Şiir kelimelere duyguların ve ritmin eşlik ettiği, düşler dünyasını perçinleyen, duygu ve düşüncelerin yaratıcı bir dil ile kalbe ve zihne ulaşmasıdır. Şiirin gücü bizi nasıl hissettirdiğinde saklıdır. Şiir hakkında pek çok şey söylenir, ama aslında tanımlanması zordur. Şiirin ne bir tek tarifi vardır ne de ölçülüp sınıflandırılabilir. Şiir sadece kulağa hitap etmez, duygulara ve hayata derinlik kazandırır ve hayatın farklı boyutlarını besler. Bir kelime, şiirdeki yeri ve anlatımı ile yazanda ve okuyanda birden fazla duygunun ve düşüncenin dalgalanmasına neden olabilir. Şiir sezgilerimizi, düşünme yetimizi, hislerimizi ve hayal gücümüzü aynı anda bir araya getirir.
Şiir Türleri Nelerdir?
5 farklı şiir türü ve bu şiir türlerinin örneklerini inceleyelim:
- Epik Şiir
- Lirik Şiir
- Didaktik Şiir
- Pastoral Şiir
- Dramatik Şiir
1. Epik Şiir
Epik şiir, kahramanlık, tarih ve yurt sevgisi gibi konuları işleyen şiirlerdir. Destanlar, ilk epik şiirlerdir. Bu nedenle, en eski şiir türünün epik şiir olduğu söylenebilir. Bir ulusun yaşadığı savaşlar ve kahramanlıklar bu şiirin ilham kaynaklarıdır. Kahramanlıklar olağanüstü öğelerle dikkat çekici hale getirilse de, olaylar ve kişilerde masalsı öğelere az rastlanır. Epik sözcüğü, Yunanca Epos, Epikos sözcüğünden gelir. Türkçe’ye Fransızca’dan Epope olarak geçmiş bir sözcüktür. Epik şiirler uzun, akıcı nehir şiirlerdir.
Kuvayi Milliye, Nazım Hikmet
ONLAR
Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
cahil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Onlar ki uyup hainin iğvasına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.
Akıncılar, Yahya Kemal Beyatlı
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!”
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hatıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Scott Naismith, Cumulus Light
2. Lirik Şiir
Lirik şiir, ozanın içinden gelen duyguyu coşkulu bir dille anlattığı şiirlerdir. Lirik şiirde coşku, heyecan, bireysel duygular ön plandadır. Acı, aşk, ayrılık, özlem, hasret ve ölüm acısı gibi bireysel duygularla toplumsal mutluluk ya da acı olaylardan doğan sevinçler ve üzüntüler lirik şiirin konuları arasındadır. İçli anlatımın esas olduğu lirik şiirde, olay değil, durum ön plandadır. Yunanca coşkulu ve esin dolu anlamında Lyrikos sözcüğünden gelmektedir. Eski Yunan Edebiyatı’nda şairler, şiirlerini lir denilen bir sazla söyledikleri için bu şiire lirik şiir ismi verilmiştir, başlangıçta müzik eşliğinde okunan şarkılar için kullanılan bir terimdir.
Sevincin Yarısı, Melih Cevdet Anday
Kuşlar yağmur yağdırır da
Yağmur güneşi vururdu ya
Ben sana gelirdim
Sevincin yarısı ağzımda
Zambağa birikir sabahlar
Ovalar atlara binerdi
Kulesine koşuşunca deniz
Cebimde geceden yıldızlar
Arılarla ballarla kanımda
Yüreğim avuç olurdu da
Sonra çeşme de olurdu ya
Mutsuz dönüşler ayında
Ben sana gelirdim
Uzak Haziran, Necati Cumalı
İki dudak arası bir zaman
Göz göze geldikse geçerken
Mayıs’la Haziran arasında
Yağmurlu bir saçak altından
Aşktı uçup giden üstümüzden
Aşktı değip geçen yanımızdan
Uyanıp kış uykularından
Şubat’la Mart arasında
Eylül’le Ekim arasında
Yaz sularından kıyıya çıkan
İki adım arası bir zaman
Göz göze geldikse geçerken
Günlük güneşlik bir kaldırımdan
Aşktı uçup giden üstümüzden
Aşktı değip geçen yanımızdan
Aşktı görmedik bilmedikse
Kimbilir hangi Eylül bir daha
Hangi uzak Haziran
Scott Naismith, Arietta Loch Study
3. Didaktik Şiir
Didaktik şiirler, şairlerin değişik konularda topluma yol göstermek amacıyla yazdıkları şiirlerdir. Bu şiirler, bir tür eğitim-öğretim aracı olarak işlev görür. Didaktik sözcüğü Yunanca öğretme anlamına gelen didaktikos sözcüğünden gelir. Didaktik amaçla yazılmış şiirlerin çoğu, manzum öykü ya da manzum metin olarak değerlendirilir. Estetik yönden bir şiirin taşıdığı özellikleri bu şiir türünde görmek olanaklı değildir. Manzum fabllar da didaktik şiir örnekleridir. Satirik şiir olarak da bilinen hiciv/yergi şiirleri de didaktik şiir sayılır.
Karga ile Tilki (La Fontaine Tercüme), Orhan Veli Kanık
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları, merhaba!
Ne kadar güzelsiniz, ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını, düşürdü nevalesini
Sabah Olursa, Tevfik Fikret
Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk,
Eğer bu memleketin sislenen şu nâsiye-i
Mukadderâtı, kavî bir elin kavî, muhyî
Bir ihtizâz-ı temâsıyla silkinip şu donuk,
Şu paslı çehre-i millet biraz gülerse… O gün
Ben ölmemiş bile olsam, haya pek ölgün
Bir irtibâtım olur şüphesiz; -O gün benden
Ümîdi kes, beni kötrüm ve boş muhîtimde
Merâretimle unut; çünkü leng ü pejmürde
Nazarlarım seni mâziye çekmek ister; sen
Bütün hüvviyet ü uzviyyetinle âtîsin:
Terennüm eyliyor el’an kulaklarımda sesin!
Dörtlükler, Neyzen Tevfik
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
“Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us!” dediler…
Scott Naismith, Approaching Vibrance
4. Pastoral Şiir
Doğa güzelliklerini, orman, dağ, köy yaşamını, bunlara duyulan sevgi ve özlemi dile getiren kır şiirleridir. Türk Halk Edebiyatı’nda örneklerine rastlanan pastoral şiirlere Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda sık rastlanır. Fransızca pastoral çobanlığa ilişkin, kırsal sözcüğünden gelir.
Son Bahar, Cahit Külebi
Ağaçlar sarışın saçını yoldu,
Çırpına çırpına dallar durdular,
Hıçkıra hıçkıra sesi boğuldu
Derede kıvranan, kıvranan sular.
Titrek gölgeleri gönlüme dolan,
Yapraklar sararıp rengi solan
Şimdi dere için bir hayal olan,
Sular perisini burada vurdular.
Kış Bahçeleri, Faruk Nafiz Çamlıbel
Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta,
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı
Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,
Mazi gibi sislenmiş Emirgan Çınaraltı.
Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden
Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda,
Üstündeki son dallar ağarmış diye birden
Pas tuttu nihayet suların rengi havuzda.
Yerlerde gezen hatıralar var korulukta;
Yapraklar, atılmış…
Scott Naismith, Allegro
5. Dramatik Şiir
Dramatik şiir, insan yaşamının değişik boyutlarını, tutku, özlem, istek, kaygı ve korkularını gerçeğe uygun biçimde eyleme dönüştürerek veren şiirlere denir. Dramatik sözcüğü Yunanca dramadan türemiş olup, hareket halinde olay demektir. Dramatik şiir bir yönüyle epik şiirle kesişir. Kimi edebiyat kuramcılarına göre dramatik şiir, epik şiirden doğmuş, tiyatroyu oluşturmuştur. Manzum tiyatrolardaki (tragedyalar, komedyalar ve dramlar) şiire de dramatik şiir denir. Hem edebiyat hem de tiyatro alanında kullanıldığı için bir karışıklık yaratsa da, dramatik şiir konularını tiyatro gibi canlandırma üzerine kuran, bir olay barındıran şiirlere denilmektedir.
Çağrılmayan Yakup, Edip Cansever
Bütün iskemleler ağır ve hastalıklı
Bir gidip bir geliyordum kendime aptallaşarak
Bunu Yakup söyledi
Dedi ki, çünkü herkes Yakubu yaşıyordu, bense
Çöllerden ve kızgın güneşlerden icatlar yapıyordum
Kızgın kağıtların üstüne
Ve alevler halinde dünya bana dokunuyordu
Ve ayakta soğuk bir bira içmiş kadar bir anlamım oluyordu bazen
Ölüyordu ve bir de
Bir otobüse bindiğim, biletçinin bilet bile kesmek istemediği ben
Kendimi koruyordum
Bunu bana Yakup söyledi
Öyle bir Yakup ki bu, onca din kitaplarının sözünü bile etmediği
Kimsenin sözünü bile etmediği bir Yakup
Ben
Bunu hep biliyorum
Bunu hep biliyorum ve işte
Özgürüm, cezasız duruyorum.
Küfe, Mehmet Akif Ersoy
Adın nedir senin, oğlum?
– Hasan.
-Hasan, dinle.
Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle.
Benim de yandı içim anlayınca derdinizi…
Fakat, baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.
O, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni
Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kendi kardeşini,
Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin.
– Küfeyle öyle mi?
– Hay hay! Neden bu söz lâkin?
Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?
Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
Scott Naismith, Glasgow
Şiirin Ahenk Unsurları Nelerdir?
Şiire ahenk katan temel unsurlar ölçü ve kafiyedir. Türk şiirinde başlangıcından bugüne iki türlü ölçü kullanılmıştır:
- Hece Ölçüsü: Edebiyatımızın ilk dönemlerinden itibaren kullanılan bu ölçü, şiirde mısralardaki hece sayısının eşitliğine dayanır.
- Aruz Ölçüsü: Şiirde mısralardaki hecelerin uzun veya kısa, açık ya da kapalı olma esasına dayanır. Klasik şiirimizde kullanılmıştır.
Diğer bir ahenk unsuru olan ve mısra sonlarındaki benzerliğe dayanan kafiyenin de farklı türleri vardır:
- Yarım Kafiye: Mısra sonlarındaki tek ses benzerliği
- Tam Kafiye: İki ses benzerliği
- Zengin Kafiye: İkiden fazla ses benzerliği
- Tunç Kafiye: Bir mısra sonundaki sözcüğün diğer mısra sonundaki sözcüğün içinde aynen yer alması
- Cinaslı Kafiye: Anlamları ayrı olduğu halde yazılışları ve söylenişleri aynı olan sözcüklerin bulunması
Şiirde mısra sonlarında yazılışları, görev ve anlamları aynı olan ek ve sözcüklere de redif denir. Biçim özellikleri yönünden ölçü ve kafiyenin, nazım birimi olarak da mısranın esas alınmadığı şiirlere serbest şiir denilir.
Scott Naismith, Urban Sky
Kaynak
Bir Görüntü Sanatı Olarak Şiir, Kapak Resmi: Scott Naismith, Silver Lining