Altun Can Hatun, Tomris Hatun başta olmak üzere Türk tarihinde iz bırakmış kadın liderleri ve hayatlarından kesitleri derledik.
1. Altun Can Hatun ( ? – 1060)
Bazı tarihçilerin, Büyük Türk Anası, Devlet Ana, gibi sıfatlarla tanımladıkları Altun Can Hatun’un, Tuğrul Bey ile evlenmeden önceki hayatı hakkında çok az bilgiye sahibiz. Ancak daha önce Harezmşahla evlenip, onun kısa bir süre sonra ölümü üzerine genç yaşta dul kaldığı ve ilk eşinden Enûşirvan adlı bir oğlunun olduğunu biliyoruz. Büyük ihtimalle Selçuklular’ın müttefiki olan Harezmşah Harun’un ölümüyle dul kalan eşi olmalıdır.
Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, veziri Amidü’l-Mülk el Kunduri aracılığıyla Altun Can Hatun’a evlenme teklif eder. Evliliklerinin 1041 yılı dolaylarında olduğu tahmin ediliyor. Tuğrul Bey’in üvey kardeşi İbrahim Yınal, O Bağdat’ta bulunduğu sırada devlet merkezi Hamedan’da taht iddiası ile büyük bir isyan başlatır. Tuğrul Bey isyanı bastırmak için gidince zor durumda kalır. Vezir Amidü’lMülk Kündürî ve Altun Can Hatun’dan takviye ister. Vezir, Altun Can Hatun’un gitmesine engel olur. Bir yandan da, Altun Can Hatun’un oğlu Enûşirvan’ı gizliden gizliye Selçuklu tahtına geçmesi için ümitlendirip hazırlamaya başlar. Altun Can Hatun, Amidü’l-Mülk’ün niyetini anlayınca, hem veziri hem de öz oğlunu yakalatıp tutuklatır. Emrindeki Oğuzlar ve Türkmenler’den oluşan bir orduyla kılıç kuşanıp orduya komuta ederek, kocası Tuğrul Bey’in yardımına koşar. Tuğrul Bey, başta Altun Can Hatun olmak üzere yardıma gelenlerin sayesinde isyancıları dağıtır. Uzun saltanatı boyunca karşılaştığı en tehlikeli olay bu şekilde atlatır.
Dönemin kaynaklarından Sıbt İbnü’l-Cevzî’ye göre, Altun Can Hatun, çok dindar, aklın ve dinin hoş gördüğü belirli bir görüş ve niyet sahibi idi; fakirlere pek çok sadaka verir ve çok yararlı ve iyi işler yapardı. Tuğrul Bey’in en sevdiği eşi, yoldaşı ve hayat arkadaşı olduğu gibi, devlet işlerinde de onun en büyük yardımcısı ve danışmanı olmuştur. 1060 yılında vücudunda su birikmesi (istiska) sonucunda yaşama veda eder.
2. Tomris Hatun (M.Ö 6. yy.)
Antik Çağ’da efsaneleşmiş ve pek çok antik yazarı etkilemiş olan Tomris Hatun, Tomyris’e, Tameris, Tamiris, Tamyris, Tomiris veya Tomaris olarak da yazılır. İsminin, demir anlamına gelen Türkçe kökenli bir kelime ya da İran kökenli bir kelimeyle ilişkili olabileceği düşünülür. Tomyris hakkında, hem kısıtlı hem de birbirinden farklı bilgiler vardır. Tarihçi Herodotos, Tomyris’ten Massaget olarak söz eder, pek çok antik yazarda ise Tomyris bir İskit kraliçesi olarak karşımıza çıkar. Son yıllarda yapılan arkeolojik kazı ve kültürel kalıntılar, Sakaların Türk olduğunu ve Hunların batı kolunu teşkil ettiğini gösterir. Massagetler’inde İskit soyundan geldiği düşünülür. Giyim kuşam ve yaşam tarzı bakımından İskitlere benzeseler de, farklılıkları da vardır.
Kocasının ölümüyle yönetimi ele alır. Tarihçi Duncker, bu halklarda esir düşen veya ölen kocalarının yerine eşlerinin yönetimi ellerine aldıklarını belirtir. Pers Krallığı’nda Ahamenid hanedanın başında bulunan Büyük Kyros elçiler göndererek evlenmek istediğini bildirir, fakat bu isteğinin asıl sebebin ülkesinin yönetimini ele geçirmek olduğunu anlayan Tomyris kabul etmez. Bunun üzerine Kyros ordusunu Massagetlere karşı düzenleyeceği sefer için hazırlamaya başlar. Tomyris ise Kyros’a bir elçi göndererek savaştan vazgeçirmeye çalışır. Kyros yönetimi oğlu Kambyses’e bırakıp Arakses Irmağı’nı geçer. Massagetleri kandırmak için bir miktar askerini bolca yemek ve şarapla bırakıp asıl savaşçı gücüyle geri çekilir. Massagetler bu hileye aldanarak saldırırlar ve az sayıdaki askeri yendikten sonra buldukları yiyecek, içeceklerle kendilerine bir şölen tertiplerler. İyice doyup yerlerinden kalkamaz hale gelince de, Kyros saldırıya geçer ve pek çoğunu öldürür. Massaget ordusunun yaklaşık üçte biri yok edilmiştir. Bu arada Tomyris’in oğlu Spargapises’i de esir alırlar, ancak oğlu kendini öldürür.
Tahminen M.Ö. 528’de Tomyris, Kyros’un üzerine yürür, galip gelir. Tomyris savaş meydanında kanla dolu bir tuluma, Kyros’un kesik kafasını koyarak intikam aldığı rivayet edilir. Hatta başını gövdesinden Tomyris’in ayırdığı düşünülür.
3. Raziye Begüm Sultan (? – 1240)
Raziye Begüm, Sultan Şemseddin İl-Tutmuş’un Terken Hatun’dan doğan kızıdır. Küçük yaşlardan itibaren devlet işleriyle ilgilenen Raziye’yi fark eden babası, saltanatını ona devretmeye karar verir. İltutmuş’un 12 oğlu, iki kızı vardır; büyük kızı evlidir. Raziye Begüm ise uzun bir süre evlenmez. İl-Tutmuş, ona Kurat-ul Aynım (Göz Bebeğim) diye hitap eder.
“Oğullarım gençlik zevkleriyle vakitlerini öldürmektedirler ve hiçbirinde devleti yönetecek kabiliyet yoktur” diyen İl-Tutmuş’un ölümünden sonra, devletin başına bir kadın istenmez ve kardeşi Rükneddin Firuz getirilir. Devleti yönetecek niteliğe sahip olmayan kardeşi eğlence ve sefaya dalar. Raziye halka “Sultan küçük kardeşimi öldürdü, şimdi de beni öldürmek istiyor” deyince halk, ordu ile birlik olup, Raziye’yi tahta çıkarır. 1236 ila 1240 yılları arasında Delhi Türk Sultanlığı’nı (Hindistan) yönetir. Raziye döneminde Delhi iyi bir yönetime kavuşur. Kaynaklarda Raziye’nin askerî ve siyasi deha sahibi olduğu, yay kuşandığı, ata bindiği, yüzünü örtmediği yazılır. Toplantılara ve halkın arasına yüzü açık olarak katılması eleştirilere sebep olur.
Raziye Begüm, iyi bir şair olarak da bilinir, bir divanı vardır.
“Ey şirin gel, muhabbet yoluna adım atma, bundan sakın.
Sen yoksa bu yolda Ferhad’ın başına gelenleri işitmedin mi?”
Raziye’nin saray dışına erkek kılığında ve yüzü açık, peçesiz çıkması devletin üst kadrolarının tepkisine yol açar; karışıklıklara neden olur. Bütün bu kargaşa Raziye’nin nüfuzunu kırar ve tahtan indirilir (1240) yerine kardeşi Behram Şah geçer.
Bazı kaynaklarda ölümü konusunda değişik bilgiler yer alsa da, Tabakat-i Ekberi isimli kaynağa göre Hindular tarafından öldürülür (14 Ekim 1240). İktidar için birkaç saldırıda bulunsa da başarılı olamaz, tek başına kalır. Aç ve susuz kalan Raziye, bir Hindu çiftçiden istediği ekmeği yedikten sonra yorgunluğun etkisiyle uyuduğu bir sırada üzerindeki değerli elbiselerine göz diken Hindu çiftçi tarafından öldürülerek, bir tarlaya gömülür. Daha sonra Raziye’nin teşhis edilen cesedi, dini törenle aynı yere tekrar defnedilir. Üzerine bir kubbe de yapılan Cemne Nehri kenarındaki bu kabrin bir ziyaretgah haline geldiğini İbn Battuta yazar.
4. Terken Hatun (? – 1094)
Terken unvanıdır aslında. Batı Karahanlılar’ın kurucusu İbrâhim Tamgaç Han’ın kızı olduğu tahmin ediliyor. Melikşah’ın, Celâlüddevle ve’d-din lakabı nedeniyle Celâliye Hatun diye de anılır. Türklerde, tengriken (dindar) kelimesi terkene dönüşür, erkeklerde kullanılırken sonra kadınlar için kullanılan il bilge bırakılıp yerine terken kullanılır.
Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın karısı olan Terken Hatun’un 4 çocuğu dünyaya gelir. Çok hırslıdır, oğlunu tahta çıkarabilmek için kocasıyla, veziri Nizam-ül Mülk’ün arasını açar, çünkü Nizam-ül Mülk diğer veliaht Berkyaruk’u destekler. Bağdat’a giden Melikşah’ı takip eden Nizam-ül Mülk, Batınîler tarafından katledilir. Sultan Melikşah Bağdat’ta, Halife ile halifelik veliahtının kim olacağı konusunda bir anlaşmazlık yaşar, vezirinden 35 gün sonra zehirlenerek öldürülür. İki ölümde, 5 yaşındaki oğlu Mahmud’u tahta geçirmek isteyen Terken Hatun’un etkili olduğu şüphesini hissettirir.
Terken Hatun, oğlunu sultan ilan eder; Nizam-ül Mülk taraftarları ise Berkyaruk’u, sultan ilan eder. Terken Hatun, Berkyaruk’u yakalatmak ister, iki taraf arasındaki savaşı Berkyaruk kazanır, Terken Hatun bu kez Azerbaycan Valisi’ni Berkyaruk’a isyana teşvik eder; yine Berkyaruk kazanır. Suriye Meliki Tutuş ile anlaşıp Berkyaruk alaşağı etme isteği hastalığı sebebiyle gerçekleşmez, 1094’te ölür. Dîvânu Lugâti’t-Türk terkeni, sultan, hakan, kendisine itaat edilen diye yazar. Kutadgu Bilig ise hükümdarlık yetkisiyle ilişkilendirir. Selçuklu ve Harzemşahlar’da terken unvanlı kadınlar oldukça çoktur. Diğer meşhur Terken Hatunları anlatmazsak olmaz.
- Harzemşah İl Arslan’ın karısı, 2. Terken Hatun ise kocası ölünce oğlu Sultan Şah’ı tahta oturtur ancak İl Arslan’ın diğer oğlu Alaaddin Tokuş buna karşı çıkar, aldığı desteklerle başarılı olur ve 1174’te üvey annesini öldürtür.
- Alaaddin Tokuş’un, güzelliği ile bilinen eşi Kıpçak Türk’ü 3. Terken Hatun ise oğlu Muhammed üzerinde oldukça etkiliydi. Yedi katibinin olduğu, mührünün üzerinde din ve dünyanın koruyucusu, Türklerin prensesi, bütün kadınların melikesi yazıldığı söylenir. Harzemşahlar ile Çingizliler arasındaki Otrar Savaşı’nda esir alınır, Karakurum’a götürülür, 1233’te orada ölür.
5. Hürrem Sultan (? – 1558)
Osmanlı tarihinin en önemli kadın figürlerinden Hürrem Sultan’ın tam doğum yılı bilinmese de 1500 yılında doğduğu tahmin ediliyor. Ona harem adetlerince verilen Farsça hürrem adının anlamı sevinçli, şen, mutludur.
Hürrem Sultan, yani Batılı kayıtlara göre Roksalana bugünkü Galiçya bölgesinden esir alınan bir papazın kızı. Ortodoks da olabilir. Genç yaşta Kırım Hanı’nın saraya yolladığı bu hediye, zekasıyla dikkat çekti.
Kendisiyle ilgili yazdığımız yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
6. Kösem Sultan (? – 1651)
Kösem Sultan, kuşkusuz Osmanlı tarihinin en çarpıcı kadınlarından biri. I. Ahmed’in Hasekisi, IV. Murad’la, Sultan (Deli) İbrahim’in annesi, IV. Mehmet’in babaannesidir. Kösem Valide, Mahpeyker, Hatice Mahpeyker, Kösem Sultan, Büyük Valide Sultan ad ve sanlarıyla tanınmıştır. Osmanlı Hanedanı kadınları arasında bir tek o, padişahlık yetkisini, taht değişikliğine onay verecek düzeyde kullanmıştır.
1603’ten 1651’e dek uzanan yaklaşık yarı yüzyılı bulan saltanatında, sarayın en nüfuzlu kadını olmuştur. Ama Osmanoğulları’nın kritik bir fetretini de atlatabilmesini sağlamıştır. Küçük yaşta cariye olarak girdiği sarayda, Valide Sultanlık mertebesine kadar yükselen Kösem Sultan’ın hayatından ilginç detayları burada okuyabilirsiniz.