Hoca Ali Rıza, Nazlı Ecevit, Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere ünlü Türk ressamların eski İstanbul’un semt ve sokaklarını resmettikleri en önemli tablolarını derledik.
Bilmeniz Gereken 16 Türk Ressam ve Tabloları yazısı, bizim en sevilen yazılarımızdan. Türk ressamlarla ilgili daha fazla bilgi almak için bu yazıyı da okumanızı öneriyoruz.
1. Hoca Ali Rıza (1858 – 1939)
Fenerli Sokak, Üsküdar
Ressam Hoca Ali Rıza Bey, ömrünü İstanbul’un pek çok semtinin 19. yüzyıldaki muhteşem görünümlerini bizlere gösterebilmek adına resmederek, bir nevi kayıt altına almıştır. Resimlerinde doğup büyüdüğü Üsküdar, İstanbul ve İstanbul’un farklı semtlerinin sessiz köşelerini, kıyı kahvelerini, deniz kıyılarını ve güneşli kayalıklarını tercih eden Hoca Ali Rıza’nın suluboyaları ve guajları, yüz yıl öncesinin İstanbul’unu insanları ve mimarisi ile günümüze ulaştıran en önemli görsel bellek kaynaklarımızdan sayılıyor. “Yegane amacım, İstanbul’un doğal ve tarihi güzelliklerini resmetmek ve böylece onlara birer belge niteliği kazandırarak onları resimler vasıtası ile ölümsüzleştirmektir.”
2. Ahmet Ziya Akbulut (1896 – 1939)
İstanbul, 1918
Asker ressamlarımızdan Ahmet Ziya 1937 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılıncaya ve Atatürk’ün emriyle her ressam oraya birer ikişer eser bağışı yapıncaya kadar keşfedilmeyen bir sanatçı olarak kaldı. Resimde perspektif kurallarına uyulmasını isteyen Ahmet Ziya Akbulut, kendi kuşağının ressamları gibi natürmort ve manzara resimlerinden çok tarihsel yapıları öne çıkaran resimlere yöneldi. Çünkü derinlik kavramını, bu tür resimlerde daha belirgin çizgilerle yansıtabiliyordu. Bu nedenle çoğunlukla, camileri belgeleyici bir görüşle tuvale aktardı.
3. Hikmet Onat (1882 – 1977)
Sultanahmet’e Bakış, 1963
Empresyonist akımın Türkiye’deki takipçilerinden olan Hikmet Onat, İstanbul ve Boğaziçi ressamı olarak tanınır. O, sulara, kıyılarla öpüşen denizin maviliklerine hayran bir empresyonistti. Pek az portre yaptı. Tabiatın çekiciliğini ve tutkusunu onun denizli manzaralarında görmek mümkündür. Hep denizli, boğazlı, cami minareleri silüetli olan İstanbul’un görkemli manzaraları onun tuvale geçirdiği şaheserlerdir. İstanbul’un sevgi dolu görünümlerini gelecek kuşaklara yansıtan yegane eserlerdir.
4. Nazmi Ziya (1881 – 1937)
Taksim Meydanı, 1935
Türk Resim Sanatı’nda dönüm noktası ve batıya açılan bir pencere niteliği taşıyan 1914 Kuşağı’nı en iyi temsil eden sanatçı olan Nazmi Ziya, Türk resminde izlenimcilik (empresyonizm) akımının en önemli temsilcisidir. Çok erken kalktığı, tabiatla baş başa kalarak güneşin doğuşunu beklediği bilinmektedir. Onun kadar yeşilliği, ağaçları ve güneşin bunları okşadığı anları tespit edebilen ressam pek azdır.
Bu resminde Nazmi Ziya, Cumhuriyet’in halka sağladığı yaşam standartlarını ve özellikle Türk kadınlarına getirdiği özgürlüğü tuvaline aktarmış. Ayrıca, kentsel modernleşmenin başlıca simgesi olan Taksim Meydanı’nın bir sosyal alan statüsü kazanmasında önemli rol oynayan Taksim Cumhuriyet Anıtı’na özellikle yer verir. Apartmanlar, arabalar, şapkalı kadınlar kadar modern bir unsurdur Pietro Canonica’nın yaptığı 1928 tarihli anıt.
5. Namık İsmail (1890 – 1935)
Moda’dan Fenerbahçe’ye Bakış, 1931
Namık İsmail, Fransa’da empresyonist, Almanya’da akademik, empresyonist ve ekspresyonist ressamlardan etkilenmesine karşın, konuya göre içinden geldiği gibi çalışmayı yeğlemiştir. Sanat yaşamı boyunca, belli bir sanat anlayışı çevresinde ve teknikte olmamış, değişik tarzları denemiştir. Güçlü bir desene sahip olan Namık İsmail, ustaca fırça vuruşları ve sağlam çizgileriyle, realist bir figür ressamı olduğu kadar, izlenimci bir peyzaj ressamıdır.
