Menu

Sırlarla Dolu 7 Dünya Harikası



Altın Kaya, Machu Picchu, Stonehenge, Bermuda Şeytan Üçgeni… İnsanoğlu bu hazinelerin ardındaki esrar perdesini aralamak için kafa yoruyor. Haklarında sayısız araştırma yapılmış, kitaplar yazılmış 7 büyülü yer.

1. Kyaikhtiyo Stupa – Myanmar

Nefes kesici görüntüsüyle Altın Kaya fizik kurallarına meydan okuyan konumu, doğaüstü güçler tarafından oraya yerleştirildiğini düşündürüyor. Efsaneye göre kayayı orada Buda’nın saçının bir teli tutar. Budistler için kutsal bir mekandır. Gerçekte anıtın oluşumunda jeolojik bir süreç etkili olmuştur. Kayaç katmanlarındaki yarık ve çatlakların derinliklere nüfuz eden erezyon nedeniyle, kenarları yuvarlanmış ve birbirinden bağımsız bloklar üst üste yığılmış gibi bir görüntü sergiler.

Kyaikhtiyo Stupa

2. Nazca – Peru

1936 Eylül’ünde And Sıradağlarının eteklerinde Nazca şehri yakınlarında, çalışan arkeologlar arazide dümdüz çizgilere rastlarlar. Bunun sulama kanalı olduğu düşünüldü. Sonraki yıllarda sarmal çizgiler, havadan bakılınca da dev boyutta figürler gördüler: Köpek, maymun, örümcek, kuyruğu 50 metreyi bulan akbaba… Kapladıkları alan yaklaşık 400 km’yi bulmaktaydı. ABD’li tarih profesörü Paul Kosok 1941’de güneşin gündönümünde bu çizgilerden birinin hemen yanında güneşin battığını gördü. Diğer çizgilerinde yıldızlar ve gökle ilgili olduğunu düşünüp dünyanın en büyük astronomi kitabı olduğunu söyledi.

Maria Reiche’e göre bu figürler gökyüzündeki önemli takımyıldızların sembolüydü. Örneğin, örümcek Orion takımyıldızını temsil ediyordu. Düz ve sarmal çizgiler ise tarımı düzenlemek amacıyla yapılmış dev bir takvimdi. 1968’de bir astronomi profesörü, izlerin haritasını çıkarıp, yıldızlarla alakalı olup olmadığına baktı. Hepsi değilse de bazılarının astronomik bağlantısı olduğunu tespit etti.

nazca peru

Bazı arkeologlar ise bu görüşleri kabul etmiyor. Onlara göre ise Nazca bölgesi hava şartları nedeniyle, çöl zemini koyu bir tabakayla örtülmüştür. Bölge halkı (MÖ 100- MÖ 600) yıllarında bu tabakayı kazıyıp altındaki açık renkli kum katmanı açığa çıkarmış olmalıydı. Peki neden böyle zor bir uğraş içine girmişlerdi?

Akla en yatkın varsayım çizgileri, dinsel törenler sırasında yürümek için çizmişler. Hayvan resimleri ise, şamanların büyü törenleri için izleyecekleri güzergahı gösteriyordu. Düz ve sarmal çizgilerin tarım amacıyla yapıldığı, ama dini bir tarafınında olduğunu düşünüyorlar. Yağmur tanrılarını çağırmak için düzenlenen törenlerin güzergahı olması muhtemel.

3. Gize Piramitleri – Mısır

Gize Piramitleri (Keops, Kefren, Mikerinos), Nil’in batı kıyısı boyunca uzanan kalker platoda yükselirler. Piramitler anıt-mezar olarak inşa edilmiştir. İçlerinde firavunun mumyası ile hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini, kral, kraliçe, prens heykellerini saklamak için yapılmışlardır.

keops piramidi mısır

Astronomi, jeoloji, fizik ve matematik bilimlerinde deha olan kimseler tarafından olağanüstü bir teknikle inşa edilmiştir.

  • Piramit kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya yılda iki kez güneş girer (doğduğu ve tahta çıktığı günler).
  • Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.
  • Kirletilmiş suyu, birkaç gün piramidin içine bırakırsanız, suyu arıtılmış olarak bulursunuz.
  • Piramidin içerisinde süt birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir.
  • Bitkiler piramidin içinde daha hızlı gelişirler.
  • Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yapmadan piramit içinde mumyalaşır.
  • Kesik, yanık ve sıyrık gibi yaralar büyükçe bir piramit içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
  • Piramitlerin bazı odalarını içinde ne olduğu hala bilinmemektedir. İçleri yazın soğuk, kışın çok soğuk olur.
  • Uzayda, aynı Mısır’daki piramitler ve Sfenks’in dizilişine uygun şekiller vardır. Ayrıca piramitlerin, bir yıldız kümesine göre dizili oldukları iddia edilmektedir. Bazılarında, kilometrelerce devam eden tüneller vardı. Bu tüneller, kimi zaman bir tuzağa, kimi zaman da firavunun gerçek mezarına çıkardı.

Keops Piramidi, 145.75 m’lik boyuyla en heybetlisidir. Antik çağın 7 harikası arasında ayakta kalan tek örnektir. Piramidin yapım planında sık sık karşımıza çıkan 286,1022 sayısı anahtar sayı olarak kabul edilir, çünkü bu sayı güneş ve yıldız yılının değerini, güneş ile yeryüzü arasındaki uzaklığı, yeryüzü ile yörüngesi arasındaki ilişkiye göre yerçekimi kanununu ve yeryüzü yörüngesinin merkez kaç değişimlerinin sınırlarını belirlemeye olanak sağlamaktadır.

Kefren Piramidi de Keops Piramidi’nin hemen yanında yükselir. Yüksekliği ilkinden biraz daha azdır. Ancak daha yüksek bir taban üzerinde inşa edildiğinden Büyük Piramit’ten daha yüksekmiş gibi görünür.

Mikerinos Piramidi ise 70 metrelik yüksekliği ve 108 metreyi bulan taban kenarı ile diğerlerinin yanında çok küçük kalmaktadır.
Yapımları tam bir muamma. Keops piramidi, 20 yılda yapılmıştır. Önce bir kent yapılmış, taş blokları taşınmış ve yığılmıştır. Yüzeyin düzleştirilmesi için uzun zaman çalışıldığı sanılıyor. Ama taş blokların nasıl yerleştirildiği henüz anlaşılmış değil, çeşitli kuramlar üretiliyor. Bir kurama göre yapılan spiral bir rampaya çıkarılan taş bloklar üst üste konuluyordu. Rampa çamur kaplanıyor, sulanıyor ve taş bloklar itilerek kaydırılabiliyordu. Herodot’un yazdığına göre bu rampanın inşaası da 10 yıl sürmüş. Bir diğer kurama göre, taş bloklar dev manivelalarla kaldırılıyordu. Başka bir inanışa göre ise önce temeller kazılmış 100,000 işçi tarafından elle, sonra kesilen, tanesi iki tonluk taşlar taşınmış ve son olarak üst üste dizilmiş.

4. Meoto-Iwa – Japonya

Pirinç samanından örülmüş ağır bir halat Pasifik’te Japonya’nın güneydoğu sahilindeki Meoto-Iwa’yı yani evli kayaları birleştiriyor. Onların sırrı ne?

Şintoist inançlara göre onlar taşa dönüşen bir çift. Ise körfezinde kutsal kabul edilen bölgedeki iki kaya, Japon geleneklerine göre kadınla erkeği ve aralarındaki ilahi ilişkiyi temsil ediyor. Bir tondan daha ağır olan ve Shimenawa adı verilen halat yılda 3 defa, Mayıs, Eylül ve Aralık aylarında kutsal bir törenle yenileniyor. Bir yaz günü, taşlaşmış deniz kızıyla onun iki misli büyüklüğündeki erkeğin arasından güneşin yükseldiğini gören çiftlerin arasındaki bağın sonsuza dek süreceğine inanılır.

