Attila İlhan, Turgut Uyar, Melih Cevdet Anday, Metin Altıok başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinin şiirlerini derledik.
1. Sakın Geç Kalma Erken Gel, Cevat Çapan
Usulca gir kapıdan, zile basma.
Hiç telaşlanma, ben daha dönmemişsem.
Yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde,
Suların kararmasını bekliyorumdur,
Tuğla harmanlarından gelen yanık havanın
Bahçedeki akşamsefalarına sinmesini.
Güç bela dizginliyorumdur içimde
Dörtnala sana koşan küheylanları.
Bütün gün kâğıttan dağlar arasındaydım,
Nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu.
Dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar:
Hep adını okudum silinmiş satırlarda.
Pencerede kuleler, minareler, kirli gök.
Durmadan kuşlar uçtu bir bacadan.
Rüzgâra karışan saçlarını gördüm
Bulutlu aynalarda.
Balkonun kapısını aç, su ver saksıdaki çiçeğe.
Geyikli örtüyü ser masaya, dinlen biraz.
Sessizlik şaşırtmasın seni, ürkütmesin.
Şehrin gürültüsü dolacak az sonra odaya,
Karanlık bir yankıya dönüşecek karşı dağlarda.
Jules Louis Machard, Jeune Femme En Tenue De Soiree assise Pres dun Bouquet de Hortensias, 1895
2. Geçerdi Hep, Attila İlhan
Geçerdi hep
Pırıltılı kanunlar
Neves gecelerden
İhtimal buhranlı gecelerdi hep
Yüreğinde yalnızlığın tortusu
Vazoda yaseminler
Ufukta yağmur kuşları
Çözülmez bilmecelerdi hep
Ansızın dalar
Bir yorgunluğa uyanırdın
Güneş çekilmiştir bahçelerden
Lambalar çok erken yanmış
Aldatılmak korkusu
Sık sık bozulan yeminler
Enfarktüs kuşkuları
Sinsi bir kederdi hep
Zaman zaman düşündüğün
Aklına geldikçe güldüğün
Şan şeref ve ün
Beyhude şeylerdi hep
John Henry Frederick Bacon, Goodbye, 1879
3. Telgraf Direkleri, Metin Altıok
Bir kıl heybeye bırakır kendini,
Yassı tepelerin ardında
Kemirilmiş bozkır güneşi.
Toprağın çopur yüzünde
Uzatarak kımıldayan gölgeleri.
Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.
Yanağında şark çıbanı gibi
Kararırken bir taşın oyuk yeri,
Kuşlar konar omuzlarına
Süslemek için gömleğini.
Kuşlar ki bozkırın apoletleri.
Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.
Akşam kasketidir sanki
Örter gözlerinin kirpikli çiçeğini,
Eğerek alnına geniş siperliğini.
Bir at tökezler yüreğinde,
Korkuyla havalanır kuşların hepsi.
Ah o telgraf direkleri,
Telgraf direkleri.
Emanuel Phillips Fox, The Ferry, 1911
4. Bir Misafirliğe Gitsem, Melih Cevdet Anday
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam…
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar
Nerede olduğumu hatırlamasam
Hatta adımı bile unutsam…
Edmund Blair Leighton, The Hostage, 1912
5. Tozpembe, Behçet Necatigil
Yıllar yılı yanımızda
Kavruldun yağımızla.
Hiç bu böyle kalır mı,
Biraz geç de olsa
Göreceksin hayatın sana da güldüğünü,
Sabret yoksa.
Nasıl mı?
Topraklarda tohumlar vardır
Karlar altında kış boyu,
Kış geçer, bir bahar günü
Çiçek açar tozpembe,
Tıpkı öyle.
Marcel Rieder, Solitude By The Lake
6. Gecede, Ülkü Tamer
Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek
Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.
Georges-Marie-Julien Girardot, Courtesy To The Moon, Twilight, 1890
7. Söyle Sevda İçinde Türkümüzü, Fazıl Hüsnü Dağlarca
söyle sevda içinde türkümüzü
aç bembeyaz bir yelken
neden herkes güzel olmaz
yaşamak bu kadar güzelken?
insan dallarla, bulutlarla bir,
aynı maviliklerden geçmiştir
insan nasıl ölebilir
yaşamak bu kadar güzelken?
William John Hennessy, The Flowers of May, 1885
8. Göçmen Çiçek, Ahmet Erhan
Bedeninin bir noktasından dalıp
Yüreğini bulabilirim
Geceyse, başlar yastığa düşerse
Ve yorgunsa yüzün
Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip
Kandiller gibi başucuna koyabilirim..
Ey bütün tufanların ardında
Bulduğum dinginlik!
Göçmen çiçeği dünyanın
Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık!
Madem ki yaşam bu
Madem ki taşın taş olmaktan öte
Bir umarı yok
Bir türkü söyle kadınım
Yürüsün dünyaya mutluluk…
Yağıyor incecik bir yağmur dışarda
Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur
Islak toprak kokusu
Doluyor odama
Sıkılıyorum
Kitapların üstüme yıkılacağından
Korkuyorum şimdi
Yel esiyor
Söküyor duvardaki bir resmi
Yerine senin yüzünü koyuyor.
Yüzün şimdi karşımda
Yüzün akşam karanlığında
Toprağın üstüne bırakılmış
Bir demet çicek gibi parlıyor..
O zaman açıyorum
Bütün perdeleri
O zaman yakıyorum
Bütün ışıkları
Camları darmadağın ediyorum
Yüzünü avuçlarıma alıyorum
Alnını öpüyorum
Dünyayı öper gibi…
James Tissot, Holyday, 1876
9. Sonbahar, Ahmet Haşim
Bir taraf bahçe, bir tarafta dere,
Gel uzan sevgilim, benimle yere,
Suyu yâkuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düşüncelere
Jean Béraud, Parisienne un jour de pluie, 1890
10. Senfoni, Turgut Uyar
Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
İçim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.
Ara sıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum…
Victor Gabriel Gilbert, Picking Flowers
11. İyilikler Gazeli, Haydar Ergülen
aşkın yerini iyilik aldığı zaman
inanırım beni sahiden sevdiğine
yağmurun yerini kuşlar doldurduğu zaman
az kuşlar onlar iyi kuşlar
kanatlarından büyük merhametleri var
şiirin yerini sakinlik aldığı zaman
12. Boşuna, Aziz Nesin
Sen yoksun…
Boşuna yağıyor yağmur…
Birlikte ıslanmayacağız ki…
Boşuna bu nehir…
Çırpınıp pırpırlanması…
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki…
Uzar uzar gider…
Boşuna yorulur yollar…
Birlikte yürüyemeyeceğiz ki…
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız…
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna…
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki…
Alfred Stevens, Peintre à la plage
13. Yaz Mutluluğu, Edip Cansever
Demiştim, evet
Söz haziranın
Surdan burdan bir vapura binildi
Gümüş kafesinde denizin
Bir sürü kuştan geçildi
Sevgilim, canım mendilim.
Bir karabatak sürüsü dadandı bordamıza
Dadansın iyi
De bana kim bulacak denizin kalbini
Yeşimden oyulmuş ağaçlar
Kıyılarda
Kim bulacak kıyıların kalbini
Hepsini anlat, hepsini.
Anlat ki
Güneşli günler de sıkabilirmiş insanı
Bir rastlantı gibi gelen mutluluklar da
Susarsak susarmışız da, ölçemezmiş kimse derinliğini
Kim bulacak derinliğin kalbini
Sana kızar mıyım hiç
Bana bir gül ver.
Sevgilim, canım mendilim
Mendilim kiraz dolu
Anlatamıyorum galiba
Hüzün değil yaz mutluluğu.
Federico Andreotti, The Love Letter
14. Bu Sabah, Yaşar Kemal
Bu sabah gök güzel, mavi, tertemiz;
İçimden geçiyor aydınlık bir iz.
Öyle bir saadet ince belirsiz,
İnandım ki artık ben gülüyorum.
Bu sabah sütünü emdim sevincin;
Düştü kabuk gibi haset, fitne, kin;
Umut kirmeninde eğrilmek için
İpek gibi tel tel sökülüyorum.
Kovdum yüreğimde yatan garibi;
Bu sabah şu ufkun benim sahibi.
Bir ışık içinde akan su gibi
İçimden içime dökülüyorum.
Belmiro de Almeida, Arrufos, 1887
15. İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya Sen Gel Ya Beni Oraya Aldır, İsmet Özel
Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
Kapak Resmi: John William Godward, Summer Idleness: Day Dreams, 1909