6. Şeref Akdik (1899 – 1972)
İstanbul Sokağı, 1964
Şeref Akdik temelde izlenimcilik akımı doğrultusunda çalışan 1914 kuşağı ressamlarındandır. Şeref Akdik güçlü deseni ile izlenimci realist çizgide eserler vermiştir. Portre, natürmort, peyzaj ve figür düzenlemelerinden oluşan büyük boyutlu kompozisyonlar yapmıştır. Anadolu insanının yaşamını konu aldığı figür düzenlemelerinde ve portelerinde akademik-realist anlayışa bağlı kalmış, ancak Anadolu ve İstanbul’un çeşitli köşelerinden suluboya tekniği ile gerçekleştirdiği peyzajlarında izlenimci üsluba daha yakın çalışmıştır.
7. Cevat Erkul (1897 – 1981)
Beylerbeyi İskelesi, 1938
Boğaziçi görünümleriyle tanınan Cevat Erkul, Hikmet Onat’ın üslubuna duyduğu yakınlığı kendine özgü renk ve ışık değerleriyle besleyen ve geliştiren bir sanatçıdır. Kent ve deniz tutkusunu unutulmaz kompozisyonlarla resme yansıtmıştır. Özellikle gün batımına yakın saatlerde, nesne ve figürleri kuşatan ışığı çok iyi analiz eden Erkul’un peyzaj yaklaşımı, Boğaziçi görünümlerinde sıkça rastladığımız coşkulu ve renkli genel ifadenin biraz dışında kalır. Daha gerçekçi duyuşlara kucak açan bu tavır, oldukça duygusal bir karakterde kendini sunar.
8. İbrahim Safi (1898 – 1983)
Galata Kulesi Sokağı
Nahcivan doğumlu İbrahim Safi, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Kafkasya’da savaşan ordu ile Türkiye’ye geldi. 1918’de ise ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Klasik ve gerçekçi çizgilerle izlenimci duyarlığı birleştirdi. Resimlerinde renkçi bir anlayışla, işlek fırça vuruşları kullandı. Çallı kuşağının portre, ölü doğa ve manzara geleneğine bağlı kaldı. Konuları arasında kırsal kesim ve kent görünümleri, günlük yaşam sahneleri, halktan özgün kişilerin tiplemeleri, folklorik düzenlemeler, belgesel, tarihsel nitelikli yapıların yanı sıra değişik Avrupa kentleri İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Antalya, Kilyos gibi yörelerden sokak, cami, kale içi evleri gibi zengin bir izlenim birikimi yer aldı.
9. Şevket Dağ (1876 – 1944)
Kapalıçarşı
“Ben bir tabloya başladığım zaman yanımda top patlatsalar, yetmiş yedi mahallenin bekçisi etrafımı sarıp yetmiş yedi davulu hep birden tokmaklasalar umursamam bile. Mesela oturup Kapalıçarşı içinde resim yaparım… Hem de ta ortasında… Düşünün o kalabalığı, düşünün çarşının ortasına kurulup resim yapmayı… Etrafım mahşer olsa aldırış bile etmem. Sanatta utanmak, sıkılmak, pısırıklık etmek mevzuubahis değildir.’’ Şevket Dağ, Türk resim sanatında enteriyör (iç mekan) ressamı olarak tanınmıştır. Sanat yaşamı boyunca pek çok manzara, peyzaj ve natürmort temalı yapıtlar üretmiş sanatçının en karakteristik yanını ise iç mekan temalı eserleri oluşturmuştur. Resimlerinde kendine özgü bir imza kullanmıştır. Eserlerini palet ve fırça biçiminde imzalayan sanatçı, Rumelihisarı’nda bulunan yalısının dış cephesine de palet ve fırça yaptırmıştır.
10. Naci Kalmukoğlu (1898 – 1951)
Ayasofya
İstanbul’a göçmen bir Beyaz Rus olarak gelen Naci Kalmukoğlu (Nikolai Kalmikoff), ülkesinde resim eğitimi almış ve İstanbul’da da hep bir ressam olarak yaşamıştır. Kalmukoğlu’nun önem verdiği konular arasında tarihi olaylar ve zengin doğa başta gelirdi. Resimlerin arka planlarında, İstanbul’un tarihi semtlerini, Boğaziçi’ni ve Adalar’ı kullandı. Naci Kalmukoğlu’nun sanat akımlarının hiçbirine belirgin bir bağlılığı yoktu.
11. Halil Paşa (1857 – 1939)
Bostancı Sahili’nde Gezinti, 1899
Halil Paşa her tür resim yapmıştır. Fakat manzaraları çoğunluktadır. Bunların bir kısmı tarihi belge niteliğindedir. Hoca Ali Rıza nasıl Boğaziçi’ni, Üsküdar’ı belgelemişse Halil Paşa da Çengelköyü, Beylerbeyi’ni, İstanbul Boğazı’nı, Bostancı’yı, Erenköy’ü, Pendik kıyılarını, Ankara’yı ve hatta Mısır’ın çeşitli yerlerini bile belgelemiştir. Bütün bunlara rağmen ister belgesel, isterse de sanatsal nitelikli olsun Paşa’nın manzaralarında üslup birliği görülmez. Halil Paşa’nın 1900’lerden sonra yaptığı çoğu resminde empresyonist özellikler görülür. Fakat sanatçı bu tür resimlerinde bile nesnelerin ayrıntılarından, çizgiden, hatta modelden vazgeçmek istemez. O, akademik gerçekçilikle izlenimcilere özgü nitelikleri, renk tazeliğini, suların, havanın saydamlığını, parıltısını, güneş tadını ve boya hamurunu birleştirmek ister. Bostancı Sahili’nde Gezinti, bu tür çalışmalarına yani güneş ışığının nesneler üzerindeki etkisini yansıtan eserlerine örnektir.
12. Ali Sami Boyar (1880 – 1976)
Boğaziçi’nden
Ali Sami Boyar, suluboya eserlerinin büyüklüğü ile tanınıp eserlerine duygu ve düşüncelerini kendine özgü bir sanat karakteri ile yaratmış olan gerçekçi bir ressamdır. Suluboya, karakalem, pastel, tarama, yağlı boya teknikleriyle yapılmış pek çok eser veren ve eserlerinin büyük bir kısmı tarihi belgesel değer taşıyan Ali Sami Boyar’ın portre, peyzaj ve natürmort başta olmak üzere hemen her türde resim yaptığı bilinmektedir. Halide Edip Adıvar’ın kız kardeşi Belkıs Hanım’la evlenir. 1925 yılında Cumhuriyet’in ilk pulları ve 1926’da ise ilk paralarının her ikisinin de ressamı, açılan yarışmada birinci olan Ali Sami Boyar’dı.
13. Nazlı Ecevit (1900 – 1985)
Salacak ve Kız Kulesi, 1958
Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit, Meşrutiyet Dönemi’nde kızlar için açılan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk öğrencilerindendi. Ankara ve İstanbul’da resim öğretmenliği yapan Ecevit, tarzını özgün fırça darbeleriyle tuvale aktarmıştır. Mesleği ile ilgili derneklerde başkanlık yapmış, manzara, portre ve ölü doğaları ile tanınmıştır. 1922-1947 yılları arası verdiği aradan sonra tekrar resme başlamış. Eserleri çoğunlukla yağlıboya, suluboya, pastel ve karakalemdir.
14. Muhittin Sebati (1901 – 1932)
Atik Ali Paşa Camii
Darüşşafaka’da öğrenci iken o dönemde aynı okulda okuyan ve kendisi gibi resimle ilgilenen Mahmut Cuda’yla tanışması ve arkadaş olması ve de resme olan ilgisinin gün geçtikçe artması sonucunda, Cuda’nın Sanayi-i Nefise Mektebi’ne gitme önerisini değerlendirdi ve 1921 yılında kayıt yaptırarak Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. Önce kendi olanaklarıyla kısa süreli Paris’e giden sanatçı, daha sonra açılan burs sınavını kazanarak burslu olarak 1925 yılında tekrar Paris’e gitti. 1901-1932 yılları arasındaki kısacık ömrüne çağının ilerisinde yapıtlar sığdırabilmiş bir ressam ve heykeltraştır Muhittin Sebati.
15. Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911 – 1973)
Salı Pazarı, 1938
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun İstanbul görünümleri, bir manzaranın dokunulmaz güzelliğini betimlemekten çok uzaktır, bu eşsiz güzelliğe sahip olan coğrafyanın ve tarihinin içinde, tam da kalbinde yaşamaktır. Gözlemlerin ressamıdır Bedri Rahmi. İnsanların önünden geçip gittiği görünümleri, yüksek çevre algısıyla durmaksızın gözlemlemektedir. Sokaklar, pazarlar, insanlar, semtler, sahiller, ağaçlar onun izleme alanlarıdır. İzlemekten sıkılmadığı, her baktığında başka görünümler yakaladığı, beliren sayısız ayrıntının resme dönüştüğü milyonlarca görünüm.
Kaynak
Art Point Gallery Müzayede, antikalar.com, Ahmet Ziya Akbulut kimdir?
harika
Bebek cesmesi 1922 bebeğin neresinde. Acaba.