Özdemir Asaf, Ergin Günçe, Melisa Gürpınar, Afşar Timuçin, Ece Ayhan başta olmak üzere Türk şairlerin şiirlerini derledik.
1. Kelimeler, Özdemir Asaf
Yarıda kalmış aşklarının hesapları içinde
Denizlere açıldı içimizden biri
Niçin gittiğini söylemeden.
Doyulmamış arzularla doluydu yelkenleri.
Yıpranmış kelimelerin verdiği güvenden.
Bulacak sanıyordu yenilikleri.
Her an bir yeni su vardı,
Her yeni suda bir yeni an.
Deniz, dalgalarıyla gösteriyordu dışından
Yaşananla düşünülenler arasındaki farkı.
Bitmiyordu köpüklerle renkler
Bir başka damlada, bir başka ışıkta başlamadan.
2. Ümit, Küçük İskender
Gözbebeklerinden şahlanan kayışları
gererek arkaya doğru apansız
bir tanımsızlık hissiyle
Bakışlarından ölümsüzlük dersi alan
tanrıların sofrasında nemli bir tuzluk
gibi tıkalıyken kalbim
parmağımdan çıkartamadığım bir yüzüksün sen
3. Sen Bir Beyaz Kadınsın, Attila İlhan
yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin
Vassilis Tangoulis, Pier in Snow
4. Beyaz Güvercin, Ümit Yaşar Oğuzcan
Süzülüp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
Aldım elime, usul usul okşadım
Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım
Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı
Açsam ellerimi birden uçacaktı
Eğildim kulağına; dur, gitme dedim
Hâreli gözlerinden öpmek istedim
Duydum; avuçlarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını
Çırpınan kalbini dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere
Vassilis Tangoulis, Dark Side
5. Adsız, Ergin Günçe
Adımız bahçenin köşelerinde saklı
Yeminimiz sözümüz sevgimiz
Bu sarı kâğıtta katlı
Güneş işte orda bayram yeri
Sularda ilk cemre
Gökte bir leylek buluyorum
Nedir beni dalgınlığa götüren
Şehirden dönünce onu bulamamak mı
Yoksa bu yaşta ölümden mi korkuyorum
Bahçenin içinden annemin kahkahası.
Vassilis Tangoulis, Lonely Tree
6. Uzakların Özlemi, Afşar Timuçin
Bulutlarla süzül denizlerde yıkan
Kopar ufuklarda yağmurlardan sonra açan
O görülmemiş çiçeği ellerinle
Rüzgâr ol dağlara doğru yaslan
Özlemin seni yanıltmayacak
Sen uzak sevdaların yolcususun
Bırak boşluklara yavaşça kendini
Ne aynalara sığın ne kapı arkalarına
Gez dolaş uzayları
Işıklarla kamaşsın gözlerin
Bulutlar sıcak sıcak sarsın seni
Su kuşlarının uçtuğu yerden bak kocaman dünyaya
Onlar ki delisidir maviliğin
Her sezgilerinde ölümsüzlük vardır
Seni çılgına çevirir
O acayip kuşların güzelliği
Vassilis Tangoulis, The Dreamy
7. Soneler, Metin Altıok
XI
İster sevgili, ister dost olsun,
Ayrılmak saati gelip çattı mı, sakın gizleme;
Sen omuzdan kesilmiş bir çaresiz kolsun.
Eskiye de boş ver onu da eşeleme;
Ne iyiydik’ler, yine görüşürüz’ler
Dikenli tel gibi takılmasın boğazına.
Biliyorsun bu sözler inandırıcı değiller.
Çoğaltmadan katlan acının en azına;
Bekleme aracın kalkmasını, ayrılıklar götürü.
Karış telâşlı bir kalabalığın içine,
Yürü ardına bakmadan, durmadan yürü;
Yeni aşkların, yeni dostlukların geleceğine.
Alıştır kendini her şey biter ve gömülür;
Ve nice yazlardan sonra kuğu da ölür
8. Ada Şiirleri, Melisa Gürpınar
16
Ilık geçen kışlar gibiydi
aşkın mevsimi,
ne başlar
ne de biterdi istendiğinde.
Karanfilli ıhlamurların buharıyla
yayılır kalırdı sanki
her buluşmanın anısı
bir çayhaneye dönüşen
belleğimizde.
Rüzgârlı vapur iskeleleri,
erimiş kar suları
ve sert bir içki…
Silinirdi bütün konuşmalar
sisler içindeki bir adanın
cumartesi sessizliğinde.
Sahi ne renkti boyun atkısı?
Neden soğuktu kemikli elleri,
dönüş saati gelmiş de,
ölüm
omzuna dokunmuş gibi
gizlice.
Kapansa da yüzümüze
geçmişin tülden paravanı,
tütün ve kolonya kokulu
ince bir zarfın kanatlarında
uçuşuyor işte havada,
hiç kullanılmamış
aşk sözcükleri gene.
Kimisi düşüyor
küçük pembe çiçekli
japonelması dallarına,
kimisi yol soruyor
bir serçe sürüsüne.
Başlarını sokacak sarı bir defter
arıyor belki tümü de
savrulurken
karayelin önünde
Vassilis Tangoulis, Swan Lake
9. Donmuş Dallarda Çiçek, Behçet Necatigil
İyidir beraber olmamız
Yaklaşmış, değişik.
Duyulur çevrenin gürültüsünde
Issız
Bizde bir şey eksik.
Belki de bir şey fazla, yıllarca bilmedik
Çökmüş birdenbire ağır;
Bir kırık gülüşte
Yitik
Ümitsiz hatırlanır.
Bulmak gibi tıpkı
Karlar altında kayıp uzanırken ova
Yolu kendiliğinden.
Donmuş dallar esen ılık rüzgâra
Çiçek açar çekingen.
Aldanarak, unutmuş
Senin yolun ayrı, benimki ayrı
Az sonra ikimiz de yalnız.
Kısa bir zaman için, saat beş suları
İyidir beraber olmamız.
Vassilis Tangoulis, Orient Express
10. Dağılan Gül, Behçet Aysan
ne söylersen söyle bu aşk ikimizindi
ikimizindi bir zamanlar aynı gökyüzü
bir samanın tutuşması gibi olan şey
biraz erzurumdu biraz rize biraz mardin
geniş, dingin, sürekli bir yurt gibi
ne söylersen söyle rüzgardır duyan
düşleri çağıran iri siyah gözleriyle
ve yanıbaşımızda mutlu kalan ne var ki
belki bir kuş akşamın ölü ağzındaki
sadece güldür dağılmış ayaklanmaya
ne söylersen söyle ruhum bağırıyor
acı içinde bağırıyor giden her şeye
uzak kapıların ses verip çağırmadığı
mutsuzluk değil mi biraz da şarkıdır
üzgün, kırık, iri bir gül gibi kanayan
ne söylersen söyle bir gün yiteceğiz
çam seli halinde kalabalık bir orman
alıp götürecek bizi kuytu ölümlere
yaşamanın anlamını sorsam da söyleme
konuştukça bir gemi açılıyor kıyıdan.
Vassilis Tangoulis, Snowscape VII
11. Birbirine Karışsın Diye Saçlarımız, Akgün Akova
sevgilim
açtığında postacının getirdiği paketi yarın
içinde senin yüreğini kaldıran dağlar
benim gözlerimi dolanan sis
ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız
birden her şey, her şey, bir gölde bir sabah ansızın açılışı gibi
yüzlerce nilüferin
ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman
kendine gelince olmadık anda
vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden
yeniden dalgalar
yeniden limanlar
yeniden sonu olmayan şarkılar
hepsi
yine birbirine karışsın diye saçlarımız
o zaman yine saçlarını topla sevgilim
ve yüreğinde beklettiğin martıları sal
Vassilis Tangoulis, Last Trip
12. İris’in Ölümü, Didem Madak
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki
bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı
Vassilis Tangoulis, Distordet Dreams IV
13. Göl, Fazıl Hüsnü Dağlarca
Bir damla bana baksan
Genç olurum
Bir damla yürüsen
Bütün yollar ulaşır bana
Bir damla gece olsan
Hemen uyanırım
Bir damla için sıkılsa
Orda karanlık olurum
Bir damla beni sevsen
Ölürüm
Vassilis Tangoulis, Andante
14. Anlıklar, Şükrü Erbaş
VIII
Sabah yüzündür, akşam yüzünü dönüşün
Gece, bıraktığın boşluktur ardına
Ve şiir
O ince hilaldir lacivert yalnızlıklarda
Sarınıp süzgün ışığına
Katlanmanın türküsünü söylediğim.
Vassilis Tangoulis, No Man’s Land 2
15. Geçen Zamanlardan, Ece Ayhan
Deniz kıyısında bu baharı
Seninle beraber seyredemedik
Yalnızım ve hissetmiyorum
Deniz kıyısında bu baharı.
Rüzgârlar meydan okurdu
Ve sen elimi tutardın sıcacık
Gözlerimiz maviyken seviyordum
Deniz kıyısında bu baharı.
Bulutlarla giden şarkılarımız
Neşeleri ve kederleri ile
Hâlâ dolaşıyor gibi
Deniz kıyısında bu baharı.
Öyle güzel kokular var ki
Duyabiliyor musun?
Seneler önce olduğu gibi
Deniz kıyısında bu baharı.
Vassilis Tangoulis, Distant Figures_II
16. Kara Yılan, Sezai Karakoç
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum