Turgut Uyar, Nazım Hikmet, Edip Cansever başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinin eller için yazdıkları şiirleri, yine ellerin resmedildiği tablolarla birlikte derledik.
1. Eller İlahisi, Gülten Akın
Ellerini görsem oğlumun
Uzun esmer parmaklı ellerini
Onları özlüyorum
Üç yaşına yağan karda
Kızarmış, ısıttım öpe hohlaya
Ozanca el-ücra çağrışımı yapan
Alucra kışları
Bir elim elinde sabaha dek
Öteki yorganının üstünde
Üşümezdi artık örttüm sardım ya
Görsem ellerini oğlumun
Ardında bağlı durmasa
Kalmasa Alucra sisler içinde
Gevaş’a kurtlar inmese
Cano kızak yap oğluma
Uçar gider göle doğru
Çığ düşer, Artos’a salma
Ellerini görsem oğlumun
Dizgini tutarken atının üztünde
Sağrısı yelesi al ürpermede
Ferhan usul usul titrese
Ellerini görsem oğlumun
Yeşil söğüt dalını incelikle
Kuş sesleriyle değiştiğinde
Beş yaşında çalışkan ellerini
Uçtu gitti kitapların ardında
Uçtu gitti kalemlerin ardında
William-Adolphe Bouguereau, The Shepherdess, 1873
2. Bu Eller Miydi?, Fazıl Hüsnü Dağlarca
Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken…
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan!
Émile Munier, Girl Holding A Dove, 1886
3. El Tutuşa Tutuşa, Can Yücel
Ne kadar çok elimiz varmış meğer
İlkin, senin elinle tutuşan benimki
Sonra çocuklarınki
Gençlerinki
Tekel işçilerininki
Sonra, ellerin elleri…
Ne kadar çok elimiz oldu, baksana
Tutuşa tutuşa
Bir orman yangını gibi
Nicolas de Largillière, Études de mains
4. Kaybola, Edip Cansever
Bilmem mi ellerin vardır, umuttan yuvarlar çizerler
Bakılan bir şeydir el, boşluğu dengede tutan
Bir uzantıdır işte umutla insan arası
Bir yönüdür ne belli, görmekle anlaşılan
Geceden gün yapılan o sevişme yakınlığında
Eugene de Blaas, The Italian Seamstress
5. Elleriniz ve Yalana Dair, Nazım Hikmet
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
ve aç çocukların dargın yüzlerine benzeyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli, hafif,
sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi,
halbuki açsınız,
etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
insanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın…
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
söz yalan söylüyorsa,
ses yalan söylüyorsa,
ellerinizden geçinen
ve ellerinizden başka her şey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Quentin Metsys, The Lender and His Wife, 1514
6. Gül, Cemal Süreya
Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Adolphe Etienne Piot, Jeune Femme
7. Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl Da Sıcak, Cezmi Ersöz
Ellerinden utanıyorsun,
benim mutlu olmaktan utandığım gibi…
Gösterişli bir vitrin gibisin,
ağladığını bir tek sen biliyorsun.
Ağladıkça daha da ışıldıyor sahipsiz güzelliğin.
Bense hep yoldayım. Evim hiç olmadı. Kaçıyorum…
Sahipsiz güzelliğinin verdiği acıdan kaçıyorum.
Kaçmaktan kaçıyorum.
Hiçbir şey istemiyorum,
belki utandığın ellerini sadece…
Ellerin vitrinin dışında, nasıl da masum, sıcak.
Alışmamışım mutlu olmaya ben,
ellerini vitrine koyup, kendimden kaçıyorum…
Eglon Hendrik van der Neer, Judith, 1678
8. Önce Ellerin, Ümit Yaşar Oğuzcan
Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle
Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam
Kovdu çevremden bütün kötülükleri
Önce ellerin
Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam
Bilmezdim eskiden ben bu şafakları
Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Bir mutluluk yayılır avuçlarından
Önce ellerin
Benim dinlediğim ellerinin türküsü.
Yağmur mu yağan öyleyse dinle
Islandım, üşüdüm senden uzakta, beni bırakma
Tut ki sensizlik bir ölüm başka türlü
Önce ellerin
Önce ellerin geliyor aklıma.
Bir büyük resim çiziyorum gökyüzüne, seyret
Şu bulut ellerin işte, mutlu, serin, beyaz
Ne güç bu rengi bulmak, bu rengi vermek sana
Önce ellerin
Ellerin bir duygudur anlatılmaz.
Gün olur hüzünlü bir musikidir duyduğum
Ellerinde keman telleri, piyano tuşları
Öyle bir yaşamaksın ki hiç yaşamamak
Önce ellerin
Önce ellerin sonra bu gözyaşları.
Dupduru yeraltı nehirleri gibi
Öyle aydınlık gülüşün kadar
Her şey bir gün çekilir, biter ve ölür
Önce ellerin
Ve yokluğumuzda sonra ellerin yaşar
Ellerin anlatır sabahın olduğunu
Ellerin yoksa bil ki gece ve karanlık
Mevsimler onlarla değişiyor görüyor musun?
Önce ellerin
Anlasana ellerindeyim artık.
Edouard Louis Dubufe, Portrait of Comtesse de Beaussier, 1850
9. Hikaye, Cahit Külebi
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Louise Élisabeth Vigée Le Brun, Marie Antoinette With The Rose, 1783
10. Mona Rosa (Aşk ve Çileler), Sezai Karakoç
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi…
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Jean Auguste Dominique Ingres, Princesse de Broglie, 1853
11. Bakır Tenli Yapraklar, İsmet Özel
yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin
o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte
bak, ölüm güzü kıskanıyor
mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin
güze el değdirmeyen ellerin nerde?
Émile Jean-Horace Vernet, Portrait of Louise Vernet, 1830
12. Yokuş Yol’a, Turgut Uyar
sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan
portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar
bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan
padişahlar ve muşlar kanar, darülbedayiler kanar
muş – tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki
orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar
el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
John William Godward, Violets, Sweets Violets, 1906
13. Aşkla Ölüm, İlhan Berk
aşk ki küçük dağ köyleridir
diyordum, yüzünle çıktığım.
uzat ellerini, küçük sürgünüm
uzat bana
el eledir çünkü aşkla ölüm.
John William Waterhouse, Miranda, 1875
14. Bence Malumdur, Attila İlhan
dikenin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
Ellen Montalba, Dreams
15. Bir Soyguncunun Yüzü, Ülkü Tamer
Elinin perdeleri iniktir bu akşam,
İki martı kuşunun yerleştirdiği
Senin sigarayı ürkekçe tutan,
Gittikçe titremeye alışan,
Üstünde dövmeler belirmeye başlayan
Ellerine, iki kuşun yerleştirdiği
Akla gelen her çeşit perdeler
İniktir, solmaktadır bu akşam.
Rembrandt van Rijn, Portrait of Marten Looten, 1632
16. Eller, Ziya Osman Saba
Eller, eteklerde, baygın düşmüş bir ara.
Eller, sarılmış demir parmaklıklara.
Bir elim kalem tutmuş, yazı yazar.
İki elinde kazma, toprağı kazar.
El var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el var yumruk.
Alexander Roslin, Marie Emilie Boucher, 1779
17. Ellere Gazel, Ataol Behramoğlu
Sevdiğim eller bir kadının elleridir
Sımsıcak dokunuşlarının elleridir
Düşlerimi tüy gibi hafifleten
Annemin ya da kızımın elleridir
Erkek yazgımızın hüzünlerini
Paylaştığım babamın elleridir
Bir ömrü birlikte dokuduğumuz
Arkadaşlarımın elleridir
Nice yalnız gecede tutunduğum
Yalnızlığımın ellleridir
Bakışlarımızın ayrılmaz yoldaşı
Ayrılmaların, kavuşmaların elleridir
Sözcüklere kanatlar takıp
Uçuran ozanların elleridir
Ölüme karşı el ele yürüdüğüm
Ölümsüz aşkın elleridir