Hollandalı post-empresyonist ünlü ressam Vincent van Gogh, 37 yıllık yaşamının sadece son 10 yılında resim (2000’e yakın) yaptı. En ünlü resimlerini ise son 2 yılında yaptı. Bu ünlü resimlerden 5 tanesini ve her bir resmin hikayesini özetledik.
1. Arles’teki Yatak Odası (Bedroom In Arles), 1889
Van Gogh yatak odasını resmeden neredeyse birbiriyle aynı üç farklı resim yaptı. Van Gogh için bu resim, farklı renklerle mutlak sükuneti tanımlıyordu. Şu anda Amsterdam Müzesi’nde bulunan ilk resim, Ekim 1888’de yapıldı ve Van Gogh hastanedeyken meydana gelen bir sel sırasında hasar gördü.
Neredeyse bir yıl kadar sonra Van Gogh bu resmin iki kopyasını daha yaptı. Bunlardan birincisi, ilkiyle aynı boyda ve şu anda Chicago’daki Art Institute’da bulunuyor.
Annesi ve kız kardeşi için yaptığı resim ise daha küçük boyda ve şu anda Paris’te Musée d’Orsay’da bulunuyor.
Bu versiyonlarda, zemin kaplamasının, duvar dokularının, sehpanın üzerindekilerin, duvarda asılı portrelerin değiştiğini görüyoruz. Zemin renginin değişimi, ilerlemiş ruhsal bunalımının göstergesi olarak sayılabilir. En son yaptığı versiyonda, duvardaki portrelere kendini ve kız kardeşini yerleştirir.
Van Gogh Müzesi’nde bu yatak odası ilk versiyona uygun olarak yeniden dekore edilmiş, bu fotoğrafa bakabilirsiniz.
2. Yıldızlı Gece (The Starry Night), 1889
Yıldızlı Gece muhtemelen Van Gogh’un en ünlü ve üzerine en fazla tartışma yapılan resmidir. Van Gogh’un boyaları kullanmadaki özgün tekniği ve kendine has fırça darbeleri ile hemen fark edilen bu resim pek çok şiire, romana konu olmasının yanı sıra Don McLean’in ünlü şarkısına da ilham kaynağı olmuştur.
Van Gogh, Yıldızlı Gece resmini Saint-Remy’deki akıl hastanesinde yatarken ve sıkça gelen nöbetler yüzünden akıl sağlığının çok da düzenli olmadığı bir zamanda yaptı, odasının camından güneşin doğuşunu izlemiş ve çok etkilenmişti. Bu konuda, Van Gogh’un bu resmi gerçeğine bakarak değil, yalnızca hayal gücünü kullanarak yaptığını söyleyen görüşler de mevcut.
Bir görüşe göre, Ay’ın ve Venüs’ün görünmesini, kardeşine yazdığı mektupları göz önüne alarak, araştırmacılar 25 Mayıs 1889’da saat 04.40’ta gökyüzünün bu görünümde olduğunu belirlemiş ve Van Gogh’un bu tabloyu güneşin doğuşunu izleyerek yaptığını öne sürmüşlerdir.
Bu eser, Van Gogh’un yıldızları resmettiği ilk tablosudur. Diğeri ise, Ren Nehri’nde Yıldızlı Bir Gece tablosudur.
Ren Nehri’nde Yıldızlı Bir Gece (Starry Night Over the Rhône), 1888
3. Kafe Terasta Gece (Cafe Terrace At Night), 1888
Van Gogh bu resmi yapmaya, bu kafeyi gece gördüğünde karar vermiş. Renklerinden çok etkilendiği için, resmi gözünün gördüğü şekilde, az ışık altında gece yapmaya karar vermiş. Van Gogh mektubunda bu resimden şöyle bahsediyor:
“Yıldızlı bir akşamda o kafenin dışarıdan görünüşü, en az yıldızlar kadar parlak. Tabloyu karanlıkta gördüğüm renklerle resmedeceğim. Kafenin sarısı benim gördüğüm sarı olmayabilir, hatta yerdeki taşların rengi başka bile olabilir… Şu bir gerçek ki, gece ışığında yeşil yerine mavi görebilirim, lilayı mor seçebilirim. Ama beyaz ışıktan, mum ışığına geçtiğin zaman en zengin sarıları ve turuncuları yakalayabiliyorsun.”
4. Ayçiçekleri (Sunflowers), 1888
Ayçiçekleri, Van Gogh’un dünya çapında en popüler olan eserlerindendir. Van Gogh’un ilk yaptığı seride, olgunlaşmış kesik ayçiçeklerinin bir zemin üzerinde resmedildiği görülür.
İkinci seride ise, vazoda farklı sayılardan oluşan ayçiçekleri görüyoruz.
Gauguin’in kendisini ziyaret edeceğini öğrenen Van Gogh, onu etkilemek ve onun kalacağı odayı dekore etmek amacıyla ayçiçeği resimleri yapmaya karar verir. Bu ayçiçeği denemelerini Gauguin çok beğenir. Ancak, aralarındaki ilişki yaşadıkları bir tartışma sonucu Van Gogh’un sinir krizi geçirip kulağını kesmesi ve ardından akıl hastanesine kaldırılmasıyla son bulacaktır.
Gauguin’i etkilemenin yanında, bu resimler sayesinde Van Gogh ayçiçeklerini kendi sembolü haline getirmiştir (tıpkı Monet’in nilüferleri gibi).
Vazodaki ayçiçeklerinin üçüncüsü 1888’de yapıldı ve şu anda Londra’da National Gallery’de. Sonuncusu ise 1889’da yapıldı ve Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde. Vazonun üzerinde ressamın “Vincent” şeklinde imzasını görebilirsiniz. İmza ilk versiyonda vazoun alt kısmında, son versiyonda ise üst kısmında.
Henüz açmamış, olgun ve solmak üzere olan farklı ayçiçeklerini tek bir vazoda resmettiği için Van Gogh’un bu resmiyle yaşamın gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi farklı evrelerini sembolize ettiği de düşünülür.
5. Sargılı Kulaklı Otoportre (Self Portrait With Bandaged Ear), 1889
Van Gogh ile Gauguin arasında yaşanan ve Van Gogh’un kulağını kesip bir fahişeye hediye etmesiyle sonuçlanan olayın 2 hafta sonrasında yapılmış bu resim. Ressam bu otoportreyi, yaşadıklarından sonra tamamen değişmiş olan imajının bir yansıması olarak ortaya çıkarmıştır. Hastaneden çıkmasının ardından normale döndüğünü ve kendi kendine idare edebildiğini içten içe ispatlamaya çalışmaktadır. Akıl hastanesine kapatılmasının gerekli olmadığını doktorlarına göstermeye çalışmaktadır.
Resimde arka planda boş bir tuval ve canlı renkleri ile dikkat çeken bir Japon baskısı vardır. Van Gogh Fuji Dağı ve iki geyşayı gösteren bu baskıyı Sato Toriyako’nun eserinden almıştır. Orijinal eseri kendi tablosuna yerleştirirken bir miktar değişiklik yapmıştır. Arka plandaki boş tuval ile canlı Japon baskısı bir karşıtlık yaratmaktadır. Belki de bu ressamın hayranlık duyduğu Uzak Doğu sanatı ile kendininkini karşılaştırmasının göstergesidir.
Bu yazılarımızı da okumanızı öneriyoruz:
Vincent Van Gogh’un Kaleminden Hayatına Dair 21 Mektup
Van Gogh’un Eserleri ve Hayatı
kulağını kesmiş. çılgın adammış van gogh. resimlerindeki renk kullanımı eşsiz.
Resim sevenler için ayrıca çok güzel derlenmiş bilgilerimizi yeniliyoruz elinize sağlık