Meoto-Iwa Japonya

5. Stonehenge – İngiltere

Sırrı bir türlü çözülemeyen ve bilim insanlarının gerçekçi cevaplar veremediği Stonehenge, bu tür yapılar içerisinde en önemlilerden bir tanesidir. Stonehenge, İngiltere sınırları içerisinde yer alan bir yapıdır. Yapının daha ne zaman tam olarak yapıldığı dahi saptanamamaktadır. Bu esrarengiz yapının bir Antik Çağ eseri olduğu geniş kesimlerce kabul görse de, bu yapının Antik Çağın öncesinde yapıldığını söyleyen araştırmacılar da azımsanamayacak kadar fazladır.

Görüşlerden biri, bu yapının bir tapınak olduğu yönündedir. İnşasında kullanılan ve çok ilginç bir yapıda olan taşların astronomik gözlemlerde kullanılan bir bölgeyi temsil ettiği söylenmektedir. Bunun yanı sıra, bu sıra dışı taşların hem tapınak hem de gökyüzü gözlemleriyle alakalı olduğu da bazı araştırmacılar tarafından söylenmektedir. Stonehenge’i önemli ve gizemli kılan bir konu da inşasında kullanılmış taşlardır. Bu taşlar, insan aklını zorlayan ağırlıktadır ve bu kadar ağır olan taşlar mükemmel bir matematiksel bilgiyle, muazzam derecede yerleştirilmiştir. Akıl almaz bir düzenle yerleştirilen bu ağır taşlar, soru işaretlerini de bünyesinde barındırmaktadır.

stonehenge ingiltere

Yapıda birbirine paralel olan iki taşın üzerine oldukça ağır olan taşlar yerleştirilmiştir. Burada gereken kuvvet ise, aklın sınırlarını zorlar niteliktedir. Taşların nasıl kaldırıldığının dışında, taşların bu bölgeye kilometrelerce uzak taş ocaklarından nasıl getirildiği de çözülemeyen bir diğer durumdur.

Sırrı bir türlü çözülemeyen ve bilim insanlarının gerçekçi cevaplar veremediği bir tarihsel yapıdır Stonehenge.

6. Machu Picchu – Peru

Machu Picchu da günümüze kadar varlığını devam ettirmiş olan antik bir İnka şehridir. 7 temmuz 2007 yılında Dünya’nın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak seçilmiştir. Bu muhteşem yerleşim merkezi, Machu Picchu deniz seviyesinden yaklaşık 2450 m yükseklikte, olağanüstü güzellikte tropik Amazon yağmur ormanlarının ve And dağların arasında kurulmuş gizemli bir şehirdir.

Peru Inka İmparatoru Pachacutec 15. yüzyılda Machu Picchu (yaşlı dağ) olarak bilinen dağda 1450 yılında, bulutlar içinde bir şehir inşa ettirmiştir. İnka hükümdarlarının yarı tanrı ve güneşin oğlu olduğunu unutmamak gerekir. Şehir dağın zirvesinde olduğu için ulaşmak oldukça zordur ancak muhteşem bir yerdir. Machu Picchu 200’den fazla basamağı ile birbirine bağlıdır. Şehrin toplamda ayakta kalan 3000 basamağı bulunmaktadır.

machu picchu peru

Bu muhteşem yerleşim İnkalar tarafından çiçek hastalığı salgınından dolayı terkedilmiştir. İspanyolların İnka İmparatorluğu’nu ele geçirmelerinden sonra şehir üç yüz yıl boyunca kayıp olarak kalmış ama zarar görmemiş. Nedeni ise şehrin 1532 yılında İspanyol istilacılar tarafından fark edilememesi ve bulunduğu yerin yüksek olmasıdır. 1911 yılında ABD’li arkeolog Hiram Bingham tarafından tekrar bulunmuştur.

Şehrin tam adı ve hangi amaçla yapıldığı ne yazık ki tam olarak bilinmemektedir. Machu Picchu ismi de bu kente yakın olan bir dağın zirvesinin adıdır. Yapının toprak zemin ve kalıntıları incelendiğinde 100’den fazla insan iskeleti bulunmuştur. Ayrıca bu rakamın yarısı kadar da mezara denk gelinmiştir. Mezarlarda bulunan iskeletlerin bir kısmı kadınlara bir kısmı da erkeklere aittir. Anlaşılan ilginç bir durum da bu sayının neredeyse yarı yarıya olmasıdır. Şehirde yaşayan insanların burada hangi amaçla ya da neden bulundukları bilinmemektedir. Ortaya atılan birçok teori geçerliliğini kaybetmişse de bulunan iskeletlerin İnka asillerine ve din adamlarına ait olduğu göz önüne alındığında şehir çok önemli bir yerleşim merkezidir.

7. Bermuda Şeytan Üçgeni – Sargasso Denizi

Pek çok gemi ve uçağın hiçbir enkaz bırakmadan kaybolduğu iddia edilen, Atlantik Okyanusu’nun Güney ve Kuzey Amerika’yı birbirinden ayıran ve Bermuda, Porto Rico ve Miami sahilleri arasında kalan üçgen şeklindeki bölgeye Bermuda Şeytan Üçgeni adı verilmektedir. Özellikle son 70 yılda o bölgede birçok gemi ve uçak kaybolmuş ve bunlardan geriye tek bir iz bile kalmamıştı. Bu bölgeyle ilgili efsanenin başlangıcı, 5 Aralık 1945 Amerikan Deniz Üssü’nden bombardıman uçağının eğitim için havalanıp, o bölgede bağlantısının kesilip bulunamaması ile başlar.

Kimsenin net bir açıklama getiremediği bu esrarengiz fenomen, içinde bilim adamlarının da bulunduğu pek çok insan tarafından doğaüstü bir takim güçlerin yaptırımı olarak algılandı ve öyle senaryolar üretildi. Filmler yapılıp kitaplar yazıldı. UFO vb. gibi iddialar ve aydan gelen şeytanların yaptığına inanıldı. Efsaneleşerek gizemli hale geldi.

Yıllarca bölgede suyun altında çok büyük mıknatıs maden kaynaklarının yer aldığı ve bu nedenle uçakların bu yoğun manyetik çekimden etkilenerek elektronik sistemlerinin bozulduğu, buna bağlı olarak da düştükleri söylendi. Bölgede yapılan ölçümlerle aşırı veya normalin üstünde bir manyetik alan olmadığını defalarca kanıtladı.

bermuda şeytan üçgeni

Gulf Stream Akıntıları, Atlantik’in batısında Bermuda Şeytan Üçgeni denilen yerde sürekli var olan akıntılardır ve çok kuvvetlidirler. Bu kuvveti açıklamak için şu örneği verebiliriz. Batmak üzere olan bir gemi acil yardım çağrısı (SOS) yaptığı anda Gulf Stream akıntılarının boy gösterdiği alanda yer alıyorsa en hızlı şekilde 10 dakikada bile yardım gelmiş olsa, gemi batmak üzere olduğu yerden 1,5 km uzaklaşmış olacak. Bu da geminin çağrısına en hızlı yetişen geminin bile batmak üzere olan gemiyi yerinde bulamayacağı anlamına geliyor. Eski tarihler düşünülürse sırf bu sebepten bile bir gemi rahatça batmış olabilir.

Şimdiye kadar dünyanın en büyük kasırgalarının yaşandığı bölge aynı zamanda Bermuda Şeytan Üçgeni olarak ifade edilen bölgedir. Gulf Stream Akıntıları’nın da uzantısı olduğu bu coğrafi bölgede belli aralıklarla devasa kasırgalar, fırtınalar çıkmaktadır. Bu kasırgalarda herhangi bir geminin haricinde herhangi bir uçak da çok kolay bir şekilde okyanusun sularına gömülebilir.

Bu üçgen bölgede bulunan yer altı kaynaklarından sızan metan gazı, üzerinde bulunan havanın ve suyun yoğunluğunu değiştirerek kaldırma kuvvetlerini sıfırlamaktadır. Bu sebeple yükselen metan gazının üzerinde bulunan nesneler ana karaya doğru çekilerek okyanusun en dibine yerleşirler.

Kaynak
GEO Dergisi – Dünyayı Keşfet: Çağlar Canbay & Nazan Şatana


Facebook Yorumları

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir