Menu

Türk Edebiyatı’nın Yaşayan Şairleri



Ukraynalı fotoğraf sanatçısı Oleg Oprisco’nun objektifinden masalsı fotoğraflar eşliğinde, Türk Edebiyatı’nın yaşayan şairlerini derledik.

1. Oruç Aruoba (1948)

Oleg Oprisco

Uyu Artık

Yorgun musun?
Yattın mı?
Uyu?
Düşünme beni.
Ben ki
Hiç düşünülmedim senden önceleri.
Senden öncesi:
Düşüncesi kızgın kumlara serpilen
Azgın yellerle savrulan
Bir damla gibi?
Bir söz gibi:
Sağır kağıtlara serilen
Sessiz dudaklardan dökülen.
Ben, zaten
Hiç söylenmedim ki senden öncesi.
Uyu artık?
Söyleme beni.
Yattın mı?
Yorgun musun?
Biraz kıpırdasan uyumadan önce?
Bilemesen
Nereye koyacağını ellerini,
Biraz oynatsan bileklerini
Düşünürken beni
Uyuyamadan önce?
Bilsen
Nasıl özlediğimi ellerini
Bileklerini.

2. Cezmi Ersöz (1959)

Oleg Oprisco

Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl da Sıcak

Ellerinden utanıyorsun,
benim mutlu olmaktan utandığım gibi…
Gösterişli bir vitrin gibisin,
ağladığını bir tek sen biliyorsun.
Ağladıkça daha da ışıldıyor sahipsiz güzelliğin.
Bense hep yoldayım. Evim hiç olmadı. Kaçıyorum…
Sahipsiz güzelliğinin verdiği acıdan kaçıyorum.
Kaçmaktan kaçıyorum.
Hiçbir şey istemiyorum,
belki utandığın ellerini sadece…
Ellerin vitrinin dışında, nasıl da masum, sıcak.
Alışmamışım mutlu olmaya ben,
ellerini vitrine koyup, kendimden kaçıyorum…

3. Tuğrul Tanyol (1953)

Oleg Oprisco

Sen Elimden Tutunca

Sen elimden tutunca
Deniz basardı içimi
Sen elimden tutunca, yüreğim
Yeşil yosunlara takılıp günlerce
Dip akıntılarının peşisıra gitmek isterdi.
Günlerce, gözbebeklerini tutuşturan o gizli alevin kaynağını
Sorardım kendime. Geceler boyu yolumu arardım zor ve
aşılmaz tepelerde. Sonra ışıklar söner, sonra yıldızlar
Düşerdi içimdeki serin göllere. Sen elimden tutunca
Ben miydim, yoksa bir başkası
yürüyen seninle…
Dalgalara ve rüzgâra basmadan yürüyen.
Sen elimden tutunca
Bir mavilik çökerdi gözlerime
Sonra tüm denizler çekilir
Bir orman uğultularla sarsılır
Bir güvercin sürüsü havalanırdı
Kış bürümüş yüreğimden
Sen tutunca ellerimden
Avlunun beyaz taşlarına dökülürdü
Kızıl yaprakları bir çınarın
Ve ben günlerce
O yapraklara gömülüp ölmek isterdim.
Panjurları açık kalmış eski evler gibiydik
Rüzgârda çarpan, başıboş ve ürkek
Sen elimden tutunca
Kayaları delip çıkardı bir çiçek.
Sen elimden tutunca
Yolculuk basardı içimi
Külrengi bulutlara takılıp günlerce…

4. Haydar Ergülen (1956)

Oleg Oprisco

Söylence

akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın
ağzının kıyısında uçarılıklar biriktiren
yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi
sevilmekten ürpertili dingin gövden

ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onmaz acılar gizli.

5. Engin Turgut (1957)

Oleg Oprisco

Gül’deki Lâra

Birbirimizi çok sevdik
ve ben seni hiç unutmadım
ve çok özledim Lâra.
En büyük aşkımdın sen benim.
Büyülü mutluğum ve mutsuzluğum
ve sonsuz bağımlılığımdın.
Biz bir uçak gibi aşkın kalbine çakıldık Lâra!
Ve o kara kutuyu değil,
o aydınlık kutuyu asla bulamayacaklar.
Sen benim ebedi ve ededi kentimsin,
sevgilimsin, inceliğimsin.
Seni nasıl da özledim bir bilsen?

