devleti daha yakından tanıma ve anlama çabası politik bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır. Farklı kültürlerin bu karşılaşması kuşkusuz en kalıcı ürünlerini sanat alanında vermiştir. Elçilerin Doğu’ya giderken maiyetlerine aldıkları ressamlara ya da burada karşılaştıkları sanatçılara sipariş vererek yaptırdıkları eserler Avrupa şatolarının duvarlarını süsleyen koleksiyonlara, gravürlü kitaplara dönüşmüş; başka sanatçıların eserlerine de kaynaklık ederek Osmanlı dünyasına ilişkin geniş bir görsel dağarcığın oluşmasını sağlamıştır. Avrupa ülkelerine gönderilen Osmanlı elçileri de dönemin önde gelen Avrupalı ressamlarının fırçasından çıkan anıtsal portrelere konu olmuş, bu önemli ziyaretin anısı yaşatılmıştır.
1. Jean Baptiste Vanmour (1671 – 1737), Elçi Alayı
1699’dan 1737’deki ölümüne kadar İstanbul’da yaşayan Valenciennesli ressam Jean Baptiste Vanmour’un eserleri arasında Avrupalı elçilerin kabul törenlerini betimleyen seriler özel bir yere sahiptir. Resimlerde Venedik balyoslarına (elçi) özgü giysiler içinde gördüğümüz elçinin 1723-1726 yılları arasında İstanbul’da bulunmuş Francesco Gritti olduğu sanılmaktadır. Venedik balyoslarının Osmanlı topraklarına kabulü elçi heyetinin Gökçeada’ya varmasıyla başlar, karşılamada bulunan gemi sayısı büyük önem taşırdı. Francesco Gritti de iki kadırgayla karşılanmış 15 pare top atışıyla selamlanmıştı. Çeşitli ikramlarda bulunulduktan sonra resmi giysileri içindeki balyos ve maiyeti halkın da izlediği bir geçit töreniyle kente girerdi. Tasvir edilen yer Pera-Galata bölgesi. Ortada Pera Mezarlığı arkada Galata Surları görülüyor. Osmanlılar ve Venediklilerin kıyafetleri farklı ve Padişah III. Ahmed tarafından kabul edilecekleri Topkapı Sarayı’na gidiyorlar.
2. Antoine de Favray (1706 – 1798), Vergennes Kontesi’nin Türk Giysileri İçinde Portresi, 1766
Fransız diplomat Vergennes Kontu Charles Gravier, Portekiz ve İspanya’da görevlendirildikten sonra 1755 yılında İstanbul’a olağanüstü elçi olarak gelir. Kısa bir süre sonra büyükelçi olarak atanarak, bu görevi 1768’de ülkesine geri çağırılana kadar sürdürür. Gravier’in Paris’e geri çağırılmasının nedenleri arasında Peralı bir tacirin dul karısı Anette de Viviers ile bir süre birlikte yaşadıktan ve evlilik dışı iki çocuk sahibi olduktan sonra kralın onayı olmadan yaptığı evlilik gösterilir.
Vergennes Kontu 1762’de İstanbul’a gelen Fransız asıllı ressam Antoine de Favray’i himayesine almış, İstanbul’dan ayrılırken de sanatçıyı kendisinden sonra gelen Fransız elçisi Saint Priest’e emanet etmiştir. İstanbul’a gelmeden önce Saint Jean Şövalyeleri Tarikatının Büyük Üstadı’nın ve şövalyelerin portrelerini yapan, Maltalı kadınları betimleyen resimleriyle tanınan Favray aynı zamanda bir Malta şövalyesidir. Ayaklanan Hristiyan esirler tarafından Malta’ya kaçırılan Kaptan Paşa kadırgası, ülkesinin Osmanlı’yla ilişkilerini göz önünde bulunduran Vergennes’in tavsiyesiyle Fransa tarafından satın alınarak Osmanlı’ya iade edilmiştir. Favray bu gemiyle İstanbul’a gelmiş. Elçinin İstanbul’dan ayrılmasından kısa süre önce onun ve yeni evlendiği eşi Vergennes Kontesi’nin Türk giysileri içinde portrelerini yapmıştır. Resimler, giysi ve aksesuar detaylarının resimlenişindeki incelikli işçilikle dikkat çeker.
Favray 9 yıl boyunca kaldığı İstanbul’da önce Fransız Sarayı sonra da Rus Sarayı’nda yaşamış, elçilik çevrelerinden insanların portrelerini yapmış, Levanten kadınları konu alan gündelik yaşam sahneleri ve Pera sırtlarından İstanbul panoramaları resimlemiştir.
3. George Engelhardt Schröder (1684 – 1750), Mehmet Said Efendi ve Maiyeti, 1733 (?)
Resimde, on dört kişilik maiyetiyle birlikte betimlenen Mehmet Said Efendi, XII. Karl’ın Osmanlı Devleti’ne olan borçlarını tahsil etme göreviyle, Kozbekçi Mustafa Ağa’dan dört yıl sonra İsveç’e gönderilen elçidir. Kompozisyonun ortasında görülen Mehmet Said Efendi, Sefaretnamesi’nde de belirttiği gibi görkemli törenlerle karşılanmış, kral tarafından kabul edilmiş, ancak o da parayı alamadan geri dönmüştür. Sonunda İsveç’in, Ruslara karşı Osmanlıları destekleme sözüyle borç düşürülmüş ve Osmanlı Devleti’ne verilecek bir savaş gemisiyle sorun çözülmüştür. İsveçli sanatçı George Engelhardt Schröder, çeşitli Avrupa kentlerinde sanatını geliştirmiş, 1710-1715 yılları arasında Venedik’te, 1718-1725 yılları arasında Londra’da bulunmuştur. İsveç sarayının ressamı olan Schröder’in yapıtları arasında portreler ağırlıklı bir yer tutar, ayrıca mitoloji ve gündelik yaşam konulu resimlere manzaralar da yapmıştır.
4. Carl Fredrik von Breda (1759 – 1818), Yusuf Agah Efendi, 1794 – 1796
1793’te Reis-ül küttabın Bebek’teki yalısında yapılan toplantıda Avrupa kaidesince sefaret usulünün luzum-ı vaz’ ve tesisi için Osmanlı Devleti’nin ilk daimi elçiliğinin İngiltere’de kurulması kararlaştırılmış; elçi olarak Girit doğumlu Kalyonlar Katibi Yusuf Agah Efendi görevlendirilmiştir. Heyet Ekim 1793’te Londra’ya gitmek üzere yola çıkar. Yaklaşık iki ay sonra Londra’ya ulaşan heyet İstanbul’dan deniz yoluyla gelen hediyeler ve itimatnameler 8 ay gecikmeyle Londra’ya ulaşınca, kralın bir süre Londra’da bulunmamasının da etkisiyle varışlarından ancak 14 ay sonra itimatnamelerini sunarak resmen göreve başlayabilmişlerdir. Padişah III. Selim’in gönderdiği değerli taşlarla işlemeli silahlar, altın koşum takımlı Arap atları, ipekli kumaşlar türünden hediyeler, kral, kraliçe, Galler Prensi, Portland Dükü ve dışişleri bakanına sunulur. Yusuf Agah Efendi’nin, portrelerle ün kazanmış İsveçli ressam Carl Fredrik von Breda tarafından anıtsal boyutlu bir portresi yapılmıştır. Yusuf Agah Efendi’nin elçilik görevi 1797 Temmuzu’nda sona ermiştir, hazırladığı havadisname ve Mahmud Raif Efendi’nin Fransızca kaleme aldığı detaylı rapor siyasal olayların yanı sıra, ekonomi, sosyal yaşam, parlamentonun yapısı ve siyasal düzenin işleyişi, saray adetleri, Londra kenti, üniversiteler ve fabrikalar gibi pek çok gözlemleri içerir.
5. Fausto Zonaro (1854 – 1929), İngiliz Elçisinin Kızı Tahtırevanda, 1896
Zonaro’nun, 1896 yılında (padişah II. Abdülhamid) saray ressamı olana kadar İstanbul’da en çok sipariş aldığı çevre Avrupa elçilikleridir. Zonaro’nun anılarından öğrendiğimize göre bu dönem müşterilerden biri olan İngiliz elçisi Sir Philip W. Currie sanatçıya, bir diplomatla evlenmek üzere olan üvey kızını, düğünün yapılacağı kiliseye taşıyacak tahtırevanda gösteren bir resim ısmarlamış ve resmin arka planında, elçilik bahçesinden görülen Haliç manzarasının yer almasını istemiştir. Tahtırevan taşıyıcıları, süslü giysileri içindeki iki kavas ve duvağıyla tahtırevanda oturan kız, sanatçıya birkaç gün poz vermiştir. Sanatçının eşi Elisa’nın tuttuğu hesap defterlerinde, 1896 Mayıs ayında İngiliz elçisi Sir Philip W. Currie için 42.27 Lira karşılığında, bir yağlıboya ve bir de suluboya resim yapıldığı görülür. Bu resim sözü edilen yağlıboya tablo olmalıdır.
6. Franz Hermann & Hans Gemminger & Valentin Mueller, Türk Hareminde Bir Sahne, 1654
1628 yılında Kutsal Roma İmparatoru II. Ferdinand tarafından yaklaşık bir yıl kalacağı İstanbul’a elçi olarak gönderilen Hans Ludwig von Kuefstein’ın en önemli eserler ardında bıraktığı tarihi belge niteliğinde yaptırdığı bir dizi resimdir. Sultan IV. Murat Recep Paşa’yı Viyana’ya gönderirken, Kuefstein hamile karısını da geride bırakarak İstanbul’un yolunu tuttu. O İstanbul’dayken doğan kızına Constantina adı verilecekti. Kuefstein notlarında yanında ressam götürdüğünden söz etmese de sefere katılanların isimlerini veren bir belgede Franz Hermann ve Hans Gemminger adlı iki ressam ile Hermann’ın yardımcısı olduğu anlaşılan Valentin Mueller isimleri geçmektedir. Resimlerin yapılan gözlemlere, alınan notlara ve daha eski görsel kaynaklara dayanılarak Viyana’da yapılmış olduğu sanılmaktadır. Osmanlı Haremi’nin betimlendiği ve üzerinde tarih bulunması açısından belgeleyici değeri olan bu eserde yer alan açıklamada da “Seçkin Türk hanımlarının evlerinden çıkmaları ya da yabancılarla tanışmaları adet olmadığından, onlar birbirlerini evlerine davet eder, dans, komedya ve benzeri eğlencelerle oyalanırlar” yazılıdır. İki bölüm halinde düzenlenmiş kompozisyonun alt bölümünde misafir karşılama ve dans teması işlenmiş, üst bölümdeyse rebab, def ve santur çalan sazendeler eşliğinde, başlarında terpuşları, ellerinde işlemeli yemenileriyle dans eden kadınlar betimlenmiştir.
7. Louis-François Cassas (1756 – 1827), Sarayburnu Panoraması, 1787 – 1827
Cassas Topkapı Sarayı’nı merkeze alan bu panoramik kompozisyonu, olasılıkla İstanbul’da bulunduğu dönemde yaptığı desenleri temel alarak ülkesine döndükten sonra gerçekleştirilmiştir. Sanatçının Ocak 1786’daki (padişah I.Abdülhamid) ikinci İstanbul ziyareti sırasında, başlıca yapıları ve şehrin genel görünümü veren 30 civarında desen çalışması yaptığı bilinmektedir. Kompozisyon, solda Boğaz’ın girişi ve Kadıköy, sağda ise Sultanahmed Camisi’yle sınırlandırılmıştır. Benzerleri 16. yüzyıldan itibaren pek çok Avrupalı gezgin sanatçı tarafından resmedilmiş olan bu tipik İstanbul görünümü için, Fransız Sarayı’nın terasından ya da İsveç Sarayı bahçesinden yapılmış desenler kullanılmış olmalıdır. Manzaralarında, genellikle figürlere ve gündelik yaşamdan detaylara yer veren Cassas, bu eserinde Haliç’te ve Sarayburnu önlerinde yelkenliler, ticari tekneler ve köşklü saltanat kayıklarıyla deniz üstündeki canlı yaşantıyı da resme katmıştır.
8. Luigi Mayer (1755 – 1803), Okmeydanı’ndan İstanbul’un ve Eyüp’ün Görünümü, 18. yy. sonları
İngiltere’de şövalye ilan edildikten sonra İstanbul’a büyükelçi olarak atanan I. Baronet İskoç asıllı Sir Robert Ainslie Mayıs 1776’da İngiltere’den yola çıkmış, Ekim ayında İstanbul’a varmıştır. 1792’ye kadar bu görevi sürdüren elçi iki ülke arasındaki ticareti geliştirmek ve Osmanlı-Rus Savaşı sırasında bozulan ilişkileri güçlendirmek için çalışmıştır. Antikiteye, nümismatiğe, doğa tarihine ve Doğunun yaşamına meraklı olan büyükelçi topladığı Osmanlı ve Bizans eserleri, sikkeler ve himayesindeki ressam Luigi Mayer’e yaptırdığı resimlerle önemli bir koleksiyon oluşturmuş. Luigi Mayer elçinin aynı zamanda yakın arkadaşıdır.
9. Clara Barthold Mayer, Padişahın Saltanat Kayığı Üsküdar Önlerinde, 18. yy. sonları
Almanya doğumlu suluboya ressamı Luigi Mayer’in 1786′dan sonra İstanbul’a geldiği bilinir. Mayer İstanbul’a döndükten sonra, tercüman olarak görev yapan Mr. Bartold’un kızı olduğu sanılan Clara ile evlenir. Kendisi de resim sanatıyla yakından ilgilenen Clara, bundan böyle kocasının en yakın çalışma arkadaşı ve yardımcısı olacaktır. Çift 18. yüzyıl sonlarının İstanbulu’nu betimleyen eserlerinde gitttikçe modernleşen, çehresi değişen kentin pitoresk görünümlerini, gündelik yaşamından detayları resimlemişlerdir. Mayerler 1794’te İngiltere’ye gittikten sonra da, gravürlenmek üzere Doğu konulu suluboyalar üretmeyi sürdürmüş, çoğunlukla figürlü manzaralar resimleseler de Luigi 1799’da eşinin Türk giysileri içinde bir portresini de yapmıştır. Luigi Mayer’in 1803’teki ölümünden sonra Clara, Londra Portman Square’deki evlerinde resim çalışmalarını, kendisinin ve kocasının eserlerinin yayınlanmasıyla ilgili faaliyetlerini sürdürmüştür.
10. Adolph Diedrich Kindermann (1823 – 1892), Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi Antoine Edouard Thouvenel’in Portresi, 1854
Siyaset yaşamına 1850’de dışişlerinde siyasi büro şefi olarak başlayan, daha önce İspanya, Paris, Brüksel ve Atina’da görev yapmış Fransız diplomat Edouard Antoine de Thouvenel 1855 Haziranı’nda İstanbul’a büyükelçi olarak atanır. I. Napoléon’un generallerinden birinin oğlu olan büyükelçi Kırım Savaşı’nın en sıcak günlerinde bebek yaştaki oğluyla, hasta karısını geride bırakarak İstanbul’a gelir. Aynı yıl 28 Aralık’ta Pera’daki Fransız Sarayı’ndan Çırağan Sarayı’na düzenlenen büyük bir geçit töreninin ardından III. Napoléon adına Sultan Abdülmecid’e Légion d’Honneur nişanını sunan Thouvenel 1860’ta geri çağırılana kadar bu görevi sürdürecektir. Büyükelçi, Osmanlı Devleti’nin yaptığı reformları ve modernleşmesini destekleyen bir siyasetin uygulayıcısı olmuş, 28 Şubat 1856’da Islahat Fermanı’nın çıkarılmasında rol oynamıştır. Türkiye’ye gelmesinden bir yıl önce, aynı zamanda Paris’te Almanya konsülü olarak görev yapmış bir diplomat olan portre ressamı Adolph Diedrich Kindermann tarafından resmi giysileri içinde portresi yapılan Thouvenel’in kendisinden bir yıl sonra İstanbul’a gelen eşi Marie ve kuzeni Marie de Melfort İstanbul’a gelecektir. Bu iki genç kadının ayrı ayrı elçinin kızkardeşi Henriette’e yazdıkları mektuplar dönemin İstanbulu’nda yabancı elçilikler ve çevresindeki yaşantıya ışık tutan renkli belgelerdir.
11. Germain Fabius Brest (1823 – 1900), Tarabya’da Fransız Sarayı, 1855 – 1859
Germain Fabius Brest Osmanlı’daki görsel anılarını, yaklaşık kırk yıl boyunca resimlerinde anlatmıştır. Sanatçı Abdülmecid dönemi İstanbulu’nun yaşantısını, Boğaziçi’ni, Haliç’i, Üsküdar’ı insanlarla dolu sokakları, camileri ve çeşmeleri betimlemiştir. Fransız Büyükelçisi Edouard Antoine de Thouvenel, 1855’te İstanbul’a ikinci kez gelen ve 3-4 yıl kaldığı düşünülen, Paris’e döndükten sonra İstanbul resimleriyle ünlenen Fransız ressam Germain Fabius Brest’e Pera’daki kışlık Fransız Sarayı’nı ve Tarabya’daki yazlık sarayı gösteren resimler sipariş etmiştir. Tarabya’daki sarayı gösteren resmin arkasında bulunan bir notta, büyükelçinin ailesiyle birlikte ön plandaki gösterişli kayığın içinde betimlendiği belirtilir. Bir mektubunda bu yapıdan dünyanın en güzel malikanesi diye söz eden büyükelçi sarayın muhteşem bahçesiyle de övünür. Pera’daki saray özellikle çamurlu caddeler ve kalabalıktan dolayı elçinin eşinin pek hoşuna gitmese de, Thouvenel yüksek tavanlı geniş mekanlarından etkilendiği yapıyı tam bir hükümdar sarayı olarak tanımlamıştır.