Fransızca janr sözcüğü, tür, çeşit ve cins anlamlarına gelir. Rönesans Dönemi’nde epik, dramatik ve lirik gibi edebiyat biçimleri için kullanılmıştır. Sonradan resim sanatının dinsel konular ve tarihsel konulardaki resimleri, portre, manzara ve ölü doğa gibi geleneksel biçimleri için de geçerli bir anlam kazanmıştır.
17. yüzyıla kadar olan dönemde yaygın resim türleri, dinsel ve tarihsel konular ile portredir. 17. yüzyılla birlikte ölü doğa, manzara ve janr resmi yaygınlık kazanmıştır. 17. yüzyıldan itibaren her türlü insan eylemini ve güncel yaşayış biçimini gerçekçi bir anlayışla betimleyen resim ya da üslup biçimine janr tanımı kullanılmaktadır.
Sennedjem ve eşinin yaşamdan sonraki tasviri, M.Ö. 1150
Janr ya da gündelik yaşam resimlerinin ne zaman ortaya çıktığına bakarsak, bu konuyla ilgili ilk örneklere Eski Mısır mezarlarının duvarlarında rastlanır. Hasat sahneleriyle Mısır mezar resimleri, atletlerin eğitimleriyle Yunan vazoları, çobanların ya da gezgincilerin anlatıldığı Çin rulo resimleri buna örnek verilebilir. Roma Dönemi’nde Güney İtalyalı sanatçılar, hem soylu hem de soylu olmayan tabakaya ait temaları, ev ve aile yaşamı sahnelerini, sokak sahnelerini, tiyatro konularını ve benzeri konuları işlemişlerdir.
Tapınakta İsa, atmacayla avlanma, 1310-20
Günlük yaşam resimlerinin gerçeğe bağlı ve ayrıntıya dayalı örneklerinden biri de İngiliz mezmur (dini kitap) kitabıdır. Resimde sayfanın üst tarafında İsa’nın tapınakta bilginlerle konuşması, sayfanın altında ise at üstündeki erkek ve kadın, erkek çocuk, ördeklerden birini yakalayan atmaca ile yaban ördeği avı tasvir edilmiş.
Jean le Tavernier, Şarlman’ın fetihlerinden bir sayfa, 1460 dolayları
Resimde kentin giriş kapısı ve iç kısmı minyatür resminin özelliklerine dayanarak aynı düzlemde resmedilmiştir. Kentin kapısının önünde mallarını satmaya çalışan, bugünün deyimiyle işportacılar yer almaktadır. İşportacıların etrafında sohbet eden ve tezgahtaki malları inceleyen halktan insanlar yer almaktadır. Hemen üstte soylu bir adam, ava gitmek üzere elinde atmaca tutmaktadır ve etrafında zengin insanlar durmaktadır. En üstte ise sipariş edilen kitabı sahibine sunan sanatçı izlenmektedir.
Michelangelo Merisi da Caravaggio, La Buona Ventura, 1597
Caravaggio’nun sanat yaşamının başlarında gerçekleştirdiği Falcı adlı resmi, janr resminin ilk örneklerindedir. Janr resmi konu olarak güncel uğraşlar, gelenekler, toplumsal yaşamla ilgili öyküsel, duygusal, komik durumları ele alır. Ressam, resimde figürleri idealleştirmeden olduğu gibi resmeder. Bu tür resimde her sanatçının konuya bakış açısı farklıdır. Bu anlayışta gerçek tema konu değil, yer alan olayı biçimlendiren koşullardır. Orta sınıftan kişilerin ve köylülerin günlük yaşamlarını anlatırken, eleştirmek ya da onları yüceltmek söz konusu değildir. Gerçekçi bir üsluba dayalı olan janr resminde mecaz, simge, eleştiri gibi unsurlar kullanılmaz. Her türlü dramatik, duygusal, romantik ve tarihsel unsurlar en aza indirgenerek kullanılır.
Pieter Bruegel, Peasant Wedding, 1568
Köylülerin yaşam biçimlerini büyük coşkuyla ele alan Bruegel, janr resminin doğuşunu ve gelişimini etkileyen ressamlardandır. Bruegel’in Köy Düğünü resmi, bir tahıl ambarında geçer. Arka planda iyice yükselmiş saman yığınları görülür. Gelin, mavi bir kumaş parçasının önünde, kafasının üstünde de bir çeşit taç var. Ellerini kavuşturmuş ve yüzünde memnuniyet ifade eden bir görüntüyle sessizce oturuyor. Sandalyede oturan yaşlı adam ve yanındaki kadın, anne ve babası. Sol tarafta görünen kaşığıyla yemeği silip süpüren adam belki de damat. Masada oturan insanların çoğu yalnızca yiyip içmeyi düşünüyor ve henüz düğün ziyafetinin başında olduğumuzu fark ediyoruz. Sol köşedeki bir adam bira boşaltıyor, sırasını bekleyen çok sayıda bira bardağı boş durumda, sepette duruyor. Bu sırada beyaz önlüklü iki adam eski bir kapıdan yapıldığı izlenimi veren bir tablada on tabak yemek götürüyor. Misafirlerden biri tabakları masaya veriyor. Arka planda içeri girmeye çalışan bir kalabalık var. Müzisyenlerden biri, üzgün, umutsuz ve aç bakışla yanlarından geçip giden yiyeceklere bakıyor. Masanın köşesinde herkesten ayrı oturmuş iki kişi var, papaz ve yargıç. Kendi aralarında konuşmaya dalmışlar ve ön planda bir çocuk var, elinde bir tabak tutuyor ve küçücük kafasına çok bol gelen bir kasket giymiş, lezzetli yiyecekleri yalamakla meşgul. Resmin anlatım zenginliğinden, gözlem gücünden çok hayranlık duyacağımız şey, kalabalığın karışık görünmeyecek şekilde düzenlenmiş olmasıdır.
Gabriël Metsu, An Old Woman Asleep, 1657-62
Janr resmi 17. yüzyılda Hollanda’nın Protestan kesiminde büyük beğeni ve yaygınlık kazanmıştır. Felemenk ticaret burjuvazisinin bu tür resmi olumlayan tutumu, janrın doğmasına neden olurken, geleneksel akademilerin bulunmayışı da bu gelişim için herhangi bir engel yaratmamıştır. 17. yüzyılın Felemenk sanatçıları bir yandan portre, manzara ve natürmort gibi resim dallarında ürünler verirken, bir yandan da çeşitli toplantılar, içki alemleri, ev içi yaşantısı, masa başı alemleri gibi janr resmi konularında uzmanlaşmışlardır.
Pieter de Hooch, A Dutch Courtyard, 1657
Çoğunlukla masa çevresinde büyük bir eğlence havası içinde betimlenen bu eserler, bazen bir zenginlik göstergesi bazen de bir grup portresi için konu olarak işlenmiştir. Bu resim anlayışının büyük ustaları Nicholas Maes, Terborch, Gerrit (Gerard) Dou, Pieter de Hooch ve Gabriël Metsu burjuva aile yaşantısını konu alan iç mekanları resmetmişlerdir.
David Teniers the Younger, Smokers In An Interior, 1637
Adriaen Brouwer, David Teniers The Younger ve Adriaen van Ostade meyhanelerdeki yaşantıyı büyük bir başarıyla ve bütün ayrıntılarıyla betimlemişlerdir.
Jean Le Clerc, Nocturnal Concert, 1621-22
Jean le Clerk ile Marten de Vos ahlaksal ve alegorik anlatımları tuvallerine yansıttılar.
Hendrick ter Brugghen, The Gamblers, 1623
Hendrick ter Brugghen de kâğıt oynayanları ve masa başı sohbetlerini konu alan resimleriyle dikkati çekmiştir.
Pieter van Laer, The Flagellants, 1635
Pieter Van Laer gibi 17.yy’da İtalya’da yaşayan kuzeyli sanatçılar da bambocciata olarak anılan küçük boyutlu tür resimleri yapmışlardır. Bu türün en tipik özelliği, köylü ve işçilerin yaşamlarını konu alması, ayrıca kompozisyonları çok sayıda küçük figürle oluşturmasıydı.
Jan Steen, Beware of Luxury, 1663
Resimde, dekoltesinde bir çiçek bulunan kendi dünyasında genç bir kadın yanında bulunan adama şarap ikram ediyor. Erkek omzunun üzerinden, arkasındaki sitem eden kadına alaycı bir şekilde gülümsüyor. Omzunda ördek olan yaşlı adam, elinde bulunan kitaptan yanında bulunan kadına bir şeyler okumaya çalışıyor. Dolaptan para çalan kıza karşı kayıtsız bir şekilde bakan müzisyen, uyumaya çalışan bir kadın ve onu uyandırmaya çalışan bir çocuk ve hemen yanında turta yemeğe çalışan bir köpek ve bir sepetin içinde yoksulluk ve hastalığa işaret eden kılıç ve değnek resimdeki diğer ayrıntılar. Hristiyan ikonografisinde şeytanın imajı olan maymun, saati durdurmaya çalışıyor. Kimsenin ilgilenmediği bebek ise yemeğini yemeye çalışıyor. Adamın elinden düşen gülü koklayan bir domuz, devrilen sürahi ve tıpası çıkmış fıçıdan akan şarap… Burası ev mi? Meyhane mi? Ya da neresi? Emin olmak zor.
Johannes Vermeer, The Milkmaid, 1657-58
Janr resminin en bilinen örneklerinden biri Vermeer’in Süt Döken Kız ya da Sütçü Kız isimli tablosudur. Gündelik hayatın içerisinden şaheserler yaratan Vermeer’in bir hizmetçiyi, büyük bir süt bakracından geniş bir kaba sütü boşaltırken gösterdiği eseri, gösterişli giysiler içindeki kadınlardan farklı bir kadını resmetmesinin yanı sıra, nesneleri biçimlendirmesi sırasında boya kullanımındaki farklılığı ile ayrı bir konuma sahiptir. Resimdeki gerek ekmek gerekse de örgü sepetlerde, sanatçı gerçekçi etkiyi verebilmek için boyayı üç kat halinde uygulamıştır. Örneğin ekmekte, ilk olarak kalın bir tabaka halinde uyguladığı kurşuni beyazın üzerine ince bir kızılımsı sır sürmüş, en son olarak da beyazımsı-sarı rengi küçük vuruşlar halinde uygulayarak gerçekçi görünümü yakalamıştır.
Bu resimde model olarak, evin hizmetçisi Tanneke Everpoel’i kullandığı sanılmaktadır. Diğer resimlerinden farklı olarak, burada hizmetçinin anlık bir hareketi yakalanmamış, adeta bu poz özellikle verilmiş gibi bir izlenim bırakır. Pencereden giren ışık, hizmetçi ve yaptığı iş üzerinde odaklanmıştır. Masanın üzerinde, içinde bütün ekmeğin bulunduğu bir örme ekmek sepeti ile parça halinde ekmeklerden başka, bir de sürahi bulunmaktadır. Pencerenin olduğu duvarda, bir örme sepet ile bir de metal sepet yer almaktadır. Sanatçı farklı dokuları bir arada başarıyla kullanmıştır. Hizmetçinin arkasındaki beyaz badanalı duvarda ise iki çivi ve bazı bozukluklardan başka bir şey yoktur. Yerde ise küçük bir ısıtıcı vardır. Süpürgelikler ise Delft işi çinilerden ibarettir ve bunların üzerinde aletleriyle birlikte zanaatkarlar yer almaktadır.
Georges de la Tour, The Cheat With The Ace of Clubs, 1630-34
17. yüzyıl Fransız sanatının başyapıtlarından biri olan Georges de La Tour’un Karo Aslı Dolandırıcısı, bu tür resmin bilinen örneklerinden. Georges de la Tour yıllarca unutulur, ta ki 20. yüzyılda Velazquez, Zurbaran ya da Vermeer’e atfedilen eserleri keşfedilene kadar. Barok ressam La Tour, resimlerinde hacimleri ve ışığı yalınlaştırır. Küp benzeri figürleri, karanlık mekanların içinden adeta heykelmiş gibi çıkar, bir meşale ya da mumla aydınlatılmış halleriyle mistik ve gerçeklikten koparılmış olarak belirir. Resimde, sağdaki genç düşünürken, diğer üçünün ona karşı komplo kurduğu gerçeğinden habersizdir. La Tour’un sahneyi ifade ettiği görsel dil etkileyicidir. Resmin gerginliği ve üç kişinin paylaştıkları sır çeşitli bakışlarla yaratılmış. Aslında kimse birbirine bakmıyor olsa da, göz bebeklerinin yeri ve ellerinin yakınlığı onların işbirliğini simgelemektedir. Soldaki adamın sırtı izleyene dönük olmasına rağmen, kartlarını izleyiciye göstererek adeta ipucu verir.
Honoré Daumier, The Third-Class Carriage, 1863-65
Fransız ressam Honoré Daumier de trende yolculuk yapan insanları resmettiği Üçüncü Sınıf Taşıma adlı resminde, yaşlı kadının yılların ve zorlu şartların izini hissettiğimiz bir yüz yapısı var. Sanatçı bu durumu daha iyi anlamamızı sağlamak için, yaşlı kadının gözlerini, gözlerimizle buluşturur. Öte yandan, kucağında tuttuğu sepette, muhtemelen yiyecekleri bulunmakta. Ancak kadın tıpkı ibadet edercesine sepetin sapını tutmaktadır ve sepetin içinde bulunanların, sanki onlar için bir kutsiyet taşıdığını hissettirmektedir. Resmin ön planında sol başta oturan kadın bir annenin şefkatini, sıcaklığını, sevgisini, özenini hissettirmektedir. Kadının gözü, tek ilgi noktası olan çocuğundadır. Resmin ön planında, yaşlı kadının yanında oturan, sırtını koltuğa dayamış, başı yana düşmüş, uyuyan bir çocuk görmekteyiz. Çocuğun sol eli onun için önemli olduğunu düşündüğümüz kutuya doğru uzanmaktadır. Kutunun üzerinde ise çocuğa ait olduğunu sandığımız bir şapka bulunur.
Le Nain Brothers, Peasant Family, 1640
Fransız Antoine ve Louis Le Nain kardeşlerden hangisinin yaptığı bilinmeyen resimde, köylü ailenin erdemliliği, ahlakı, sadeliğine dair öğeler mevcut. İyi bir aile olduğunu hissettiriyor izleyende. Ailenin birkaç neslinden bireyi bir arada görüyoruz. Bir köpek ve kedinin de bulunduğu oldukça sade bir dekorasyon söz konusu. Enstrüman çalan bir çocuk görüyoruz. Resimde ferah bir hava var, bunun nedeni kullanılan renklerin basitliği ve sadeliği. Daha çok kahverengiler, bejler, biraz gri ve kırık beyaz, çok az yeşil dışında başka renk kullanılmamış. Sanatçı, kıyafetlerin arasından ışığı geçirmek için renklerin tonlarını kullanmış. Karakterler ön planda, sağ taraftan kırılarak gelen bir ışık var ve ışık ve karanlık arasında güçlü bir kontrast var. Kadın figürlerinin yüzlerinin sağ tarafları aydınlık, sol tarafları gölgede kalmış. Bunun psikolojik bir etkisi sözkonusu. Rembrandt’ın yüzlerde ışık ve gölgeyi kullanarak psikolojik derinlik kattığı resimlerini hatırlatıyor. Arka planda şöminenin önünde duran bir çocuk görünüyor. Kumaşların tekrar eden katları ve çizgileri resmi tuval boyunca takip etmemizi sağlıyor. Resimdeki sadelik, kıyafetler ve dekorasyonun yanında masadaki şarap, tuz ve bir dilim ekmekle betimlenmiş.
Gustave Courbet, Bonjour, Monsieur Courbet, 1854
Realizm akımının adını koyan Gustave Courbet, kendisini sırtında resim malzemeleriyle kırda yürürken resmetmiştir. Bir dostu ve yardımcısı onu selamlıyorlar. Bir ressamın, kendini adeta bir serseri gibi ceketsiz betimlemesi, saygıdeğer ressamlara ve onların hayranlarına bir hakaret gibi gelmiş olmalıdır. Aslında Courbet’in uyandırmak istediği izlenim de buydu. Tablolarının zamanın geçerli alışkanlıklarına karşı bir başkaldırı olmasını, kendini beğenmiş kentsoyluları şaşkına çevirmesini, geleneksel kalıpların ustaca kullanımına karşı ödün vermeyen sanatsal içtenliğin değerini haykırmasını istiyordu. Courbet, 1854’te yazdığı bir mektupta şunları söylüyor: “İlkelerimden kıl payı olsun sapmadan, vicdanıma bir an olsun yalan söylemeden, yalnızca kendi sanatımla yaşamımı kazanacağımı umut ediyorum.” Courbet’in kalıplaşmış etkilere bilinçli olarak sırt çevirmesi ve dünyayı gördüğü gibi resmetme kararlılığı, birçok sanatçıyı, alışılmış yöntemlere karşı koyarak, sadece içlerinden gelen sanatsal sese kulak vermeye cesaretlendirmiştir.
Sir David Wilkie, The Blind Fiddler, 1806
Janr resmi, yapısı gereği üslupsal bir evrim geçirmiş değildir. Resim sanatının geçirdiği gelişimden yalnızca belli bir yere kadar etkilenmiş, 20. yüzyılın başlangıcında resmin konusunun önemini yitirmesine değin varlığını sürdürmüştür.
Kaynak
Günlük Yaşam Resmi