Sen benim mavi düşlerini içime çektiğim soluğum
ve zihnimi tazeleyen parıltımdın,
hiç sönmeyen ışığım ve hayat alfabemdin.
Kelimelerim, boyalarım, şiirlerim,
Bostancı ay bahçesi ve Rilke
seni ne çok özledik bir bilsen?

6. Ahmet Telli (1946)

Oleg Oprisco

Özletiyor Seni Bu Yağmurlar

Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle

Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün

Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları

Tarih de kekemeleşiyor bazan
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini

Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan

Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun

7. Ataol Behramoğlu (1942)

Oleg Oprisco

Eski Nisan

Canımın yongası, sevdiğim,
Bir kaç gün çaldık ilkbahardan
Geçtik yıllardır özlediğim
Erguvan ışıklı kıyılardan

Aşkı sessizlik tanımlar
Gençken tersini düşünürdüm
Akşamla dönerken geriye dalgalar
Yalnızlığı çırılçıplak gördüm

Durduktu önünde Ege Denizi’nin
Gözleri mayıs bulanığı,
Kuytuluğunda eski evlerin
Dolaştıktı Ayvalığı

Eski nisan, her şey gibi,
Kalbim de, rüzgar da eski,
Çırpınıp duruyor havada
Yitik anıların kelebeği

8. Şükrü Erbaş (1953)

Oleg Oprisco

Kar Yağışı

Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım
Karanlık kalabalıklardan süzdüm ışığını.
Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını
Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız
Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul
Hiçbir rüzgârın duruşunu bozamadığı
Bütün yağmurları topladım yapraklarına.
Sonra tüm yolcuların silindiği bir ufuk
Örttüm kâkülleriyle alnının üşümesini.
Puhu kuşlarının avazını yerleştirdim
dudaklarına
Uzanıp uzanıp öptüm sonra acıyla.
Gözlerini kapalı çizdim görmesinler diye
kimseyi
Madem görmeyecekler bundan sonra beni.
Astım saçlarından odamın boşluğuna…

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar
Geçmedi üşümem
Ben bir aşkın kar yağışından geliyorum…

9. Mehmet Taner (1946)

Oleg Oprisco

Zarf

Buradan
Senin hayalini incecik bir gömlek gibi
Giyinip gezen bu kırgın Hakkâri dağlarından
Bu ilk mektubum sana
Yokluğundan damıtılmış bu sessizliği
Yudum yudum
İçiyoruz, bulak’tan
Ben ve yayla rüzgârları
Sözcüklere dönüştükçe aşkım
Damla damla aktıkça köklere
Şiirin kanı;
Toprağın üstünde doyum alanları, canım
Çalı dumanı.

10. Hüseyin Yurttaş (1946)

Oleg Oprisco

Geldim

karanlık kapılardan geçtim
kendimi ışığa vurdum da geldim
kamaşan gözlerimdi aldanan
kim bilir neyi gördüm de geldim?

insandım, onmaz yanımı onardım
o ayrıksı yalnızlığa erdim de geldim
kovdum kirli karayı, sevdikçe arındım
sevmenin erdemine vardım da geldim

kötü öyküler dinledim, romanlar yaşadım
kanayan yaramı sardım da geldim
elçi istemez aşk, saklı sözüm sanadır
yürekte zinciri kırdım da geldim

11. Birhan Keskin (1963)

Oleg Oprisco

Eski Avluda

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.

Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.

Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.

Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en gümüş cümlem:

İçimi açtım sana.
İçini açmak için.

12. Mahmut Temizyürek (1955)

Oleg Oprisco

Bana Şiir Gönder Sonesi

Bana şiir gönder, diyorsun
Tersine yollar, yollar tersine
Kaldı en son, son bakışında
Göçmen kuşlar gibi inip kalkan kirpiklerin
kanat hızıyla benden alıp
saçtılar yer yüzüne
o şiiri

Bana şiir gönder, diyorsun
Ömrüm geçiyor aşkın ilmek yerlerinden
dişleyip çözmek için o kör düğümü, düğümü
kör dünya, gittin de dağıldı yel vurmuş un gibi

Ya beni hançerle…

Bana şiir gönder, diyorsun
Serin camdan geliyor sözün
Yüzünün harfinden ses, bir ses
işittim sandıkça, sanıdan bitkin duyularıma
güç ver, sözün ne renkse, hangi tonsa,
onu da ekle hiç değilse meyline

…Ya da gel bir bakıver yüzüme, bakışını kandil yapıp
gezineyim ben de şu yanar döner evrende

13. Sina Akyol (1950)

Oleg Oprisco

Sözler

Burada kal. Öğlen avlusunda.
Zamanın yalın diline yerleş.
Ufka bakmanın meraklısı ol.
Maviye, beyaza, gündüze çalış.
Zakkumu anla! Ağusu,
tenime sürdüğüm merhemdir
diye beni, mırıldanıp şaşırt.

Ağustos’un hummalı böceğini
onun terli şarkısını
gayret et,
Türkçeye çevir.
Taşlığı yıkamanın
asmayı budamanın
çıplak ayakla yürümenin
hayli zengin
üslubunu edin.

Burda kal. Kalıcı zamanda.
Öylen avlusunda.

Arın gövdenden. Kendin oluncaya
kadar soyun.

Ferah sular dökün.

Derin uyu.

14. Yılmaz Odabaşı (1962)

Oleg Oprisco

Sakla Yamalarını Kalbim

Ne gül
Ne yarın!
Gül,
Küle karılmış günlerin tortusunda
Yarın,
Vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda
Sakla yamalarını kalbim.
İnsanlar büyüdükçe günler kısalır
Günlerimiz gibi aşklarımız da
Yittikleri duraklarda kalırlar
Sakla yamalarını kalbim.
Kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla
Yürü, arkana bakma, ama umursa
Bazen anılara en çok yakışan elbise
Birkaç damla gözyaşıdır unutma.

15. Murathan Mungan (1955)

Oleg Oprisco

Söyle Bana

Her takvime üç beş ömür
bahtımızın bilmecesini bölüştürdük
çabuk düşen yapraklara

her şey niye bu kadar çok zaman alıyor? niye?
ne çabuk geldik
bu soruyu derin bir iç sızısıyla soracak yaşa

ölüm karşısında kazanılan bakış derinliği
niye yitirildi yaşamda?

Eski bir fotoğrafa bakıyordum
Bu sorular beni yokladığında
Fotoğrafta sen de varsın
Bak ve söyle bana

16. Sunay Akın (1962)

Oleg Oprisco

Telaşlı Penguen

Aşkımız bitti
yüreğim burkularak soluyorum bunu
çünkü bir yangın kovasının
içindeki durgun suda
beyaz bir kelebeğin boğulması
gibi garip oldu sonu
Aşk ki ay değil
güneş tutulmasıdır diyordum
dudak büküyordun bana
oysa ilkokul bahçesindeki cocuklar
ellerindeki isli camların ardından
gülüyorlardı sana
İnanmamıştın aşkın
bir elbise hırsızı olduğuna
ama köşesinde
kedinin uyuduğu bir yatakta
çırılçıplak bırakmıştı
her ikimizi de
Giderken bir buzdağı gibiydin
sıcak sulara doğru yüzen
ve doruğunda
bir çift bale pabucunun
asıldığını soluyordu
eteklerindeki telaşlı penguen
Bakakaldım
bindiğin taksinin ardından
onlar ki her mevsim
sarı birer sonbahar yaprağıdır
terk ettigin kentin sokaklarında
rüzgârla savrulan


Facebook Yorumları

4 Yorum
  1. Arzu Aydoğdu 10/02/2017 / Cevapla
    • mahmut 12/12/2017 / Cevapla
  2. Derya 13/12/2017 / Cevapla
    • leblebitozu 13/12/2017 / Cevapla

leblebitozu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir