Attila İlhan, Nazım Hikmet, Orhan Veli başta olmak üzere ünlü şairlerimizin hayvanları anlattıkları şiirlerini derledik.
1. Zerrişte, Tevfik Fikret
“Yaz aşkına dair,” dediniz… İşte: çocukken
Gayet afacan bir kedi sevdim ki elimden
Bir dakka bırakmazdım; uyurken kucağımda
Ruhumdaki şefkat
Hep üstüne titrer; gece bazan yatağımda
Birlikte uyurduk. Bırakıp mektebe gitsem
Kalbimdeki özlem
Mutlak beni dikkatsiz eder, “hey koca sersem!”
İhtarı tokatlarla gürülderdi başımda.
Ben körkütük âşık,
Her kahra tahammülle severdim… O yaşımda
Sevmekteki etken ve teselliyi bilirdim.
Herkes gibi, hatta
Bazan da sebepsiz yere ağlar, üzülürdüm.
Zerrişte, bu ismiydi onun, sanki haberli
Uğrun kederimden
Yaltaklanır, atlar, sürünür, okşatır, okşar
Sırf alsın için gönlümü bir çare bulurdu
Lakin üzerimden
Bir kez dağılıp gitti mi hüznüm, kurulurdu:
“Sayemde bu neşen” demek ister gibi mağrur;
Mağrur ve küçümser,
Başlardı vefasızlığa; ben bağlı ve güçsüz,
Her isteği, her hazzı ve her keyfine uymuş,
Bazan şaşaraktan,
Bazan kızaraktan; yine güçsüz, yine kanmış;
En şüpheli bir meylini görsem inanırdım;
Biçareliğimden;
Hep tırmalanır, tırmalanır, tırmalanırdım!
Henriette Ronner-Knip, Afternoon Tea
2. Şeytana Mersiye, Nazım Hikmet
Köpeğimin adı Şeytan’dı
(dı)’lık adıyla ilgili değil,
Adına bir şey olmadı.
Adına benzemezdi de
Şeytanlar zalim olur,
Zalimler yalancı ve kurnaz,
Ama zalimler akıllı olamaz.
Köpeğim akıllıydı.
Biraz da ben öldürdüm köpeğimi,
Bakmasını bilemedim.
Bakmasını bilemezsen
Ağaç bile dikme.
Elinde kuruyan ağaç
Dert olur insana.
Yüzmek suda öğrenilir, diyeceksin.
Doğru.
Boğulursan
Bir sen boğulursun ama.
Kaç sabahtır uyanıyorum,
Dinliyorum ortalığı,
Kapımı tırmalayan yok.
Ağlamak geliyor içimden,
Ağlayamadığım için utanıyorum.
İnsan gibiydi.
Hayvanların çoğu insan gibidir,
Hem de iyi insan gibi.
Kalın boynu kıldan inceydi dostluğun buyruğunda.
Hürriyeti, dişleriyle bacaklarındaydı,
Nezaketi, tüylü uzun kuyruğunda.
Göresim gelirdi birbirimizi.
En büyük işlerden konuşurdu:
Açlıktan, tokluktan, sevdalardan
Otto Eerelman, Dog And Cat
3. Serçe, Melih Cevdet Anday
Çamaşır asılı ipte
Duran küçük serçem
Bana acıyarak mı bakıyorsun?
Halbuki ben güneşin
Ve ilk beyaz yaprakların altında
Senin uçuşunu seyredeceğim
Elizabeth Blaylock, April Bluebird
4. Acılarla Sorular, Metin Altıok
Ben bunca yıl bunca insan tanıdım
Yüreği zehir dolu; yine de insanlardan
Kesmedim umudu. insan dedim
Yekindim; paylaştım varı yoğu.
Ben neden dudaklarının arasında
İğneler tutan bir terzi suskunluğunu
Prova ediyorum şimdi bu yol boyu
Kederle yürürken dağlara doğru?
Neden kedi seven bir insan
Olduğumu biliyorum da
Kedisiz ve sevgisiz getiriyorum
Yaşadığım günlerin yaprak döken sonunu?
Leon Bazile Perrault, Her Favourite Pet
5. Üç Tenha Köpek, Attila İlhan
üç sonbahar sürgünü üç tenha köpek
kaç nefes daha noksan sabahtan sabaha
kaç karış daha yorgun her akşam üstü
çoktan yıkılırdık öfke ayakta tutmasa
en çetrefil yanımızla böyle direnmesek
bir ben bir yağmur hazırlığı bir de sabiha
bulutlara havlayan üç tenha köpek
Richard Ansdell, Setters On The Scent
6. Saka Kuşu, Orhan Veli Kanık
Güzel kız, sen küçüklüğümde;
Bahçemizdeki erik ağacının
En yüksek dalına kurduğum
Öksenin üstünde dolaşan
Saka kuşu kadar
Sevimli değilsin
Cathy Engberg, Goldfinch
7. Sayıklama, Necip Fazıl Kısakürek
Kedim, ayak ucuma büzülmüş, uyumakta;
İplik iplik sarıyor sükûtu bir yumakta,
Hırıl hırıl,
Hırıl hırıl…
Bir göz gibi süzüyor beni camlardan gece,
Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce,
Fırıl fırıl,
Fırıl fırıl…
Söndürün lâmbaları, uzaklara gideyim;
Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim,
Pırıl pırıl,
Pırıl pırıl…
Sussun, sussun, uzakta ölümüme ağlayan;
Gencim, ölmem, arzular kanımda bir çağlayan,
Şırıl şırıl,
Şırıl şırıl…
Ne olurdu, bir kadın, elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,
Mırıl mırıl,
Mırıl mırıl…
Henriette Ronner-Knip, Cat and Kittens
8. Hayat Böyle Zaten, Orhan Veli Kanık
Bir evin bir köpeği vardı;
Kıvır kıvırdı, adı Çinçon’du, öldü.
Bir de kedisi vardi: Maviş,
Kayboldu.
Evin kızı gelin oldu,
Küçük bey sınıfı geçti.
Daha böyle acı, tatlı
Neler oldu bir yıl içinde!
Oldu ya, olanların hepsi böyle..
Hayat böyle zaten!..
Charles Burton Barber, Suspense
9. Kuşlar, Cahit Sıtkı Tarancı
Kuşlar gelir konar pencereme;
Penceremden kuşlar uçar gider,
Bu kanat sesleri, bu hengame,
Kah müjde olur kah kara haber
Tüylerinin renginden bilirim
Hangi kuş hangi iklimden gelir;
Aşkımı kuşlara sor sevgilim;
Öleceğim günü kuşlar bilir.
Jeremy Paul, Friend At The Window
10. Kedili Gece, Oktay Rifat Horozcu
Gece onikide bahçeye çıktım
Kedi de arkamdan bahçeye çıktı
Deniz çarşaf gibiydi anlatılmaz
Yıldızlar kedinin gözleri gibi
Karadut oracıkta duruyordu
Gölgesiz, ürkek, hemen oracıkta
Kedi üstünden bana bakıyordu
Sizleri düşündüm
Acımsı, buruk
Kuşlar öttü
Vapurlar düdük çaldı
Yoksa bana mı öyle geldi?
Abbott Handerson Thayer, The Favourite Kitten
11. Sonbahar Geliyor, Cahit Külebi
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce.
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın.
Halbuki ne kadar sıcaksın
Melissa Goode, The Sparrow
12. Kediler, Behçet Necatigil
Evlerde hapis kediler
Yalnız nedir söyledikleri
Okşarsınız
Bir kenara çekilirler.
Kıvrıldıkları köşede
Gene sizde gözleri
Yerinizden kalksanız
Peşinizden gelirler.
Sizken tek sahipleri
Kalabalık isterler
Belki hepsi sizin gibi
Yalnız kediler.
Henriette Ronner-Knip, A Nest of Kittens
13. Çocuk ve Kuş, Fazıl Hüsnü Dağlarca
Bir kuştu,
Allı allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o.
Elizabeth Blaylock, Bluebird In The Breeze
14. Üzgün Kediler Gazeli, Haydar Ergülen
Hayallerimin toprağım eşele, ahşap kalbimi tırmala, kımıldasın her şey
Çünkü bir kedi kadar gövdesi var kırılmış ve yorgun heveslerin
Kedi mağrur, şehir zalim, nar küskün, kâğıt paslı, hayat maskara olmuş
Bu yüzden mi şiirin üzerine kül yağdırıyorlar, hızla eskiyor kelimeler
Evler kedisiz yetim, sokaklar kedisiz üvey sayılır, ben budalasıyım aşkın
Beni de boynu ıssız kedilerden sayın, nasılsa ağzım var dilim yok
Kedilerimin kardeşiyim, inceliği ve mahcubiyeti onlardan öğrendim
Beni turnasız türkülerin beni solgun bir kedinin kalbinde unuttular
Henriette Ronner-Knip, Cat Resting
15. Serçe ve Kedi, Sunay Akın
Toprağın altından bağlanıyor
artık telefon telleri
ve bir telaş
yüreğini sarıyor serçelerin
gördükçe kedileri
Anlar mı serçelerin
neden göç etmediğini
sobanın kurulmasını
bekleyen
kedi
Yalnızca rüzgar gelir
ölü bir serçenin
cenaze törenine
ve usulca
kımıldatır tüylerini
kediden önce
Léon Bazile Perrault, Show A Little Tenderness
16. Diyalog, Özdemir Asaf
Bir gün, bir evde, bir kedi
Vardı.
O gün, bir evde, o kedi
Benden sıcaklığını esirgemedi.
O gün, o evdeki o kedi
Beni bana götürdü getirdi.
Ona şarkılarımı söyledim;
Uyudu, bakıyordum, benimleydi.
Bir ikilem oldu beklenmedik;
Geçmiş günlerin yumaklarını didikledi.
Var mıydı, yok, var gibi
Kucağımdaydı kedi.
Gözlerindeydi gözlerim,
Gözleri gözlerimdeydi.
Ellerimi tırmalıyordu elleri…
Ürperdim, birden içim titredi.
Bir gün, bir evde, bir kedi
Vardı.
O gün, bir evde, o kedi
Beni taa çocukluğumdan aldı
O gün, o evdeki, o kedi,
Bak-işte, neler olmuş der gibi,
Getirdi beni gençliğime bıraktı.
Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı.
Babamın öldüğünde aylardan Hazirandı,
O elli dördündeydi, ben yedi.
Bir ışık söndüğünde yol yandı.
O kedi bunları nasıl da bildi.
Bir gündü, bir evdi, o kedi
Taş attı bütün kuyularıma.
Durup-dururken dikenli uykularıma
Ninniler söyledi.
Bu bir öykü idi;
Ben mi anlattım, o mu dinledi.
Saklamalı mıydı, ya da söylemeli mi;
Ne o ev vardı, ne o gün, ne de o kedi.
Arthur John Elsley, Well On The Mend
17. Serçe Kuşu, Necati Cumalı
Bu sabah bahçede karşıma
Küçük bir serçe kuşu geldi;
Havuzun taşına kondu,
Bir içti, bir doğruldu,
Nasıl da korkuyordu.
Sen hiç korkma serçe kuşu,
Suyunu rahat rahat iç,
Sıhhat afiyetle uç,
İnsanoğlu çeşit çeşit
Beş parmağın beşi bir mi?
Jeremy Paul, Sparrows In Rain
18. Kuş Bakışı, Cevat Çapan
O göçebe kuşları da merak ederdin sen,
yılın hangi ayında geldiklerini,
gelirken hangi enlemlerden geçtiklerini,
yuvalarını nerelerde yaptıklarını…
Turuncu, altın sarısı, siyah tüylü o kuşlar.
Onları anlatırdım sana kış geceleri,
aştıkları lacivert denizleri,
adlarını uydurduğum kimsesiz adaları.
Arslanlar kükretirdim geride kalan ormanlarda,
filler dolaştırır, timsahlar dövüştürürdüm
çamurlu ırmaklarda.
Derken kızıl kiremitler görünürdü bir kıyı
köyünün dağınık damlarında.
Ve bahar yağmurları yağdıran bulutların
arasından süzülür bir gölün kıyısına konarlardı kuşlar.
Dönüşlerini anlatmamı istemezdin hiç.
Hep kalsalar, derdin, o gölün kıyısında
ya da yuvalarını yaptıkları saçak altlarında.
Kışa doğru, geceler uzar, koyulaşırdı karanlık.
Sen büyürdün, büyürdü göçebe kuşların
giderken aramıza bıraktıkları sessizlik
James Shepherd, Free Spirit Painting
19. Gün Sonu Konuşması, Oktay Rifat Horozcu
Nurullah Ataç’a
Ağaçların evlerin üstünde başım
Aydınlık içinde
Kuşlar ötüşerek geçiyor civarımdan
Akşam oluyor uykudan kolay
Oktay diye sesleniyor
Gökyüzündeki küçük yıldız
Sizler de akrabasınız
Benden neden kaçarsınız
Kurtlar sincap tilki
Henriette Ronner-Knip, The Cat’s Nap
20. At, Ahmet Telli
Anlat bize yürüyüşün güzelliğini,
koşunun rüzgarını, köpüren yeleyi
toynakların kızgın kıvılcımlarını
Kişneyen bir tayın sevincini anlat
öfkeyi ve sağrındaki mahmuz yarasını
Masallardaki şehzadeleri anlat bize
Cornelis Raaphorst, Mother and Kittens
21. İnan Batmış Şehirler Gibi Onarılmaz Anılar, Murathan Mungan
Biri beyaz biri kara iki kedi..
birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak,
birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
Gölgeler akşamüstünü söylüyor.
Yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
Yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır.
Belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu,
uzun yolları da göze alabilen bir dostluk
Bence guzel